Yeniden doğmuş gibiyim çok heyecan verici

Tolga ile hayatımızda milad yaşıyoruz, o dürüstlüğü ile bana güven veriyor

Haberin Devamı

Nermin Bezmen’le son kitabı Gönderilmeyen Aşk’ı ve hayatındaki değişimi konuşmak için buluştuk. Daha önceleri hep evinde röportaj yapmıştım Nermin Bezmen’le. Rahmetli eşi Pamir Bezmen’le de sohbetlerimiz hep evlerinde klasik müzik eşliğinde olurdu. Buluşma öncesinde “Bu kez evde buluşmayalım, yeni kitabı ve sizdeki değişimi farklı bir ortamda konuşalım” dedim. İkimizin de Bebek’te sabah buluşmaları için vazgeçemediği adres Bebek Divan’da buluştuk. Enerji doluydu Nermin Bezmen... Fotoğrafları çeken sevgili arkadaşım Gamze Kutluk, röportajdan sonra yaptığı yorumla her şeyi özetledi. Kitabında “Aşka teşekkür ederim” diyen Bezmen’e “Siz aşka değil, kendinize teşekkür edin” dedi. Neden böyle düşündüğümüzü buyrun okuyun...

* “İnsanın yakınlarını kaybetmesi çok üzücü, çok acı ama bir yandan da çok öğretici bir süreç” desem katılır mısınız...

Benim zaten ruh hallerim çok inişli çıkışlıdır. Derin bir duygusallıkta yaşamaktan dolayı, gülerken gözümden aniden yaşlar akabilir. Hayatımda şu son 14 aydır yaşadığım med-cezir, belki 100 ayrı insanın hayatında yaşadığı ruhsal devinimin toplamıdır. İyi ki de yazıyorum. “Bizim Gizli Bahçemiz”i okuyunca inanamıyorum. “Acıyı hakkıyla yaşamalı, dibe vurmalı ve tekrar yüzeye çıkmalıyım” diyerek yaşamışım. 14 ay sonra kendime bakıyorum... Son 3 ayda özellikle çok farklıyım. Yıllardır alıştığımın, bildiğimin dışında yeni bir hayatı tanıyorum. Bir çocuğun yeni bir okula alışması gibi bir duygu. Kimi zaman da yeniden doğmuş olmak gibi... Çok heyecan verici.

* 19 yaşınızda yaşadıklarınıza bakınca cesur olduğunuzu görüyoruz, şimdi gördüğüm de şu, evlilik sizi bu anlamda törpüleyebilirdi, öyle olmamış... Eşinizi kaybettikten sonra karşımıza çıkan Nermin Bezmen coşkulu, aşık, heyecanlı, kendinden emin...

Ben pek törpülenecek bir karakter değilim. Kaldı ki, benim bu duruşumu Pamir çok takdir ederdi. Şu anda, aynen o tecrübemle, sıfırdan bir hayat yaşamayla karşı karşıya kaldım. Ben yaşıyorsam bir güzelliği, bunu hak ettiğime inanıyorum. Hiçbir şeyi hazır kazanmadım. Hep mücadele ettim. Sevgiyi ve aşkı çok sahiplenir ve emek veririm. Bunun karşılığını alıyor olmak da güzel. Ayrıca kimsenin hakkını da almıyorum. Çünkü sevgi, aşk evrende dolu. Ben kimsenin üzerinde ismi yazılı bir sevgiyi almadım, bana ait olabilecek olan bana geliyor. Herkese de kendi hayatlarına, ellerinin altındaki sevgiye sahip çıkmalarını diliyorum. İnsanlar mutluluk için zaman koyarken, aslında ne kadar zaman mutsuz yaşamak gerektiğine karar veriyorlar. Enerjilerini başkalarının hayatlarını kurcalamak yerine kendi hayatlarını güzelleştirmeye, kendilerine emek vermeye harcasalar, herkes benim gibi mutlu olur. Uğruna mücadele vermediği hiçbir şeyi hak etmez insan.

* 3 ana kadın karakter var Gönderilmeyen Aşk adlı son romanınızda ve bir de siz varsınız. Kurgusu diğer kitaplarınızdan çok farklı olmuş...

