Bolluk ekonomisi bitti, artık ruhu olan şirketler kazanacak

Haberin Devamı

20 yıla yakın bir süre yerli ve yabancı dev cirolu şirketlerde çalıştıktan sonra kendi mücevher markası Bee Goddess’i kuran Ece Şirin krize rağmen yüzde 100 büyümeyi başardı.

‘DEV şirketlerin yaptığının tam tersini yapıyorum’ diyen Şirin’e göre ’Artık mutluluk ve bolluk ekonomisi bitti. Tüketim ekonomisi vaat ettiği mutluluk ve hazzı getiremedi. Bundan sonra dev şirketler değil, ruhu olan şirketler ön planda olacak’.

Ece Şirin 20 yıllık profesyonel iş yaşamında hep büyük şirketlerde çalıştı. Coca-Cola, Pizza Hut, Microsoft, SAS, Scania, STFA, Johns Hopkins, Doğan Burda Rizzoli gibi firmalarda pazarlama bölümünde yöneticilik yaptı. 1991 yılında verdiği bir röportajda, ’aslına bakarsanız kendi markamı yaratmak istiyorum’ dediğinde kimse ona inanmadı. Yıllar sonra profesyonel iş yaşamından çekildi ve kendi deyimiyle ‘dev şirketlerde yaptığının tersini yaparak’ kendi markasını yarattı. Mücevher markası Bee Goddess’i Anadolu topraklarındaki tanrıçalardan ilham alarak tasarlayan Ece Şirin, kısa sürede yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın farklı yerlerinde tercih edilen bir marka yarattı. Yakında ’Mutluluk Ekonomisinin Anahtarı ve 7 Trend’ adlı bir kitabı da çıkacak olan Ece Şirin’le konuştuk. Eğitiminin bir kısmını Belçika’da alan, Boğaziçi Üniversitesi mezunu Şirin, şu günlerde markasını taklit eden Türk kuyum şirketleriyle mücadele ediyor.

Yap satılsın dönemi bitti

Siz çok uzun bir dönem büyük şirketlerin pazarlama bölümlerinde yöneticilik yaptınız. Ne oldu da ayrıldınız ve risk alarak girişimci oldunuz?

Yalnızca Türkiye değil, Akdeniz ülkeleri ve Orta Asya ülkelerine uzanan coğrafyada birçok yeni ürünün lansmanını üstlenmiştim. Dev şirketlerde çalıştım. İşimde de mutluydum. Ama sonra 2006’da ’tamam’ dedim ve kendi markamı yaratmak için yola çıktım. Aslına bakarsanız ne yapacağımı biliyordum. Markalar hep daha fazlasını ve iyisini vaad ediyor ama insanlar bundan yoruldu. Maddi zenginlik manevi zenginliği getirmedi.

Tüketmek mutluluk getirmedi diyorsunuz uzun yıllar boyunca pazarlama alanında yöneticilik yapan biri olarak...

Son yıllara bakın, Amerika Hindistan’a gitti! Amerika’da olanlar Hindistan’da yoktu. Yoga ve koçluk gibi şeyler büyük şirketlere girdi. Amerika’da bir dolu yogi türedi. Cindy Crawford ve Madonna kundali yoga öğrendi, dünya da ’işte trend budur’ dedi. Sonuçta trendler önemli çünkü insanlar birbirlerinden ilham alıyorlar.

Ama kendilerini gerçekleştirme noktalarında tıkandılar. Yokluktan gelmiştik bu bolluk ortamına. Her şeyi hızla tüketme döneminin sonu da bu krizle geldi. Eskiden üretici firmaların işi kolaydı, ’yap satılsın’ dönemi içindeydik. Ve bu tüketim çılgınlığı öyle bir noktaya geldi ki satın alabileceklerinizin sınırı yok. Artık başka bir dünya var. Google gibi şirketler garajlarda kuruldu, dev şirketler ise onların peşine düştü. Bu dönem de bu tip şirketlerin dönemi olacak. Ruhunu kaybeden dev şirketler yerlerini hikayesi olan küçük şirketlere bırakacak.

Bu kriz ezber bozdu deniliyor, bu kadar derin olduğunu siz de düşünüyor musunuz?

Kesinlikle. Coca-Cola yıllardır mutluluk sattı, dünyaya mutluluk mesajları verdi. İnsanlar mutlu mu? Hayır. Harvard School of Business’dan Prof. Robert Hayes birkaç yıl önce, ’15 yıl önce şirketler fiyat rekabeti içindeydi. Bugün kalite yarın ise tasarım üzerinde rekabet edecekler’ dedi. Ben bu krizle birlikte yarının geldiğini düşünüyorum. Şimdi son moda: Acele et, yavaşla!

Bu ne demek oluyor?

Nobel ödüllü ekonomist William Fogel’e göre insanlar yaşayacak kadar şeye sahipler ama yaşamak için fazla bir şeyleri yok... Global kriz bizi durmaya ve sorgulamaya yöneltti. Londra’da 10 günlük bir ’yavaşla festivali’ yapıldı. Bu kriz her şeyi değiştiriyor: Fast food yeme, sağlıklı beslen, yavaş ye, e-posta yerine eline kalem almayı hatırla, hızla bir yere gitmek yerine yürü ve etrafına bak, ihtiyacından fazlasını alma...

