Koray Erkaya ünlü fotoğraf sanatçısı. Son ‘nü’ sergisi ‘Don’t Tell Mamma’ Türkiye’den sonra Fransa’ya gitti,
siyah-beyaz nü fotoğrafları Fransa’da iki farklı adreste sergilendi, büyük ilgi gördü. Erkaya, Fransa’nın Arles şehrindeki Avrupa Nü Fotoğraflar Festivali’nin özel konuğu oldu. Türkiye’nin
yurt dışında en çok iş yapan fotoğrafçılarından biri Koray Erkaya... Türkiye’nin önde gelen şirketleriyle çalışıyor, yakında dünyanın en önde gelen kadın tenis turnuvası Wimbledon İstanbul’da yapılacak, bu turnuvanın da özel fotoğrafçısı Koray Erkaya olacak... Ancak Koray Erkaya ile buluşmamızın nedeni sanatçı kişiliği ve işleri değil. Babalar Günü için bir araya geldik Erkaya’yla...
Koray Erkaya 3 çocuk babası. Kendisi gibi fotoğraf sanatçısı olan Bennu Gerede ile olan birlikteliğinden 3 oğlu var Erkaya’nın. Mutlaka takip etmişsinizdir, bugüne kadar Bennu Gerede çocuklarıyla birlikte çok sayıda röportaj verdi. Baba Koray Erkaya ise hep sessiz kaldı. ‘Özgür ruhlu’ kadın Bennu Gerede her röportajında ‘doğurun’ diyor. Doğurmanın bir kadını nasıl daha kadın yaptığının altını çiziyor. Doğrusu ‘Koray gibi baba bulan her kadın doğurmalı’ diye düşündüm bu röportajı yaparken.
Neden mi? İşte nedeni!
* Kaç yaşındaydınız baba olduğunuzda?
37 yaşındaydım...
* Nasıl başladı Bennu Gerede ile sizin hikâyeniz?
1999 yılbaşında Amsterdam’daydım. Erkek arkadaşlarımla gitmiştim. 2001 yılbaşında 5 kişiydik. Yani her şey çok hızlı oldu. İş vesilesiyle Bennu’yla tanıştık, ilişkimiz başladı.
* Evlendiniz mi?
Ben iş için İsrail’e gitmiştim. Orada bir arkadaşımdan evlilik öyküsünü dinlemiştim. Çok fantastik gelmişti bana. Biz orada Bennu’yla Bedevi evliliği yaptık. Elat’a kadar arabayla gidip, oradan sınırı yürüyerek geçtik, sınırın diğer tarafında bir arabaya binip Mısır tarafından Sina’ya indik... Bedevi gelenekleriyle evlendik.
* Hemen çocuğunuz oldu, hem de ikiz... Daren ve Dilan...
Ben inanamamıştım ikizlere. İkizler oldu ve hemen arkasından da Miro geldi. Aralarında 16 ay var. Bir anda 3 oğlumuz oldu...
Doğumda ikizlerimin fotoğrafını çektim
* Doğuma girmiş miydiniz?
Doğuma girdim, fotoğraf da çektim. New York’ta oldu doğum. İlki doğdu, normal doğum çok mucizevi bir şey... Çok enteresan. Normal doğumu izlemek de çok farklı... Her baba adayına tavsiye ederim. Mutlaka doğuma girsinler... 13 dakika sonra da diğer çocuğumuz doğdu.
* Kaç yıl birlikte oldunuz?
2006 yılında ayrıldık. Miro 5, Dilan ve Daren 6 yaşındaydı.
* Bennu Gerede çok farklı bir anne. Sıra dışı bir kadın. Her röportajında annelikle ilgili altı çizilesi sözler söylüyor... “Vay be kadına bak” diye okuyoruz. Siz çocuklar büyütülürken ne kadar işin içindeydiniz? Baba var, bir de babalık yapan baba var. Biberon verdiniz mi, altını değiştirdiniz mi, uyuttunuz mu çocuklarınızı?
