Eğitim aşığı biri. Hikâyesi tam bir başarı öyküsü. Giresun’un Şeyhli Köyü’nde altı çocuklu çiftçi ailenin bir ferdi diye başlayabiliriz anlatmaya... Çok zor okumuş. İlk ve ortaokulu okumak için karda, kışta
2 kilometrelik yol gitmiş. İstanbul’da üniversiteye hazırlık için gittiği Uğur Dershanesi, o zaman Laleli’de 3 sınıflı bir dershaneymiş; 50 liraya 10 ay taksitle satın almış ve eğitim sektöründeki tırmanışı önce dershanelerle, sonra kolej ve üniversiteyle devam etmiş. Şimdi binlerce çocuğun ve gencin eğitim aldığı bir eğitim grubunun başında Enver Yücel. Türkiye’nin kalkınmasının öncelikli şartının eğitim olduğuna inanıyor. Güney Kore ve Amerika’da da eğitim kurumları var. Yakında Letonya ve Almanya’da da eğitim kurumları açacak.
-Siz hayatınızı eğitime adadınız. Türkiye’de eğitim-öğretim dediğimizde ilk akla gelen; okur yazar oranları, her yıl değişen öğretim sistemi, eğitimde fırsat eşitliğinin olmaması ve üniversiteli işsizler ordusu... Türkiye’de eğitim-öğretim diyoruz, iki kelime olumlu laf söylemek zor, değil mi?
Okul öncesi eğitimden başlayıp, üniversiteye, hatta yaşam boyu eğitime kadar büyük bir grubuz biz. Şu anda bünyemizde 130 bin öğrenci eğitim görüyor. Türkiye’de 19 kampüsümüz var. Hedefimiz 3 yılda 50 kampüs oluşturmak.
İlköğretimdeki öğrencilerimizin yüzde 10’u burslu, dershanecilik sektöründe de varız. 120 bin öğrenci de dershanelerimizde var. Onların da yüzde 15’i burslu. Bahçeşehir Üniversitesi’nde de 10 bini aşkın öğrenci var, yüzde 27’si de burslu. Türkiye’nin kalkınmasının yolu eğitimden geçiyor. Türkiye’nin eğitim sorununu halletmeden, eğitim vizyonunu geliştirmeden kalkınması mümkün değil. Hep Japon mucizesi, Almanya’nın gelişmişliği, mühendislikteki başarısından ve Güney Kore’nin gelişiminden bahsedilir. Bakın bu ülkelere gelişmişliklerinin temelinde hep iyi bir eğitim hamlesi vardır. Dünya ne tarım toplumu, ne de sanayi... Bambaşka bir dünya var ve bilim temeline oturuyor her şey. Bilimde yol alabiliyor muyuz?
-Sizin grubun bir bilim insanları okulu vardı değil mi?
Evet. Türkiye’de bir ilki yaptık. Fen ve Teknoloji Lisesi kurduk. Geleceğin bilim insanlarını yetiştirmek istiyoruz. Okulun tümü burslu. OKS’ye 1 milyon kişi giriyor, ilk 200’den öğrenci alıyoruz. Bu öğrenciler fizik ve matematik olimpiyatlarında şampiyonluklar alıyor. Küçük bir okul. Öğrencilerin hepsi yatılı. Tüm olanakları var. Ama bu okulların sayısı artmalı Türkiye’de.
-Öğretmenleri nasıl seçiyorsunuz bu okulunuza?
Yüzde 20’si akademisyenlerden oluşuyor. Öğretmenler de özenle seçiliyor. Artık ucuz iş gücü çekici değil.
-Türkiye ne yazık ki hâlâ “her işi yaparımcılar” ülkesi.
Bu yüzden de bilgi temelli ekonomiye oturtmalıyız geleceği. Okul mezunu olduktan sonra iş arayan insanlar değil, iş kuran insanlar olmalı. Biz üniversitemizde kuluçka merkezleri oluşturuyoruz. Öğrenciler bir araya gelsin, dünyadaki akranlarıyla iş diyaloğunda olsunlar istiyoruz. Üniversitemizde sadece kampüs ve hocadan ibaret bir eğitim düşünmüyoruz. Yapılanmamızı buna göre yapıyoruz. Üretimin içinde olsunlar istiyoruz.
Üniversite mezunlarının yüzde 25’i işsiz Yüzde 98’i devlet eliyle yapılan eğitimin çıktısı 6 bin dolarlık gelir. demek. Yüzde 2’lik özel eğitimle eğitim sorununu halledemez. Demek ki daha farklı bir eğitim yapmalıyız. Güney Kore 1956 yılında bizden fakirdi. Şu anda bizden 3 kat fazla gelire sahip.
