RITZ Carlton, KFC, Pizza Hut gibi markalarının temsilcisi olan Süzer Holding İcra Kurulu Üyesi Serhan Süzer, doğaya maksimum saygıyı gösteren mağazalar ve yeşil otel projeleri olduğunu söyledi. Süzer, “Yağdan temizlik malzemesine doğaya saygı gösteren ürünlerin satıldığı ‘Yeşil Dükkan’lar açacağız. Bu işi 2010 sonuna kadar toparlayıp, 2011’de açmayı planlıyoruz. Avrupa Yakası’nda sahile yakın iyi konumda arazimiz var. İzinlerle uğraşıyoruz. İstanbul için çok özel bir proje yaparak yeşil otel konseptini gerçekleştireceğiz” dedi.
Hasan Serhan Süzer 1977 doğumlu, genç bir işadamı. Dedesi Hasan Süzer, babası Mustafa Süzer. Kendisine veliaht denmesinden hiç hoşlanmıyor, kendini de öyle görmüyor. Genç yaşında aldığı sorumluluk ise büyük. Süzer Holding’in İcra Kurulu üyesi. Mustafa Süzer’den sonra en büyük sorumluluk o ve ikiz kardeşi Baran Süzer’de. Saygılı, işkolik, kendini geliştirmeye odaklanmış, mütevazı Serhan Süzer sanırım gelecekte adını çok daha sık duyacağımız bir işadamı olacak. Kanada’de McGill Üniveristesi’nde Finans ve Muhasebe eğitimi alan, aynı zamanda Kosta Rika Fahri Konsolosu olan Serhan Süzer, Süzer Holding’in yeni projelerini anlattı. Bu arada Ritz Carlton Oteli’nin alt katlarına taşınan Süzer Holding’in yeni ofislerini de ilk kez bize açmış oldu.
Okuduğunuz bölümü ailenizin yönlendirmesiyle mi yoksa kendiniz mi seçtiniz?
Küçüklüğümden beri bankacı olmayı planlıyordum. Lisede okurken staj yapar gibi bankada çalıştım. Biliyorsunuz o dönemde bankamız vardı, idealim de bankacı olmaktı. Bu yüzden de finans okudum. Çok severek okudum. Babam da hep ‘muhasebeyi iyi bilmelisin’ derdi. Muhasebe eğitimi de aldım.
KENDİMİ VELİAHT GÖRMÜYORUM
Siz ailenizin üçüncü kuşak temsilcisisiniz. Doğduğunuz andan itibaren yönetici ve patron olmaya yönlendirildiniz mi? Babanız Mustafa Süzer’in karşısına geçip ‘Tiyatro oyuncusu olmak istiyorum’ deseniz nasıl bir tepki alırdınız?
Babam ne derdi inanın tam bilmiyorum. Ama benim çocuğum olursa sevdiği, istediği, mutlu olacağı işi yapmasını teşvik ederim. Kızım, oğlum, sanatçı olmak istese, ‘Ressam olacağım deseler’ desteklerim. Ben kendimi asla veliaht gibi hissetmiyorum.
Çocukluğunuzda babanız sizi işe götürür müydü?
Babam Bahçeşehir Projesi’ni yaparken sokak isimlerinin konulduğu toplantıya beni de götürmüştü. Hiç unutmam, çok heyecan vericiydi. Babam küçük yaşlarda bizi işe götürürdü. Türkiye’nin en büyük gayrimenkul projelerinden birinin nasıl yapıldığına şahit oldum. Dedeme dönersem vefatından 3 gün önce beni çağırdı. Herhalde hissetti. Yaşlandığını ve birtakım işlerde ailenin sorumluluğunu birilerinin götürmesi gerektiğini, beni de bunları yapacak isim olarak gördüğünü anlattı. Dedem 85 yaşındaydı, ben de 28 yaşındaydım. Yıl 2005. Dedem benle konuşmasından 3 gün sonra kalp krizinden öldü. Ben dedemin o konuşmasına o sırada anlam verememiştim. Aile ile ilgili tüm düşüncelerine benim sahip çıkmamı istedi. Bundan da aileye bahsetti. Babam Antep ve çevresinde çok önemliydi, babam bunu ulusal boyuta taşıdı. Umarım ben de bunu uluslararası boyuta taşırım.
