Zor günler geçiriyoruz. Acılar katlandı. Günlük koşuşturma içinde iş güç peşindeyiz. Yiyor, içiyor, gülüyoruz... Ama şahsen içimde bir yerlerde bir yumruk var. Dokunsanız ağlarım. Geçen hafta Çarşamba günü sevgili arkadaşım Mutlu Tönbekici’nin yazısını okuyup, ‘yeni bir Türkiye’ için kendimce umutlanmıştım. Mutlu deprem bölgesinden yeşeren umudu işaret ediyordu. Vicdanının sesini dinleyenlerin uzattığı el her şeyden önemli gelmişti bana da... Belki yaşanan bunca acı barışa yaklaştırırdı bizi... Umut ettim.
Ama aynı günün akşamı bir kez daha sarsıldık.
Van’a her gidişimde hayatım boyunca unutmayacağım anılarla dönerdim... O anıların içinde o topraklarda yaşayan, oralara her gittiğimizde bize yardımcı olan gazeteci dostlarım da vardı. Çarşamba günü 5.6’lık deprem ve enkazdaki arkadaşlarımızın haberi geldi. Sebahattin Yılmaz ve Cem Emir enkazdaydı, ‘mucize’ bekledik ama olmadı. Arkadaşlarımızı kaybettik.
Deprem, ihmal, özensizlik, bilgisizlik yetmezmiş gibi, biber gazı ve cop da acının yaşandığı topraklardan eksik olmadı. Depremzedelere biber gazı sıkanlar ‘yeni bir Türkiye’yi de savurdular zihnimden. Dayanabilenler, dayanacak tüm bu acılara... Yapabileceğimiz en önemli şey el uzatmak ve unutmamak...
CIP UÇAK KAÇIRTIR
Dediğim gibi hayat bir yandan da akıp gidiyor... İş güç peşinde koşturuyoruz. Bir iş seyahati öncesi THY’nin yenilenen CIP salonunda zaman geçirdim. Son dönemde de sık sık THY’nin yeni açılımlarından söz eder olduk. Rötarlarından şikayet ettiğimiz THY’nin dünyaya açılımı hepimizin gurur kaynağı oldu. THY’nin İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki Dış Hatlar Terminali’nde Business Class, Elite, Elite Plus kart üyesi yolcuların kullandığı CIP salonu yeni haliyle çok keyifli. Masaya yerleştiğimizde ilk gözüme çarpan CIP Salonu’nda uçak anonsunun yapılmadığına dair nottu. Arkadaşlarla, ‘Burada uçak kaçırılabilir’ dedik. Dediğimiz de oldu. Arkadaşlarımızdan biri dalıp uçağı kaçırdı.
CIP’nin yeni halini anlatmadan önce bunu yazmak istedim, CIP’de zaman geçirecekseniz gözünüz saatinizde olmalı, yoksa uçağınız uçar gider... CIP’nin yeni halini neden sevdiğim konusuna gelince...
Bir kere mimarisi insanı içine alıyor. Yuvarlak hatlar hakim. Aydınlatması hiç rahatsız etmiyor. Salonunda kocaman bir zeytin ağacı ve piyano da var. 600 ile 1.000 kişiye kadar hizmet edebilecek büyüklükte...
Yetkililerden biraz bilgi alıp, salonu gezdim. Çocukların zaman geçireceği bir oyun salonu kurulmuş. Salonun içi Benetton reklamları gibiydi, neredeyse her milletten çocuk birlikte oynuyordu.
Salonda transit yolcuların konforu için her şey düşünülmüş. Uzun hat uçuşu yapacak olan yolcular için CIP salonunda 4 yatak odası, sinema salonları, masaj salonu ve uçakların nerede olduğunu gösteren radar ekranı da var.
Yeme içme bölümü de THY’ye çağ atlatan Do&Co’nun eseri... Do&Co’nun sahibi Atilla Doğudan, yurtdışındaki tüm CIP salonlarına fark atmış diyebiliriz. Mantı, kebap çeşitleri, pide gibi Türk mutfağını tanıtıcı yemeklerin yanı sıra her ülkeden insanın damak zevkine uyacak nitelikte yemekler var CIP’de... Bizim orada olduğumuz saatlerde Japonya’dan gelen gazeteciler CIP’yi haber yapıyordu. Başta da dediğim gibi hayat, bir yanımızda bizim ülkemizin insanlarının yardımına koşup can veren Japon, diğer yanda CIP’yi haberleştiren Japonlar... Ve yine başa dönüyorum, acılardan ders alır mıyız, yoksa yine unutacak mıyız?