Baktım ameliyat ettiğim herkes bir gün göçüp gidecek resim yapmaya başladım

Haberin Devamı

Türkİye’de İlk tamponsuz burun VE vajİna estetİĞİ amelİyatlarInI yapan Op. Dr. Nurİ Battal

* Resimle ilgilenmeye nasıl, ne zaman başladınız? Biraz baktım, lise yıllarında da yarışmalara giriyormuşsunuz...

Evet doğru. Hatta üniversite öncesinde babama “Güzel sanatlar mı, tıp mı?” diye sormuştum. Babam ‘tıp’ demişti. Ama resimle hep ilgilendim. Sergilere giderim, resim alırım. Yurt dışında kurslara da gittim.

* Siz Japonya ve Amerika’da da doktorluk yapmıştınız değil mi?

Genel Cerrahi ihtisası yaptım. O dönemde ABD’de Nevada Üniversitesi Genel Cerrahi Kliniği’nde çalıştım. Daha sonra Türkiye’ye geldim, bir süre sonra da Japon Sağlık ve Eğitim Bakanlığı’nın bursunu kazanarak Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi ihtisası yapmak üzere Japonya’ya gittim. 3 yılda Kagawa Tıp Üniversitesi Plastik Cerrahi Ana Bilim Dalında ihtisasımı tamamladım. Amerika’da ve Japonya’da resim kurslarına gittim. Japonya’da yerel sanatlarıyla ilgili kurslara gidip, karma sergilere de katıldım.

* Aslında hiç kopmamışsınız...

Birkaç işi bir arada yapmayı seviyorum. Br dönem elime tuval fırçası almamıştım.

* Yaptığınız işle bence çok benziyor.

Birinde fırça, boya var, birinde makas, pense! El becerisi önemli. Beceriyor muyum, buna sanatseverler karar verecek. Çok heyecanlıyım. Çok önemli bir çağdaş sanat fuarı olun Contemporary İstanbul’a katılacağım. Daha önce 1990 ve 1996 yılında karma sergilere katıldım. Ama bu sergi çok farklı, yurt dışından da çok katılımcı var. Çocukluk aşkıma dönmüş gibiyim.

Estetik geçici resimler kalıcı, benden geriye bir şey kalsın istedim

* Ne sizi tetikledi de resim yapmaya yeniden başladınız? Rahatlama, kendini dinleme isteğiyle mi oldu?

“Artık dünyaya kalıcı bir şeyler bırakmam lazım” dedim. Klinik yapmak için aldığım bir harabe vardı Levent’te. İçinde bir evsiz yaşıyordu, şarapçı, çöp topluyor. Ben de ara sıra adam yokken oraya bakmaya gidiyorum. Bina değil, bir harabe. Adam çöplerden topladığı eşyalarla yaşam sürüyor. Karton kutuların üzerine bez sermiş onu çarşaf olarak kullanıyor. Bir gün bir baktım kocaman bir çiviyi duvara takmış, çöpten bulduğu bir tuvali, sanırım ilkokul çocuğunun yaptığı bir resim, onu duvara asmış. Bunu görünce, “O adam bu resme bir değer vermiş demek” diye düşündüm. Çok etkilendim.

* Siz de yüzlerce ameliyat yapıyorsunuz...

Evet ama 50 yıl sonra benden geriye bir şey kalmayacak. Hepsi ölecek hastalarımın. Ama tuvale yaptığınız resim yüzyıllarca kalabilir. Dünyanın birçok ülkesinde 300-500 yıllık resimler var. Eğer ilerde çocuklarıma bir şey bırakacaksam böyle bir şey olmalı diye düşündüm. Daha önce resim yapıyordum ama ikinci kariyer olarak bunu seçtim.

* Kaç yıldır resim yapıyorsunuz?

5-6 yıl oldu. İlgi gördü, müzayedelerde resimlerim satıldı. Yurt dışından katılımcılar aldı eserlerimi, çok mutlu oldum. Ameliyat yapmadığım günler hep resim yapar oldum.

* İlk defa gördüm, soyut çalışıyorsunuz...