Sonuçta tüketicilerin talepleri değişecek mi?

Bir kot pantolonun var, bir tane daha neden alıyorsun? Bill Gates’in eşi sence Hermes çantayla mı gezer?

Paralar çarçur edilmeyecek

Siz lüks tüketimin değişeceğini söylüyorsunuz...

Evet. Yeni trendin özü mutluluk arayışı ama bu daha çok tüketmekle ilgili değil. Kriz zamanı ’dışarıda neler oluyor?’, ’kimler ne alıyor, ne yapıyor, aman eksik kalmayayım’ dönemi değil. Paralar bu ortamda trendleri yakalamak için çarçur edilmeyecek. Dünya devlerinin zaten takır takır döküldüğü ortamda trend de batmak gibi görünüyor bir yandan. Ben ekonomik yarışın en rekabetçi yerinden geldim, beyinler yıkanıyor, insanlar markaların kölesi oluyor.

Ve siz de yeni bir marka yarattınız...

Ama çok başka bir noktadan yola çıktım. Kendimi ’kültürel kreatifler’den biri olarak görüyorum. Dünyada böyle bir akım var. Amerika’da ve Avrupa’da ekoloji diyen, insana değer veren bir bakış bu. Bizim topraklarımız çok zengin ama bu topraklardan bir marka çıkaramadık.

Bir yılda çıkış yakaladık

Yıllardır bunu duyarım, her girişimci, iş adamı dünya markası olacağım, hedefim bu der...

700 yıllık mücevher kültürümüz var, ama dünya çapında markamız yok. Geçenlerde ustamla konuşurken, “Elimizdeki işleri de Hindistan ve Çin’e kaptırıyoruz” dedi. Doğru söylüyor. Markamız olmadıkça bu böyle olacak. Elimizdeki işleri de kaptıracağız. Bee Goddess ise yüzlerce markanın çarpıştığı mücevher piyasasında bir yılda çıkış yakaladı.

Ne yaptınız da bu oldu?

Tasarım tasarım deyip üst üste bir şeyler eklemedim. Anadolu topraklarındaki tanrıçalardan yola çıktım. Bee Goddess kulağımıza “Sen tamsın” diyor. Her şey bir bütün. Pırlantayı kullandım. Tasarımların en büyük farkı sade olmaları. Tılsım sembollerin kendi içinde bir dilleri var ve direkt herkesin bilinçaltına konuşuyorlar. İnsanlık tarihinin başından beri semboller çok önemli bilgileri aktarmak için kullanılan evrensel bir dil zaten... Burada Bee Goddess markasının kendi içindeki bütünlüğü farkı yaratıyor, verdiği mesaj ve altındaki hikayeler önemli ve çok evrensel...

Hindistan ve Yunanistan’a açılacağız

Markanızın satışları nasıl gidiyor? Adınızı bu ödülle duyurdunuz ama sonuçta kriz ortamı, mücevher satılıyor mu?

Benim takılarımdan insanlar çoğunlukla bir tane alıyor boyunlarına takıp uzun süre çıkarmıyorlar. 2009 yılında yüzde 100 büyüdük.

Ürün fiyatları nasıl?

Fiyat aralığımız 200-3.900 dolar.

Yurtdışından talep var mı?

Bir Hindistan şirketi talip oldu, bir de Yunanistan’dan bir şirket bayilik istedi. Yakında 2 yere de açılacağız. Türkiye’de 11 noktada satılıyoruz. Internet aracılığıyla Konya’dan da Urfa’dan da müşterilerim var.

Çok taklit edildiniz?

Şu anda Türkiye’nin en önde gelen kuyum şirketlerinin 4’üyle davamız var. Birebir taklit etmeleri bana inanılır gibi gelmiyor ama oluyor. Bu alanda yabancı markalardan sonra Türkiye’de en çok taklit edilen mücevher markası olduk.

21’inci yüzyıla imza atacak marka seçildi

“Lüksün ve mücevherin dünyadaki merkezi olan İsviçre’nin bu alandaki en büyük otoritesi GOLD’OR geçtiğimiz aylarda Paris’te Louvre müzesinde yapılan Kara Mücevher sergisinde dünyanın her tarafından gelen 180 tasarımcı arasından Bee Goddess’i 21. yüzyıla imza atacak 1’inci mücevher markası olarak belirledi. Benden sonra Fransız Ornella Iannuzzi, İtalyan Sergio&Stefano Spivach ve İngiliz Anthony Roussel 21. yüzyılın tasarımcıları arasında yer aldı. Diğer 3 tasarımcı sadece kullandıkları materyeller ile değerlendirilirken, Bee Goddess’in dünyaya verdiği ’sen mükemmelsin’ mesajı ve markanın içindeki başarıyla yakaladığı hikaye diğer tasarımcılardan farklılaştırarak bana ’gerçek bir yaratıcı’ ünvanını kazandırdı.”

DİĞER YENİ YAZILAR