‘Otomotivde dur-kalk yapıyoruz tek vardiyayla ancak bir haftalık üretimi taşıyabilecek sipariş var’

Haberin Devamı

Krizin Türkiye’ye geç geldiğini belirten Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Kibar, krizin etkilerinin Mart ayında çok daha fazla görüleceğini söyledi. “Fabrikanız varsa üretime son veremezsiniz” diyen Ali Kibar, “Otomotivde dur-kalk yapıyoruz. Sektörde tüm fabrikaların durumu aynı. Bir vardiyayla, maksimum bir haftalık üretimi taşıyabilecek sipariş trendi var şu anda. Tek vardiya, maksimum bir hafta, 15 günlük üretim yetiyor. Pamuk tarlası gibi elinde stok biriktirenler var. Çok zor bir durum. Krizi, Mart’ta daha çok hissedeceğiz” uyarısını yaptı

Global ekonomik krizin etkisini 2010 yılına kadar sürdüreceğini söyleyen Hyundai - Assan Başkanı, Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Kibar, “Kriz sürecinde şirket birleşmeleri yaşanabilir, otomotiv üretiminde de köklü değişiklikler olabilir” dedi. 24 yıllık işadamı Ali Kibar’la sohbeti Hyundai Genel Müdürlüğü’nde yaptık. Keyfinin hayli kaçık olduğunu söylememe gerek var mı, bilmiyorum. Global krizin otomotiv sektöründe yarattığı deprem malum.

Kibar, sohbetimiz sırasında Güney Koreli Hyundai’nin yanı sıra holding bünyesindeki otomotiv yan sanayi, gıda, alüminyum, galvaniz, demi-çelik gibi sektörlerle ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Ve röpottajı noktalarken ekledi: “Her şeye rağmen moralleri yüksek tutmak bu dönemlerde çok önemli. Umutsuz olmamak lazım.”

Krizde sanayici olmak zor

Global krizin etkisiyle zor bir dönem geçiriyorsunuz.

Evet. Gerçi Türk işadamları olarak her 5-6 yılda bir krizle mücadele etsek de, bu zorlukları ortadan kaldırmıyor. Üstelik bu kriz ithal ettiğimiz, tüm dünyayı etkileyen bir kriz. Bu derecede büyük bir krizde sanayici olmak en zor iş. Şu anda önümde çok büyük bankaların kriz öncesi ve kriz sonrası durumlarını gösteren tablolar var. Değer kayıpları inanılır gibi değil. Sıkıntılı bir dönem. Yalnızca bizim sektörümüzde değil inşaat, tekstil gibi sektörlerde de büyük sıkıntı var. Üretim yok, satış yok, diyebiliriz, kısaca.

Üstelik Türkiye’de krizin daha tam olarak hissedilmediğini söyleyenler de var. Sizce krizin neresindeyiz?

Krizi, Mart’ta daha çok hissedeceğiz. Olayları realist ölçümlemeliyiz. Biraz geriye gidelim. Uzun zaman sanalda, yani kağıt üzerinde yüksek kazançlar hesaplandı. Gerçekler çok farklıydı. Türkiye için geriye dönüp baktığımızda özelleştirmeler çok zamanında yapıldı. O yerleri alanlar şu anda asla o paraları verecek durumda değil. Türkiye’de Ekim ayından itibaren krizin etkilerini yavaş yavaş hissetmeye başladık.

Birçok ülkede paketler açıklandı. Türkiye’de ise bir süre krizin bizi etkilemeyeceği dahi söylendi...

Kamunun elinde atacağı fişek yok. Reel sektöre yansıtabileceği kaynağı yok Türkiye’nin. Sıkıntı buradan da kaynaklanıyor. Birtakım ülkeler iç pazarlarını büyüterek süreci geçiriyor. Biz bunu yapacak güçte değiliz. Cari açığımız çok yüksek.

Siz 2007 yılındaki bir konuşmanızda krizin geleceğini söylemişsiniz. Neye dayanarak bu tespiti yapmıştınız?

Kriz Türkiye’ye geç geldi. Kriz Avrupa’da 2007 yılının birinci çeyreğinde başladı. Ben o zaman söyledim. Zaman içinde yayılan bir etkileşim süreci oldu. Kötü alacaklar denilen ürünler ve bunların bilançolara yansıması Amerika’da başladı, sonra Avrupa’da bunun kuvvetli sinyalleri görüldü. Amerikalılar’ın bu alacaklarını Avrupa ve Uzakdoğu’ya sattıkları zaman içinde ortaya çıktı. Avrupa 2008’de tatile gidene kadar krizi tam olarak hissetmedi. Hatta hammadde gruplarında fiyatlar halen artıyordu. Durgunluk Avrupa tatile girince daha net görüldü. Ana sanayilerde, tüketici odaklı sanayilerdeki duraklama ortaya çıktı. Türkiye’den tedarik içinde olanlar “Bakalım, görelim” sürecine girdi. Herkes elindeki stoklardan kurtulma telaşına düştü. Yapılan üretimler de anlamsız hale geldi. Ve üretim az miktarda yapılırdı. Endüstride 4.5 aylık ortalama stokla çalışılırken, düşen taleple stok temizlenme süreci 7-8 aya çıktı. Hammadde girdisi olmadan 7-8 ay satış yapıldı. Yeni üretecekler üretmedi, üretimin hammadesi zaten pahalı, bilançolarda sıkıntılar ortaya çıktı.

