FUNDA Özer Baltalı, 1.500’e yakın keçinin olduğu tesislerinde yüzde 100 keçi peyniri üretiyor, yakında ürün çeşitliliğini de artıracak. Türkiye’de bir keçi ortalama 160 litre süt veriyor. Avrupa’nın en büyük keçi çiftliği olan Baltalı’da bu rakam 1.000 litre. Baltalı, bu rakamla Hollanda’daki oranı yakaladıklarını belirtiyor. Başta ihracata sıcak bakmadıklarını, ancak teklifler çoğalınca değerlendirmeye başladıklarını anlatan Baltalı, “Ortadoğu’dan teklif geldi. Amerika’dan da talep var. Amerikalılar Baltalı markasıyla istedi. Orada bir gurme dükkanlar zincirine ürünlerimizden vereceğim” diyor.
Geçtiğimiz hafta köşe yazımda bir araştırmaya dayanarak ‘İzmir’de kadının adı yok’ diye yazmıştım. İzmir’de kadınların işgücüne katılımı düşüktü. Aynı hafta Seferihisar’da Avrupa’nın en büyük keçi çiftliği olma özelliğini taşıyan Baltalı Gıda Tesisleri’ne gittim. Bu çiftliğin kurucusu ve her şeyi de bir kadın, Funda Özer Baltalı... Bu örneklerin artmasını dilerim her şeyden önce. Funda Özer Baltalı’nın öyküsü girişimci kadınlar için güzel bir örnek, aynı zamanda da Funda Hanım’ın köylü kadınlara yönelik projesi çok güzel bir kadın dayanışması örneği. İzmir’in son zamanlarda ‘yavaş kent’ olma özelliğiyle orta çıkan Seferihisar ilçesinin bir köyünde bir kadının başarı öyküsü yatıyor. Funda Özer Baltalı, 1.500’e yakın keçinin olduğu tesislerinde yüzde 100 keçi peynirleri üretiyor, yakında ürün çeşitliliği de artacak. Köy yoldan epey uzakta, hatta yol bitiyor, çiftliğe ulaşmak hiç de kolay değil. Ancak ulaştığınız anda dünya standartlarında bir çiftlikle karşılaşıyorsunuz. Keçi çiftliğini ayağımıza geçirdiğimiz özel çizmelerle geziyoruz, tesiste keçilere müzik dinletiliyor. Beraber biberonla keçilere süt veriyoruz. Her yer tertemiz. Seferihisar’da 500 yıllık bir keçi peyniri kültürü olduğunu öğreniyorum. Funda Özer Baltalı, Armola adı verilen bu geleneksel lezzeti de üretiyor.
Çiftlikten çok etkilendim. Tebrik ederim. Daha önce de hayvan çiftlikleri gezmiştim, burası çok farklı olmuş. Sizin çiftçilikle, hayvancılıkla bir ilginiz yoktu değil mi? Deri sektöründeydiniz, bu işi kurmak nasıl aklınıza geldi?
Benim bu işlerle ilgim geçmişte yoktu. Farklı iş deneyimlerim oldu. Bu işi kurmaya 2008’de karar verdim.
Ne okudunuz?
Liseyi Robert Koleji’nde okudum. Sonra 9 Eylül Hukuk Fakültesi’ni bitirdim. Bir süre bankacılık yaptım. Daha sonra deri sektörüne girdim. Son olarak da kendim keçi çiftliğini kurdum. 350 keçi aldım. Sonra çoğu problemli çıktı. Türkiye’de keçi ırkı henüz gelişmemiş olduğu için keçiler sorunlu çıktı.
Irk islahı yapıyor
Ne gibi sorun, hastalık mı çıktı? Beyaz keçilere Saanen cinsi deniliyor değil mi?
Evet. Saanen denilen bir ırk. Halk arasında Saanen diye bilinen İsviçre Alpleri’nden gelme keçiler Türkiye’deki yerli ırklarla karışmış, ortaya melez ırk çıkmış. Baskın renk beyaz olduğu için halen Saanen deniliyor. Çok seneler önce getirilmiş, karışmış. Biz burada 3’üncü nesildir suni tohumlamayla ırk islahı yapmaya çalışıyoruz. Orada da yapmaya çalıştığımız şey Türkiye’yle uyumlu, buranın sağlık koşullarına uygun yüksek süt verimi olan hayvanlar elde etmek.
Türkiye’de bu önemli bir sorun. Hayvanların süt üretimi düşük. Keçide de bu sorun var mı?