Yazarken oyun kurgulamak ve biraz da eğlenmek istedim, “Bizim Gizli Bahçemiz” adlı son kitabımdan sonra. Elifcim sen de biliyorsun, çok büyük bir acı yaşadım. Sonuçta o kitap benim için bir terapi olmuştu. Şok tedavi. O kitabı 16 Mart’ta teslim ettikten sonra ertesi gün yeni kitabı yazmaya oturdum. Yüreğim artık o acı yoğunluğunu tekrar yaşamama izin vermez gibi geldi, okur için de böyle olacağını düşündüm. Okur labirentte dolaşır gibi olsun, ben de kahramanlarımla saklambaç oynayayım istedim.

BİRLİKTELİĞİNİ TÜM ÇIPLAKLIĞIYLA ANLATTI

Ben sorgusuz yaşayan bir kadınım, kalbimin sesi bana ne diyorsa ona yaparım

* Kitabı noktaladığımda aşka farklı anlamlar yükleyen kadın kahramanlarınız bende iz bıraktı, bir de yalnızlık teması... Yalnız kaldığında, eşini, sevdiğini kaybettiğinde veya terk edildiğinde ağır basan yalnızlık var, bir de kalabalıklarda yalnız olmak var.

Siz de yalnızlığı sorgulamışsınız bu kez... Gerçek anlamda yalnızlık, içinizdeki kendinizi, iç sesinizi, inançlarınızı, düşlerinizi kaybettiğiniz andaki ruh halidir. Ben, bu kendime aitleri yitirmemeye çalışırım. Yoksa, hepimiz yalnızız aslında. Çünkü evrende tekiz her birimiz, bir benzerimiz yok. Ben, en büyük yalnızlığımda kendimi çok tamamlanmış, kalabalıkta da en derin yalnızlığı hissedebilirim. Yazarlık zaten bu yalnızlığı isteyen bir duygu hali. Bu kez kendimden yola çıkarak, kendi etrafımda yaptığım sorgulamalarla ve benimkine farklı alternatif seçimlerle kadın tipleri yaratmak hoşuma gitti.

* Pamir Bey’in bir sözü vardı “Nermin’in içinde 40 kadın vardır” diye. Haklıymış o zaman...

Evet. Onun için, bütün kadın kahramanlarımın içinde biraz “Ben” vardır. Onlardan da birazı bende kalır, kitap bittiğinde. Gittikçe çoğalıyoruz karşılıklı!

* Gönderilmeyen Aşk’ta kendi yapmayacaklarını karşısındaki kadın kahramana yaptıran Nermin Bezmen’in kendi yol arayışı da var diyebilir miyiz?

Bu kitaptaki kadın kahramanların hepsi tarzı olan kadınlar oldu. Biri diğerinin arkasında kalmadı.

* Hepsi de aşka farklı anlamlar yüklüyor ve farklı yaşıyorlar.

Bunlar şahsıma ait değil. Ben sorgusuz yaşayan bir insanım. Kalbimin sesi bana ne diyorsa ben onu yaparım. 3 kadın tiplemesinin aldığı farklı neticelerde, okur da neyi seçerse onu yaşayacağını görsün istedim. Kadınlar için de daha hür, daha cesur kadın örnekleri önlerinde olsun istedim.

Hür bir kadınım, kimsenin hayatına zarar
vermedikçe eleştiriler beni ilgilendirmiyor


* 14 ay önce eşinizi, yol arkadaşınızı kaybettiniz, sizi tanıyanlar “Gerçek aşk varmış” derlerdi. Eşiniz gitti, şimdi yeni bir kitap ve fotoğraflarla karşımızdasınız. Sizinle ilgili yorumlara bakınca bir şaşkınlık var. Size sizce niye şaşırıyorlar?

Bizde kadınları baskı altına alan aslında diğer kadınların yüksek sesli düşünceleri. Kendi cesaretsiz duruşlarıyla aslında toplumu ataerkil olmaya gebe bırakan bir grup kadın yine. Hür iradesi olan bir kadınım, kimsenin hayatına zarar vermediğim sürece, kimsenin eleştirisi beni ilgilendirmiyor, onay da beklemiyorum.

* Birçok evlilik var, aşkla anlatmanın zor olduğu ama siz farklıydınız. Bu yüzden olabilir mi?

