Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay dün 3 Şubat- 15 Mayıs tarihleri arasında başlatılan erken rezervasyon kampanyasının basın toplantısı için İstanbul’daydı. Bu toplantının ardından Bakan’la sohbet etme olanağı bulduk. Sohbete, ‘Neden bu noktadayız? Neden Yunanistan, İspanya gibi değiliz? Türkiye’ye gelen turist sayısı nasıl artar?’ sorularıyla başladık.
Bakan Günay, “Türkiye’ye turistler neden gelsinler?” sorusunu sanırım sık sık hatta her adım attığında kendine soruyor. Bu yüzden de en çok çarpık yapılaşmanın altını çiziyor. “Türkiye’de turizm sektöründe çeşitlendirme sorunu var” diye başladı Bakan anlatmaya. Geçen hafta Macaristan Kültür Bakanı’yla birlikteymiş. Budapeşte’den Pecs’e 200 km yol gitmişler. Bakan yola hayran kalmış. Yolculuğu güzel hale getiren görsel şölen ise geçtikleri en ufacık yerleşim yerinde bile balkonlarda, pencerelerde sardunyaların olmasıymış. Bakan yine Macar Bakan’la Adana’dan Osmaniye’ye gitmiş. “Yola bakmak istemedim” diyor ve bize soruyor: “Sakız sardunyası yetiştirmek için Türkiye’nin mi Macaristan’ın mı iklimi uygun?”
Buna gönül rahatlığıyla yanıt verebilirim. Çünkü evimin balkonunda hep sakız sardunyaları var...
Bakan bunları anlatırken şunun altını çizmek istiyor. Turistler bir ülkeye yalnızca deniz, kum, güneş için gelmiyor, yaşam kültürü için geliyor. Otelden dışarı çıktığında turist keyifli bir yemek yemeyi, şehirde gezerken binalara hayranlıkla bakmayı istiyor. Ezcümle, turizm yalnızca turizmcilerin işi değil.
Bakan, turizmle ilgili olarak sık sık gündeme gelen en yaygın şikayetin de altını çiziyor. “Turistler otelden dışarı çıkmıyor?” Bakan da buna şöyle yanıt veriyor: Hangi vitrini hayranlıkla izleyecek, hangi binalara bakacak, hangi cafede oturacak turistler? Bitmemiş binalar, binalardan yükselen demir filizlerine mi bakacaklar? Bakan, tatil beldelerinde boyasız binaları begonvillerle donatmaktan bahsediyor.
Bakan’ın verdiği örneklerle anlatmaya devam edelim: “Atina’ya kuşbakışı baktığınızda teraslarda yeşillikleri, çiçekleri görüyorsunuz, Kuşadası’na bakınca gri bir yığın görüyorsunuz. Gidin Kaş’a bakın bir de karşısındaki Mais’a yada Samos Adası’na...”
Bakan göreve geldiğinden beri Topkapı Sarayı’na da büyük önem veriyor. Örneğin, Topkapı Sarayı’ndaki Karakol Binası Bakan’ın çalışmaları sonucu ortaya çıktı. Bu bina şu anda çok keyifli bir restoran haline geldi.
Topkapı Sarayı’ndaki Karakol’un kurtuluş öyküsü hayli ilginç. Bu binaya bitişik gecekondularda Saray’ın müstahdemleri yaşıyormuş. Tam 18 yıl saraydaki kaçak yapılarda müstahdemler ve aileleri yaşamış, hatta burada büyüyen bir çocuk mimar olmuş. Günay, saray sınırlarındaki 4 tescilli binada ise Milli Savunma Bakanlığı’nın askeri malzemeleri koyduğu depoların olduğunu söylüyor. Saray sınırları içinde deniz manzaralı binalarda battaniyeler depolanıyormuş..!
Bakan ayrıca, Saray’ın çevre surlarındaki Zührevi Hastalıklar Hastanesi’nin butik otel olacağı müjdesini de veriyor.
“Turistler otelden çıkmıyor diyorlar... Neden çıksınlar, çıkıp da bitmemiş binalardan yükselen demir filizlerine mi baksınlar? Çarpık yapılaşma turizmin önündeki en temel sorunlardan biri... Atina’da teraslar yemyeşil Kuşadası’nda gri yığın...”
Müze mağazaları yenileniyor
Yurtdışında her müze ziyaretinde en sevdiğim ve imrendiğim şey müze mağazaları olur. Türkiye’de ise müzelerde yıllardır uyduruk kartpostallar ve ne işe yarayacağını bilemediğiniz ürünler dışında bir şeyler yoktu.
Bakan Günay, bu konuda da bir değişim başlatmış. 55 satış noktasında yeni mağazalar açılıyor. Bir ihale sonucunda 18 ayda 55 noktadaki müze mağazalarının yenilenmesi işini Bilkent’in Bilintur şirketi almış. 8 yılda da 25 milyon kâr garantisi verilmiş Bakanlığa. Bakan cironun artması halinde de pay alacaklarını söylüyor. Yurtdışında olduğu gibi artık Türkiye’de de müze çıkışlarında kaliteli, albenili müze mağazaları olacak.