Ortalama bir keçi yılda 1.000 litre süt veriyor. Biz bunu yakaladık. Hollanda’daki ortalamayla aynı bu oran. Biz de bu oranı bu yıl yakaladık. Ne yazık ki Türkiye’de böyle bir sorun var, verim çok düşük. Türkiye’deki ortalama yılda 160 litre. Ne yazık ki çok düşük. Keçilerin Türkiye’de 180 gün sağım süresi var. Biz de hayvanlar doğurmazsa 365 gün sağım yapıyoruz. Hayvanlar doğurursa doğuma 30 gün kala hayvanları dinlenmeye bırakıp bakımlarını yapıyoruz. Hayvanları sağlıklı bir biçimde ikinci süt dönemine hazırlıyoruz.
Sizde farklı olan ne?
Bazı hayvan çiftliklerinde verim yükselmesi için kullanılan yemler var, bunlar da çok tartışılıyor, çünkü katkı var... Biz de asla katkı yok. Organik her şey.
Keçi organik olur mu?
Bu çok soruluyor. Bu keçiler burada yaşadıkları şekilleriyle organik. Ama gidip organik belgesi alamıyoruz. Çünkü tüm tedarikçilerimizin de bu belgeyi alması gerekiyor. Samancısından yemcisine kadar hepsi belgeli olmalı. Bu da şu anda Türkiye koşullarında çok mümkün değil.
Türkiye’de verimin bu derecede düşük olmasının başlıca nedenleri nedir?
Daha önce bilinen keçiler dağ keçileri. Kendi kendine beslenen keçiler. Ekonomik değerine bakılmamış keçilerin. Büyükbaş hayvancılık gibi görülmemiş. Ayrıca keçi sütünün değeri de eskiden çok bilinmiyordu.
Türkiye’de de keçi sütü ve ürünleri aslında marketlere yeni yeni girdi..
Türkiye’de yoktu bu iş. Bu derecede büyük keçi çiftliği yoktu... Zor bir hayvan keçi.
Kaç yıl yaşıyorlar, kaç yıl süt verebiliyorlar?
14-15 sene yaşıyorlar, 8-9 sene bizim için verimliler, çünkü 8-9 yıl kaliteli süt verebiliyorlar.
Sizi bu işe girerken ne motive etti? Deri işiniz çok farklı, hayvan yetştiriciliği ve mandıra işi çok farklı olmalı...
Ben topluma da faydalı olacak, bir yerinden bir şey alıp iyileştirebileceğim bir iş istedim. Kendim sağlıklı beslenmeye önem veriyorum. Gelecek nesillere katkısı olsun istedim işimin. Sağlıklı beslenmek ve yaşamakla ilgilenmek istedim. Araştırdım, bu işle ilgilenenlerin de ülkemizde çok az olduğunu gördüm.
Kaç çeşit ürününüz var?
Biri klasik peynir, labne, Armola ve Fransız Büş peyniri var..
500 yıllık Armola’yı üretiyor
Armola bu bölgenin peyniriymiş ama biz yeni duyduk...
Armola bu bölgede 500 yıldır var. Bize bir yabancı şirket geldi, tadına inanmadılar. Biz Armola peyniri biliyorduk, mandıra üretimine girdik. Hem endüstriye uygun olsun hem de standartı yakalayalım dedik. Yakında keçi kaşarı, İzmir tulumu, yoğurt, keçi loru, hellim de piyasaya gelecek. Peş peşe yeni ürünlerimiz çıkacak.
Siz bu yatırımı yapmadan önce nasıl bir ön çalışma yaptınız?
Ben bu işe başlarken gidip Hollanda’da bir çiftlikte çalıştım. Orada uzmanları dinledim, sonra zaman zaman gidip geldim. Türkiye’de işe başladım. 350 keçi aldım. Laboratuvar koşullarında hepsi sağlam çıkmıştı. Biz test yaptık, kan testi sonuçlarına baktık. Türkiye’de çok yaygın bir hastalık var, Brusella. Çok nadir de olsa bir kısmının içinde bu vardı. 350 keçiden 100 keçiye düştük. Çünkü tam sağlıklı olsunlar istedik. Çok özen gösterdik. Başladığımız yerden geriye geldik. Sağımda personel yetiştirmek de sıkıntı. İnsanlar nasıl olsa keçi önüne ne koysak yer mantığı da vardı...Bunu değiştirmek de çok zor. Aşı programlarını oturtmaya çalıştık.
Irk ıslahından söz ettiniz, Hollanda’dan ya da başka yerden keçi getirmeyi düşünmediniz mi verimi hızlı yakalamak için?
Ben ithalata inanmıyorum. Yıllardır Türkiye’de büyük baş hayvan ithalatı yapılıyor, sorunlar büyüyor, çözülmüyor. Biz çok çalıştık, öğrendik. Bir anlamda referans merkezi olduk, keçiyle ilgili iş yapacakların hepsi çiftliğimize gelip burayı geziyor.
