Doğuş Üniversitesi’nin kurucusu ve Genel Müdürü Doğu Gözaçan, tam bir eğitim gönüllüsü... Türkiye’de ilk kez “Çok Amaçlı Ayarlanabilir Sınıflandırıcı Çip” üretimini TÜBİTAK ile işbirliği yapan Doğuş Üniversitesi gerçekleştirdi. Üniversite bu yazdan itibaren kamuoyunun gündemine “Büyük Patlama Deneyi” ile gelen Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’ne (CERN) öğrenci gönderecek
GÖZAÇAN, “Her yıl mühendislik öğrencilerimizi staj için CERN’e göndereceğiz. CERN’e maddi katkıda bulunan ve çalışmalara katılan Türkiye’deki tek vakıf üniversitesiyiz. Çalışmalarımızı öğrencilerimizin yararlanacağı zeminlere taşımak istedik. Öğrencilerimiz yüzyılın bilimsel çalışmalarına yerinde tanıklık edecek ve aldığı eğitimi uygulamaya döküp deneyim kazanacak” dedi
Doğuş Üniversitesi, kamuoyunun ‘Büyük Patlama Deneyi’ ile tanıdığı Avrupa Nükleer Araştıma Merkezi’ne (CERN) öğrenci gönderiyor. Günümüzün en önemli bilimsel çalışmalarının yapıldığı merkezlerle işbirliği içinde olan Doğuş Üniversitesi’nin kurucusu ve Genel Müdürü Doğu Gözaçan tam bir eğitim gönüllüsü. Türkiye’de ilk kez Çok Amaçlı Ayarlanabilir Sınıflandırıcı Çip üretimini de TÜBİTAK’la işbirliği içinde Doğuş Üniversitesi gerçekleştirdi.
Doğu Gözaçan, 37 yıllık eğitimci. 1980’li yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı’na liselerde branşlaşma fikrini veren kişi. Kurduğu Doğuş Üniversitesi, birçok farklı projeye imza atıyor. Türkiye’nin en başarılı vakıf üniversitelerinden biri. Bu yıl Avrupa’nın en önemli Nükleer Araştırma Merkezi’ne öğrenci gönderecekler. Tıp alanından elektroniğe üniversitede farklı alanlarda projeler yürütülüyor. Acıbadem’deki Doğuş Üniversitesi’nde Doğu Gözaçan’la konuştuk.
-Yıllardır Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri eğitim. Devlet her yere okul yapıyor, hayırseverler okul yapıyor. STK’lar kız çocuklarının okullaşması için çok önemli çabalar sarfediyor. Maddi sorunları olan ailelere yönelik çalışmalar da var. Ancak fotoğrafa baktığımızda Türkiye’de eğitimin kalitesi de düşük, fırsat eşitliği de yok...
Okullar açılıyor, vakıf üniversiteleri açılıyor, yarın öbür gün özel üniversiteler de açılacak. Sizin bahsettiğiniz sorunlar Türkiye’nin gerçekleri. Kız çocuklarının okullaşmaması da eğitim sorunu. Tutucu ailelerin eğitimsizliğinin sonucu. Ben yıllar içinde şunu gördüm, aileler için eğitimin hedefi öğrencilerin iyi bir üniversiteye girmeleri. Ancak bu hedefe kilitlenip çok büyük yanlışlar yapmak da mümkün. Ve sistem de yanlış ülkemizde. Üniversiteye talep çok, sınava giren öğrenci çok, üniversiteye giren az. Genele bakıldığında, istediği bölümlere girebilen öğrenci sayısı çok az. Doğuş Eğitim Kurumları’nda 2000 yılından bu yana bir sistem uyguluyoruz. Öğrencilerin talepleri neler, eğitimlerinde istedikleri yön nedir, her yıl kademeli olarak bunu araştırıyoruz. Öğrencileri sınıflandırıyoruz ve kendisine en uygun üniversite eğitimini alacağı şekilde yönlendiriyoruz. Çalışma neticesinde çocukları sevdiği ve yapabileceği branşlara yönlendiriyoruz.
-Sizin üniversitenizde ilkler var... Örneğin CERN çalışmalarınız ilgi çekici. Nükleer araştırmalar dünyanın gündeminde önemli yer tutan bir konu. Sizin projenizin içeriği tam olarak nedir?