Evet, soyut resimler yapıyorum. Herkes ne görüyorsa o.

* Burhan Doğançay’ın tablosu satıldı geçen hafta. Murat Ülker aldı. İlk kez yaşayan bir sanatçımızın eseri böylesine değer buldu, siz ne düşündünüz?

Ülker Grubu’nu tebrik ederim. Çok güzel. O para ressamın değil ama bu da önemli değil. Ressamı tatmin eden o eserin kabul görmesidir, bu çok büyük mutluluk. Bence değeri daha da fazla o eserin. Artık Türkiye’de de çok şey değişiyor. Sonuçta Osman Hamdi’yle başlayan bir geçmişi var resim sanatının Türkiye’de. Biz çok geç kalmışız bu konuda. Çağdaş Türk sanatçılar arasında çok başarılı olanlar var. Çağdaş yaşayan bir Türk ressamının eserinin bu fiyatlara çıkması çok güzel. Gelişme her alanda olmalı. Bakın Çin, Rus sanatçılar da çok ön plana çıktı. Bu ülkelerin ekonomik olarak güçleri arttı, sanatları da tanınır bilinir oldu. Avrupa’da çok sayıda galeride Çin sanatçıların eserleri var.

“Bütün yağlarımı alın doktor bey” diyen bile var

* Mardin’de bir açılış vardı geçtiğimiz ay. Sosyeteden bazı isimler de bu açılıştaydı. Bir gazete, “Mardin botoksla tanıştı” diye yazmış. Birbirine benzeyen ve çevresine şaşkınlıkla ağzı açık bakan o kadar çok kadın vardı ki, doğrusu biz çok görmeye alışık olsak da benim de dikkatimi çekmişti. Neden aynı oluyorlar?

Bir kere Mardin bu işlerle yeni tanışmış olamaz. Benim oralardan da çok hastam var. Ancak botoks olayı biraz abartılıyor. Her köşe başında botoks yapılıyor ve ne yazık ki her yerlerine yaptırıyorlar. Bu da insanları mimiksizleştiriyor.

* Biraz önce hep mutsuz olanlar var dediniz, onlara ne yapıyorsunuz? Kendini hiç beğenmeyenlere, gerildikçe genç göründüğünü sananlara ne yapıyorsunuz?

Mümkün olduğu kadar hasta seçiyorum. Hasta kendiyle mutsuzsa ne kadar ameliyat yaparsanız yapın memnun olmuyor. Burnunu yaptırıyor çene istiyor, orası burası derken hep istiyor. Ben hasta seçebiliyorum. İkna etmeye çalışıyorum. “İhtiyacınız yok” diyorum. “Gerçekten gerek yok, ameliyat olmayın” demek yetmiyor bazı hastalara.

* Artık çok konuşuldukça her ameliyat çok kolay sananlar var, değil mi?

Geliyorlar, “Bütün yağlarımı alın” diyorlar. Yağlar gerekli. İçlerinde kök hücreler var. Bir miktar belki alınır ama hepsi asla alınmaz. Geliyor küçücük burun istiyor, o yüze o burun olmaz, ama istiyor. Bazen hastaları ameliyat etmemek için çok uğraşıyorum. İnsanların bulundukları çevre ve arkadaşları da çok önemli. Kendileri ne istiyorlar ona bakmalı, dolduruşa gelip ameliyat olunmaz.

* Benim bir ara evimde çalışan bir kadının yakınının evlenmek üzere olan kızını kadınlar mahallede para toplayarak ameliyat ettirdiler. Sorun kızın iri memeli olması ve nişanlısının “Bu memeleri küçült” demesiydi.

Çok var böyle örnekler. Bu ameliyatlar artık herkese yönelik. İri meme sırt ağrısı da yapabilir. Ama fiziksel bir gereklilik olmadan da daha güzel olmak için bunları yaptırıyorlar, beğenilmek çok önemli. Her kesimde var bu.

Resim yaparken dokulardan esinleniyorum

* Resim yaparken hiç ameliyat masasını tabloya aktarmayı düşünmediniz mi?

