Polaris, Kinetix, Flo markalarıyla bildiğimiz Ziylan Grubu’nun patronu Mehmet Ziylan, tıpkı hükümet gibi 2023 hedeflerini şimdiden belirlemiş. Dünya markası olmayı hedefleyen Ziylan, “Başbakan, ‘İlk 10 ekonomi içine gireceğiz dünyada, 10 global marka olacak Türkiye’den’ dedi. İnşallah ben olacağım. Adayım. Tüm çalışmalarımı da bu hedefe kilitledik. Rusya, Ortadoğu, İran ilk açılacağımız yerler. Önümüz açık. Türkiye çok popüler bu ülkelerde. Avrupalı şirketlerden geç başladık biz bu işlere ama hızla arayı kapatıyoruz” dedi
Mehmet Ziylan; Polaris, Kinetix, Flo markalarıyla bildiğimiz Ziylan Grubu’nun patronu. 80’in üzerinde ayakkabı markasını topladığı Flo mağazalarıyla hızla büyüyor. Mehmet Ziylan 19-20 yaşındayken işin başına geçmiş. Neredeyse 25 yıldır patron. Babası Ahmet Ziylan’ın kurduğu ayakkabı tabanı fabrikasını büyütüp, yurtdışına açıp ayakkabı sektöründe katlanarak büyüyen bir marka yaratan Mehmet Ziylan, Ziylan Grubu’nun 12 şirketinin başında. Son yıllarda yüzde 60’ın üzerinde büyüyen grubun hedeflerini konuşmak üzere İstinyePark Flo mağazasında buluştuk.
Gazianteplisiniz. Babanız Ahmet Ziylan kurmuş şirketinizi. Babanız işe nasıl başlamış?
İlk kez anlatıyorum bunları. Babam geçim sıkıntısı çeken bir ailenin çocuğu. İlkokulu okul birincisi olarak bitiriyor. Babamın ortaokula gitme lüksü yok aslında çünkü eve ekmek gelmesi gerekiyor. O dönemde popüler meslek marangozluk Antep’te. Okul müdürünün itirazlarına rağmen dedem, ‘Tamam ama karnımız aç’ diyerek babamın çırak olmasını istiyor. Babam kendini ayakkabıcılıkta çok hızlı kabul ettiriyor, kısa zamanda işe ısınıyor marangozluğa, seviyor işi.
Sıfırdan yapıyor her şeyi...
Aynen. Çıraklıktan kalfalığa, ustalığa geçiyor. Herkesin günde 8 ayakkabı yaptığı dönemde o 12 çift yapıyor. İşe çok konsantre. Kalfalık döneminde İstanbul’a ayakkabıcıları dolaşmaya geliyor. ‘Bir gün İstanbul’a geleceğim’ diyor.
Kasayı aldım, haylazlık bitti
Ne zaman geliyor?
33 yaşında İstanbul’a geliyor. Biz 1971’de geldik İstanbul’a. Ben 5.5 yaşındaydım. Bombe makinesi aldı babam... Annemin tüm altınlarını satıp, eşten dosttan para alarak... Evimizde hiç eşya yoktu. Topkapı’da atölye açtı. Biz her tatilde hep işteydik. Ben çok küçük yaştan itibaren hep çalıştım. Babam beni devlet okuluna götürdü. Ufak yazılmıştım nüfus kağıdına, babam ‘Yok hayır yaşı küçük yazıldı, alın’ dedi. Baktı olmadı beni koleje verdi. Tüm kardeşler okudu bir ben okumadım. Çok haylazdım. Bir gün boş kalmazdım, okul biter bir gün sonra işçi gibi çalışırdım.
Ne zaman tam sorumluluk aldınız?
18-19 yaşındayken babamla haftalık kavgalarına başladım. Bu arada ben hep çalışıyorum okul dışında. Arkadaşlarım da izin zamanlarında beni bekliyor. Bir gün babam para verdi ama bana az geldi, ‘Bu bana yetmiyor’ dedim. Babam geldi kasanın anahtarını verdi, ‘Al oğlum artık sen patronsun’ dedi. Açtım kasayı baktım para dolu. Yaşadım dedim. Ama şaşırdım. Biz o dönemde herkese haftalık para veriyorduk, fasonculara da haftalık ödeme yapıyorduk. Ben o gün ona buna para vererek geçirdim ve akşama para bitti. Babama gittim ‘Para bitti’ dedim, babam ‘Patron sensin, sen düşüneceksin’ dedi. Ben o gün haylazlığımı bitirdim. O gün işi anladım. Babamın bana çok şey öğrettiğini büyüyünce anladım.
Çok uzun bir süre ayakkabı tabanı ürettiniz. Daha sonra ayakkabı üretimine girdiniz. Spor ayakkabıdan her türlü ayakkabıya uzanan geniş bir üretim hattınız oldu. Hızla büyüdünüz. Onlarca markanın lisansını aldınız... Stratejinizi nasıl oluşturdunuz?
