Erkeklerin tek başına hayatını sürdürme becerisi sınırlıdır

Kadınlar kocalarını sadece yatakta değil sosyal hayatta da yalnız bırakmasın

Haberin Devamı

Prof. Dr. Sedat Özkan ve Mine Özkan 12 yıldır evli. İkisi de bilim insanı. Özkan çifti Türkiye’de Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi ve Psikososyal Onkoloji’nin kurucuları. İki bilim dalı onların emekleriyle Türkiye’de filizlendi. Sedat Bey’in ilk evliliğinden iki, Mine Hanım’ın da bir çocuğu ve birlikteliklerinden de ikizleri var. 5 çocuklu geniş bir aile Özkanlar. Türkiye’de öncülük ettikleri bilim dallarını da çocukları gibi görüyorlar. Prof. Dr. Sedat Özkan ve Mine Özkan’la neden konuştuğuma gelince... Onlar aynı zamanda ilişki uzmanı. Çok sayıda çiftin sorununu onlar çözüyor ya da onlara yol gösteriyorlar. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesi biz de Mine Hanım’la bir olduk, Prof. Sedat Özkan’ı yatağa yatırdık!

* Kim kimin terapisti?

S.Ö: Eşim benim terapistim. Ama işimiz bu olduğu için değil. Eşim olduğu için.

* Kadınları mutlu etmek zor mu?

S.Ö: Kadınlar mutlu olmazsa toplum mutlu olmaz. Kadın hayatın her alanında olmalı. 8 Mart, 14 Şubat Sevgililer Günü gibi değil, biliyorsunuz. Bir emek mücadelesi var kadının, eşit işe eşit ücret, toplumda eşit haklar... Örneğin Amerika’da sağlık harcamalarının 3 dolardan 2’si kadınlara harcanıyor... Türkiye’de kadınların sağlık hizmetlerinden yararlanması bazı yerlerde hâlâ çok zor.

* Erkekler daha zor mu değişir? Kadınlar daha mı dinamik?

M.Ö: ‘Erkekler değişmez’ diyenlere katılmıyorum. Herkes değişir. Kadınlar değişim konusunda daha çok çaba gösteriyor. Kadın sürekli kimliğini oturtma savaşı veriyor. Erkekler daha stabil konumda, daha zor değişime adapte oluyorlar. Kadınlar kimliğini, mesleğini bizim toplumumuzda kabul ettirmek için daha çok çaba harcıyor.

S.Ö: Ben değiştim. Ben öğrenerek, bilgilerle değiştim, bir de beni eşim değiştirdi...

n Eskiden erkekleri elde tutmak daha mı kolaydı?

M.Ö: Şimdiki zamanda çok uyaran var...

S.Ö: Kadınların adaptasyon süreci daha hızlı. Gizli üreten kadındır, düzene sahip çıkan kadındır. Evliliği de sürdüren derinden kadındır. Kişilik bozuklukları erkeklerde daha fazladır ama depresyon, panik bozukluklar kadınlarda daha fazladır. Ruhsal bozukluklar kadınlarda daha fazla, çünkü toplumsal faktörler var.

* İyi ilişkiyi nasıl tanımlarsınız?

S.Ö: Tanıdıkça tanıdığından mutluysan, tanıdıkça daha çok tanımak istiyorsan o iyi bir seçimdir. Tanıdıkça mutlu olmak önemlidir.

Erkeklerin tek başına hayatlarını sürdürme becerisi sınırlı

* Çiftler birbirlerine “neredesin” sorusunu sormalı mı ?

S.Ö: Etik açıdan birbirlerinin nerede ne yaptıklarını bilme hakkı vardır. Bu eşlerin etik hakkıdır. Saklamak olmaz. Yaşam maratonunu birlikte götüreceklerse yaşam kısırlaşmamalı. Yıllar önce bir çifti görüyorum, eşi bir haftalığına Antalya’ya gitmiş. Dönmüş, “Neler yaptınız nasıl geçti?” demiş kadın, eşi yalnızca “İyi” demiş. Şimdi ben oraya gittiğimde manzara karşısında oturduğumda eşimi ararım, “Harika bir atmosferdeyim” derim, yaşadığı güzelliği paylaşmak istemeli çiftler.