Biz bu yaz başlatacağımız proje ile her yıl mühendislik öğrencilerimizi staj için CERN’e göndereceğiz. Kamuoyunun “Büyük Patlama Deneyi” ile tanıdığı ve kısa adıyla CERN dediğimiz Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi, yaptığı araştırmalar, kullandığı ve geliştirdiği teknolojiler ile dünya bilimine öncülük ediyor. Biz, CERN’e maddi katkıda bulunan ve çalışmalara katılan Türkiye’deki tek vakıf üniversitesiyiz. Bu çalışmalarımızı öğrencilerimizin de yararlanacağı zeminlere taşımak istedik. Bu amaçla öncelikle şubat ayında “Uluslararası Parçacık Fiziği Kış Okulu” düzenledik. CERN’den, Türkiye’nin ve dünyanın en iyi, saygın üniversitelerinden bilim insanlarının geleceğin fizikçilerini yetiştirmek için bir araya geldiği, içeriği ve kapsamına bakıldığında ülkemizde ilk ve tek olma özelliği taşıyan bir okuldu. Sadece bizim üniversitemizden değil Türkiye genelinden ve birçok ülkedeki üniversitelerden seçilen öğrenciler ileri seviyede teorik ve pratik eğitim aldı. TÜBİTAK’ın destek verdiği, CERN ile işbirliği yaparak gerçekleştirdiğimiz bir çalışma oldu. Öncelikle bu okulu devam ettirmek istiyoruz. Diğer projemiz ise bahsettiğim gibi CERN’e öğrenci gönderilmesi. Öğrencinin tüm masrafları üniversitemizce karşılanacak. Mühendislik Fakültesi tarafından, objektif başarı ölçülerine göre seçim yapıldı.
-Öğrenci ne yapacak CERN’e gittiğinde?
CERN’de temel fizik deneylerinin yanında, mühendislik uygulamaları da çok önemli. Akademisyenlerimiz CERN’de devam eden ATLAS ve CAST deneylerinde çalışıyor. Bu deneylerin alt proje grupları bulunuyor. Öğrencilerimiz bu proje gruplarında görev alıp hem yüzyılın bilimsel çalışmalarına yerinde tanıklık edecek hem üstün nitelikli bilim insanları ile bir arada olacak, birçok şey öğrenecek hem de fakültede aldığı eğitimi uygulamaya dökerek yeni deneyimler kazanacak. Mezun olmadan yaşayacağı uluslararası boyuttaki bu deneyim çok önemli. Ciddi bir referans ekleyecek diplomasına, kendini, eğitimini farklılaştırmış bir mühendis olarak mezun olacak. Bu yıl bir öğrenci gönderiyoruz ancak gelecek yıldan itibaren sayıyı artırmayı hedefliyoruz. Seçilen öğrencimiz Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü’nden...
Böyle bir bölümü ilk kez duyuyorum...
Değişiyor her şey. Biz de ilk günden bu yana çağın ihtiyaçlarına ve koşullarına göre eğitim vermeyi ilke edindik. Dolayısıyla klasik mühendislik bölümlerinin dışında bölümlerimiz var. Örneğin Kontrol Mühendisliği Bölümü var. Türkiye’de bu bölüme sahip 2 üniversiteden biriyiz. Kontrol mühendisliği, çağın mesleklerinden biri ve bu mesleğin eğitimini Doğuş Üniversitesi veriyor.
-Peki CERN’e staj için öğrenci gönderilmesi benzeri başka projeler var mı?
Amerika Cornell Üniversitesi ile birlikte “Doğuştan Kalp Rahatsızlıklarının Mühendislik Bakış Açısıyla İncelenmesi” adlı bir proje yürütüyoruz. 4 yıl sürecek. Mühendislik Fakültesi öğrencileri de projede hocalarıyla birlikte yer alma şansına sahip olacak. Onlar için çok önemli bir deneyim. Henüz lisans düzeyinde öğrenciler ve uluslararası bir projede yer alma şansına kavuşuyorlar. Hayli heyecan verici bir çalışma.
-Üniversitenizde çip üretimi de yapıldı...
Evet, Mühendislik Fakültemiz, TÜBİTAK desteğiyle Türkiye’de ilk kez “Çok Amaçlı Ayarlanabilir Sınıflandırıcı Çip Üretimi”ni yaptı. Halen üniversitemizde, TÜBİTAK desteği ile ve başka saygın kuruluşlarla birlikte yürüttüğümüz 12 projemiz var. Mühendislik Fakültesi’nde çok kıymetli hocalarımız var. Örneğin, dünyanın en büyük tekno-profesyonel topluluğu olan Elektrik Elektronik Mühendisliği Enstitüsü’nün (IEEE) onur üyeliğine yükselen 2 öğretim üyemiz var.
