İki güzel İzmirli’den biri olan ve beğenerek izlediğim dünyalar tatlısı Meltem Cumbul, karikatürist Erdil Yaşaroğlu ile evlenen taze gelin oyuncu Begüm Kütük ve tabii çocukluğumun geçtiği Ula’yı ödüllü filmiyle tüm dünyaya tanıtan hemşehrim yönetmen Yüksel Aksu... Mekan olarak da uluslarası şef Aydın Demir’in mutfağı Kuruçeşme Divan’ı seçtik.
Kuruçeşme Divan’da yerimi aldığımda konuklarım da birer birer gelmeye başlamıştı. Bayram gününe hürmeten Meltem de Begüm de çok şık olmuşlardı. Bu saygı beni mutlu etti. Yüksel de her zamanki gibi gizli şıklığı içindeydi. Tarzımdır... Aslında hepsini özel hayatlarında da tanıdığım için sohbete girmek hiç zor olmadı. Hepimiz Egeli olduğumuzdan birçok ortak yanımız vardı. Bayram yemekleriyle bezeli sofra, sohbetimizi Kurban Bayramı üzerine odaklaştırdı. Meltem ve Begüm sanatçı hassasiyetlerini bayram anılarına da taşımışlardı. Hepsinin anılarını sıcak bir aile şöleniyle yaşadıklarını görmek beni mutlu etti. Yemeğe geçmeden kahveler söylendi... Geçmişten, gelecekten ve yeni projelerden konuşmaya başladık. Biz Türklerin huyu mudur nedir yemekte, sofrada olmayan yemeklerden konuşur. Ama bugün öyle olmadı, zira sofrada yok yoktu. Sağolsun şef Aydın Demir hem kendi memlekti Konya’nın bayramlarının ritüelistik yemeklerini hem de genel olarak bayramda yapılan kavurma gibi çeşitleri bugün için hazırlamıştı.
Sofranın adabına uygun Meltem Cumbul ve Begüm Kütük bayram anılarını anlatmaya başladı. Bayram anıları sıcak ve coşkulu idi. İkisi de İzmirli olduklarından ortak noktaları ise tabii ki çoktu. Ama özledikleri yiyecekler farklı çıktı. Meltem İzmir’in gevreğini yani İstanbul ismiyle simidini özlemişti. “Buradaki simitler gibi değil İzmir’in gevreği” dedi ve ekledi “Kumruyu da getirmeye çalıştılar ama olmadı.” Begüm Kütük için İzmir’in sandviçleri ve tostu bambaşkaydı. Ve sofraya yemekler ardı ardına gelmeye başladı. Porsiyon porsiyon yerine, hepsinin birlikte ve aynen aile sofralarımda olduğu gibi servis tabaklarında getirmelerini rica ettim. Amaç herkes istediği kadar almasıydı.
Her zaman sofrada serbest takılmak tercihimdir. Bu, zenginlik ve tercih hakkı yaratır. Şef Aydın’ın ellerinden çıkan yemeklerin lezzetlerini paylaştık.
