Pınar ve DYO markalarıyla bilinen, 21 şirket ve 2 vakfı çatısı altında toplayan Yaşar Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı İdil Yiğitbaşı, Türkiye’nin bundan sonra krizlerden etkilenmeden çıkacağına inanıyor. Yiğitbaşı, holdingin geleceğe dair stratejisini ise “Bulunduğumuz alanlarda büyüyeceğiz” diye özetliyor.
İDİL Yiğitbaşı, Pınar ve DYO markalarıyla bildiğimiz Yaşar Holding’in başındaki isim. Mütevazı, basına sık sık çıkmayan biri. Yaşar Holding’te bir dönem en büyük çocuk Selim Yaşar, daha sonra da Feyhan Yaşar yöneticilik görevlerini üstlenmişti. Şimdi sıra İdil Yiğitbaşı’nda... Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı İdil Yiğitbaşı ile holdinge ait Altınyunus Oteli’nde buluştuk.
Babanız Selçuk Bey, birçok ilke imza atmış biri, bu size farklı bir sorumluluk da yüklüyor olmalı. Artık bayrağı siz taşıyorsunuz...
Selçuk Bey ülkemizin nadir ve belki de en iyi girişimcilerinden. Çok yenilikçi ve yaratıcı. Hâlâ öyle... Araştıran, çok kişiyi dinleyen, farklı fikirleri dinleyip yeni fikirler ortaya çıkaran biri. Uzun yıllar boya işinde çalıştıktan sonra holdingin gıda sektörüne girişi ilginçtir.
Şirketin yol haritası değişmiş...Dönüşmüş o dönemde
Selçuk Bey, o zamanlar gıda işini sosyal sorumluluk olarak da görmüş. İlk önce Seferihisar’da çiftlik alıp süt besiciliği yapıyor. Köylülerle sohbet sırasında köylülerin sütlerini satamadığını öğrenip sütler dökülmesin diye yatırıma giriyor. O zamanlar hep sokak sütü var. 1972’de projeye başlıyor. 1975’te Pınar Süt açılıyor. İlk modern tesis... Zamanla bu çalışmaları boya sektörünün önüne geçiyor.
Gıdada gerçekleştirilmiş ilkler var... Selçuk Bey’in ileri görüşlülüğü vurgulanır bu işlerde...
Kesinlikle... Gıdada çok ilk var. Modern anlamda işlenmiş et ürünleri, ambalajlı su, kültür balıkçılığı gibi yeni sektörler kazandırıyor Türkiye’ye... Birçok ilk’e imza atıyor. Selçuk Bey’in vizyonu hepsi.
Şu anda Yaşar Holding’in bir numaralı işi gıda... Böyle olmaya da devam mı edecek?
Boya ilerliyor ama gıda sektörü büyük ve önü açık. DYO, boyada sektörün öncüsü. Türkiye’de boya sanayini oluşturmuş bir şirket. Türkiye’ye markalar armağan etmiş bir şirketiz. Kendi markalarımızı yarattık, hiçbir zaman yabancı markaların lisansörü olmadık. Dünyaya da Türkiye markası olarak bu ürünleri sunuyoruz. Fason ürünümüz yok.
Büyümeye devam edeceğiz
Farklı sektörlere girme planınız var mı? Enerji gibi...
Bulunduğumuz alanlarda büyüyeceğiz. Boyanın da gıdanın da önü açık. Farklı alanları düşünmüyoruz. Bildiğimiz alanlarda büyüyeceğiz. Halen, 21 şirketimiz, 2 de vakfımız var. Gıda, tarım ve içecek grubunda 6 bin 900 kişi çalışıyor. Cironun yüzde 70’i buradan geliyor.
Yeni yatırımlarınız olacak mı?
Büyümeye ve ihracat potansiyeline paralel yatırımlarımız olacak. Yakında açıklayacağız. Yeni ürünler de olacak. Heyecanlıyız. Bu yıl ikinci 6 ayda yeni yatırımlarımız var. Yatırım yapılacak iller ihtiyaçlara ve tedarik zincirlerine göre belirleniyor.
İzmir dışında da yatırımlarınız var. Kaç ilde yatırımı var Yaşar Holding’in?
İzmir başta olmak üzere, Eskişehir, Adapazarı, Gebze ve Isparta’da fabrikalarımız var. 1000 kişi İstanbul’da çalışıyor. Türkiye’nin her yerinde de bayiler var.
Kadın çalışan oranınız nedir?
Yüzde 20... İki yıl önce yüzde 15’ti. Kimya sektöründe düşük, gıdada üretim hattında da kadınlar var.
Rakiplerimiz Türk firmaları
Son yıllarda Türkiye’ye yabancı dev şirketler büyük yatırımlar yaptı... Süt ve süt ürünlerinde, su sektöründe yabancı firmalarla rekabet ediyorsunuz. Yabancı şirketlerle rekabetin artıları, eksileri neler?