* Geçenlerde bir arkadaşım, “Aramız hiç iyi değil, akşam DVD koyuyor, hangi filmi seyrettiğini bile bana söylemiyor, eskiden birlikte film seçerdik” dedi.

M.Ö: Bu önemli. Yalnızlık duygusu ilişkiye çok iyi gelmez. Yalnız kalmak isteyen biri ilişkiyi zor yürütür.

* Yani “Biraz yalnız kalayım, tek başıma seyahat edeyim” demek tehlikeli mi?

M.Ö: Evet. Bu her an her yerde birlikte olalım anlamında değil. Tabii ki herkesin kendi zevkleri, kendi alanları olmalı. Ama bu alışkanlık haline gelirse sorun var demektir.

* Kadınlar sanki yalnız kalmayı hiç istemiyor. Evliliği genelde kadınlar istiyor. Ama ilişki bitince bakıyorsunuz yalnızlığa kısa sürede dayanamayan genelde erkekler oluyor. Bunun nedeni ne?

S.Ö: Erkeklerin kendi başlarını hayatlarını sürdürme becerisi sınırlır. Bu kadar basit.

* Günümüzde 20-45 yaş arası erkekler çok rahat, çok kolay ilişkiye girecek kadın bulabilir, değil mi?

S.Ö: Valla bilmiyorum, öyle mi?

* kadınlarla cinsel ilişki kuruyorlar...

S.Ö: Evet. Kadınlar değişti. Yıllarca bastırılmış kadının sağlıksız özgürleşmesi oldu. Dişiliğini ön plana çıkaranlar bunun dışında eğitimiyle kişisel özellikleriyle ortaya bir şey koyamayanlar var. Bunun nedeni sosyal ve ekonomik gelişimle cinsel özgürlüğün paralel gelişmemesi. Burada sağlıksız ilişkilerden söz ediyorum.

Bir ilişkiyi belirleyen statü ve paraysa mutlaka sorun çıkar

* Hangi ilişkiler sağlıksızdır?

S.Ö: Sevgisiz seks sağlıksızdır. Psikolojik boyutu olmadan sadece dürtüsel olarak yaşanan cinsellik sağlıklı değildir. Bunu alışkanlık haline getirmek hem kadın hem erkek için sağlıksızdır. Bu tür ilişkilerin uzun süre yaşanması psikolojik sorun getirir. Doyumsuzluk getirir. Bu kişiler çok sık terk edilir, çok sık partner değiştirir, çok aldatılır. Bir süre sonra hayat anlamsız hale gelir.

Kadın özgürlüğü toplumsal, ekonomik zeminlerde tam olarak oluşmadan cinsellik alanında özgürlük olunca sorunlar doğuyor. Yüzlerce yıl ezilen kadınların ezikliğinin hıncını alırcasına arayışa girmesi sağlıksız.

M.Ö: Bu kişiler durup baktıklarında kendilerine verdikleri değer erozyona uğrayabilir. İlişkilerden beslenemezler. Sonuçta tercihleriniz kişiliğinizi etkiler. Kimlerle birlikte olduğunuz kişiliğinizi etkiler.

* Para ve statü ilişkilerde ne kadar belirleyici?

S.Ö: Bir ilişkiyi belirleyen statü ve paraysa mutlaka sorun çıkar. Bir kişi kendi varoluşunu parasıyla arabasıyla anlamlandırıyor, Ferrari arabasıyla hava atıyorsa o ilişkiden hayır gelmez. Bunların örnekleri geliyor bize... Bir erkeğe de yalnızca güzellik yetmez. Yalnızca kadın bedeni üzerinden kurulan ilişki olmaz. Doyumsuz insanlar statü ve parayla çekim yaşayabilir.

* Aşkla yaş farkı arasındaki ilişkiye gelelim... 20-30 yaş fark olan ilişkiler var.

S.Ö: Yaşam dönemi açısından bakmak lazım.