Bu size farklı bir sorumluluk yüklüyor olmalı...
Evet. Ama dediğim gibi kendimi veliaht olarak görmüyorum. Herkes hayata bir yerlerden başlıyor. Anne babalarımızı seçmiyoruz, başlangıç noktasını biz seçmiyoruz. O hayatı nasıl yaşadığınız önemli. Başladığınız noktayla son noktada neler yaptınız bu önemli. Her şey iş de değil. İyi bir baba olur, çok iyi çocuklar yetiştirirsiniz bu da başarı. İş hayatında çok kişiye istihdam yaratırsınız bu da başarıdır. Ben başladığım noktanın üzerine koymaya çalışıyorum Hep başarılı bir öğrenciydim. Kanada’da iyi bir üniversiteye girdim. Bugün buradayım, yarın nerede olacağım belli değil.
ALLAH YÜZÜMÜZE GÜLDÜ
Siz aslında aile olarak bunu da yaşadınız. Bankanıza el konuldu...
Evet biz de yaşadık. Bankaya el konuldu, kötü bir dönemden geçtik. Askerliğimden döndüğüm gün bankamıza el konuldu. Kanada’da okurken Türkiye’ye dönmemeyi planlıyordum. Bir arkadaşım bana bir iş teklif etmişti. ‘Internet çağı başladı, bu iş patlayacak’ dedi. O geleceği gördü, ‘Şirket kuralım’ dedi. Ben de onla olmak istedim ama babam ‘Ya oğlum sana Türkiye’de iş mi yok. Sana ihtiyacım var’ dedi. Ben bir süre fon yöneticiliği yaptım sonra Türkiye’ye döndüm. Askerliği yaptım, bankaya el konuldu. Ortam hiç iyi değildi. Ben bu ortamda arkadaşımı aradım, şirketinin yüzde 51 hissesini 115 milyon dolara satmış, acayip paralar kazanmış ve evlenmiş. Hayat... Biz de burada büyük mücadele verdik ve Allah yüzümüze güldü. Babam da küçük yaşta bana büyük sorumluluk verdi.
İkiz kardeşinizle sorumlulukları paylaştınız değil mi?
Evet. Baran finans grubuna bakıyor. Holdingte reel sektörle ilgili tüm iştiraklere ben bakıyorum. Gıda perakendesi şirketleri, gayrimenkul ve enerji var sorumluluğum altında. Ve daha da odaklanmak için KFC ile Pizza Hut’ın şirketinin genel müdürü oldum. Bunda amacım değişimi hızlandırmak ve sahaya inmekti. Markalarda bir hareketlenme başlattık.
PIZZA HUT EVE SERVİS YAPACAK
Neler yaptınız?
Yazın hiç durmadık. Toplam 90 restoran var. 50 KFC, 40 Pizza Hut restoranımız var. Önemli noktalara yeni atamalar yaptık. Yeni profesyoneller katıldı aramıza. İşimiz tam bir ekip işi. Pizza Hut restoran adeti olarak değil ama cirosal anlamda alanında en büyük. Pizzayı sevdiren marka, Türkiye’ye ilk gelen marka. Restoran başına cirosu rakiplerinden yüksek.
Siz evlere servis yapmıyorsunuz, neden?
Rakiplerimiz zaman içinde çok iyi işler yaptılar, hepsine saygı duyuyorum. Biz uzun zamandır yalnızca restoranlara odaklandık, ancak şimdi evlere servis alanına giriyoruz. Hatta geçen hafta başladık. Caddelerde konumlanacak ufak dükkan modellemesiyle evlere servis yapacağız. Bu alanda da 2011 başından itibaren franchise vereceğiz. Talepleri topluyoruz. Bir fuara katıldık. 4 günlük fuarda 500 başvuru oldu. Amacımız kaliteli pizzayı evlere götürmek. Çok motiveyiz.
ATIK YAĞ KONUSUNDA HASSASIZ
KFC’de yenilik var mı?