Bir ara düşündüm ama vazgeçtim. Yaptığım eserlerde bunları işlemek istemedim. Çok aykırı olurdu diye düşünüyorum. Ancak hücresel yapı, dokusal yapı doğada var. Mermerlerin kesitlerine bakın, bir kemik dokusu kesiti alın, yapı birbirine çok benzer. Pataloji kesitlerinin hepsi taşların kesitlerine benzer. Sonuçta biz bu evrenin parçasıyız ve toprağa gideceğiz.

* En uzun süren ameliyatlarınız hangileri oluyor?

Japonya’da doku nakli ameliyatları yapıyorduk. Orada çalışırken 24-26 saat süren serbest doku transferi ameliyatları yaptık. Türkiye’de öyle ameliyatlar yapmadım. En fazla 5-6 saat. Meme büyütme ameliyatı yaparım 15 dakika sürer, burun ameliyatım 45 dakikada biter. Yüz germe ameliyatım 3.5 saat sürer. Bu saatler genelde dünya ortalamasının yarısı kadar. Ben ameliyat öncesinde ne yapacağıma kesin kararı veririm. Açtıktan sonra karar değiştirmem ya da nasıl yaparım diye bakmam. Önceden kafamda oluşur. “Hızlı yaparım” demek özen göstermiyorum demek de değil. Bir de eliniz yaptıkça hızlanıyor. Yüzün bir tarafını bir bir buçuk saatte, diğer tarafı

45 dakikada yapabiliyorum. 6 saat süren bir burun ameliyatı bana garip geliyor. Ama tabii ki herkese saygı duyuyorum, cerrahların da kendi tercihleri var.

Resimler iyi fiyata satılmaya başlandı altından çok daha iyi bir yatırım aracı

* İstanbul’da son yıllarda resme verilen önemde bir hareketlilik var. Bu Türkiye’nin tanıtımı için de çok önemli. Burhan Doğançay gibi milyon dolarlık isimlerin artması çok sevindirici olur...

Çok değerli bir ressam. Türkiye’deki toplam resim piyasasını toplasanız bir Picasso eseri etmeyebilir. İspanya’nın milli gururu Picasso’nun eseri Guernica. Öyle görüyorlar. Türk sanatçılar da çok iyi. Genç nesil gerçekten de iyi. Genç ressamların resimleri de iyi fiyatlarla satılmaya başlandı. İlgi gören bir şey gelişir. Bence bu ilgi de başladı. Ayrıca resim iyi bir yatırım aracı. Bence altından da değerli.

* Siz nasıl zaman ayırıyorsunuz resim yapmaya?

Hiç TV izlemiyorum. İnsan sevince zaman ayırıyor. Çalışmayı da çok seviyorum. Gönül vermek lazım. Bu işe gönül verdim. Plastik cerrahiyi de çok seviyorum. “Bir gün öleceksem ya ameliyat masasında ya da tuvalde öleyim” derim ısrarla. Gece kulübüne, barlara gitmem. Çocuklarla zaman geçirmeyi severim. Zaman buluyorum.

* Sizle yıllar önce röportaj yaptığımda bana, “Ben mutluluk ameliyatı yapıyorum” demiştiniz. Ya asla mutlu olamayanlar, sürekli daha yenisini, iyisini isteyenler? Onlarla ne yapıyorsunuz?

Hastalarımı kendi yakınım gibi görürüm. Çünkü insan birine fiziksel tedavi uygulayacaksa onları müşteri gibi görmemek lazım. Hastalarımın çoğuyla dostum. Onları dinliyorum, tanıyorum. Ameliyat olurlar ya da olmazlar o kararı birlikte almalıyız. Evet, hâlâ bu ameliyatların mutluluk ameliyatı olduğunu düşünüyorum. Plastik cerrahi bir sanat. Herkese özel bir şey yapıyorsunuz. Herkese aynı çene, burun ameliyatı yapmıyorsunuz. Mutsuz olanları ikna etmek çok zor. Onlar ne yaparlarsa yapsınlar aslında kendinden mutlu olmayanlar.

DİĞER YENİ YAZILAR