Projelerinde 90 derecelik açı olmayan Türk mimar

Dev yatakhaneler değil yedi gün 24 saat yaşayan evler tasarlıyorum

Haberin Devamı

O farklı mekanların yaratıcısı... 1996 yılında Kadıköy’de yaptığı yeraltı tuvaletiyle dikkat çekmişti. Son olarak Borusan Müzik Evi’nin mimari projesini üstlendi. Teraslı evler olarak bilinen Ortaköy One projesi kısa süre önce satışa çıkarıldı. Avcıoğlu hem Türkiye’de hem de yurt dışında projeler yürütüyor. Yakında Tataristan’ın başkenti Kazan’ın en yüksek binasına imza atacak. Aynı zamanda hem New York’taki ofisinde çalışıyor hem de

Paris’teki Ecole Speciale d’Architecture’da öğretim üyeliği yapıyor. Avcıoğlu halka açık yerlerin şehir yaşamına damga vurduğunu söyleyen, sokakları seven ve halka açık yerlerin mimarlar tarafından ele alınmasını isteyen, “mimarlar ev yapmasın” diyen bir mimar...

Şehirdeki mimari dokuda meydana gelen erozyondan, çarpık kentleşmeden herkes çok şikayetçi ama aynı zamanda biz bunların bir parçasıyız. Siz halka açık alanlarla özel olarak ilgilenen bir mimarsınız, nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu?

* İnsanlar evi olsun istiyor değil mi?

Evet bizim topraklarda ev sahibi olmak neredeyse kutsal bir şey... Ev istiyorlar ama aslında malları olsun istiyorlar. Çok genç yaşta seyahat etmiyorlar; para ayırıp ev alıyorlar. Bu ülkede müteahhitler kral. Ve derslerine hiç de iyi çalışmıyorlar. Müşteri hazır. Nasıl satamıyorlar o ayrı konu. Öyle inşaat yapan gruplar var ki bizim medeniyetimiz için bir tezahür mü onlar?

* Son zamanlarda başta İstanbul olmak üzere yaygınlaşan site konseptinden mi bahsediyorsunuz?

Şöyle bir hayat tarzı var: Evden işe, işten eve... Dolaşmayın, gezmeyin. Alışveriş merkezi yanıbaşında olsun, otoparkı olsun, sporu da evinin altında yap, çocuk bahçesi de olsun. Başta çok güzel geliyor ama bu ortamdan çıkmak çok zor. Şehrin yaşam enerjisini soluman için otobana ulaşman gerekiyor. Bence bu tarz yaşamın en kötü örneği Dubai.

* Bir ara İstanbul Dubai gibi olacak deniliyordu...

Öyle bir medeniyet olamaz. Herşey çok güzel, büyük paralarla inşa edilmiş. O inşaatı yapanlarla orada oturanlar arasında bir bağ olmalı. Orayı Pakistanlı inşa eder, patron Hollandalı olursa, onun da mimarı Portekizli olursa, pazarlayan da Amerikalı olursa oradan ne çıkacak?

* Her binayı da mimarlar mı yapmalı?

Yok. Tam aksine, mimarsız mimarlığı özendirmek lazım. Sonuçta mimarlar eğitim alıyor. Bir insanın kendi evini yapması o insan için en kolay başkası için de en zor şey. Türkiye’de evcil, evcimen bir ruh var. Yuva ve mal kavramı birbirine karışıyor. Medeniyet demek huzurlu yaşam demek değildir, problem karşısında nasıl çözüm bulduğunuzla ilgilidir medeniyet.

Organik mimariyle, sokağı olan evler yapıyoruz

* Son yıllarda yeni yaşam alanları demek alışveriş merkezi, konutlar, parklar, kapıda güvenlik...

Bize de bu bahsettiğimiz tarzda site projeleri geliyor. Burası alışveriş merkezi, burası otopark, spor merkezi değil de biz sokak, altta dükkan üstte konut olsun istiyoruz. Sokak sistemleri öneriyoruz. Haftanın 7 günü, 24 saat yaşasın istiyoruz yaptığımız yer. Önerdiğimiz projeler kapalı olmadığı için de daha ekonomik, inşası da kolay ama bunun yapılmayıp de diğerlerinin yapılması tercih ediliyor. Biz dev yatakhaneler üretmek istemiyoruz. İnşaat sektörü dersini iyi çalışmıyor. Yurt dışında bir şey görüp değiştirmeden buraya getiriyorlar. Bu gazlama projelerinin mimarı olarak zaten seçilmiyoruz.

* Güvenlik, çocuklar için alanlar ve uzun vadede ödeme imkanı verdiği için bu konutlar tercih ediliyor...