Meltem Cumbul: Önce Kayseri mantısı sonra kavurma yerdim
Yemeğe ilk olarak değişik bir tat olan bamya çorbasıyla başladık. Begüm Kütük bu çorbayı daha önce Konya’da içtiğini ve çok beğendiğini söyleyip tarifini yanımızda bulunan şefimizden istedi. Şef küçük bir ipucu vermeyi de ihmal etmedi “En zor yanı bamyaları temizlemek.” Çorbayı içtik ama zeytinyağlı sarmadan vazgeçemedik. Bayramların bu geleneksel çeşidini Aydın Demir bir lezzetli yapmıştı ki sormayın. Eklemem gereken nokta ise şefin sarmayı İstanbul usulünde yani baharatlı olarak yapmasıydı. Ege’de sarmalara sadece baharat olarak nanenin kurusu ya da tazesi katılır. Mevsimindeysek eğer domates de yakışır. Sarma Meltem’i coşturdu ve başladı anılarını anlatmaya “Çocukluğum ve genç kızlığım boyunca Kurban Bayramı’nı büyük bir sevinçle kutladık. Yemeklerin daha fazla tadına varabilmek için sabah kahvaltı yapmazdım, öğlene kadar aç beklerdim. Önce Kayseri mantısı yerdim, sonra kavurma. Kavurmanın tadı eskiden biraz ağır gelirdi ama büyüdükçe daha çok sevmeye başladım. Babam için bayram çok önemlidir. Eskiden ailece toplanıp bayram yemekleri yerdik. Annem ve teyzem öldükten sonra ablam bu görevi üstlendi. Ablamın da eli yemek yapmaya çok yatkındır, özellikle Güneydoğu yemeklerini çok güzel yapar. Benim de muhallebiyi milföyün içine koyarak yaptığım tatlı çok beğenilir.”
Kavurmanın geniş çanak içindeki yığılı hali pek hoşumuza gitti. Yüksel kavurmayı görmeden “Kavurmanın pek estetiği yoktur” demişti ama kavurma bir hayli estetikli olarak arz-ı endam etti. Unutmayalım iyi pişirilmiş yemeğin süslenmeye ihtiyacı yoktur. Cazibesini kendi yaratır. Aynen kadın gibi. Yani o gün sofra da her şey cazibeli idi. Buna konuklar dahil...
Begüm Kütük: İstanbul’a ilk geldiğimde aile sofralarını özledim
Yüksel, yemeğin hakkını vermeden sofradan kalkmayanlardandır, tabii yemek lezzetli yapılmışsa... Önce bu yemeklerin keyfini çıkardı, konuşmadan. Yemeğin sonlarına doğru ancak bayram anılarını dinledik “Ben küçükken yaşadığımız yere kurban öncesinde sürüler gelirdi. Biz keçi keserdik, çünkü teke yöresindeydik. Bana göre en önemli şey hayvanlara kurban öncesi nasıl davranıldığı. Benim yaşadığım yerde hayvanları kesimden önce çok iyi beslerlerdi, adeta gelin gibi süslerlerdi. Kurban kesenler etin en iyi yerlerini dağıtmalı, geri kalanını kendileri yemelidir. Etin dağıtımında öncelik yoksulların olmalıdır.” Bu sırada Begüm Kütük lafa girdi, “Babaannem ihtiyaca göre kurban keserdi” dedi ve devam etti “Bayram sabahı ailenin erkekleri namaza giderdi, onlar döndükten sonra kurban kesilirdi. Ardından büyük sofralar kurup hep birlikte yemek yerdik. Yakınlarımla birlikte bayram kutlamak İstanbul’a ilk geldiğimde çok özlediğim bir şeydi. Kendimi burada çok yalnız hissettim. Daha sonra ablam İstanbul’a taşındı ve biz büyük sofralarda yemek yemeye devam ettik. Meltem gibi ben de kavurmayı çok severim”
Tatlı olarak kalbura bastıyı seçen Aydın Şef, merakla konuklarının tepkilerini bekliyordu. Herkes tatlıyı çok hafif ve lezzetli buldu. Begüm Kütük “Kalbura bastı bana göre tam bir bayram tatlısıdır” dedi. Yüksel bu sırada şambali tatlısını çok sevdiğini söyleyerek “Beni zehirleyeceğini bilsem yine de yerim” dedi. Divan Kuruçeşme’de Aydın Demir ve Divan’ın servis ekibinin titizliği ile bayramı sizlerden önce, sizler için yaşadık. “Midemiz bayram etti” diye boşuna mı söylenmiş! Nice bayramlara...
Bayramın tadını cazibeli bir sofra ile çıkardık
Kurban Bayramı öncesi sevdiklerimle hoş bir bayram sofrasında buluştum...
Haberin Devamı