Genelde yanlış bir kanı var. Aşkın anlamı ve hayatınızdaki yeri yanlış algılanabiliyor. Çok sevilen ve aşk yaşanan bir kişiyle ilişkiden sonra aşkı sınırlı ve kalıpların içinde görüyor kimileri. Sevgileri sınırlı, yürekleri dar, artık oraya birini almaya yerleri veya cesaretleri yok. Benim için aşk önemli bir kavram. Hayatımdan uzaklaşmış bir sevgilinin yerine birini koymak için aramam yeni bir sevgiliyi. Beni anlayamayanlar, gidene duydukları sevgiyi ispatlamak ve hayatlarına yeni biri girerse, bir diğerinin yerine oturtmak istedikleri için beni anlayamaz. Oysa ölümle beraber zaman çizelgesinde bitmiş bir yaşantıdan bahsediyoruz. Anıların baş tacı olmuş. Kendine ait sevgisi de duruyor. Bir başka sevgiyi onunla kıyaslamaya veya yerine koymaya çalışırsanız, gidene de, yeni gelene de hıyanet olur. Bendeki aşk kavramı bunu aşan boyutta.

Ben giden aşkımın hayatımın neresinde olduğunu, ne anlam taşıdığını da, bundan sonra tanrının bana bahşettiği hayatın içinde bana yeniden bahşedilen aşkı da nasıl kollayacağımı iyi biliyorum. Ben genelden bu bakımdan ayrılıyorum.

Benim hayatıma aşkı almam çok zordur

* Artık yok olana sadık kalmanız gerektiğini düşünenler var...

Evet bu da seçim. Hiç şikayetsiz mutlu olarak bunu seçebilirseniz, bu seçiminizden duyduğunuz mutluluk hüznünüzü dağıtabiliyorsa ne güzel. Eşini kaybettikten sonra, evliliği boyunca özlemiş olduğu maddi, manevi hürriyetini tattığı için, hayatında bir diğer sevgiliyi istemeyip, bu seçimlerini de yitirilen eşe sadakat olarak gösterenler var.

Aldanmayalım lütfen. Ayrıca, ben “Aşık olabilirim tekrar” dediğimde, benim aşk yaşayabileceğim birini bulabileceğimin garantisi de yoktu. O ifade, yüreğimin, ruh halimin sesiydi.

* İnsan böylesine bir aşk yaşadıktan sonra beklentileri de yükselir değil mi?

Çok zordur benim hayatıma aşkı almam. Benim kör atlı topal süvarim dediğim anlamda, aşkın arkasına takılana kadar çok tamam, hissetmem lazım beraberliği. Hiç hissetmeyebilirdim bunu.

Pamir’le çok güvenli bir hayatımız vardı, beni kıracağı hiç aklıma gelmedi, bizimkisi ılıman bir liman yaşantısıydı

* Aşık olmak, bunun da karşılığını bulmak çok kolay değil. Sizi kıskanıyorlar mı?

Yetmedi bir tane. Aç gözlü kadın gibi! Kıskanmasınlar lütfen. Ben kimsenin aşk hakkını gasp etmiyorum ki. İnsanlar genelde aşkı sadece sahiplenmek için telaş gösteriyor. Sonra da hırpalamaya başlıyorlar. Ben, aşkımı kadifeler içinde tutar, hesap tutmadan beslerim. Her buluşma son defa gibi tutkulu, sonsuza kadar berabermiş gibi de besleyerek yaşarım aşkı. Pamirciğimi kaybettiğimde, ilk 2-3 ay onun yokluğuyla başa çıkarken hayatımda ilk defa kendi hayatımla ilgili sorgulamalara girdim. Çok güvenli bir hayatımız vardı. Bir gün benim aklıma Pamir’in beni kıracağı gelmedi. Ilıman bir liman yaşantısıydı bizimki. O kadar güvenli sevgi ortamından sonra, etrafımda sıkça gördüğüm o örselenen, kırılan, aldatılan hayatlardan birini yaşamayı düşünemezdim.

* Bu da korkutucu değil mi? Her şeyi biriyle paylaştınız, sizi hiç kırmadığını söylüyorsunuz, ondan sonra hayatınızda attığınız her adımda farklı yüzlerle karşılaşabilirsiniz...

