Türkiye 2013’te süt ve süt ürünleri ihracatına başlar

Haberin Devamı

Unilever Türkiye’nin Gıda ve Pazarlamadan sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Seçkin, “AB ülkelerine süt ve sütlü ürünler ihraç edemiyoruz. Ama bu değişecek. Ben 2013’de bu konunun çözüleceğini düşünüyorum. Bizim ürünlerimiz kesinlikle AB standartlarında. Avrupa Komisyonu’nda Unilever çalışıyor. Bunun çözülmesi için çabalar var. Şu anda önceliğimiz Çorlu fabrikasından Avrupa’ya ihracat” dedi.

Mustafa Seçkin, Unilever Türkiye’nin Gıda ve Pazarlamadan sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi. Aynı zamanda gurme. Yemek yemenin mutluluk verdiğine inanan, insanların hayatlarındaki mutlu anları çoğaltmaları gerektiğini düşünen biri. Mustafa Seçkin, Mutfak Dostları ve Şarap Dostları Dernekleri’nin de aktif bir üyesi. Röportaja geçmeden kısaca hatırlatalım. Unilever dünyanın lider gıda şirketleri arasında. Gıda, kişisel bakım ve ev markaları var. Dünyanın en önde gelen şirketleri arasında ilk 60’da olan Unilever, Türkiye’de Algida, Omo, Dove, Elidor, Lux, Rexona, Knorr, Lipton, Becel, Cornetto, Cartedor, Calve, Magnum, Sana, Domestos, Yumoş gibi markalarıyla biliniyor. Türkiye’de her aileye yılda en az bir kere bir Unilever ürünü girdiğini öğreniyorum Mustafa Seçkin’den. Unilever’in gıda bölümünün Türkiye’deki tepe ismi Mustafa Seçkin’le yeni yatırımları konuşuyoruz. Bu arada Mustafa Seçkin tüm kariyerini Unilever’de yapmış bir isim. 22 yıldır Unilever’in hem yurtiçi hem de yurtdışı operasyonlarında sorumluluklar yüklenmiş bir yönetici.

-Siz kariyerinizi Unilever’de yapmışsınız. Mezun olur olmaz Unilever’e girmişsiniz...

1989 yılında Unilever Gıda Pazarlama bölümüne girdim. Galatasaray Lisesi’nden sonra Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nde okudum. Unilever’in tüm gıda ve marka kategorilerinde çalıştım. Polonya’da ve daha sonra farklı ülkelerin sorumluluklarını aldıktan, uzun süre ülke ülke gezdikten sonra 2007’de Unilever Türkiye Gıdadan sorumlu Yönetim Kurulu üyesi olarak döndüm.

-İşinizi çok seviyor olmalısınız. Hiç iş değiştirmemişsiniz. İstikrarlısınız...

Dream job derler, benim için hayalimdeki iş buydu. Bu işin başına geçtiğimde ne yapmamla ilgili kafamda çok şey vardı.

-Sizin işiniz tüketicinin tüketim alışkanlıklarını çok iyi takip etmek, değişimi hatta daha önceden koklamakla çok yakından ilgili...

Tüketici alışveriş yaparken neler yapıyor? Bu bizim için çok önemli. Saatlerce marketlerde kaldığım olmuştur. Önemli an, rafın önünde geçen süre. O an geliyor bir karar veriyor o markayı alıp sepete koyuyor. Belki bir arkadaş tavsiyesi, belki reklam...

-Fiyat mı marka mı?

Fiyat her zaman değil. Güven önemli.

-Gıda alanında gerçekten de öyle. Daha çok kadınlar belirleyici değil mi?

Yemek yapmak kadının kendini ifade edeceği bir alan. Kadın seçici. Bu yüzden de risk almıyor. Marka gücü zayıfsa almaz. Evet fiyat da önemli, kadın bütçeyi de yönetiyor. Hem hesaplı olacak hem besleyici olacak. Ambalajda farklılaşmak, rafta renk bütünlüğü oluşturmak önemli.

