Krizi ve Türkiye’ye etkilerini değerlendiren T-Bank Genel Müdürü Dinçer Alpman, “Ekonomide toparlanma başlamadı. Önümüzdeki 3 yıl 3 milyon gence iş yok. Türkiye’nin etkin olduğu kuruluşlardaki fonları kullanıp sektörleri harekete geçirmesi lazım” dedi. Kredi kartında kanuni takip oranlarının yükseldiğine de dikkat çeken Alpman, “Kredi kartlarında kanuni takip oranının yüzde 10’un üzerine çıkması, kriz demektir. Sarmala girildi, bunların en az yarısı bireysel kredi kullanıcısıdır” diye konuştu
Turkland Bank (T-Bank), eski MNG Bank. 2006 yılının sonunda Lübnanlı Hariri Grubu, MNG Bank’ı 160 milyon dolara satın aldı. Türkiye’deki en büyük yabancı yatırımcı olan Hariri Grubu, aynı zamanda Türk Telekom’un sahibi, Avea’nın da ortağı. MNG’nin el değiştirmesinden sonra genel müdürlük görevine bireysel bankacılık alanında uzman Dinçer Alpman getirildi. 3 yıldır bankanın genel müdürü olan Alpman’la, ticari bankacılıkta ve KOBİ’lerde uzmanlaşan T-Bank’ı, ekonomik kriz ve Türkiye’ye etkilerini konuştuk. Global krizin etkisini şiddetle hisseden KOBİ’lere yönelik çalışan Dinçer Alpman, Türkiye’nin krizin etkilerini atlatabilmesi için enflasyona ihtiyacı olduğunu düşünüyor.
Denizbank’ta bireysel bankacılıktan sorumlu genel müdür yardımcısıydınız...
Evet. 10 yıl Denizbank’ta çalıştım. Daha öncesinde 2 yıl Alternatifbank’ta çalışmıştım. Tekfen’de de 2 yıl finansman müdürlüğü yapmıştım. Bankacılığa da Pamukbank’ta başladım.
Hariri Grubu’nun MNG’yi almasından sonra genel müdür oldunuz. Bankanın adı değişti. Başka ne değişti? Büyüme planlarınızı gerçekleştirebildiniz mi?
Daha önceki sahibinin adının baş harfleri olduğu için bankanın adı değişti. Aslına bakarsanız Hariri Grubu bankadaki her şeyi değiştirdi. Öncelikle bankanın alt yapısı değişti. 9 şube vardı, 25 şube oldu. Yeni şubeler açmanın yanısıra iş yapma biçimi de değiştirildi. Önümüzdeki yıl 10 şube daha açacağız. Ancak şube açma konusunda agresif değiliz. Bizim orta vadeli hedefimiz 50 şube açmak. 50 şubeli banka olacağız.
Bireysel bankacılık başkalarının işi mi?
Şimdilik bireysel bankacılıkla ilgilenmiyoruz. Bu alanda çok banka var ve rekabet çok. O kadar büyük yatırımlar yapıp karşılığını alabilir misiniz, bilemiyoruz. Bir de Türkiye’de doğru dürüst bireysel bankacılık yapabilmeniz için 150 şubeye gelmeniz lazım. Onun dışında bizde de bireysel ürünler var. Ancak “Tüketici kredisi kampanyası yapalım”, “Kredi kartı dağıtalım” gibi kampanyalarımız yok. Allah’tan da o pazarda yokuz.
Neden?
Son yıldaki duruma bakınca bunu düşünüyorum. Bireysel kredilerde kanuni takip oranı yüzde 4’ün üzerine çıktı.
Kredi kartlarında çok daha yüksek...
Kanuni takip oranı kredi kartlarında yüzde 10’un üzerine çıktı. Bu çok önemli bir rakam.
1.5 milyon kişi işsiz kaldı
Bu krizin bizi teğet geçmediğinin bir göstergesi...
Evet. 1 milyon 500 bin kişi işsiz kaldı. Bunların eminim tamamına yakını bireysel kredi müşterisidir, hepsinin de kredi kartları vardır. Kredi kullanma alşkanlığımız çok farklı bizim. Bu yüzden de sarmala girildi. Kredi kullananlara bakınca bu çok net görülüyor. İnsanlar kredi kartından krediye geçiyorlar, bu en pahalı kredidir.
Avrupa ülkelerinde hiç tercih edilmeyen bir yöntem...
En son tercih edilen yöntemdir çünkü bir Avrupalı her şeyi tükettikten sonra en son çıkar yol olarak bunu yapar. Zaten kredi kartından kredi kullanan insan batmış insandır.