İkizler olduğunda çok hızlı alt bezi değiştirme konusunda deneyim kazandım. Kolay değil ikiz büyütmek. Biz hayatı belli saatlere böldük. İkinci doğum da yani üçüncü çocuğumuz da orada oldu. İlk doğumdan sonra Bennu biraz rahatsızlandı, 15 gün daha hastanede kaldı. Çocuklar da hastanedeydi. Eve çıkınca gerçek hayat başladı. İstanbul’a döndüğümüzde birlikte büyüttük.
* Çocuklarınızın adlarının anlamları ne?
Daren, Afrika dilinde ‘gece doğmuş’ demek. Benim eski bir arkadaşım vardı “Daren” diye Kıbrıslı... Dilan, ‘gönül alan’ demek. Miro da “seçilmiş kişi” demek. Bu üç isim de yabancı dillerde de kolay telaffuz ediliyor. Hem benim işim nedeniyle hem de Bennu’nun işi nedeniyle biz çok yurt dışına çıkıyoruz. Yurt dışında da telaffuzu kolay isimler olsun istedik.
Bana çocukken yaptığım haylazlıkları hatırlatıyorlar
* Babalık sizi de büyüttü mü?
Büyüdüm. 3’ü de erkek olunca farklı bir şey oluyor. Çocukken yaptıklarını bire bir hatırlatıyor çocuklar sana... Örneğin ben de kapıların tepesine otururdum.
* Nasıl?
Evdeki kapılara tırmanır, tepede otururdum. Annem de çok kızardı.
Bir baktım bir gün evde koridorda üçü de kapılara çıkmış, bacaklarını açıp öyle havada oturmuşlar. Kendimi hatırlayınca, kızamadım.
* Siz çok sakin ruhlu birine benziyorsunuz... Sanki hiç kızmazmışsınız gibi...
Annelik ve babalık sabır istiyor. Sabırlıyım. Dediğin de doğru, öyle kolay kolay sinirlenmem. Sakin ruhluyum. Hijyen konusuna önem veriyorum. Örneğin bunu çocuklara sabırla öğretmeye çalışıyorum. Tuvalete girince eller yıkanmalı. Bunlar çocuk, ellerini yıkamadan da çıkabiliyorlar. Ayrıca ben bağırınca kendimden utanırım, bu yüzden gidip sakince anlatma yolunu deniyorum. Gerçekten bazen insanı çıldırtan şeyler de yapabiliyorlar.
Bir çocuk bakmak, üç çocuk bakmaktan çok daha zor
* Size “Koray” diyorlar değil mi?
Benim babaları olduğumu biliyorlar ama bana Koray diyorlar. Saygılılar, izin almadan hiçbir şey yapmazlar.
* Fotoğraflar çekilirken baktım, profesyoneller bu konuda. Biri yoldan çıkınca biri diğerini toparlıyor filan...
Üçünün birbirini azdırdığı durumlar da olur. Ama bence bir çocuktan daha kolay 2 veya 3 çocuk. Çünkü birbirlerini oyalıyorlar. Tek çocuklu ailelerin işi daha zor, mesela plaja gidiyorsun anne ya da babayla kumdan kale yapıyorlar, bizimkilerle kale yapımını başlatırsın gerisini onlar yapar... Her şey de bu böyle...
* Siz ayrılığı nasıl anlattınız çocuklara?
Hâlâ soruyorlar bazen. Hep şunu anlattık. Biz birbirimizi seviyoruz, iyi arkadaşız, dostuz. Ama aynı evde yaşadığımızda problem çıkıyor. Bu yüzden de herkes kendi hayatını yaşıyor, sizinle ilgili her şeyde ortağız birlikteyiz.
* Anneleri evlendi...
Evet... Bir de kardeşleri oldu. O da erkek ve çok seviyorlar onu da... Çok sahip çıkıyorlar. Bu da çok güzel.