İnsanlar çocuklar rahat oynasın diye o siteleri tercih ediyor ama sonuçta bir yerden bir yere gidemeyen, her yere ancak arabayla ulaşan bir hale geliyorlar. Buna da fazla dayanmak mümkün değil. Tabela mimarlığı bir furya. Junk food bu. Daha hesaplı çözümler de üretilebilir. İstanbul’un Asya tarafı büyük bir yatakhaneye döndü. Herkes orada huzur ararken, durum başka hale dönüştü. Yürüyerek gidilemez yerler var. Ancak otobanla bağlanıyorsunuz. Huzurlu dedikleri yerler bana vahşi geliyor.

* Tarzınız organik mimari, nedir organik mimari? Organik mimari denildiğinde kullanılan malzemenin insan sağlığına ve çevreye zararlı olmaması akla geliyor, oysa siz başka bir şeyden bahsediyorsunuz...

Organik mimari, modern mimarinin tam karşıtı. Modern anlayışla inşa edilen binalar dik ve yatay açılardan yani iki boyutlu olarak inşa ediliyor. Her şey 90 derece. Son yıllarda inşa edilen şehirlere baktığımızda hepsi birbirini tekrar ediyor. Kimliksiz, ruhsuz ve aynı şehirler... Yani Dubai gibi... Mimar olarak farklı malzemelere ihtiyaç duyuyorum, ama her şey modern mimariye göre şekillenmiş. Fabrikaların üretim bantları da kareler ve dikdörtgenler üzerine kurulu. Oysa organik mimari bunun dışında... Her proje farklıdır, çünkü yapıldığı arazi, oradaki iklim, çevreyle ilişkisi farklıdır. Semerkant planında bir tane 90 derece yoktur. Bu hastalık modern mimarlık hastalığı. Eskiden şehirler keçi, insan nasıl yürürse öyle kurulmuş, özü organiktir fakat ilk defa Hellen dönemde divan yolları kullanılmış. Mesela ABD’nin örnek aldığı Efes Milet’tir. Batı da Doğu da bu topraklarda. Burası yalnızca Doğu değil. Heredot Bodrumlu. Bunu kaç Bodrumlu biliyor?

12 Eylül’ün yarattığı kuruluğa Borusan Müzik Evi keyif katacak

12 Eylül Türkiye’de kuruluk yarattı. Herkes o dönemdeki çocukların apolitik olduğunu söyler, bence bunun ötesinde sanattan çok kopuk büyüdüler. Müzikten de koptular. O kadar az ki müzik aleti çalan... Borusan Müzik Evi beni çok heyecenlandırdı. Müzisyenlerin, yazarların, keyifli mekanları olmalı...

AKM klima cihazına benziyor

AKM konusunda toplumsal vicdana önem veriyoum. Öncelikle ‘fikir yarışması’ lazım. Kimi proje mevcut binayı korur, kimi yıkar yenisini yapar. Dereceye giren projeler üzerine konuşulur. Bence şu haliyle klima cihazına benzeyen bir makine. Başbakan ‘Bunun çevresi var, etrafı da var’ diyor. Karşıtları ’Yıkacak camii yapacak’ diyor. Bence bu konu başbakan ve mimarlar odası arasında bir tartışma olmaktan çıkmalı. Toplumda ilişkileri inşa etmek lazım. Burada mesele ilişki inşa etmek...

Bodrum’a balıkçı barınağı gibi evler yaparsam bu mesleğime hakaret olur

Bodrum’da yapıtığım proje bir organik mimari örneği... Bana sürekli, “Bu Bodrum mimarisi mi?” diyorlar. Atalarımız dünyanın 7 harikasından birini yapmış orada. Şimdi ‘Bodrum’ deyince küçük beyaz balıkçı barınağı gibi evler Bodrum mimarisi olarak gösteriliyor. Bunu yaparsam mesleğime hakaret etmiş olurum.

Kazan’a etekleri olan derviş bina yapıyoruz
kentin en yüksek binası olacak


Kazan’ın en yüksek binasını yapıyoruz. 100 metre, aslında çok yüksek değil ama orası için bir ilk. Kazan kentinin en yüksek yapısı olacak. Proje Volga Gölü etrafında. Kazan çok soğuk. Biz derviş bina diyoruz, etekleri var binanın. Yatırımcı firmalar Türk ve Rus. 2 yılda bitecek. Mimar Dara Kırmızıtoprak’la çalışıyoruz.

Nefes alan taş evler, pencereden bakmanın keyfi düşünülerek inşa edildi

Ortaköy One, beraber yaşamanın güzelliği, pencereden bakmanın keyifli olduğu düşünülerek inşa edildi. Ayrıca taştan yaptım. 3 milyondan az taş kullanmam. Taşı çok seviyorum. Nefes alıyor. Işığın değişimiyle renk değişitiriyor. Isı yalıtımı için de iyi. 98 daire var. Ortalama 120-150 metrekare. İki daire alıp birleştirenler de var.

DİĞER YENİ YAZILAR