Bazı uzmanlar iyimser, “Toparlanma başladı” diyor. Bazıları “Her an yine dibe vurabiliriz, düzelme için en az 2 yıla ihtiyaç var” diyor. Sizin görüşünüz nedir?
Toparlanma başlamadı. Bunu kesin söyleyebilirim. Borsaya bakıp toparlanma başladı demek yanlıştır. Şöyle bir yanılgı var. Dow Jones psikolojik seviye olan 10 bini aşınca işler yoluna girdi sanılıyor. Birtakım fonlar gelip gidiyor, o kadar. Dünyayı bir kenara koyun, siz krizi nasıl tanımlıyorsunuz? Faizler bugün 15 olsa, 20 olsa umrunuzda mı, kur umrunuzda mı? Maaş alıyor musunuz, almıyor musunuz? İşiniz var mı yok mu? “İşsiz kalırım” korkusu taşıyor musunuz taşımıyor musunuz? Kur yükselirse bazı sektörler zarar görür, bazı sektörler bunu kompanse eder. Bir balans vardır. 2 milyon insan işsiz kalmışsa kriz vardır. Borsa inip çıkmış bir şey ifade etmez. Düzelme yok.
Kredi talepleri nasıl? Siz ticari kredi veriyorsunuz...
Kredi talebi devam ediyor. Ama kredi talebi üretim artmasından dolayı devam etmiyor. İnsanlar mal satamadığı için vadeleri açıyor ve alacak finansmanına gidiyor. Normal zamanda kredilerin artması işlerin arttığı anlamına gelirdi ancak şimdiki durum böyle değil. Türkiye’de 35-40 milyar dolarlık bir daralma var, ihracat çok düştü. Bu çok yüksek bir oran. Kolay kolay toparlanmanın yaşanması mümkün değil, hayal kurmamak lazım.
Türkiye Avrupa’ya yaptığı ihtacatında büyük düşüş yaşıyor, bu da kısa vadede sizin de söylediğiniz gibi kolay düzelecek gibi görünmüyor. Bu aşamada yeni ülkeler, yeni pazarlar konusu var... Türkiye yönünü değiştirerek krizin etkilerinden kurtulabilir mi?
Belli oranda büyük firmalar Libya, Cezayir, Umman, Katar, Kuveyt gibi ülkelere açılmaya başladı. Dubai çok kötü durumda. Ama 40 milyar doları Avrupa’dan kaybedince bunu yerine koymak 6 ayda ya da 1 yılda mümkün değil. Diğer pazarlara kaymak hemen mümkün olmuyor. Bu arada bu sorun yalnızca Türkiye’nin sorunu değil. Bugün Alman ekonomisi dahi ihracata dayanıyor. Onlar da Cezayir’e mal satmak istiyor, herkes gözünü alternatif pazarlara çevirdi.
Coca-Cola’nın CEO’su Muhtar Kent geçen hafta Türkiye’deydi, gelecekte güçlenecek ülkeler arasında konumlandırdı Türkiye’yi.
Ben de kendisini dinledim. Ben de geleceğe bakınca Türkiye açısından umutluyum. AB görüşmeleri 15-20 yıl sürsün, bu 15 yılın sonunda Türkiye AB’ye kendi isteğiyle girmeyebilir. Bizdeki dinamizm hiçbir yerde yok. Türkiye’deki nüfus artışına bakınca bunu söylüyorum. Yakında nüfusumuz 85 milyon insana gelecek, kişi başına düşen GSMH’nın bakın, Türkiye trilyon doların üzerine çıkan 5-10 ülkeden biri olacak. İlave gelen nüfus önemli. GSMH’sı kişi başına 20 bin dolar olan bir ülkede ilave talep yaratmak zordur. Zaten evinde bu insanların 2 televizyon vardır. Bundan 15-20 yıl evvel herkes Türkiye’de ’yerli malı kullanın, tasarruf yapın’derken, şimdi eski merkez bankası genel müdürü çıkıp televizyonda “Ciklet alın tüketin” diyor. Her şey tüketmek üzerine. Türkiye’de kişi başına düşen gelir 5 bin dolardan 10 bin dolara çıkınca her şey değişti. Sonuçta son yıllarda gelir artışının nedeni yaratılmış taleplerdir. Yeni teknolojik gelişmelerle hiç olmayan ihtiyaçların ihtiyaçmış gibi sunulmasıdır. Aç bir toplum var, kazandıkça harcayan, kazandıkça yaşam standardını arttıran bir nüfus var. Avrupa’daki 20 ülkeden daha büyük bir ülkeden söz ediyoruz.