Uzun süreli ilişkilerim olduğunda onların da haberi olur
- Hayatınıza giren kadınlarla tanışıyorlar mı?
Uzun ilişkilerimi biliyorlar. Kısa dönemli olanlardan haberleri olmuyor. Buna da özen gösteriyorum. Çocuklar farklı kadın figürleriyle karşılaşmamalılar diye düşünüyorum. Uzun süreli olursa tanıştırıyorum.
- Hayatın yükü kadınlarda kalıyor... Ama siz çocuklarınızla haftada 8 saat görüşen bir baba değilsiniz. O klasik ayrılmış çiftlerde, baba hafta sonu çocuğu alıyor, sinemaya götürüp annesine teslim ediyor. Sayılı saatler bir baba-çocuk ilişkisine yeter mi?
Benim hayatımın olmazsa olmazı çocuklarım... Anneleriyle yolum ayrıldı ama hayatım boyunca çocuklarım benim en önemli parçam. Hayatım onlar. Ben çocuklarımla olmayı seviyorum. İstisnai bir durum yoksa cumaları okul sonrası gelmelerini, pazartesileri de benden okula gitmelerini istiyorum. Dolu dolu yaşıyorum onlarla. Ben hafta içi de her şeyi yapabilirim. Zaten yoğun çalışıyorum. Benim hayat tarzım çocuk odaklı. Onlar olduğundan beri bu böyle. Her gün şoförüm çocuklarımı alıp okula götürüyor. Onlarla her gün tek tek konuşuyorum. Eğer hafta sonu iş için çalışmam gerekiyorsa ya da İstanbul dışında olacaksam hafta içi bende kalıyorlar. Bennu’yla aramızdaki ilişkiyle ilgili bu da...
Biz bunu yürütebiliyoruz. Bazen sorun çıkıyor ama genelde anlaşıyoruz çocuklarla ilgili konularda... Okullarıyla da ilgiliyim. Okuldaki tüm aktivitelere elimden geldiğince katılırım. Onlara göre program yaparım.
Fotoğrafa ilk Daren başladı, Miro sualtına yöneldi, Dilan grafiti yapıyor
Erkaya, çocuklarının fotoğrafa ve sanata doğuştan ilgili olduğunu anlatıyor: “Fotoğraf merakı ilk Daren’de başladı. Eline tele verdiğimde (uzun tele lensle kadraj yapmak zordur) çok güzel fotoğraflar çekiyordu. O zaman 5-6 yaşındaydı. Daha sonra Miro merak sardı, ‘sualtı fotoğrafı çekeceğim’ dedi, ona da fotoğraf makinesi aldık. Çekti. Bennu’nun da, benim de genlerimizde sanat var. Çocuklar da yakın. Çocukların çektikleri kadrajlara bakıyorum. 100 kare çekiyorlarsa, 60’ı çok başarılı. Dilan son zamanlarda grafiti yapıyor. Bennu ona İngiltere’de bir eğitim de aldırdı. Dilan Beyoğlu’nda bir sergiye katıldı. Bir karikatür yaptı. Bir hafta sonu çalıştı. Eve, ‘Koray benim karikatür yapmam lazım’ diye geldi. Eskiz yaptı, sonra çalıştı. Bence çok başarılıydı. Büyük kağıda da rahat çalıştı. Renklendirdi. Bana fikir de sordu. Bir baktım gölgelendirme yapıyor, ‘Ne zaman öğrendin bunu?’ diye sordum. ‘Sen öğrettin’ dedi. Ben düşündüm, neredeyse 3 yıl önce resme merak sardıklarında öğretmiştim. Çocuklar sünger gibi, çok çabuk öğreniyorlar ve unutmuyorlar. Ben çocukları zorlamıyorum, hayatlarında ne istiyorlarsa yapsınlar. Ama yetenekleri konusunda da yönlendirmek lazım. Yeni taşındığım evde onlara bir duvar verdim. ‘Ya resim ya da grafiti yapın ama 3’ünüz birden yapacaksınız. Herkes farklı yapabilir, boyayabilir, farklı yapın ama birlikte yapın’ dedim. Şimdi heyecanlılar, yakında duvarımı boyayacaklar.”