Çevremden gördüğüm örselenmeleri, aldatmaları, kırgınlıkları bildiğimden, bunlardan biri benim yaşantıma girerse diye korktum bir süre. O süreçte kendimi kale içine aldım. Ben işte o dönemde Pamir’i hayatımın bitmiş döneminde baş tacı dediğim bir yerde bırakmaya karar verdim. Pamir’in yerine birini oturtma telaşı bana hatalar yaptırabilirdi. “Nermin” dedim kendime, “Yalnızsın, kendini kolla, ayaklarının üzerinde dur, eski gücünü topla, bundan sonra biri gelir yüreğine konuşursa onu kendi varlığı içinde, kendi özellikleri ve kendine has aşkıyla hayatına alırsın.”

Hayatımı kolaylaştırsın diye bir erkeğe ihtiyacım yok

* Eşinizi kaybettikten sonra çevrenizde size yaklaşanlar mutlaka olmuştur. Siz onları ne zaman ve nasıl görmeye başladınız?

Pamir’le beraberken de, kimi üzeri kapalı, kimi daha açık yaklaşımlar olurdu, kimini kibarca, kimini daha sert refüze ettiğim ama, bunlardan korku duymazdım. Ne zamanki yalnız kaldım, o zaman bunları özelime, kendime saklamak istediğim dünyama, yaşadığım acıya saldırganlık olarak hissettim. Diğer taraftan, artık yanımda hayatı birlikte götüreceğim biri yoktu ve önümde devasa seçimler vardı. Alıştığım gibi yaşayabilirdim, radikal seçimler yapabilirdim, bohem bir hayatı seçebilirdim, çok içime kapanabilir üretmekten vazgeçebilirdim. Pamir’in hayatımda artık olmadığını kabul ettikten sonra, kendimi ispat zamanı geldi. Hayatımı kolaylaştırsın, beni sırtında taşısın veya sırf hayatımda bir erkek olsun diye bir erkeğe ihtiyacım yoktu. Yeni Nermin’i yaratmakla uğraştığım ve kendime ait kalmak istediğim o dönemde herhangi bir erkeğin tatlı sözü veya bakışı bana iyi bir duygu vermiyor, içimdeki kaleye saldırı almış gibi hissediyordum.

Aşk benim için huzurla birlikte gelir, aksi halde tadı çıkmaz

* Aşk ve huzuru bir arada kullanıyorsunuz. Aşık olmak huzurlu olmak mı?

Aşk benim için huzurla birlikte gelir. Aksi durumda aşkın tadı çıkabilir mi?

* Yine mi öyle geldi?

Evet. Aşk, tabii ki çırpıntılarla yaşanır. Kalbimde kuşlar kanat çırpar, midemde kelebekler uçuşur ama huzursuzluk, endişe duyguları girerse devreye, o aşk olmaktan çıkar. Aşkta, aşıklar birbirinin yüreğinde huzurla, güven duygusuyla uzanabilmelidir.

* Tolga Bey size o güveni nasıl verdi?

Dürüstlüğüyle... İkimizin de hayatında bir milad yaşıyoruz, hayatlara sıfırdan açıldığı bir dönem. Hem ruhen, hem yüreklerimizle birbirimizi karşıladık. Endişeler kaygılar yok aramızda. Huzurluyuz. Birbirimizin geçmişine, yaşanmışlığına saygılıyız ve kendi benliklerimize duyduğumuz özgüveni, bir diğerimizin varlığına da aktarıyoruz.

* Sizin Pamir Bey’le aşkınız anlatılırken hep tabuları yıkan kadın denmiş, şimdi size yine tabu yıktı diyenler var. Tabu mu yıktınız?

Ben tüm hayatı cesur yaşarım. Aşk için cesaretten bahsediyorsak, bu da hayatımda yeni bir şey değil. 19 yaşımda da, bugünkü duruşuma sahip olduğum için o büyük aşkı yaşadım. Şu anda tamamen hür, bağımsız iki insandan bahsediyoruz. Burada tabu yıkan şey, benim, sevdiğimin ardından tekrar sevebileceğimi, dürüstlükle, yüksek sesle söylemem oldu.