Türk Telekom müşterisi ileride iş fırsatı olacak
Gelecekte bankaların rakibinin telekom şirketleri olacağını söylemişsiniz. Hariri Grubu’nun da bu alanda yatırımları var...
Hariri Grubu, Türk Telekom ve Avea’nın hisselerine sahip. Şu anda Türk Telekom veya Avea ile bankacılık kuralları çerçevesinde ticari ilişkilerimiz var. Banka olarak kitlesel ve bireysel bankacılığa girdiğimiz anda Türk Telekom’un yaygın müşteri bazı ve bulunma noktaları bizim için ayrı bir iş fırsatı olacak.
Hükümetin aldığı muazzam bir önlem yok
Hükümetin açıkladığı paketleri, alınan önlemleri nasıl buluyorsunuz?
Aldıkları muazzam bir önlem yok. Zaten Ali Babacan’ın açıkladığı 3 yıllık orta vadeli plana bakarsanız 3’üncü yılın sonunda 2008 yılı başındaki duruma dönüyorsunuz. Bu 3 milyon gence önümüzdeki yıllarda iş yok demektir. Durum hayli kötü özetle.
Ne yapmalı Türkiye bu süreçte?
Yapılacak çok şey de direkt yok. Düzelme beklenecek ama bence bu arada Türkiye’nin bu dönemi enflasyonla geçebileceğini düşünüyorum. Buna tepki gösteriyorlar ama bence bu doğru. İki şekilde enflasyon yaratılır, biri karşılıksız para basarak, ben bunu söylemiyorum. Türkiye dünyadaki etkin olduğu kuruluşlardan en az fon kullanan ülkelerden biri. Dünya Bankası, İslam Kalkınma Bankası... Biz buralarda etkiye sahibiz ama bunların altyapı kredilerini az kullanıyoruz. Ben hükümetin yerinde olsam, bir ekip kurar ulaşabildiğim tüm kredilere ulaşırım. Deprem güçlendirmesinden, hastane yapımına her şeye fon bulunabilir. Bu da istihdam yaratır, farklı iş kollarını harekete geçirir. Zaten hareket haline getirilmesi gereken iki sektör var; biri inşaat, diğeri de otomotiv. Emeklilere bir maaş fazla vererek ya da “Alın verin, can suyu” kampanyalarıyla bir şey olmaz. O kampanyalar Litvanya gibi küçük, 1-2 milyonluk ülkelerde olur. Türkiye büyük ülke, bu kampanyalar biraz ironik kaçıyor. Enflasyonsuz geçilemez bu dönem. Bugün kalkıp, “Marmara bölgesinde güçlendirme yapacağım” deseniz kaynak bulursunuz, kalkıp ’alışveriş merkezi yapacağım’ derseniz kaynak bulamazsınız. Çok fon var. Bir baraj yapsanız milyon dolarlık harcama yapılıyor, alt sektörler harekete geçiyor. İnsanlara bir fazla maaş verseniz borçlarını öderler, kalkıp yatırım yapmazlar, yeni bir şey almazlar.
Domuz gribi talep daralması yarattı 9 aydır yabancı yatırımcı gelmiyor
Şu anda elinde parası olan ne yapmalı?
Hiçbir şey yapamaz! Kriz bizi 2 türlü vuruyor. Bunlardan biri dünyadan gelen dalga. Talep daralması var, dünya düzelmeden de bu değişmez. İkincisi ise geçen yıl Türkiye’de faizler yüzde 25 seviyesindeydi, şimdi yüzde 8’ler seviyesinde. Yüzlerce insan faiz alarak 3-5 kuruşla yaşıyordu. Bu da talep daralmasını kamçılıyor. Domuz gribi bile talep daralmasını artırdı. Kimse sinemaya gitmiyor, dışarıda yemek yemiyor.
Arap ülkelerinden yatırımcılar için bir ara hayli cazipti Türkiye. Bunu siz de yakından takip ediyordunuz. Şu günlerde değişen bir şey var mı?
Ben bankaya katıldığımda ilgi çoktu. Bizim ortaklar yatırım yapmak isteyenleri yönlendiriyordu bize. 9 aydır gelip giden yok. Bu da doğal. Dubai ciddi hasar yarattı. Suudi Arabistan ve Kuveyt de çok hasar yazdı. Bazı bankalar tamamen sermayesini tüketti. Bizim ortaklarımız Arap Bank çok kuvvetli, çok konservatif bir banka. Diğer ortağımız Bank Med’de de sorun yok. 2007 yılında daha çok demir-çelik tesisi peşinde olan yabancı yatırımcılar geliyordu. Şimdi bunların hiçbiri yok.
Ekonomide toparlanma olmadı daha 3 yıl 3 milyon gence iş yok
Haberin Devamı