Geçen hafta Türkiye’de her 10 araçtan 2’sinin fren sistemlerinde sorun olduğunu yazmıştım. Ulaştırma Bakanlığı ve TÜVTÜRK’ün bilgilerini derlemiştim.
Bugün de trafik üzerine yazmaya devam edeceğim. Öncelikle yazmalıyım, sizlerden gelen çok sayıda mailin arasında yılın son günü benimle aynı saatlerde ve noktada, aynı kazaları gören okuyucuların fazlalığı beni çok şaşırttı. Hepimize geçmiş olsun. Ama gördüklerimizden ders alalım. İşte veriler ortada. Kazaların sorumlusu bizleriz. Sevgili komşum Ahmet Utlu bir süredir ‘kazalara’ odaklanmış durumda. Ahmet Utlu, Yol Güvenliği Platformu’nun kurucusu ve ‘Değiştirebiliriz’ hareketinin sözcüsü. Bu hareketi hiç duymadıysanız ‘değiştirebiliriz.org’ adresinden ayrıntılı bilgi alabilirsiniz. Ben burada onların çalışmalarının çok küçük bir bölümüne yer verebileceğim. Ahmet Utlu, öncelikle ‘çocuk koltuğu’ konusuna değindi. Evet yasal zorunluluk geldi, peki uygulanıyor mu?
Türkiye’de aileler çocuklarını ön koltuğa oturtmaya bayılıyor. Hatta babalar çocuklarını kucaklarına alıp direksiyonla vücutları arasında çocuklarını sıkıştırıp yola çıkabiliyorlar. İşte BP Türkiye ve Castrol’ün desteklediği Değiştirebiliriz-Yol Güvenliği Platformu hareketinden öğrendiklerimden biri:
- Saatte 45 kilometre ile hareket etmekte olan bir otomobil, ağaca çarptığında, arka camın içinde duran kola kutusu 7 kiloluk bir tuğla ağırlığına ulaşarak başınıza çarpabilir!
- Çocuk koltuğunun kullanımının yaygın olduğu ülkelerde trafik kazalarında hayatlarını kaybeden çocukların oranı yüzde 3 civarındayken, zorunlu olmayan ülkelerde yüzde 46 oranında.
- Çocuk koltuğu kullanımı, ölümcül yaralanmaları bebeklerde yüzde 71 oranında, çocuklarda ise yüzde 54 oranında azaltıyor.
- Türkiye’de trafik kazalarının yüzde 98’i insan hatalarından kaynaklanıyor.
Bu arada Ahmet Utlu’nun hız konusundaki bir yazsından da alıntı yapacağım.
“Karayollarında hız artışı konusunu örnekleri ve sonuçlarıyla Dünya Sağlık Örgütü, FIA, Dünya Bankası ve GRSP (Global Road Safety Partnership), ortaklaşa ürettikleri ‘Hız Yönetimi’ adlı raporda toplayarak açıkladılar. Bu rapora göre, yolları dümdüz, neredeyse tamamen virajsız ve sorunsuz asfalt olan Avustralya’da 1987 yılında hız sınırı 100 kilometreden 110 kilometreye yükseltildi. Araçların sadece 10 kilometre hızlanmaları, iki yıl içinde kazaları yüzde 24.6 oranında artırdı. Bunun üzerine Avustralya Hükümeti geri adım attı ve 1989 yılında yollarda hız sınırını tekrar 100 kilometreye çekmek zorunda kaldı. Ancak kazalarda aynı oranda azalma olmadı. İki yıl sonra kazalar sadece yüzde 19.3 oranında azalmıştı.
Hız limiti artışı Amerika’da ise yine 1987’de denendi. 40 eyalet aynı anda karar alarak hız limitini saatte 88 kilometreden (55 mil), 104 kilometreye (65 mil) çıkardı. Bu karar da sadece 1 yıl uygulanabildi. Çünkü hız artışına karar verilen ve uygulanan yollarda ölüm yüzde 20-25 arasında artıvermişti. Türkiye’de yasal hız limiti 90 kilometre iken, 10 kilometrelik polis toleransı ile aslında 100 kilometre olarak uygulanıyordu. Şimdi yasa “110” diyorsa, yüzde onluk polis toleransı ile araçların saatte 120 kilometre hızla ve yasaları çiğnemeden hareket edebileceklerini varsayabiliriz.
Bir futbol sahası örneği üzerinden düşünelim. Saatte 120 kilometre ile giderken, karşı kalenin çizgisinde bir tehlike belirdiğini varsayın. Bu tehlikeyi beyninizin algılaması ve ayağınızı gaz pedalından çekerek fren pedalına koymanız sırasında 31 metre ilerlemiş olursunuz.
Fren pedalına basarken araba yavaşlamaya başlar ama siz 94’üncü metreye gelmiş olursunuz. Tamamem durabileceğiniz mesafe ise 119’unucu metredir. Kamyonun altına girmiş olursunuz’
Geçmiş olsun... Biliyorum içiniz daraldı... Amacım tüm bunların kulağınıza küpe olması.
Çocuk koltuğu yaralanmaları % 71 oranında önlüyor
Haberin Devamı