KFC’ye de yeni ürünler gelecek. Yeni kampanyalar çıkacak. KFC’yi ayrı yere koymak lazım. Bağımlılık yaratan bir ürün. İnsanın aklına gelince yemek istiyor. Çok taklit edilmesinden muzdaribiz. Çünkü biz kaliteye çok önem veriyoruz. Gıda eşittir sağlık bizim için. Biz büyük oyuncuyuz ve işimizi çok titizlikle yapmak durumundayız. Fast food sektöründeyiz, haftada bir iki gün bu ürünleri tüketmekten bir şey olmaz.
Geçenlerde atık yağlar ve biodizelle ilgili bir toplantıya katıldım. KFC bu anlamda karnesi en iyi olan fast food zinciriymiş...
Bunu bilmenize sevindim. Atık yağ konusunda çok hassasız. Asla transyağ kullanmıyoruz. Ben kişiliğim gereği inanmadığım ürünü satamam. Ben hem Pizza Hut’ın hem de KFC’nin aynı zamanda tüketicisiyim. Madem biodizel konusunu da takip ediyorsunuz, size o zaman planladığımız bir projeyi de anlatmak isterim. Biz tamamen doğaya maksimum saygıyı gösteren mağazalar açacağız. Yağdan temizlik malzemesine doğaya saygı gösteren ürünlerin satıldığı Yeşil Dükkan’lar açacağız. Bu işi 2010 sonuna kadar toparlayıp, 2011’de de açmayı planlıyoruz.
Bu bir sorumluluk projesi değil herhalde... Süzer Holding’in çevre projesi gibi değil...
Şirketler çevre projelerini imaj olsunlar diye de yapıyor, haklısınız. Ben bunu inanarak yapıyorum. Yurtdışında bazı örnekleri var bu dükkanların. Ben 1997’den beri Greenpeace üyesiyim. Bunu da kimse bilmez. Ailem de bilmiyor. İlk kez söyledim. Çok inanıyorum. Biliyorsunuz aynı zamanda Kosta Rika fahri konsolosuyum. Onları temsil ettiğim için gurur duyuyorum. Onlar ülkelerinde 2021’de karbon salınımını sıfıra indirmeyi planlıyorlar. İkinci konseptleri de barış.
Yeşil otel konseptini de hayata geçirme projeniz var. O proje ne zaman hayat bulacak?
Avrupa Yakası’nda sahile yakın iyi konumda arazimiz var. Onun izinleriyle uğraşıyoruz.İstanbul için çok özel bir proje yapmak istiyoruz. Türkiye’de bürokrasi kolay değil. Yeşil Otel konseptini gerçekleştireceğiz. Projemiz hazır. Gayrimenkul sektöründe örnek bir iş olacak.
Ne kadarlık bir yatırım planlıyorsunuz?
150 milyon dolarlık bir yatırım gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz.
Azmi Ofluoğlu kanseri teşhis etti, babamın
hayatı kurtuldu
Babanız bir sağlık sorunu yaşadı... Öncelikle büyük geçmiş olsun. O dönemde siz neler yaşadınız?
Babam uzun süre yurtdışında kaldı. Kanser oldu. Süzer Holding’i görmek istediğimiz yere getiriyoruz. Çok motiveyim. Kardeşim ve diğer profesyonellerle iyi şeyler yapmak istiyoruz. Babam kanser olduğunda bana söylenmedi. Bir sağlık sorunu vardı ama kanser denmedi. Ben kemoterapi sürecinde anladım. Kanserin tedavisi de özellikle kemoterapi çok zor bir süreç. Babamım doktor seçiminde benim de çok katkım oldu. Amerika’da hastane seçimlerini ben yaptım. Kanseri de Alman Hastanesi’nin sahibi Azmi Ofluoğlu sayesinde teşhis olmuştu. Azmi Bey Alman Hastanesi’ne babamı davet etmiş ama babam gitmemiş, sonunda Azmi Bey babama şoförünü göndermiş. Babam da ayıp olmasın diye gitmiş ve sonuçta kanser teşhis edildi. Azmi Bey babamın hayatını kurtardı diyebiliriz.