-Dondurma ve çorbada en çok satansınız. Neden sizi tercih ediyor tüketiciler?

Knorr markasında en yakın rakibimize göre 4 kat büyüğüz. Pazar lideri olabilirsiniz ama oran önemli. Bu gücünüzü yansıtıyor. Siz yüzde 30 oranıyla pazar lideri olabilirsiniz, en yakın rakip yüzde 28 olabilir. Knorr yüzde 65 oranında pazar payına sahip. Algida da öyle. Açık ara önde dondurmalarımız. Tam tersi örnek çay. Lipton’da pazar payımız yüzde 17. Lipton markamızda pazar payımız düşük.

Algida her sokakta var

-Algida Türkiye’nin her köşesine ulaşıyor değil mi?

Her sokakta varız diyebilirim neredeyse. 250 bin kabinimiz var. Elinizi uzattığınız anda dondurmaya ulaşın istiyoruz.

-Türkiye’de dondurma tüketimi düşüktü. Son rakamlar nedir?

Türkiye’de kişi başına tüketim yılda 4 litre. 3 yılda 2.5 litreden 4 litreye çıktı.

-Hedefiniz?

8 litreye ulaşmayı hedefliyoruz. ABD ve Kuzey Avrupa 17-18 litre. Bizim hedefimiz 8 litre. Oran dondurmada düşük, çayda yüksek. Çaya aşığız. Kişi başına tüketimde lideriz. Çinliler’den fazla çay tüketiyoruz. Biri serumla çay bağlasa bu kadar olur! İnsanlar farkında değil belki ama çoğumuz çaya aşığız.

-Dondurma reklamları daha çok aşk dolu oysa...

Dondurmanın tarihi o kadar eski değil. Dondurmanın Amerika’da doğduğu söyleniyor. Osmanlı’da şerbetli kar yemek arasında veriliyormuş. Sorbe gibi.

-Yeni dondurma fabrikası kuruyorsunuz... Ne kadarlık bir yatırım olacak? Üretim kapasiteniz ne kadar olacak?

Konya’da yapılıyor fabrikamız. Algida’nın dünyadaki 35’inci fabrikası olacak. 100 milyon dolar civarında yatırım yapılıyor. Konya lojistik anlamda önemli. Türkiye’nin her yerine ulaşmak için orası seçildi. İleride ihracat da yapmak istiyoruz.

-Süt ve süt ürünleri ihracatı yapabilecek mi Türkiye?

AB ülkelerine süt ve sütlü ürünler ihraç edemiyoruz. Ama bu değişecek. Ben 2013’de bu konunun çözüleceğini düşünüyorum. Bizim ürünlerimiz kesinlikle AB standartlarında. Avrupa Komisyonu’nda Unilever çalışıyor. Bunun çözülmesi için çabalar var. Şu anda önceliğimiz Çorlu fabrikasından Avrupa’ya ihracat.

-Şeker olarak ne kullanıyorsunuz? Mısırtan elde edilen nişasta bazlı şeker var mı ürünlerinizde?

Hiç kullanmıyor değiliz. Çok az üründe var. Biz o bilimsel tartışmaları yakından takip ediyoruz. Hakikaten bilimi baz almak lazım. Her konuda çok fazla şey konuşuluyor. Şu anda herkes her şeyden korkuyor. Ne yiyeceğimizi şaşırdık. Unilever tüm bilimsel araştırmaları izliyor.

Yöresel tatlar modern insanı cezp etti

-Yerel tatlarla ilgili bir çıkış yaptınız. Çorbalarınızın başarısı yöresel lezzetlerden geldi. Gerçekten de katkı yok mu o çorbalarda? O kıvam nasıl yakalanıyor?