Nüfusu eğitirsek yaşlı nüfuslu AB bizi isteyecek
AB ülkelerinde nüfus yaşlı. Yetişmiş insan gücüne ihtiyaçları olacak. Bize, eğer biz bu nüfusu eğitirsek, “Gelin üye olun” diyecekler. Ama şu andaki fotoğrafa bakın: Türkiye’de her yıl ilkokula başlayan öğrencilerin ancak 10’u üniversiteyi bitiriyor.
Bir yıl daha fazla okuyan bireyin geliri yüzde 10 artıyor, daha ne duruyoruz!
Ülkede sorun varsa eğitim sistemine bakılmalı
-“İş garantili eğitim” sloganınız vardı sizin, şu anki Türkiye fotoğrafında bunu söyleyebilir misiniz?
Öğrencilerimiz 4 yıl eğitim alırken mutlaka bir iş tecrübesi de edinsinler istiyoruz. Bir çalışmamız var. Bu bizim modelimiz değil, Amerikan Üniversiteleri’nde de uygulanıyor. Öğrenciler okulun yanında iş yerinde de çalışıyor. Yaptığı işi, yapmak istediği işi önceden görsün istiyoruz. Sanayiyi, endüstriyi de okulumuza çekiyoruz. İş dünyasına “Gelin üniversitemizde sizin iş kolunuzla ilgili olmazsa olmazları anlatın” diyoruz. Mesela gazetecilikte olmazsa olmazlar neyse, gazeteci arkadaşlarımız gelip öğrencilerimize anlatsınlar istiyoruz. Büyük sanayi kuruluşlarına “Gelin ders açın üniversitemizde, profesyoneller gelip ders anlatsın” diyoruz. Bu tecrübeyi alan çocuk önünü daha rahat görüyor. Dünyada bilgi var. Bu bilgileri kullanmak her şeyden önemli. İnsanlık adına, ülke adına bu bilgiyi nasıl dönüştürecekler, bunların üzerinde durmak lazım. Bir ülkenin ekonomisinde kriz olabilir, ancak kalkınmayı, gelişmeyi sürdürülebilir kılmak için bireylere çok görev düşüyor. Bir ülkede sorun varsa bence eğitim sistemine bakılmalı.
-Siz hangi noktalarda eksikler görüyorsunuz?
İlkokul birinci sınıfa başlayan çocukların durumuna bakın. Okul öncesi eğitim maalesef yüzde 30 civarında. Bu da son 5 yılda oldu. Gelişmiş toplumlarda okul öncesi eğitim neredeyse yüzde 100 oranında. Bireyin gelişiminde 0-3 yaş çok önemli. Biz ilk önce burada sınıfta kalıyoruz. 6 yaşa kadar çocuğa verdiğiniz her şey çok önemli. Önce buralarda eksiğiz. Ekip ruhu çocuklara küçük yaşta verilmeli.
-Okul öncesi eğitim Türkiye’de birçok aile için lüks. Devletin buna olanak sağlaması gerekmez mi?
Dünya çapında bir bilgi var: Bir yıl fazla okuyan bireyin geliri ortalama yüzde 10 artıyor. Ne yapmamız gerektiği ortada değil mi? Daha ne duruyoruz? Türkiye’de 18-64 yaş arası nüfusun okul ortalaması 4.5-5 yıl...
-Bu gelişmiş ülkelerle kıyaslanamayacak kadar geri bir oran...
Aynen. Çalışan nüfus ortalama 5 yıl okula gitmiş. Sizin ekonominiz buna emanetse yapacağınız çok şey var... Bir başka ülkenin çalışan nüfusunun okullaşma oranı 12 yıl ise, siz bu ülkeyle nasıl yarışacaksınız?
Eğitimde Arap dünyasından Türkiye’ye müthiş ilgi var
-Birinci ligde değiliz... Bir de ayrımcılık var, onca kampanyaya rağmen kız çocukların okullaşma oranı düşük...
Kız çocuklarına halen farklı davranılıyor. “Toplumda barış, adalet sağlayalım” diyoruz. Güzel, bunun olması için çocuklara eğitimde fırsat eşitliği vermek gerekir. Ülkemizde Doğu ile Batı arasında eğitimde fırsat eşitliğinden söz edemiyorsak, sağlıklı bir demokrasiden söz edemeyiz. Adaleti sağlamadan nasıl gelişiriz? Siz bireye sadece kendi geçimini sağlayacak, karnını doyuracak destekler veriyorsanız yani balık dağıtıyorsanız, bu olmaz. Balık tutmasını öğretecek iyi bir eğitim veriyorsanız yol alırsınız.
Fakirlikle zenginliğin kırılma noktası budur. Bana göre çocuklarımıza zorunlu temel ilköğretim okulunu hakkaniyetle vermeliyiz. Halen öğretmen eksikliği çekiliyorsa ortada çok sağlıksız bir durum var. Zorunlu eğitimde fırsat eşitliğini kesinlikle vermeliyiz.
-İlköğretimden başlıyor sorunlar ve katlanarak büyüyor...
