Cumhurbaşkanlığı'ndaki davetin şahsiyetsiz mönüsü

Çankaya Köşkü'nde İsveç Kralı onuruna verilen yemeğin mönüsünü bir gazetede okuduk. Bu gibi detaylar merak edilir

Haberin Devamı

Zira herkes kendini yemek ile özdeşleştirebilir, ayrıca boyler şeyler sırf kopya çekme niyetiyle de takip edilir. Hele yemek Çankaya gibi devletin en yüksek konutunda ise... Nitekim bir dergi, Mitterand'ın Eysee Sarayı'ndaki özel davetleri için bir kadın aşçı tuttuğu haberine geniş yer vermişti zamanında. Aşçı Madam Delpeuch, Perigord bölgesinin Chavagnac köyünden bulunup saraya getirilmiş. Delpeuch, Mitterand'ın Thatcher, Gorbaçov gibi önemli konuklan için geleneksel Fransız yemekleri yapmak üzere tutulmuş.

Özellikle de önemli kurumların ve saygın kişilerin imzaları olan davetler ve mönüleri örnek oluştururlar. Dolayısıyla liderlerin yedikleri ve yedirdikleri, model niteliği taşır... Osmanlı yemeklerinin o zamanki sınırlarımızın bir ucundan diğer ucuna kadar pişirilmesinin altında kuşkusuz bu unsur da yatmaktadır. Aynı şekilde "Halifeler Mutfağı" denilen 12'nci 13'üncü yüzyılın yüksek İslam mutfağı ile bugüne dek izlerini taşıdığımız bir etkileşimin nedeni, kuşkusuz bu davetlerin özendirici yemekleridir. Hindistan'daki Türk yemeklerinin izlerinde ise şüphesiz Delhi Türk İmparatorluğu gibi, Moğol ve Türklerin burada tesis ettikleri ihtişamlı kültür var.

"MÖNÜ GÖRKEMLİ AMA ŞAHSİYETSİZ..."
Asıl konumuz Çankaya'daki davetin mönüsü... İlk olarak "kabak çiçeği gratenli kuşkonmaz, karides ve havyar sosu", "zeytinyağlı biber dolması", "akdeniz salatası" (mönülerde özel isimler küçük harfle yazık), "dil balığına sarılı istakoz bacağı" ve "karışık sebzeler"... Tatlı olarak "ananaslı çikolatalı şarlot kahve" (ne kahvesi olduğu yazılmamış ama umarız Türk kahvesidir) ve "çikolata". Mönü görkemli ama ne talihsizlik ki şahsiyetsiz. Dolmadan başka ülke mutfağından bir çeşit olmadığı gibi özel bir Anadolu ürünü içeren yemek de yok. (Mesela bulgur, mesela kayısı, mesela yoğurt, mesela patlıcan, mesela incir, mesela kuzu...) Bir bakıma lüks bir hava yolu şirketinin yemeğini anımsatıyor... Hatırlarsanız bir zamanlar Cumhurbaşkanı'nın mönüsü ekmek arası döner ikramından ötürü eleştirilmişti ama o davetin içeriği farklı idi. Bu davette âlâ bir döner yerinde bir ikram olurdu mesela... Kimbilir, aşçı yaratıcılığını gösterip döneri enginar üzerinde sunabilirdi. Böyle bir mönü sokakta döner yeme şansı olmayan Kral ve Kraliçe için unutulmaz olurdu. Ayrıca samimi bir sohbet için de vesile...

Bu davet Türk mutfağı kadar ürünlerinin de yolunu açmaya neden olabilirdi... Tadan herkesi kendine hayran bırakan mantı mesela... Kekri yoğurdumuz Kral ve Kraliçe'nin sindirim sistemine de yardımcı olurdu üstelik. Akdeniz salatası yerine akasyalı çoban ya da yeşil salata da pek yaratıcı olurdu. Ya da sura (kaburga dolması), tereyağlı ve de üzeri kaymaklı baklava...

Bugün İsveç'te artık bir ev yemeği haline gelmiş olan "köttbullar" yani köfte ile "koldolmar" yani lahana dolması, Türk mutfağından İsveç mutfağına atlamış yemekler. Bunun nedeni Osmanlı Sultanı'nın, Ruslara Poltav'da yenik düşüp Osmanlı'ya sığman İsveç Kralı 11'inci Charles'a kendi yediği yemekleri sunmasıdır muhtemelen. 1715'te yurduna dönen Kral, yanında Türk aşçıları da götürmüş. 1732 tarihine kadar orada kalan aşçıların yemeklerinin halka model oluşturmuş olduğu aşikar.

Çankaya'da mönü için kural var mıdır bilemem ama bence yemek nerede yenirse yensin bir ülkenin kültürünü ve ruhunu yansıtmalı.

DİĞER YENİ YAZILAR