Ramazan’a az kalmış, ruhumu bu dönem yemeklerine hazırlarken gelen bir mail, bu yazın en güzel lezzet anını yaşamama neden oldu. Andrea Oschetti ile İstanbul’da iki yıl önce tanıştık. Daha doğrusu beni adımın geçtiği bir kitapdan arayıp buldu. Yine öyle pat diye bir mail; “Çarşamba sadece bir gün için İstanbul’dayım. Anlatacak çok şey var.” Anderea dediği günde bir sırt çantası, ayağında terlikler ile kapımı çaldığında hiç de Milanolu bir şefe benzemiyordu. Neyse ki Türk Hava Yolları’nın kendisine tahsis ettiği rehber sayesinde diğer kişinin o olduğunu anladım...
Havadan sudan konuşmaya gerek kalmıyor İtalyanlarla. Hemen konuya giriyorlar. Restoran yerine Hong Kong’da evinde rezervasyonla şeflik yapan Andrea meğerse zengin müşterileri ile tasarladıkları bir hayır projesini gerçekleştirmek için yollara düşmüş. Türk Hava Yolları’nın da katkısı olan projenin amacı maddi gücü yetmeyen çocuklar için açılacak olan spor okulları. Andrea, “Spor kişinin kafasını dağıtır, kötü düşüncelere set çeker” diyor. Bunun bir başka boyutunun da doğru beslenme olduğunu söyleyen Andrea işin bu yönünü de ihmal etmeyecekmiş. Oluşturduğu projeye göre İpek Yolu’ nu tek başına bisikletle geçecek olan Andrea yol üzerinde Asya’nın sağlıklı yiyeceklerini de keşfedeceğini düşünüyor. İran Maşrap’da başlayacak olan yolculuğu Kaşgar’da son bulacak. Eylül’nün son günlerinde bir aksilik olmaz ise yolculuğu sona erecek. Dileyenler bu yolculuğu www.fioreblu.com adresinden takip edebileceklermiş. Köklerimizin bulunduğu yerleri göreceği için onu kıskanıyorum. O ise tam bir Türk hayranı, “Dünyanın en iyi insanları, en mükrim insanları Türkler” diyor.
Yeniköy sahilinin sularından yolculuğa başlıyoruz
Andera’nın bir Türk hayranı olduğunu yemek boyuncaki sohbetten anladım. Yemeklerimize sadeliğinden ötürü bayılıyor. İnsanlar lüks lokantalarda iyice süslü yemekleri yiyebilirler ama anneannelerinin tipinde yemek yiyemezler diyor. Bunun için kendisi Hong Kong’daki yemeklerinde kullanmak üzere İtalya’dan en tipik yiyecekleri taşıyormuş. Söylediklerinden İtalyan mutfağı kendini tanıtmışsa bunun hikmeti sadece yemeklerindeki lezzet değil bu yemekleri oldukları gibi tattırma gayreti gösteren halkından diye düşündüm. Birden aklıma Amerika’daki Türk lokantasında pilav diye Amerikan markası Ben Amca’nın yarı pişmiş pirincinden pilav yaptıklarını hatırladım... Türk mutfağı için de aynı çaba gösterilse kimbilir nerelere varılır! Şimdilik baklavacılarımızla, su börekçilerimiz bu gayretlerini esirgemiyorlar ve mutfağımızın bu iki özgün çeşidi giderek dünyaca ünlü olmayı başarıyor. Nitekim Anderea’nın ilk gittiği yer Karaköy’deki baklavacı olmuş. Uçağı 04.30’da inince kahvaltısını su böreği ve baklava ile yapmış. Lagos şişin lezzeti ile keyfimiz doruğa çıktığı anda gençlerin denize atladığını görüyor ve birden Andera’da bunu yapmak istiyor. On saatlik bir uçuşun yükünü hafifletmek ve Maşrap’a gece yarısı varıp pedal çevirmek için böyle bir dopinge ihtiyacı olduğu kesin. Kendisini yüreklendiriyorum. Hava da öyle sıcak ki. Çocuklar biz sizi yukarı çekeriz diyor. Daha ne isteriz. Cup denizin içindeyiz. Andera’nın hayır için yapacağı yolculuk böylece Boğaz’ın sularında “start” veriyor. Yolun açık olsun dilerek uğurlayıp kendisini uçağa götürecek olan ekibe emanet ediyorum.
Lagos şiş balığın en lezzetlisi Yalı Er’de yedik
Yazın en sıcak günlerinin birinde ancak bir deniz kıyısı restoranının ferahlatıcı olduğunu düşünebildim. Yalı Er Balık Lokantası Yeniköy’de yıllardır hizmet veren, daha çok burayı bilen kişilerin gittiği, kendi halinde bir lokantadır. Abartısız bir yer olduğu için severim. Hele yazları... Önündeki deniz daha temizdir. Deniz kenarında, içinde her türlü çer çöp bulunan lüks balık lokantalarından nicedir ayağımı kestim. Aslında buna karşı bir tepki verilmesi gerekir. Yalı Er’in temiz denizi biraz da akıntıdan kaynaklanıyor. Zira bize hizmet veren garsonun eğilip almak yerine ayağıyla bir peçeteyi denize ittiğini gördüm ve tabii ki uyardım.
Harika bir kalamar kızartmadan sonra tadını alamadığım bir roka salatası geldi. Bir daha ısmarlamayacağım. Roka ağızda acımsı bir tat bırakır. Bu ne otuydu bilemedim. Neyse ki mükemmel bir lagos şiş yemek kısmet oldu. Anderea ile balığımızın tadını çıkarırken, “İşte sade bir yemek, Akdeniz mutfak kültürünün hikmeti” dedi. “Doğru. Ama bu şiş bir balık. Domates ve biber dizilmesi sadece bizim kültüre hastır. Aynı payda da ama özellikler yaratarak farklı olmak da meseledir”dedim. Akdeniz mutfağının bütünlüğü altında bu deniz ülkelerinin farklılıklar yaratmasının her ülke için bir avantaj olduğunu dile getirdim. Çevresinin temizliğine dikkat etmeyen ırkımız yiyecek konusunda itinadan ödün vermez. En basit yemeğimizdeki letafet ve zarafet bundan gelir.
İtalyan şef İpek Yolu’nu bisiklet ile geçecek
Lezzet denizi
Haberin Devamı