Biz Türk firmalarıyla rakibiz. Yabancılar evet var ama Türk markaları gıdada daha kuvvetli. Biz uzun yıllardır bu topraklarda iş yapıyoruz. Yabancılar çok zorlanıyor. Biz yabancı firmalara göre gıda sektöründe avantajlıyız. Gıda sektöründe Türk firmaları olarak kendi aramızda rekabet ediyoruz.
Damacana su işine gecikmeli girdiniz değil mi?
Su sektöründe yabancı çok. Gittikçe çoğaldı. Biz de bu alanda yenilikler yaptık. Damacana alanına da girdik. Ankara, İstanbul ve İzmir’de damacana satışlarımız var, iyi de gidiyor. Bizim için bu alanda en önemlisi su kaynaklarımız. Su kaynaklarını özenle seçiyoruz.
Çocuklar labneyi çok seviyor
Pınar Çocuk büyüyecek mi? Çocuklara yönelik ürünleriniz artacak mı?
O alanda yaptığımız ürünler çok başarılı oldu ancak yine de genel toplama baktığımızda pay çok düşük. Biz çocuklara yönelik yenilikçi ürünlere büyük önem veriyoruz. Çocuk sütü Kido ve ilk adım sütlerimiz var. Çocuklar Kido’yu, Pınar Beyaz’ı ve labneyi çok seviyor.
Son dönemde yükselen trend keçi sütü ve ürünleri... Keçi sütünden ürünleriniz olacak mı?
Şimdilik yok. Takip ediyoruz gelişimi. Süt hammaddesinin geliştirilmesi keçi sütünün geliştirilmesi lazım. Belli büyüklüğe ihtiyaç var bizim boyutumuzda üretim için.
Organik ürünleriniz de var. Organik ürünlere ilgi artıyor mu?
İlgi var ve artıyor ama çok az. Organik süt bulmak çok zor. Maliyeti çok yüksek. Bu yüzden de hızlı büyümüyor. Gümüşhane’den geliyor süt. Organik süt sertifikalı ama tüm toplama sistemimiz defalarca kontrol ediliyor.
Balık tutmayı babam öğretti
Selçuk Bey yönetimi size bıraktı mı tam olarak, yoksa hâlâ işin içinde mi?
Kurucuların işten uzaklaşması mümkün değil. Ama kendisi özellikle kültür balıkçılığıyla ilgileniyor. Yurtdışını da çok iyi takip eder. Çocukken babamla balığa çıkardım. Evin en küçük kızı olarak babama çok düşkündüm, hâlâ da öyle...
Size balık tutmayı öğretmiş.
Kesinlikle...
Komşumuzun kızının ‘Baban İzmir’in en zenginlerinden’ demesi bana çok ağır geldi
Çocukluğunuzdan beri iş yaşamının içinde olmalısınız. Babanız Selçuk Yaşar iş yaşamını evle, sizlerle paylaşır mıydı?
Çocukluğumuzda pek evde iş konuşulmazdı. Annem ev hanımıydı. Bahçeli bir evde seksek, meşe (misket), saklambaç oynayarak geçti çocukluğumuz. Turunç, erik ağaçlarımız vardı. Topraktan, çamurdan seramikler yapardık. Bir gün komşumuzun kızı ‘senin baban İzmir’in en zenginlerinden’ dedi. Bunu duyunca ağladım. Bana çok ağır geldi. Bunu kaldıramadım.
Babanıza sordunuz mu?
Anneme sordum. Bana ne dediğini hatırlamıyorum. Çok mütevazı bir aileydik. Farklı bir şey varmış gibi gösterilmekten hoşlanmadım. İş yoktu bizim hayatımızda.
Ailenizin büyük bir şirketi olduğunu uzun süre bilmediniz o zaman...
Evet. 1974 yılında çok göz önünde olmayalım diye apartmana taşındık. Aynı yıl Altınyunus’un açılışına katıldım. Üniversitede okurken Pınar Süt’ü okul arkadaşlarımla gezdik. O zaman artık işlerin içindeydim. Bankanın ortağı vardı, Amerika’da onlarda yaz stajı yaptım. Daha sonra Altınyunus’ta da staj yaptım.
Babanızdan öğrendiğiniz en önemli iş prensibi nedir?
Selçuk Bey hedeflerinden hiç vazgeçmedi: Kolay yılmaması, koyduğu hedeflere ulaşmak için çok yoğun çalışması, azimli olması... Bize örnek olan, işe adanmışlığı, işinin sıkı takipçisi olmasıdır. Neyi hedeflediyse gerçekleştirmek için hem kendini hem de ekibini odaklar.
Ortaklık için çok gelen oluyor ama düşünmüyoruz
Yurtdışında şirketiniz var mı?
Dubai, Rusya, Romanya’da ofislerimiz, satış şirketlerimiz var.
Yabancı ortaklıklara nasıl bakıyorsunuz? Yabancı bir markayı almayı düşünür müsünüz?
