Seçim döneminde çevre konularından konuşmak ‘lüks’ geliyor siyasi partilere. Çevreye bir türlü sıra gelmiyor. 12 Haziran genel seçimlerine doğru geri sayımın başladığı, siyasi liderlerin karış karış Türkiye’yi gezdiği şu günlerde, direkt insanı ve geleceği ilgilendiren çevre konusu ihmal ediliyor. Başbakan’ın açıkladığı Kanal İstanbul projesi çevre boyutuyla yeteri kadar masaya yatırılıp yatırılmadığıyla ilgili kafalar karışık. İstanbul’un bu projeyle nüfusu artacak mı, yeni bir şehir düzeni derken İstanbul’un nefes aldığı damarlar tıkanacak mı? Bilmiyoruz. TEMA dün düzenlediği toplantıda siyasi partilerin seçim bildirgelerini eleştirdi. ‘Yeşil Konuşan Siyaset Lazım’ sloganıyla düzenlenen toplantıda TEMA Eko-Siyaset Bildirgesi açıklandı. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Arıkan, sadece ekonomi odaklı projelerin çevre katliamlarına yol açabileceğine dikkat çekmek amacıyla bildirgeyi hazırladıkları açıkladı. Biliyorsunuz, şu günlerde çevre katiamlarına karşı Anadolu Yürüyüşü sürüyor. TEMA’nın HES’lere nasıl baktığını merak ediyoruz. TEMA, HES’lere tamamen karşı değil ama HES’lerin bilime, akla uygun olması gerektiğini vurguluyorlar. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Deniz Ataç, toprak, su, tarım, orman ve madencilikle ilgili çevre hakkı konusunda şu noktaların altını çizdi:
- Dünya yılda ortalama 142 ton/kilometrekare, Türkiye tek başına 955 ton kilometrekare toprağını erozyonla kaybediyor. Ülke yüzeyimiz her yıl 0.8 mm aşınırken, topraklarımızın yalnızca yüzde 7’sinde erozyon yok.
- Türkiye toprak rezervi kalmayan 19 ülkeden biri. Türkiye’de yüzölçümünün 1/3’ü olan 22 milyon hektar tarm alanında üretim yapılıyor. Bu arazinin yarısı verimli tarım arazisi. Amaç dışı kullanımlar nedeniyle de bu topraklar yorgun. Kanunla öngörülmesine rağmen büyük ovalarımızın korunması konusunda hiçbir adım atılmadı.
- Türkiye’de ağaç sayısı artıyor. Ancak orman varlığımız azalıyor. ‘Keselim biraz daha fazlasını dikeriz’ diyerek yapılanlar aynı etki yaratmıyor. Tek tip ağaçla yapılan katkı eskisi gibi olmuyor.
- Türkiye’nin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda 112 milyar metreküp. Türkiye’de kişi başına düşen yıllık su hakkımız 1.430 metreküp. Su zengni değiliz. Kötünün iyisiyiz. Kanada’da kişi başına oran 92 bin metreküp. Bir Amerikalı’nın suyu bizden 6 kat fazla. Gıda kaynakları gibi su da nüfus artış hızına yetişemiyor..
Tema Vakfı yöneticilerinden Ersin Özince de toplantıdaydı. Özince, “Bankacı kimliğimle değil, çevreci kimliğimle buradayım” dedi ama bankaların çevreci olmayan projelere verdikleri desteğin önlenmesi için beklentilere kısa süre önce bıraktığı bankacı kimliğiyle yanıt vermekten kaçındı. Dünyanın önde gelen bankaları artık yatırımların çevreye etkisi ve sosyal yönünü ayrıntılarıyla değerlendirmek zorunda. Çünkü birçoğu Ekvator Prensipleri’ni imzaladı. Bu prensiplere uymayan projelere destek olmuyorlar. Türkiye’deki bankalar ise imzalamadı. Malum Türkiye’de çok sayıda yabancı banka ve ortaklıkları var. Hal böyle olunca bu bankalar dünyada Ekvator Prensipleri’ne uyarken, Türkiye’de uymuyor. Türk bankalarına büyük sorumluluk düşüyor. Gerçekten çevreci olduklarını kanıtlamaları için bu prensiplere imza atmaları bekleniyor. Tema Vakfı Danışmanı Mahir Gürbüz de Türkiye’nin 30 yıl sonra 100 milyon nüfusa ulaşacağını hatırlatarak, buğdayın gelecekte altın kadar değerli olabileceğinı aktardı.
43 sayfalık Eko-Siyaset Seçim Bildirgesi’nin son söz bölümünden bir alıntı yapmak isterim: Çocuklarınızın, torunlarınızın ve onların da torunlarının hayatta kalması vereceğiniz oylara bağlı. Oy vereceğiniz partinin siyasi görüşü ne olursa olsun, seçim bildirgelerinde ve parti programlarında doğal varlıkların korunmasına dair neler yapacaklarından haberdar olun.
TEMA, siyasi partileri ekolojik siyaset yapmaya çağırdı
Haberin Devamı