* birlikteyse farklı, 40 yaşında bir kadın 65 yaşında bir adamla birlikteyse farklı mı olur?

S.Ö: 20 yaşındaki kızın yaşam dönemiyle 50-60 yaşındaki erkeğin yaşam dönemi farklıdır. 40 ile 60 yaş dönemi aynıdır. Bir insanın yaşı kadar başı da önemlidir. 20-40 yaş arası bir yaşam dönemidir. 60’lı yaşlarda olan birinin 20 yaşlara yönelmesinin farklı dinamikleri vardır.

* Nedir?

Doyumsuzluk vardır. Tatminsizlik vardır.

* “Aşık bana bu kız” diyorsa erkek...

M.Ö: Buna ihtiyaçları var. Öyle düşünmek zorundalar. “Bu genç kadın bana sadece para için geliyor” dese çok büyük sorun yaşayacak.

S.Ö: İnsanların ilişkiye bakış açılarını belirleyen değişik faktörler vardır. Farklı alanlarda mutluluk bulamadılar ya da yaşayacak bir şey yoksa onlara göre illüzyoner ilişki yaşarlar. Süreklilik ve devamlılıkları olmaz ilişkilerde. Çoğu zaman bunların farkında olmazlar. Eşit ilişki kuramazlar bu tip insanlar. Öğretici olur mesela. Yıllar içinde sıkıntı olur. Başlarda yaşamadıkları duyguları yaşarlar sonra öyle olmaz. 60 yaşındaki bir adam 25 yaşındaki bir kızla eşit ilişki kuramaz. Paylaşım potansiyelleri de düşüktür.

Mutlu insan sanala yönelmez

* Sanal sevişme boşanma sebebi olur mu?

M.Ö: Bunlar yan yollar. Kişi mutlu değilse yan yollara bir şekilde kayıyor. Bir arayış, bir boşluk duygusu olmasa bu yollara başvurmaz. İlişkisinde, işinde sorun vardır. Yaşamından keyif alan biri mutluluğu sabaha kadar sanal ortamda aramaz.

S.Ö: Sanala yayılmak gerçek ilişkiden insanı uzaklaştırır. Bağımlı kişiler var bu konuda. Madde bağımlılığı gibi. Bu kişilerde genelde beceri yoksunluğu vardır. Bu insanların hayatla ilişkisine bakmalı. Dış dünyayla ilişkisine de bakmalı. Yalnızca partneriyle ilişkisine değil. Her şey bir bütünün parçası.

Dizilere kendini kaptırmak bastırılmış duyguların göstergesi

* Dizilerden çok etkilenenler var. Geçenlerde lise çağındaki bir kız sevgilisine ’Beni Ezel’in Eyşan’ı sevdiği gibi seviyor musun?’ diye sormuş...

S.Ö: Bir toplumun bilinçaltı var bir de bireylerin... Dizi bağımlılığı büyük sorun Türkiye’de. Pasif bir durum bu. Toplumumuzda ne yazık ki öğrenme alışkanlığı yok. İnsanlar kendilerini dizilere kaptırıyor. Bastırılmış bazı şeyler var insanlarda.

* Bastırılmış cinsellik mi var?

M.Ö: İnsanlar yaşamlarının 20-30 yılını köylerde geçirdi sonra şehirlere geldiler, çocukları oldu; hızla değişiyorlar. Bu da bir süreç. Bizim toplumumuzda dinamizm var. Bunlar da yaşanacak. Herkesin de belgesel izlemesi beklenmemeli. Bir de beslenme kaynakları olursa, bu dizileri de izler, alacağını alır, fazlasını istemez. Belli donanımda olursan almak istediğini alır almak istediğini almazsın.

S.Ö: Kimseyi üzmek istemem ama dizilere tutkulu bir şekilde kaptırılmak bastırılmış duyguların olduğunun göstergesi.

SEDAT ÖZKAN

Dürüst kişiler dürüst ilişki kurar. Evlilikte yalan söylemeye başlarsanız arkası gelir. Çiftlerin birbirini insan olarak sevmeli. Hayat arkadaşlığı önemli. Ben hayatı götürenin kadın olduğunu düşünüyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR