Çiftçilere Türk malı traktörün kaliteli olduğunu anlatana kadar saçlarımda siyah kalmadı

Haberin Devamı

Türkiye’nin ilk yerli Türk traktörünün üreticisi Erkunt’un Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Zeynep Erkunt Armağan, Türk çiftçisini yerli malı traktörlerin kaliteli olduğuna inandırmakta zorlandıklarını söyledi. Zeynep Erkunt Armağan, “Çiftçiler, Türk malına inanmıyor. Çok uğraştım, anlatana kadar tek bir siyah saçım kalmadı, hepsi beyazladı, saçlarım şu anda boya. İnsanlara yeni traktörü nasıl anlatacağız, diye düşünüp farklı yollar denemek çok yorucu. Hâlâ da öyle. Türkiye’de çiftçilerin bildiği iki marka var. Onlarla çalışmışlar. Biri olmazsa diğeri olur. Üçüncünün kendini ispatlamasını bekliyor. İspat şartları da çok ağır” diye konuştu

Erkunt, Türkiye’nin ilk yerli tasarım traktörü. Erkunt Grubu, Ankaralı bir şirket. Zeynep Erkunt Armağan’ın babası Mümin Erkunt tarafından kurulmuş. Yıllarca döküm işinde uzmanlaşan şirket, ailenin ikinci kuşak temsilcisi Zeynep Erkunt ve Zeynep Erkunt’un eşi Tuna Armağan’ın öncülüğünde Türkiye’nin ilk traktör üretimini 2004 yılında gerçekleştirdi. Erkunt, 2004’ten bu yana hem Türkiye’de hem de dünyada yol alıyor. Traktör ve bir kadın üretici yan yana gelmesi hayli zor bir ikili gibi geliyor değil mi? Gerçekten de öyle... Zeynep Erkunt sektördeki tek kadın. Şimdiye kadar Türkiye’de de dünyada da bir kadın üreticiyle kendisi de karşılaşmamış. Zeynep Erkunt Armağan azimli, çalışkan bir kadın. Zaten öyle olmasa bu başarıya imza atamazdı. Örneğin geçen yıl defalarca Sudan’a gitmiş. 3 hafta Sudan’da kalmış. Avrupa ve Amerika’da global kriz olunca, Erkunt’un yüzünü hemen Ortadoğu ve Afrika ülkelerine çevirmiş Zeynep Erkunt Armağan...14 yaşında bir oğlu, 17 yaşında da bir kızı olan başarılı kadın yönetici... 2010’un son Pazarın Patronu oldu...

Babanız Ankara’nın önde gelen işadamlarından. Döküm işinde bir numara diyebiliriz. Siz nasıl babanızın işine ilgi duydunuz?

Babamın ne yaptığını ilk ilkokul döneminde kavradım. Hep işe gider gelirdi ama ne yapıyordu bilemezdim. Fabrikadan kamyonun üzerinde döküm parçalarının çıktığını gördüğümde, ‘Baba fabrikadan bir şeyler götürüyorlar’ dedim. Mal sevkiyatı yapılıyordu. Biraz erkek çocuğu gibiydim. Her tatilde fabrikaya giderdim. Babam benim idolümdür. Hep onu örnek almaya çalıştım. Sakindi, işe adamıştı kendisini. Yanılmıyorsam lise yıllarımda ‘Ne olacaksın?’ dendiğinde tereddütsüz ‘Fabrikada çalışacağım’ derdim. Ama ne yapacağımı bilmiyordum. Üniversiteye girmeden önce babama sordum, işletme seçmemi uygun gördük. Babam hiçbir zaman ‘Bayrağı benden devralabilirsin’ demedi. Hep ‘Kim hak ediyorsa onu alır’ derdi. Hacattepe Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nü bitirdim.

İlk ihracatım rögar kapağı

Hemen işe mi başladınız?


Hep çalıştım. Santraldeki kişi izne çıktığında ‘iyi günler Erkunt’ diye telefonları açardım. Hangi bölüme çok telefon geliyor, kim en çok konuşuyor hep babama anlatırdım. Muhasebede çalıştım.

Sizinle ne değişti Erkunt’ta?

1988’de ilk yurtdışına satış yaptık. Pakistan’a rögar kapağı yaptık. Otomotiv sektörüne yapamadık. O iş için de çok çalıştık. Satış bölümünde yaşı büyük biri vardı, yabancı dili de yoktu. Geçici olarak babam o görevi bana verdi, oraya da makine mühendisi birini alacağını söyledi. Ben gece yarılarına kadar fabrikada kaldım. Yılmadım kolej İngilizcemin yetersiz olduğunu gördüm, İngiltere’ye kursa gittim. İlk ihracatımızdan zarar ettik ama ihracatı öğrendik.