Pamir gittikten sonra onun ismi üzerinden kimse beni yargılayamaz

* Okurlarınızdan size küsenler olabilir mi?

Böyle kaygılarla, sırf okurlarıma veya birilerine, daha sempatik olmak adına yalan dolan yaşayamam. Kaldı ki okurlarım beni çok iyi çözmüştür. Onlar bana küsmez. Tam aksine, mutluluğuma dualarını gönderip duruyorlar. Bir erkekle hayatımı, yüreğimi paylaşıyorsam, saklamadan bunu yaşamalıyım. Söyleyemeyeceksem o beraberliğe girmem. Pamir’in hayatı boyunca onu benden daha çok seven ve benden çok kollayan olmadı, bunu kendi sıkça söylerdi. Şimdi o gittikten sonra onun ismi üzerinden hiç kimse beni yargılayamaz.

* Erken diyenler var. Siz 2 yıl sonra aşık olsanız birine ne değişirdi?

Kime göre, neye göre erken? Eleştirenler 3-5 yıl geçse yine eleştirecekti. Hayat bana, yeni anlamını bu zaman sunduysa, benim için zaman ‘şimdi’dir ve bana aittir, yeni bir milattır.

* Çevrenizdekiler değişti mi bu süreçte?

İyi dostunu kötü günde tanırsın derler, bu yanlış. Esas zor olan, mutluluğu paylaşmak. Benim gerçek dostlarım ve ailem ki buna Pamir’in aile fertleri dahildir, çocuklarım, okurlarım beni iyi tanır, “Sen mutlu olduğun kadar bize mutluluk veriyorsun”, “Mutluluğu hakediyorsun” diyor.

* Gelmeden önce sizinle yaptığım röportajları okudum. Siz bana bir önceki röportajda yeni bir hayatın ipucunu vermişsiniz... Ancak galiba hepimiz acıyı paylaşmaya odaklanmışız, o ayrıntıyı görememişiz.

“Bizim Gizli Bahçemizden” kitabımda vardı değişimim. Bir gün yine şayet çok sevilirsem, yine çok sevebileceğimi ve buna açık olduğumu farkettiğimi yazmıştım son bölümde.

Sinirlendiğim şeyin matematiğini çözmeye çalışırım

* Neden Gönderilmeyen Aşk?

İki anlam sorguladım, hem vazgeçemediğiniz kendinizden uzaklaştıramadığınız, kendi gitse bile içinizde kalan aşk, hem de hissetseniz de karşıdakine hissettiremediğiniz aşk var.

* Sizi ne sinirlendirir?

İnsana, yaşama, tabiata ait her ilişkide, zarafetten, ince düşünceden, terbiyeden uzak duruş, tavır, görüntü, söz, her ne ise beni sinirlendirir. Ama dışa çok vurmam, soğukkanlıyım. Matematiğini çözmeye çalışırım sinirlendiğim şeyin. Sakin düşünüp karar veririm. Ancak, teslimiyetçiliğim yoktur.

İki kadın arasında kalmış bir erkek bana göre değil

* İnsan sizi sinirlendirmekten değil de üzmekten mi korkar?

Üzüntüm, kırgınlığa varırsa tamirim çok zordur. Buna mukabil, bir sevdiğimi bilmeden kırmış olduğumu fark edersem, kabahat söz konusu olmasa dahi, hemen ve gönülden özür dilerim. Yalan ve riya ise beni tedavisiz kırar. Karşımdakinin benden aldığıyla mutlu olduğunu görmek çok hoşuma gider, beni keyiften uçurur. Ama verdiğimin karşımda mutluluk yaratmadığını, onu heyecanlandırmadığını hisssedersem zaten biter, uğraşmam.

* İki kadını seçmek zorunda kalan bir adam size göre değil...

Hiç... Bırakırım, beni başka kadınla kıyaslamak, seçim yapmak durumunda, ikilemde olan erkeğe hemen gitmesi için fırsat veririm. Hem o kararsız erkeği rahat ettiririm, hem de, sadece beni isteyecek, arzulu, bana tutkulu bir yüreğe yüreğimde yer açmış olurum. Hırpalanan, örselenen, sorgulanan ilişkiler bana göre değildir.

DİĞER YENİ YAZILAR