Organik başlığı altındaki her şeye kafayı takmış bulunuyorum. Evde çekmecelerden organik tohumlar çıkıyor, evimizin terasında yeşeren organik tohumlara gözüm gibi bakıyorum, kitapların arasında ayraç olarak organik ürün satan mağazaların broşürlerini kullanıyorum. Henüz anne sütüyle beslenen bebeğime ileride hangi organik ürünlerle çorbalar yapacağımı planlıyorum.
Durum böyle olunca 19-20 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da yapılacak olan Organik Tarım Kongresi’ni iple çektiğimi söylemeliyim.
Bu kongrenin yapılacağını, aylar öncesinden yazar arkadaşım Cengiz Aktar’dan öğrenmiştim. Kendisi bu kongrenin koordinatörü ve uzun zamandır yazılarında da sık sık belirtiyor: Türkiye’nin geleceği organik tarımda.
Yabancılar da ilgili...
Aktar’dan öğrendim, konvansiyonel tarım 100 işçi çalıştırıyorsa organik tarım 180 işçi çalıştırıyor. Organik tarım aynı zamanda istihdam demek. Uzun zamandır birçok ülkenin gözü Türkiye’nin verimli topraklarında. Çünkü Türkiye iyi bir organik tarım ülkesi olma potansiyeline sahip ve bu yüzden birçok yabancı yatırımcı yerel ortaklarla organik tarım işine giriyor. Aslında her şey çok açık; içi püre gibi olmayan domates, üzerinde asalak gibi çıkıntılar olmayan salatalık özlemini duymayan var mı?
Özellikle AB ülkeleri organik beslenme biçimine olağanüstü talep gösteriyor. Türkiye organik tarım potansiyelini harekete geçirirse zaman içinde yerel tüketici de bundan nasibini alacak.
Yine Aktar’dan aldığım bilgilere göre Türkiye’de 11 binden fazla endemik türde zengin biyolojik çeşitlilik var. Zaman bunu değerlendirme zamanı.
37 milyon dolar
Üstelik AB ülkeleri bu ürünleri almaya hazır. Şu andaki verilere göre; Türkiye’de organik ürün üretiminin neredeyse tamamı AB’ye ihraç ediliyor, bundan kazanç 37 milyon dolar. Organik ürünlerin yıllık içpazar payı ise sadece 3 milyon dolar civarında. Türkiye’nin bu rakamları nasıl katlayacağını 19-20 Ekim tarihlerinde Bahçeşehir Üniversitesi’nde yapılacak olan kongrede dinleyeceğiz. AB ülkelerinden uzmanların, tarım bakanı ve organik tarımla ilgili STK’ların temsilcilerinin katılacağı toplantı bakalım Türkiye’nin organik tarım ambarı haline gelebilmesi için hangi önerileri gündeme getirecek?
Bebeğinize organik tulum alamasanız da ‘baskı’dan uzak durun
Organik ürünler denildiğinde ilk akla gelen konu, yediklerimiz, içtiklerimizin ne kadar sağlıklı olduğu. Oysa organik yelpaze yalnızca bunlarla sınırlı değil. Giydiklerimiz ne kadar güvenli?
Özellikle çocukların ve bebeklerin giydikleri yüzde 100 pamuklu ürünler olmalı, üzerinde renkli baskılar olan kıyafelerden de uzak durulmalı.
Ekolojik tekstil markası Cleanclobe 0-24 aylık bebekler için organik kıyafetler üretiyor. Bu marka bir süredir City Farm butiklerinde satılıyordu, şimdilerde bu ürünler Joker mağazalarında da satılmaya başlandı. Herkesin bu ekolojik kıyafetleri edinmesi güç olabilir ama baskılı kıyafetler konusunda özen göstermek güç olmasa gerek.