Bayrağı teslim aldık. 1985’e kadar taban ürettik. Türkiye’nin en büyük üreticilerindendik. Babam İstanbul’a geldikten sonra İtalya ve Almanya’yı gezerdi. Her şeyi hemen Türkiye’ye getirirdi. ‘Niye biz yapmayalım?’ derdi, biz de hep bu düşüncede olduk. Gençler çoğaldı ailemizde. Taban fabrikası yetmedi, ayakkabı fabrikası kurduk. Ayakkabı bölümüne Aykut ve Mehmet Büyükekşi kardeşler de ortak oldu. Ayakkabı popüler işimiz haline geldi..
İlk markanız hangisi oldu?
Zamanında ilk Halley’i çıkardık. O zamanlar yurtdışından yabancı markalar getirilirdi. Esem’in sahibi Cankurtaran ailesi Adidas’ı getirmişti... Kendi kendimize düşündük. Markalar tamam iyi, ünlü ama elin oğlunun markası bunlar, bir gün gelip alabilirler diye düşündük. Markamız olsun istedik. Halley çok iyi sattı bu arada, üst marka Kinetix’i çıkardık. O da çok sattı.
Kinetix hâlâ çok satan spor ayakkabı markalarından değil mi?
Evet. Halen zaman zaman 3’üncü, zaman zaman 4’üncü oluyoruz.
Kaç markanız oldu?
Mağazalarımızın içinde 80’e yakın marka var. Polaris, Kinetix, Dockers en popüler markalar... Sporda Kinetix çok satıyor. Kadın kategorisinde Polaris çok satıyor. Çocukta lisans markalarının hepsi bizde. Biz ayakkabı konusunun her birinde varız ve lideriz.
Flo çatı oluşturdu. Tüm markalarınızı Flo mağazalarında toplama kararını nasıl verdiniz?
Kendi markamız yolumuzu çizdi. Biz çok markayı çatımızda topladık. Perakendeye geçtiğimizde bu markaların bize katacağını bilemedik. Hep toptan satıyorduk. Grubun yönü değişince her şey değişti. 2002’de perakendeye girdik. İlk mağaza açıldı ama bence o zaman girmedik. Bence 3 yıldır perakende de varız. Çünkü 3 yıl önceye kadar perakende bizim için olursa olur, olmazsa olmazdı. 3 yıl öncesinde 1.500 bayim vardı. Perakende satış yüzde 5’i filandı ciromuzun. Benim için toptan satış her şeyin önünde geliyordu. Baktık gelecek perakendeye gidiyor, bayilerle toplandık, hep beraber perakendeye dönelim dedik. Bize inanlarla devam ettik.
2010’da yüzde 62 büyüdük
Kaç mağazanız oldu? Kaç çalışanınız var?
197 mağazamız var. 3 yıl önce 30 mağazamız vardı. Son 2 yılda hızla büyüdük. Geçen sene yüzde 62 büyüdük, ilk beş ayda yüzde 60 büyüdük. 3 bin 200 kişi çalışıyor. Fason çalışanlarla 5 bini bulur. Fason üretim de yaptırıyoruz.
Yılda kaç çift satıyorsunuz?
17 milyon çifte ulaşıyor...
En çok kadın ayakkabısı mı satıyorsunuz?
Evet. Yüzde 45’lerde kadın ayakkabısı satış oranları. Açık ara önde.
Kadınların ayakkabı ve çanta ihtiyaçları hiç bitmez derler...
Aman bitmesin...
Sizin ihracatınız ne durumda?
11 milyon dolar ihracatımız. Şu anda ihracata odaklanmadık. Yurtdışında mağazalarla büyüyeceğiz. Birkaç tane yurtdışı mağazamız var ama önce Türkiye’de daha çok büyüyeceğiz.
Hedefiniz ne Türkiye’de?
39 ildeyiz. Çok yer var Türkiye’de ulaşmadığımız. Bence Türkiye’de 700 mağaza olmalıyız. 600-700 potansiyel var. Hızla büyüyeceğiz. Altyapımızı tamamladıktan sonra yurtdışında da hızla büyüyeceğiz.
Başbakan 2023 hedefi koydu, var mı sizin de hedefiniz?
Başbakan, ‘İlk 10 ekonomi içine gireceğiz dünyada, 10 global marka olacak Türkiye’den’ dedi. İnşallah ben olacağım. Adayım. Tüm çalışmalarımızı da bu hedefe kilitledik. Rusya, Ortadoğu, İran ilk açılacağımız yerler. Bizim önümüz açık. Türkiye çok popüler bu ülkelerde. Talep var demek ki. Avrupalı şirketlerden geç başladık biz bu işlere ama hızla arayı kapatıyoruz.
Hedefiniz dünya markası olmak, farklı yerlerde zincir mağazalara sahip olmak değil mi?
Evet. Biz başaracağız. Avrupalı markalara yapıyoruz hepimiz üretim, 10 liraya yapıp, 11 liraya satıyoruz. Kendi mağazamızı açtığımızda 20 liraya satacağız. Sektörde çok başarılı arkadaşlarımız da var. Çok pozitif görüyoruz.