Yüksek öğretimin finansmanında büyük problem var. Yüksek öğretimin yüzde 98-97’si devlet eliyle yapılıyor.
-Devlet üniversitelerinde okuyor gençlerin yüzde 98’i...
Evet. Peki sonuç? Devlet üniversitelerinde yapılan eğitimin çıktıları da ortada... Eğitimin biz genelde girdisine bakıyoruz, oysa çıktısına bakmalıyız. Nasıl bir eğitim verdik, nasıl bir çıktı aldık? Devlet eliyle yapılan eğitimin karşılığı nedir?
-Nedir?
Şu anda Çin’de dahi özel eğitim gelişti. Rusya’da 20 yılda yüzde 13 oranına geldi. Türkiye’de devlet, sağlıkta hizmet satın alıyor; neden eğitimde almıyor? Eğitim yalnızca devlet eliyle yapılamaz. Kâr amacı gütmeyen vakıflar aracığıyla da yapmak lazım, bunu geliştirmek lazım. Özel öğretim mutlaka geliştirilmeli. Vakıflar ve özel sektörün eğitim alanında önü açılmalı. Her gencin ister devlet, ister özel, ister vakıf öğrencisi olsun önü açık olmalı... Vakıf üniversiteleri paralı, bir kısmı burslu.
-Herkes gidemez paralı üniversiteye...
Ama devlet üniversitelerini kim finanse ediyor? Halktan alınan vergilerle okunuyor. Memurdan, dar gelirlilerden kesilen vergilerle, devlet üniversitelerinde holding patronunun çocukları da okuyor. Devletin doktora ve araştırmada tam destek olması lazım. “Param yok okuyamıyorum” diyen biri kalmamalı. Ayrıca Türkiye’nin bölgesinde lider olması için aynı zamanda eğitim üssü de olması şart. Özellikle İstanbul müthiş bir çekim merkezi olabilir. Herkes, eğitim sektöründekiler çantaya elini alıp komşu ülkelerde öğrenci avına çıkmalı. Devlet de alt yapı desteği vermeli. Bugün Arap dünyasından Türkiye’ye müthiş ilgi var ama öğrenci çekemiyoruz. 11 Eylül’den sonra bizim şansımız arttı. Bunu kullanmalıyız. Bu sene üniversitemizde 89 Orta Doğulu öğrencimiz var, bu sayıyı önümüzdeki yıl 250’ye çıkaracağız.
Güney Kore, ABD ve Japonya’dan sonra Almanya ve Letonya’da da merkezimiz olacak
-Bu söylediklerinizi hükümetin temsilcileriyle de paylaşıyor musunuz?
Yetkililerle hep görüşüyoruz ama karşımızda hep bürokrasi var. Zaman kaybediyoruz. Ben üniversitenin kuruluşunda söyledim “Harvard olmak için 250 yıl beklemeyeceğiz. Çünkü zamanımız yok.” Biz geri kaldık, sıçramamız lazım. Bölgesel farklılıkları kaldırmamız lazım, uzaktan eğitimi devreye sokmamız lazım. Doğu ve Güneydoğu’daki üniversitelerimizi uzaktan eğitimle desteklemeliyiz. Türkiye’de üniversitelerde göç merkezleri olmalı. Hızla kentleştik, kırsal yörelerden kentlere gelen nüfusun entegrasyonu için üniversiteler çalışmalı. Ayrıca Almanya’da yaşayan 3’üncü 4’üncü kuşak ile ilgili projeler üretilmeli. Biz Berlin’de Şubat ayının 15’inde ofis açıyoruz. ABD’de dil okulumuz var. Güney Kore ve Japonya’da merkezlerimiz var.
-Letonya’da da mı fakülte açıyorsunuz?
Letonya’da Riga’da Mimarlık Fakültesi kuruyoruz bir üniversiteyle ortak. Dubrovnik’te yaz mimarlık okulu kuruyoruz.
3 yıldır Batman’da yatırım yapmak istiyorum, devlet arazi göstermiyor
“Batman’da 3 yıldır okul yapmak istiyoruz, 3 yıldır devlet bir arazi gösteremedi bize. 7-8 milyon dolarlık bir yatırım planladık, devlet yer göstermiyor. ‘Gelişmekte olan yerlerde arazi versin, biz yatırım yapalım’ diyoruz. Kaliteli eğitim vereceğiz. O bölgeye istihdam sağlayacağız. Bir lisede en az 100 kişi çalışıyor. Eğitim önemli sektör, emek yoğun sektör.
Devlet bunu hâlâ göremiyor.”
Bir yıl daha fazla okuyan bireyin geliri yüzde 10 artıyor, daha ne duruyoruz!
Enver Yücel, Uğur Dershaneleri ile Bahçeşehir Koleji ve Bahçeşehir Üniversitesi’nin kurucusu.
Haberin Devamı