Traktör üretimi nasıl oldu?

Döküm fabrikasındaki üretim yapısını hiç değiştirmedim. 1992 yılında eşim Tuna Armağan’la evlendim. O da daha önce Koç Grubu’nun benzer bir şirketinde çalışmıştı. Eşim çok vizyon sahibidir. Biz ‘ihtisas dökümhanesi olmalıyız. Hayati önem taşıyan parçalara dönelim, kalite belgeleri alalım’ dedi. Omuz omuza işe girdik. 1992’den sonra Erkunt sıçradı. Birbirimizden kuvvet aldık. Babam adım adım çekildi. Bizim çok traktör müşterimiz vardı. Amerika’dan, İtalya’ya her yerden traktör üreticileri müşterimizdi. Dünyadaki ve Türkiye’deki tüm traktörcülere parça üretiyorduk. Babamın hayali vardı; ‘bir nihai ürün üretelim’ derdi. Biz babama 1999 yılında ‘Biz bir traktör yapacağız, adını da Erkunt koyacağız’ dedik. 3 yıl çalıştık. Hırs yaptık. İyi bir grup kurduk.

Türkiye’yi dolaşmışsınız...

Evet, ekibimiz 3 yıl boyunca binlerce kilometre yol yaptı. Arkadaşlarımız tarla tarla dolaştı. Çiftçilere ‘Hayatınıza yeni traktör girse ne olmasını istersiniz?’ sorusunu sordu.

Nedir getirdiğiniz farklılık? Daha az mazot tükettiği söyleniyor sizin traktörlerin, bu nasıl oluyor?

Testlere girdi traktörümüz, gücü ortaya çıktı. Transmisyonu çok kuvvetli bir traktör yaptık. Eşim Tuna döküm sanayinin başında kaldı ben traktörün. İşler büyüyünce bölmek zorunda kaldık.

Erkunt’un rakipleri çok eski üreticiler, markalar. Çok zorluk yaşamış olmalısınız...

Buzdağı gibi bir iş. Piyasaya çıktığınızda yeni bir ürünü tanıtmak çok zor. Ayrıca çiftçiler çok konservatif. Türk malına inanmıyorlar.

Yerli malı Türk’ün malı değil yani!

İnanın çok uğraştım. Saçlarım boya, tek bir siyah saçım kalmadı, hepsi beyazladı. İnsanlara yeni traktörü nasıl anlatacağız, diye düşünüp farklı yollar denemek çok yorucu bir süreçti. Hâlâ da öyle. Sürekli kafa yorduk. Fuarlara katıldık. Türkiye’de çiftçilerin bildiği iki marka var. Onlarla çalışmışlar. Biri olmazsa diğeri olur. Üçüncünün kendini ispatlamasını bekliyor. İspat şartları da çok ağır.

Neler onlar?

Bir kere firma kriz atlatacak, batmayacak, bir sorun olduğunda yeni traktör verecek. En kötüsü krizi beklemek... Biz bayilerimizin hepsine deneme traktörleri gönderdik. Tırlarla tarla tarla gezdik. 1 milyon 700 bin kilometre yol yaptık. Türkiye’de tarım yapılan tüm şehirleri dolaştık.

Her yere gönderiyoruz

Kaç noktada satılıyor Erkunt Traktör’leri?


60 ilde 105 satış noktasındayız. Tarım yapılan 76 il var, henüz hepsine girmedik. Zor bayi seçiyoruz. Ben bayileri aileye bir fert alıyormuş gibi görüyorum. Sağlam büyüyoruz. Bayiler fabrikada da eğitiliyor.

İhracatınız var?

Evet. Amerika, Avusturalya’ya her yere satıyoruz. Balkanlara, Irak’a...

Marka oldunuz mu?

Henüz değiliz. No name olduğumuz için de yurtdışında zorlanıyoruz. ArmaTrac yurtdışındaki adımız. Ürünü iyi anlatmamız lazım. Ben Avusturalya’ya deneme traktörü gönderiyordum, limandan geri çektim. Adam kendi geldi, istediği şekilde test yaptı siparişi verip gitti. En iyi müşterilerimiz Balkan ülkeleri.

Yılda kaç traktör üretiyorsunuz?

10 bin 500 traktör üretiyoruz. Üretim hatlarında yeni yatırım kararı aldık. Bir vardiyada 3 bin 300 traktör üretiliyor, 4 bin 500 üretim olacak. Yılda 3 vardiyada 13 bin 500 traktör üretmek istiyorum.