Hafta sonları İspanyolca kursuna gidiyorum
Siz herkesten önce işe geliyormuşsunuz? Süzer Holding’in merkezi Ritz’de, siz de burada mı yaşıyorsunuz?
Yok hayır, bir süre burada yaşıyordum ama evi ayırmaya karar verdim. Yine yakın bir yerde Nişantaşı’nda oturuyorum. İşe erken gelirim.
İş dışında hayatınızda neler var?
Benim için eğitim önemli. Hafta sonları Cervantes Enstitüsü’ne İspanyolca kursuna gidiyorum. Hafta sonları farklı bir ortama giriyorum. Sinema, tiyatroya giderim. Arkadaşlarla hafta sonları geziyoruz. Türkiye’yi gezmeyi çok seviyorum. Son olarak Antakya’ya gittim. Orası muhteşemdi. İnsanları da çok sıcakkanlı.
Kardeşleriniz...
İkiz kardeşim Baran benim gibi İcra Kurulu Başkan yardımcısı, o finans grubuna bakıyor. Nazlı okuyor. Daha küçük. ‘İleride yönetmen, film yapımcısı olacağım’ diyor. Ben ‘Ünlü bir yönetmenin yanına git, staj yap’ dedim, yaptı, çok da hevesli...
‘İşadamının çocuğu işadamı olur’ klişesine inanmıyorum
‘İşadamının çocukları işadamı olur’ klişesi vardır...
Ben buna da inanmıyorum. Dedem aslen Malatyalı. Sıfırdan başlamış işe. İşleri de Gaziantep’te büyütmüş. Dedem ailenin başlangıcı. Zaman içinde girişimci olmuş, beyaz eşya ve mobilya dükkanıyla başlamış. 1970’lerde de İstanbul’a taşınmış. Dedem çocuklarını iyi dil eğitimi alacakları iyi okullara göndermiş. Babam da boynuz kulağı geçer misali dedemden bir süre sonra ayrılıp kendi işinde ilerledi.
Dedenizden ve babanızdan öğrendiğiniz en önemli ilke, prensip nedir?
Ben dedemden de babamdan da çok şey öğrendim. Benim adım Hasan Serhan Süzer’dir. Hasan dedemin adı. Hakikaten dedem benim için çok özeldir. Son döneminde çok da özel bir ilişki kurmuştuk. Çok zekiydi. Vizyon sahibiydi. Babam da zekidir, iş hayatını çok iyi bilir.
Düşük sezonu bile yüzde 70 doluluk oranıyla geçirdik
Ritz Carlton bu yaz sezonunu nasıl geçirdi? Arap ülkelerinden gelenlerde artış oldu..Bu size yansıdı mı?
Yanlış algı var İstanbul’da. İstanbul’da Mayıs- Haziran’da, Eylül ve Ekim’de, bu 4 ay en yüksek satışlar yapılıyor. Bu aylarda yer bulamamak doğal. Kongreler, seminerler bu aylarda yapılıyor. Ayrıca İstanbul’un da en güzel ayları. Değerlendirme yaparken diğer aylara da bakmak lazım. Düşük sezonda dolu değil oteller. Biz düşük sezonda yüzde 60-70 doluluk oranıyla geçirdik. Yatırımların dolu sezona göre yapılmaması lazım. İstanbul’un otel ihtiyacı var ama bence düşük yıldızlı otele ihtiyaç daha fazla. Sırt çantasıyla gelen turistler için güzel alternatifler yaratmak lazım. Bu yaz Temmuz ve Ağustos ayları boş geçmedi.
Formula 1’den beri yazlar iyi geçiyor. Arap turistler de çok geldi. Onlar Temmuz ve Ağustos’ta da geliyorlar. Biz Avrupalılar için de Araplar için de çok cazip bir ülkeyiz.
Süzer Holding ‘Yeşil Dükkan’ açacak, yeşil otel yapacak
Serhan Süzer, holdingte enerji, gıda perakendesi ve gayrimenkul gibi reel sektörle ilgili tüm iştiraklere bakıyor. İkiz kardeşi Baran Süzer ise finans grubundan sorumlu...
Haberin Devamı