Erotik fotoğraflarımı önemsemeden öylesine baktılar
* Nü fotoğraflarınız çok ilgi uyandırdı. Sizin masanız yemek yediğiniz, çalıştığınız ‘nü fotoğraflarla’ donatılmış. Çocuklar da bu masada oturuyor, nasıl araları nü fotoğraflarla?
Ben ilk masayı ürettiğimde çocukları çağırdım. “Annenizin işi de bu, benim de işim bu. Sanat hayatımın bir kısmı da erotik fotoğraflar” dedim.
* Erotizm konusunda bir fikirleri var mı?
2 sene önce anlattım bunu. Bir fikirleri oldu. “Erotik ne demek” diye sordular...
* Tepkileri, ilgileri?
Bunlar erotik fotoğraflar diye gösterdim. “Fikriniz nedir” diye sordum. ‘Eee hiç beğenmedik’ dediler, öylesine önemsemeden baktılar.
* Henüz yaşları gelmemiş...
Aynen. Şu anda kızlarla araları yok. O günler geldiğinde tepkilerini göreceğiz... Ama özel ders veren hocaları eve ilk geldiğinde tedirgin oldu. Masaya oturdu, nü fotoğraflar camın altında... Çocukların umurunda değil ama hoca irkildi. Sonra o da alıştı. Şu anda evin duvarlarında da var. O erotik fotoğrafların hep içindeler, yadırgamıyorlar pek de ilgilenmiyorlar.
Ben artık babalık defterini kapattım
* Hayatınıza giren kadınlar 3 çocuk babası olduğunuzu öğrenince ne yapıyor?
O açıdan çok zor bir hayatım var. 3 çocuğumla çok zaman geçiriyorum. Biz kalabalığız.
* Sevgilinizin de çocukları olsa nüfus artacak...
Çocuğu olanlar daha kolay anlıyor.
* Bennu hayatına giren her erkekten çocuk yapmak istediğini söyledi. Sizden sonraki eşinden bir oğlu oldu, daha sonraki eşinden de yapacağını söyledi. Ya siz?
Ben duruyorum. Ben babalık defterini kapattım. Çocuk yapmak kolay. Çocuklar emek istiyor. 3 oğluma odaklıyım.
4 erkek hep beraber tatile gidiyoruz
* Ne yapıyorsunuz birlikte?
Ödevlerini... Aktif sporlara çok meraklılar. Rollerblade yapıyoruz. Ben de 20 yıldır yapıyorum. Birlikte kayıyoruz. 2.5 yaşında başladılar kaymaya. Yılda 2-3 hafta birlikte tatil yapıyoruz, 4 erkek tatile çıkıyoruz.
* Ya hafta sonu davetleri?
Ben hafta sonu davetlerine ‘çocuklarımlayım’ diye yanıt veririm.
* Anneleriyle bir araya geliyor musunuz?
Yok. Telefonla konuşmak yetiyor, görüşmeye gerek olmuyor.
İsraf etmemeyi öğretiyorum
‘Babamdan israf etmemeyi öğrendim. Ben de çocuklarıma öğretmeye çabalıyorum. Sorumluluk sahibi olsunlar. Ben gazoz kapağıyla oynayarak büyüdüm. Onlara tüketim çılgınlığının dünyayı getirdiği noktayı anlatıyorum.’
Çocuklarıma çektiğim erotik fotoğrafları gösterdim, hiç beğenmediler
Çocuklarım fotoğraflarıma alıştı ama hocaları ilk gördüğünde irkildi
Haberin Devamı