Yabancı markalar bizi tokatlayamıyor
Yabancı rakipleriniz var. Son yıllarda yabancı markalar AVM’lerde yer aldı. Uygun fiyatlı son moda kıyafetler ve ayakkabılarla rekabeti kızıştırdılar. Nasıl etkiledi bu rekabet ortamı sizi?
Mango, H&M, Zara yaptı bu söylediklerinizi, biz de takip ediyoruz. Yıllar içinde tekstile verilen para çok düştü, seçenek çok fazla. Çeşit çeşit ayakkabı alma şansı var. Biz ucuzladık da. 2008’e göre daha ucuz ayakkabılarımız. Türkiye’ye söylediğiniz gibi büyük oyuncular geldi. ‘Biz buna ayak uydurmalıyız’ mı diyeceğiz, istersen uydurma yok olursun. Biz onlarla aynı dili konuşmaya başladık. Buraya gelip bizi tokatlayamıyorlar. 100 yıllık Alman markası Deichman geldi, bizi ne kadar etkiledi?
Ne kadar?
Bence etkilemedi. Biz Türk insanının zevkini biliyoruz. Almanlarla aynı mı değil... 3 bin mağazası var saygı duyarım ama o koleksiyonları geliştirmeli.
Payless de geldi...
Cevahir Alışveriş Merkezi’nde ilk mağazalarını açtılar. Hayırlı olsun. Gidin bakın, bir de bize bakın hangisi daha payless! İnanın biz daha hesaplıyız.
Çin etkisi sizi nasıl sarstı? Nasıl değiştirdi stratejinizi?
Evet önemli rakip Çin ama korkmayın Çin’den. 1998’de deprem yaşadık biz Türkiye’de. Biz o günden beri deprem bölgesinde olduğumuzu öğrendik, artık bize düşen depremle yaşamayı öğrenmek. Çin de ayakkabının depremi gibi. Çin’le yaşamayı öğrenmeliyiz. Çin’in boşlukları ve rekabet edemediği yerler var. Kaliteli ayakkabıda fiyat rekabetinde zayıflar. Deri ayakkabıda zayıflar. Çin’in uygun olduğu yer suni deri ve spor ayakkabı da açık ara öndeler. Biz bundan 15 yıl önce günde 20 bin spor ayakkabı üretirdik, şimdi sıfır. Ama tüm üretimi deri ayakkabıya kaydırdık. Biz Avrupa’nın deri ayakkabı üreticisi olabilriz.
Muhafazakar kadınlar da renkli ayakkabı giyiyor
Sizin hedef kitleniz kimler?
Biz orta ve ortanın altındaki gelire sahip kadınlara ayakkabı, çanta, kemer kombinleri yapma şansı veriyoruz. Hiç unutmam Fatih’te Polaris mağazası açmıştık. Pembe ve fuşya ayakkabı koymuştuk vitrine. Ben de mağazaların ilk açıldığı zamanlarda mağazalarda dururum. İki muhafazakar kadın vitrin önüne gelip, konuşmaya başladı. O renkli ayakkabıyı giyme istekleri var. Denediler fuşya ayakkabıyı ama siyahını aldılar. ‘Bu parayı verip kaç kere giyeceksin’ diyerek siyahı aldılar. Ama zaman değişti, şimdi o ayakkabıyı giyiyorlar. 39 liraya satıyoruz o tarz renkli ayakkabıları.
MİLANO’DA SAATLERCE İNSANLARIN AYAKLARINI İZLERİM
Mehmet Ziylan, sabah 07.00’de kalkıp bir saat spor yaptığını, yürüdüğünü söylüyor ve şöyle devam ediyor: “09.00 gibi çıkıyorum evden. Akşam iş kaçta biterse o zaman eve dönerim. Haftasonu da çalışırım. 16-14-12 yaşında 3 çocuğum var. Ortancası kız. Ben çocuklarıma baskıcı değilim. Babam bana baskı yapmadı, ben de yapmıyorum ama işle ilgililer. Bayrağı hak ederlerse alırlar. Biz ikinci kuşağız, oğul olarak aldık görevi. Şimdi aile büyüdü, iyi eğitim alacaklar. Aile Anayasası yazılıyor. 17 genç geliyor aşağıdan. Her şeyi düşünüyoruz. Kim gelecekse 3’üncü nesil olacak diye bir şey yok. Hakeden gelecek bu benim oğlum için de geçerli. 5 bin kişinin sorumluluğu üzerimizde, hak eden gelecek. Yurtdışına çıkınca ayakkabı mağazalarını gezdiğini de anlatan Ziylan, “Bu hastalık. İnan bana gözüm hep ayakkabılarda. Cep telefonumun foto albümü kısmı ayakkabılarla dolu. Tutku bu. İşimi çok seviyorum. Milano’da Meydan’da oturup saatlerce ayakkabılara baktığımı biliyorum. Büyük zevk” diyor.
Başbakan ‘2023’te 10 global marka olacak Türkiye’den’ dedi biri ben olacağım, buna kilitlendim
Haberin Devamı