‘Türkiye bir tarım ülkesi. Zengin toprakları var... Türkiye dünyada tarımda kendine yeten ülkelerden biri...’
Biz böyle öğrenmiştik. Yıllarca bize bu okutuldu, öğretildi. Büyüdük, bir baktık öğrendiğimiz birçok şey gibi bu da doğru değil. Arabayla uzun yolculuklar yaparken çocukluğumdan beri “Ne üretiliyor” diye bakarım... Son zamanlarda İstanbullu dostlarım arasında zeytinden cevize gülden narançiye ve domatese kadar farklı ürünlerde uzmanlaşma yoluna giden arkadaşlarım var. Dost sohbetlerimizin geldiği nokta da; “İstanbul dışında bir yerlerde üretmek, hem ruhumuzu hem de bedenimizi doğayla meşgul etmek...” Ben hep düşünürüm, “Acaba insanla mı uğraşmak zor, toprakla mı?” diye... Bunun yanıtını bulmuş değilim... Yıllarca avukatlık yapmış bir dostum, mesleğini bırakıp maydanoz, roka v.s üretimine girdi... Eski avukat kabzımal oldu. Onun yorumunu aktarayım, “İnan toprakla uğraşmak zor ama hazzı farklı, birisinde bittiğini, diğerinde ise biriktirdiğini hissediyorsun.”
Türkiye topraklarının ancak üçte birini tarım faaliyetlerinde kullanabiliyor, biliyorsunuzdur. Üstelik bunun da ancak yüzde 15’i verimli tarıma uygun. Bu da toprak zengini olmadığımızın en önemli göstergesi... Geçenlerde TEMA’nın bir toplantısında TEMA’nın tarım danışmanı Mahir Gürbüz’ü dinleme fırsatı buldum. Gürbüz, tarım alanlarının korunması için yeterli yasal önlemin alınmadığını, 5403 sayılı yasanın da yeterli olmadığını söylüyor. Türkiye’de yılda 20 milyon ton buğday üretiyor. Bunun 15 milyon tonu toplumun beslenmesi için harcanıyor. 2030 yılında Türkiye’nin nüfusunun 100 milyon olacağı öngörülüyor. Peki buğday üretimi ne durumda olacak? Artı 30 milyon geldiğinde ne olacak? Yanıtını Gürbüz veriyor: “Bir kişi yılda 200 kilogram buğday tüketiyor. Yani yılda 6 milyon ton ek buğdaya ihtiyacı var.”
Nerede üreteceksiniz? En büyük sorun da bu. Yeni tarım arazileri yok Türkiye’de, açılmıyor. Tek yol verimi artırmak. Gürbüz’ün deyimiyle, “Tarım arazilerini altın gibi korumak zorundasınız.” 6 milyon ton buğday üretimi için 2.5 milyon hektar arazi gerekiyormuş. Şu anda Türkiye’de tarım arazilerinin 8 milyon hektarı buğday için kullanılıyor. Ne yazık ki Türkiye’nin bir santimetre bile yeni tarım arazisi şansı sıfır... Gürbüz, ‘TEMA’nın hazırladığı Toprak Yasası’nın yalnızca arazilerin amaç dışı kullanım kurallarını belirleyen 13’üncü maddesi uygulanıyor. Bunun uygulanma nedeni de toprağın korunması değil, tarım arazilerinde tarım dışı faaliyet yapmak isteyenlerin talepleri...’ diyor. Ezcümle, verimli tarım arazileri kanunla korunmalı... Büyük ovalar Tarımsal SİT alanı olmalı... Bu alanlarda doğru tarım uygulamaları yapılmalı... Mahir Gürbüz risk altında olan ovaları da sıralıyor... Erbaa, Kazova, Niksar...Nedeni amaç dışı tarım arazisi kullanımı ve talan! Aslına bakarsanız liste hayli uzun...
Bu arada, siyasi partilerin çiftçi dostu açıklamalarına bakıyorum... Çiftçi dostu reklamlar, ilanlar, bunlar pek güzel ama uygulamalar yeterli değil... Çiftçiyi bilimle desteklemek, en kısa zamanda da her alandaki gibi verimliliği artırmak gerekiyor.
Çeşme’nin sakızı saksıya girdi
Çeşme’den bir haber... Çeşmeli Metin Gemici, sakız ağaçlarını saksıda yetiştirmeyi başarmış. Bonzai gibi... Bundan 6 yıl kadar önce Nihat Gökyiğit’le birlikte Çeşme’deki Sakız Ağaçları projesini dinlemiştim. O günlerde Sakız Ağaçları yok denecek kadar azdı. Şimdi yapılan çalışmalarla Sakız Ağaçları’nın sayısı da arttı. Gönüllü vatandaşların bu işe olan ilgileri de Sakız Ağacı’nı saksıda yetiştirmeye kadar vardı... Çeşme’nin karşısındaki Sakız Adası’nda 3 milyona yakın Sakız Ağacı var. Sakızın kilogramı 15 bin liradan satılıyor. Dünyanın dev şirketleri tüm sakız ihtiyaçlarını Sakız Adası’ndan alıyor... Çeşme Sakız Ağacı’na sahip çıkmalı. Metin Gemici gibi örneklerin hızla çoğalması dileğiyle...