İhracat yapıyor musunuz?
Amerika’dan talep var. Biz başta ihracata sıcak bakmadık. Ortadoğu’dan da teklif geldi. Ben markamızla satış yapmak istedim. Amerikalılar Baltalı markasıyla istedil Amerika’da bir gurme dükkanlar zincirine ürünlerimizden vereceğim.
İki tane uydu çiftlik kurulacak, 100 köylü kadına iş fırsatı doğacak
Kadın personel mi çalıştırıyorsunuz? Buraya köylü kadınlar mı geliyor?
Farklı bir model hazırladık. Biz önümüzdeki yıl sözleşmeli çiftçi modeline geçeceğiz. Buranın kapasitesi 1.500 keçide doluyor. Hazırda bir başka proje var, 3 bin hayvana çıkabiliriz. Birçok yatırımcıdan uydu çiftlik teklifi alıyorum. İki adet uydu çiftlik kurulacak. Bunlardan biri bize yakın, diğeri Manisa’da. Manisa’daki 3 bin başlık çiftlik, damızlık hayvanları biz verip, sütleri alacağız.
Kadınlar ne yapacak?
Çevre köylerdeki kadınlardan liste oluşturduk. 100 kişilik liste elimizde. Kadınlara 10’ar, 15’er hayvan vereceğiz. Ticari kaygımız yok. Sütü cari fiyatının 10 kuruş üzerinde alacağız. Bir kadınsanız, adınıza bir banka hesabınız varsa ve süt üretimini yapabiliyorsanız sütünüzü alacağız. 100 kadına 10’ar keçi versek, 1.000 keçiden süt gelecek. Gezici bir süt tankı olacak. Kadınlara gelir elde edebilecekleri bir iş sağlamayı amaçlıyorum. Ortalama 1 ton sütü yakalasalar, onlara veteriner desteği, yem vereceğim. 10 hayvandan senede 10 ton süt elde ederler. 10 ton sütün satış fiyatına bakalım: 1.3 liraysa, senede 13 bin lira eder. Aylık 1.000 lira. Kadınların eline masraflar dışında 600 lira civarında para kalır.
‘Babamın emeklilik hayalini gerçekleştirdim’
Neden Seferihisar?
Aslında tesadüf. Burada babamın emekililik projesi vardı. Babam doktordu. Emekliliğinde burada bir şeyler yapacaktı. Mandalina ağaçları olan bir çiftlikti burası. Ben bu çiftlik çevresindeki arazileri aldım. Burayı büyüttüm. Onların hayalini gerçekleştirmek istedim. Şimdi zeytin ağaçları da ektik. Yakında yağımız da olacak... Gördüğünüz gibi yoldan hayli içerde bir köy. Burada tesis yapmak hiç kolay değil. Biz her türlü altyapıyı getirdik. Yalnızca hayvan çiftliği yok burada, son teknolojik yatırımlarla yapılmış entegre tesis var. Ahmet Arsan adında çok iyi bir danışmanım var. Zaten Hollandalılar gelip burayı görünce şaşırdılar, ‘Bize gelip fikir verin’ dediler. Çiftlik 2008’de, mandıra 2010’da kuruldu. İlk ürünümüzü 2011 Şubat ayında sattık.
Hergün İstanbul’dan İzmir’e gidiyor, çiftlikteki keçiler müzik dinliyor
Güne nasıl başlıyorsunuz?
Güne hep erken başlarım. İstanbul’da Kuruçeşme’de oturuyorum. Gün doğumunu izlerim her sabah. Bu çok keyifli, kendimi çok şanslı hissediyorum. Şu anda ben Seferihisar’a sürekli gidip geliyorum. Her sabah çiftliğe gelip her akşam İstanbul’a dönüyorum. Yorucu değil, alıştım. Uçak arkadaşlarım var. Onun dışında spor yaparım. Çocukluğumdan beri piyano çalarım. Müziği çok severim. Keçiler de müzik dinliyor. Sakin müzikler dinletiyorum. Burada küçük şeylerin insana büyük mutluluk verdiğini öğrendim. Bunun için Hindistan’a gitmeye gerek yok. Ben çiftlikte bunu yaşıyorum. Kızım Amerika’da tiyatro okuyor. Vakit buldukça geliyor İstanbul’a ve çiftliğe. Buralara gelmek yavaş yavaş gelişmekte olan sanatçı kişiliğine de iyi geliyor.
Avrupa’nın en büyük çiftliğini kurdu, üretimde Hollanda keçilerinin kapasitesini yakaladı
Haberin Devamı