Bu enstitüye üye olmak neden önemli? Türkiye’de onur üyeliği seviyesine yükselen başka bilim insanları var mı?
Alana yaptığı üstün katkılar nedeniyle bu seviyeye yükselebildi hocalarımız. Alanında dünyanın en büyük ve en önemli kuruluşu olması, onur üyeliğini daha da anlamlı kılıyor. Bu kategoride sadece 8 bilim insanı var Türkiye’de. Ve bu 8 bilim insanından ikisi Doğuş Üniversitesi’nin öğretim üyesi. Bu ayrıcalığımızla gurur duyuyoruz.
Sınav iptal edilmeliydi
Üniversiteye giriş sınavında yaşanan çalkantılı süreci nasıl yorumluyorsunuz?
Çocuklarda büyük hayal kırıklığı yarattı bu olaylar. En ufacık bir sorun bile bu konuda büyüktür, çünkü çocuklar bu sınavla hayata atılıyor. Öğrenci baraja takılıyor, “Hayır ben yapmıştım” diye itiraz ediyor, haklı çıkıyor. Bana göre bu sınav kesinlikle iptal edilmeliydi. Şu anda 1 milyon 700 bin öğrenci sınava girdi, kanaatim odur ki 1 milyon 600 bini sıkıntılı. İyi puan alan da almayan da sıkıntılı. En büyük sorun ise sisteme karşı ciddi bir güvensizlik oluşması.
BEN BU İŞE GÖNÜLLÜYÜM, ÇOCUKLARIMI DA YÖNLENDİRDİM
Eğitimci bir aileden geliyorsunuz. Eğitim konusunda yatırım yapmaya nasıl karar verdiniz?
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunuyum. Ailemin de etkisiyle eğitim konusunda bir şeyler yapmak istedim. Rahmetli babam da eğitimciydi. Ben çok genç yaşlarımda “Bu ülkenin neye ihtiyacı var” diye baktım. Ülkemin manzarasını gören biriydim. Ülkemizde en büyük sorun eğitim. Beni de en çok heyecanlandıran şey eğitimdir. Gençlerden de büyük keyif alıyorum. Çocuk yaşta insanlar geliyor, eğitim alıyorlar, büyüyorlar, onların ileride mezun olup bir yerlere geldiğini görmek beni çok mutlu ediyor. 37 yıldır eğitim camiası içindeyim. Benim 3 çocuğum da Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirdi. 3’ü de eğitimci oldu. Ben bu işe gönüllüyüm, çocuklarımı da bu işe yönlendirdim.
Dershane eğitimine karşıyım
-Dershanelerde de sorunlar okullardan pek farklı değil...
Ben, dersane eğitimine karşıyım. Dershane eğitimi tamamen ezbere dayalı. Öğrenci ezberliyor, sınavdan sonra unutuyor. Dershane eğitimi neticesinde sistem bozuldu. Ama ne yazık ki dershaneye girmeden de bu sistemin içinde başarılı olmak zor. Beni çok rahatsız eden bir konu bu. Hafta sonları veliler çocuklarını özel derse taşıyor. Bu da yanlış. Çocuk ne zaman çocukluğunu yaşayacak? Ben anaokulundan üniversite sonuna kadar izliyorum çocukları. Ailelerin küçük çocuklar üzerinde baskı kurması büyük yanlış. Örneğin çocuk 8 saat ders görüyor ardından keman kursuna gidiyor. Peki bu çocuk ne zaman çocukluğunu yaşayacak? Bu baskı ergenlik döneminde kendini gösteriyor, 15-16 yaşında aşırı isyankar oluyorlar, okul başarıları düşüyor, arkadaşlık ilişkileri zayıflıyor tüm bunlar geleceklerini etkiliyor çocukların. İleride sosyal yaşamdaki ilişkilerini dahi etkiliyor. Ailelerin düştüğü bu yanlışı iyi görmesi gerekir.
-Başarıyı neye göre değerlendirmek gerekir, neye göre başarılı kabul edeceğiz?
Bir çocuğun tam not alması önemli değil. Çocuğun yaşının gereği olan faaliyetlerin, duyguların tadını çıkarması gerekir, çocukluğunu yaşaması gerekir. Sağlıklı yetişkinler olabilmeleri için bu çok önemli.
Türkiye’nin ilk ‘çok amaçlı çip’ini üreten Doğuş Üniversitesi CERN’e öğrenci gönderecek
Haberin Devamı