Araştırdık. Yöresel tariflere ihtiyaç duydulduğunu anladık. Türkiye’ye ait damak zevki farklı. Domates ve mantar çorbası her yerde var . Ama bizim düğün çorbamız ezogelinimiz de var. Trend de yerel lezzetler üzerine. Tutmaç çorbası, analı kızlı gibi çorbalar modern insanları cezbetti. Bu ürünler tamamen sebzelerin kurutulmasıyla yapılıyor. Sebzeler görünüyor. İçi bol. Kıvamı oluyor. Paket aslında tek kat da değil. Çok üstün bir teknoloji değil kurutma teknolojisini kullanıyoruz. Ancak havayla ve ışıkla asla temas etmiyor. Çünkü ışık ve hava alsa bozulur. Basit ambalajda 3 kat var ve her katın ayrı özelliği var. 2006’da bu çorba çeşitlerine başladık, birden büyüme oldu. Yüzde 25 gibi büyüdü pazar. Bu kampanya İspanya ve Portekiz’e gitti. Yunanistan’a da gitti. Hatta reklamımızı da değiştirmeden kullandılar. Birçok ülkeye de örnek oldu. Her şey globalden gelmiyor. Yerelden de globale gidiyor.

-Dondurmada da bu örnekler var değil mi?

Çamfıstıklı dondurma da dünyaya yayıldı. İhraç ettiğimiz inovasyonlardan biri. Evlerde de Magnum keyfi çok başarılı oldu. Sokakta yaşanan keyif kanepe üstünde de yaşanıyor. Cartedor markamız var. Güçlü tatlı markamız. Evde yapılan karışımlar yapıldı. Volkano, browni gibi evde yapılması kolay tatlılar yaptık.

-Unilever Türkiye’de gıda alanında en çok satan marka hangisi?

Marka olarak amiral gemisi Magnum, Lipton, Knorr güçlü markalarımız. Müthiş bir tüketici güveni var bu markalara.

6 milyar bardak Lipton içildi

- 2011 yılında 50 milyon kişi Unilever margarini tüketti.

- Kişi başı dondurma tüketimi 1990’yılından bu yana 13 kat arttı ve 4litre seviyesine ulaştı.

- 2011 yılında Knorr çorba tüketenlerin sayısı 50 milyonu buldu.

- 2011 yılında Knorr markası 13 milyon haneye girdi.

- Lipton çay 2011 yılında her 2 haneden birine girdi

- 30 milyon kişi 6 milyar bardak Lipton çay içti.

- Her gün 10 bin inek Algida için süt verdi.

50 YAŞINA GELMEDEN 50 ÜLKE GÖRME HEDEFİMİ GERÇEKLEŞTİRDİM

-Siz iş stresini nasıl atarsınız? Sanki hiç stres yaşamayan biri gibisiniz...

Galiba öyle. Haftada 3 gün spor yapıyorum. İyi bir spor hocamız var ofisimizde. Yemek yapmayı, yemek yemeği severim. En mutlu olduğum anlar sevdiklerimizle birlikte güzel yemek yediğimiz, uzun süren yemek sohbetleri yaptığımız zamanlar.

-Seyahat eder misiniz? Yemek yapmak dışında hobiniz var mı?

İlk defa yurtdışına üniversiteyi bitirince gitmiştim. o zaman 50 yaşına gelmeden 50 ülke görmek hedefi koymuştum. Bu hedefe ulaştım ama bir çoğu iş nedeniyle oldu. Eşimle birlikte seyahat etmeyi seviyoruz. Son olarak Namibya’ya gittik. Önümüzde bir Antartika programı var. Çocuğumuz yok. Evimizde 11 kedimiz var. Hepsini sokaktan topladık. Eşim de farklı bir şirkette 25 yıldır çalışıyor.

-Hobiniz...

Şarap hobim var. Şarapta öğrenmenin sonu yok. Keşfetmek çok keyifli. Yeme içme işi insanları yakınlaştırıyor. Ben ekibime de hep söylerim ‘Birlikte yemek yiyin, yemek yapın, mönü oluşturun’ derim. Dünyaya geliyoruz, nefes alıyoruz ve daha sonra yaptığımız ilk şey annemizi emmek. Yemek yemekle ilgili hepimizin hafızasında çok derin psikolojik bağlar var. Bence masada hâlâ o anı arıyor ve özlüyoruz.

DİĞER YENİ YAZILAR