Türkiye’de kaç traktör var, bunların yaşları kaç?

Bir milyon 400 bin traktör var. Çoğu çok yaşlı. Yenilenecek de var, yeni alınacak da. Avrupa ortalamasına bakınca AB ülkelerinde traktörlerin ömrü 10 yıl. Burada ise bizdekilerin yarısı 25 yaşından büyük. 600 bin traktörün yenilenme ihtimali var. 350 bin traktör 35 yaşın üzerinde. Çiftçi bunu değiştirememiş. Nedenleri ortada.

Hızla bir değişime ihtiyaç var...

Türkiye’de en iyi senede 35 bin traktör satıldı. Yenilenme için çok uzun süreye ihtiyaç var. Otomobile hurda indirimi çıktı, bize çıkmadı.

Bu yıl kaç traktör satıldı?

Toplam 28 bin satışla kapanacak gibi görünüyor. Çiftçi 35 yaşını geçmiş traktörünü yenileyemiyorsa geçinemiyor demektir. Çünkü hayatları traktör. Düğüne de cenazeye de traktörle gidiyor, tarlaya da. Ama yenileyemiyor. Türkiye’nin tarım politikalarını gözden geçirmesi gerekiyor. Çiftçiye kolaylık yapılmalı.

EŞİM VİZYON SAHİBİ, BEN DETAYCIYIM

Eşiniz döküm fabrikasının başında, siz traktör... Evi ve işi paylaşmanın avantajları ve dezavantajları neler?


Zor olan tarafları var. İkimiz de biliyoruz o gün zor geçmiş evde hiçbir şey olmamış gibi davranmak zor geliyor. En büyük manevi desteğim eşim. Aynı frekanstayız ama hep Tuna farklı bir bakış açısı getirir. O detaylarla uğraşmak istemez ben detayların takipçisiyim.

Çocuklar kaç yaşında, işle ilgililer mi?

17 ve 14 yaşında çocuklarımız var. Kızım sanatla ilgili. Oğlum daha şimdiden hevesli. Kimsenin hayal etmediği bir traktör yapmak istiyor.

Yüzde 40 daha az mazot tüketen traktör yaptık ‘Sizin traktör dopingli’ dediler

Noter huzurunda traktörünüzün az mazot yaktığını belgelemişsiniz...

Bunun bir hikayesi var. Ankara Fuarı’na katıldık. Dünyada son kullanılan transmisyon sistemini kullanıyoruzdedik, mazot tüketiminde avantaj dedik. 3 yıl önce bir çiftçi geldi. ‘Patron kim onu göreyim’ dedi. ‘Ben yetkiliyim’ dedim. ‘Sen nereye yetkilisin, çağır birini’ dedi. Kadınım ya, ufak tefeğim de, inanmadı. Bayi geldi, adam konuşmaya başladı. ‘Bizim genel müdürümüz bu hanım’ dedi. Çiftçi herkesin içinde bana ‘Siz yalancısınız’ diye bağırdı. Neden böyle söylüyorsunuz dedim, adam ‘Hep satana kadar, insanları kazıklayana kadar’ diyor. ‘Erkunt’u bilmiyorsun böyle konuşma’ filan diyorum ama adam ağzına ne geliyorsa söyledi. O gün korkunç geçti. Ve o gün kafamda bir ampul yandı. ‘Noter huzurunda ne kadar yaktığımızı ispat edelim’ dedim. Tarım Bakanlığı Test Merkezi, üniversiteden hocalar, ürettiğimiz traktörler arasından deneme traktörleri seçtiler, biz seçersek dopingli traktör seçermişiz gibi dedikodular da çıktı.

O ne demek?

Bilmiyoruz. Biz kandırmak için örnek hazırlamışız filan... Yılmadım. Sonuçta heyet kendi seçtiği traktörleri tarlalarda denedi. İlk önce Ankara’da denendi. Ankara olunca ‘Danışıklı dövüş’ dediler...

Nasıl yani?

Biz Ankarılıyız ya, yumuşatılmış toprakta denetmişiz az mazot gitmiş... Antep’e gittik bunun üzerine. Nohut anız tarlasına soktular.

Ne fark olur nohut anızında?

Lif lif kökleri vardır nahutun, saç gibi. Çok zordur. Dibi taş gibidir, saç gibi örülmüştür, bunu yarmak zordur. Çok da mazot harcanır. Sonuçta yüzde 40 daha az mazot tükettiğimiz ortaya çıktı. Bu çiftçinin cebine 5 ila 7 bin lira arasında para kalması demek.

DİĞER YENİ YAZILAR