Ortaklık tekliflerini düşünmedik. Ortaklık teklifleri için görüşmüyoruz. Çok gelen oluyor. Yeni iş alanlarında ancak böyle bir işbirliği yapabiliriz. Bizimle beraber büyümek isteyen, becerilerimizin beraber fark yaratacağı işler olabilir.
AB’ye sorunsuz ihraç ettiğimiz tek gıda balık
En son teknolojiyi kullanıyorsunuz... Peki Türkiye’nin sütünü, süt ürünlerini neden AB’ye satamıyor?
AB’ye ihracatta süt ve ette sınır var. İhracat mümkün değil. Bu konuda çalışmalar sürüyor. Tek problem olmayan ürün balık. Bizim balık ihracatımız da var. Onun dışında hayvansal bazlı ürün bazı hastalıklardan dolayı mümkün değil. Pınar bu konularda özenli ve iddialı bir şirket.
AB ülkeleri dışında ihracat yapıyorsunuz, kaç ülkeye ihracatınız var?
40’tan fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Bakteriden çok şap hastalığı gerekçesiyle sorun var. Orada Gümrük duvarlarında AB’nin bariyer koyması söz konusu.
Bu nedenlerle Pınar ürünleri AB ülkelerinde olamıyor...
Evet ama biz bu engeli farklı bir yolla aştık. Pınar ürünleriyle Almanya’daki vatandaşlarımızı buluşturuyoruz. Orada üretim yaptırıyoruz. Almanya ve tüm Avrupa’da Pınar Su ve Gökçeağaç gönderiyoruz. İlk cam şişede suyu da biz yaptık.
İzmir emekli şehri demek doğru değil
İzmirli bir şirket olarak İzmir’den Türkiye nasıl görünüyor? İzmir geri kaldı deniliyor, siz ne düşünüyorsunuz?
Bizim sektörlerden baktığımızda geri kalmışlık diye bir durum söz konusu değil. Şehir olarak İstanbul’un nüfusu 17 milyona yaklaştı. İzmir 3 milyon civarında. Bu rakamlara bakarak insan kaynağı açısından bir karşılaştırma yapmanın doğru olmayacağını düşünüyorum.
İzmir’den son yıllarda başarılı şirketler çıkmadı yorumuna ne dersiniz?
İzmir’de çok başarılı şirketler var, hem de her alanda. Hızla büyüyen Manisa da İzmir’in bir parçası gibi. İzmir son yıllarda devlet yatırımlarından daha az pay almış olabilir, yabancı şirketler de daha fazla İstanbul’u tercih etmiş olabilir. Şu da var, İstanbul’da yaşam maliyetleri artıyor. İzmir bu anlamda da iyi bir alternatif. Bazı sektörler için İzmir tercih edilebilir.
İzmir emekli şehri oldu diyenler var..
Buna katılmıyorum. İzmir’in varolan iyi üniversitelerine yeni üniversiteler eklendi. Gençler için İzmir çok cazip. Uzun dönemde bunun yansımaları hissedilecek.
Hedeflere ulaşmak için yolumuz açık
2008 krizi sonrasında çok senaryo yazıldı... Krizin etkilerini şiddetli biçimde hisseden ülkeler oldu. Dünya devleri sarsıldı... Türkiye bu süreçten hızla geçti, 2023 hedefleri konuldu... Siz Türkiye ekonomisinin durumunu nasıl görüyorsunuz?
Ben umutluyum. Genç nüfusu fazla olan ülkemizin potansiyeli çok yüksek. Ama diğer taraftan bakınca da tüketim düşük. Yine kendi sektörlerimiz açısından değerlendirmek isterim. Ambalajlı ürün sektöründe Türkiye’nin daha alacağı yol var. Bu da Türkiye’de daha yapılacak çok şey var demek. Genel olarak baktığımızda da, biz ülke olarak krizlere yıllardır alışığız. Krizleri yönetecek potansiyelde insan kaynağımız var. Finansal anlamda yatırımcılar için de cazip bir ülkeyiz. 2008 krizinden etkilenmeden çıkan Türkiye’nin bundan böyle de krizlerden etkilenmeden çıkacağını düşünüyorum. Hedeflere ulaşmak için yolumuz açık.
Çocuklarımla kahvaltı ederim
Güne kaçta başlıyorsunuz? Spor yapıyor musunuz?
06.30 gibi kalkarım. Mutlaka çocuklarımla birlikte kahvaltı yaparız. Onlar okula benden önce çıkar. 16 ve 18 yaşında iki çocuğum var. Lisede basketbol ve voleybol oynardım. Tenis, su kayağı, kar kayağı, sörf yaptım ama hepsi amatörce. Şu anda maalesef yoğun çalışma tempom nedeniyle devam eden bir hobim yok. Yazın genelde arkadaşlarımızla seyahat ederiz.
Türkiye bundan böyle krizlerden etkilenmez
Haberin Devamı