Farklı sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz. Bu sektörler içinde krizden en çok etkilenen otomotiv. Siz üretime devam ediyor musunuz?

Üretime devam ediyoruz. Fabrikanız varsa üretime tamamıyla son veremezsiniz. Otomotivde dur-kalk yapıyoruz. Genelde sektörde fabrikaların durumu aynı. Bir vardiyayla, maksimum bir haftalık üretimi taşıyabilecek sipariş trendi var şu anda. Bir vardiya, maksimum bir hafta, 15 günlük bir üretim yetiyor.

Stoklar da hızla arttı...

Pamuk tarlası gibi elinde stok biriktirenler var. Çok zor bir durum.

Müşteri talebinde ne kadar düşüş var? Kredi olanakları da eskisi gibi değil.

Eskiden 10 kredi talebinin 7’si satış olarak realize edilebiliyordu. Şu anda 10 kredi talebinin bir tanesine bankacılık sistemi olumlu cevap veriyor. Daralma çok ciddi boyutlarda. Ve inanın daha kriz yumuşak hissediliyor. Dediğim gibi Mart ayı daha kötü geçecek. Çünkü Uzakdoğu’da ay yılı olarak dönemler tespit ediliyor. İlk çalışma günü Şubat ayının başı. Çin, ay yılını kullanıyor. Oradaki önlemler daha yeni yeni açıklanıyor. Oradaki kötümser hava global ortama yansıyacak. Çin, yüzde 5 büyümeye çalışacak. Çin’in en büyük müşterisi Amerika ve Avrupa. Amerika bu büyümeyi gerçekleştirebilir mi? Bence hayır.

Çin gerçekleştirir mi?

Bence zor. AB Komisyonu yüzde 1.5’luk büyüme beklentisi açıkladı 2009 için. Ben ’eksi 1’ diyorum.

Piyasalar 2010’da hareketlenir

Türkiye için öngörünüz nedir?

Türkiye inşallah sıfırı muhafaza eder. İyi tahminler yapanlar var ama ben gerçekçi bulmuyorum.

Hyundai’nin Güney Koreli bir firma olmasının avantajı var mı bu krizde?

Güney Koreli bir firmanın Uzakdoğulu başka ülkelere göre avantajı var. Japon yeninin dolara karşı değer kazandığı dönemde, Kore para birimi yüzde 35 civarında değer kaybetti. Avrupalı markalara göre de avantajları var. Global rekabette Hyundai’nin göreceli avantajı var.

Fiyatlarınız ne kadar düştü?

Verilebilecek tavizin tümünü vermiş durumdayız. Bundan daha düşük olamaz.

Kriz ortamından ne zaman çıkılır? Bu konuda bir öngörünüz var mı?

2010’da ancak hareketlenir piyasalar. Türkiye’de 2011 yılını bulur diye düşünüyorum. Bu arada şirketler arasında birleşmeler ve yeni alımlar olabilir. Gelir gider kaynakları değişecek. Piyasa kendi dengesini her zaman oluşturur. Küçükler birleşir. Bu arada Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin krizin aşılması durumunda hızla toparlanacağını düşünüyorum. Bu yüzden de her şeye rağmen moralleri bozmamak lazım.

Otomotiv dışında diğer sektörlerde hazırlıklıydık

KİBAR Holding bünyesinde Susurluk’ta salça üretimi yapılıyor. Ketçap üretim ve ihracatında Türkiye’nin en büyük firma Kibar Holding’in bünyesinde. Türkiye’deki en büyük folyo üretimini de Kibar Holding yapıyor. Eski NASAŞ’ı, TMSF’den alan Kibar Holding, Tuzla ve Dilovası’ndaki tesisleriyle Avrupa’daki 5’inci büyük firma.

Ali Kibar, “Otomotiv dışındaki sektörlerde durum nasıl” soruma şu cevabı verdi: “Gıda pek etkilenmedi. Aslına bakarsanız otomotiv hariç diğer sektörlerde krize hazırlıklıydık. Demir-çelik sektöründe yaz başında bazı çalışanlarımıza, ‘Tatili uzat, yeni işe girmeyeceğiz’ diyerek tedbir almıştık. Bizim etkilenme oranımız o yüzden farklı. Kendi bünyemizi sağlıklı tutma imkanımız oldu.”

Kriz otomotiv üretiminde değişim yaratacak

Kriz, otomobil bantlarında değişim yaratacak mı? Hibrit araç üretimi artabilir mi? Bunun gibi gelişmeler olabilir mi?

Hyundai bu gelişmelerde öncülük yapan bir şirket. Bundan sonra değişim olacak. Motor ve şanzıman aktarım organlarında değişiklikler gündemde. Arabaların ağırlıklarıyla ilgili çalışmalar var. Sac yerine alüminyum, plastik, kompozit malzemeler kullanılabilir. Bu arada bugün bir değişikliğe karar verseniz, bunun gerçekleşmesi en az iki yılı alıyor. Yani en az iki yıl sonra piyasaya çıkabiliyor otomobil. Dediğiniz gibi hibrit araçlar gibi daha tasarruflu yakıt kullanımlı otomobiller artacak. Artık karbon salınımına yönelik yeni kriterlere uygun ürünlerin üretimi artacak.

DİĞER YENİ YAZILAR