BM Kadını Güçlendirme İlkeleri Sözleşmesi’ne imza atan ilk KOBİ olan Suteks’in sahibi Nur Ger, başarılı bir isim. Galatasaray Lisesi’nin ilk 20 kız öğrencisinden biri. AFS ile Amerika’ya giden öğrencilerden. 23 yaşında kendi şirketini kurmuş, Türk Giyim Sanayicileri Derneği’nin ilk kadın başkanı olmuş. Türkiye’nin artık imalatta marka olduğunu belirten Ger, “Perakende sektörü de daha profesyonel ve aynı lisanı konuşuyoruz. Türkiye’deki perakendeciler için de üretim yapabiliriz artık. Hazır giyim sektörü trendleri, tüketicileri ve piyasaları iyi takip eden bir yapıda” dedi.
Nur Ger gibilerin sayısı artmalı. Bu kadar net söyleyebilirim ancak. Çalışmaya aşık, üretken, vizyon sahibi bir kadın Nur Ger. Ne yaptıysa kendi emeğiyle, başarısıyla gerçekleştirmiş bir kadın. BM Kadını Güçlendirme İlkeleri Sözleşmesi’ne imza atan ilk KOBİ oldu konfeksiyon şirketi Suteks. Daha önce bu sözleşmeyi imzalayan 3 şirket var Türkiye’de. Boyner Holding, Sabancı Holding ve A&Y Mağazacılık. Ayrıca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ‘Çalışma Hayatında Cinsiyet Eğiştiliğinin Geliştirilmesi’ yarışmasında da ‘Orta Ölçekli İşletme’ kategorisinde birinci seçildi Suteks. Bu farklılık yakalayan şirketin kurucusu Nur Ger. 26 yıldır yurtdışına ihracat yapan Suteks birçok şirkete model olacak özellikler taşıyor. Nur Ger’in hayatı da tam bir başarı öyküsü. Galatasaray Lisesi’nin ilk 20 kız öğrencisinden biri. AFS ile Amerika’ya giden öğrencilerden. 23 yaşında kendi şirketini, kurup ihracat yapan bir kadın. Nur Ger, Türk Giyim Sanayicileri Derneği’nin de ilk kadın başkanı olmuştu.
- Siz ilk çalışmaya nasıl başladınız?
16 yaşındayken özel ders veriyordum. Harçlığımı kendim çıkarırdım. Girişimcilik içimde vardı. AFS ile Amerika’ya gittim. Ailenin babası bir gün, ‘Sen geldin bizim bütçemizde böyle böyle oldu’ dedi. Ertesi gün okulun rehber öğretmenine gittim. Kısa saatli çocuk bakıcılığı yapmaya başladım. Aileden haftalık 6 dolar alıyordum, bu işin saati 4 dolardı. Benim için astronomik bir paraydı. Herkes hafta sonu gezerdi, partilere giderdi, ben çalışırdım. DNA’mda ayakları üzerinde durmak var.
- Annenizi rol model aldınız mı? Bir patik hikayesi var...
Annem bana hamileyken patik örmüş. Babam o patikleri İstanbul’daki butiklere götürmüş, beğenilmiş. Babam anneme gelip ‘40 düzine patik siparişi aldım’ demiş. Annem o kadar kısa zamanda o işi yapamayacağı için, Teneke Mahallesi’ndeki kadınlara yün alıp vermiş, patikleri ördürmüş. Modelini annemin çıkardığı, babamın pazarladığı patikleri satmışlar. Annem para kazanan bir kadın olmuş böylece. Sonra annem ve babam senelerce birlikte çalıştı. İşler gelişti. Babamın iş yeri Sultanhamam’daydı. Biz de kardeşimle dükkana giderdik.
- Babanızdan da çok şey öğrenmiş olmalısınız...
Evet ama ne yazık ki genç kaybettik babamı. Amerika’dan döndükten hemen sonra babamı kaybettik. Annem babamın yerini aldı. O dönemde Boğaziçi Üniversitesi’nde İşletme okudum. 23 yaşındayken kendi şirketimi kurdum.
- Ne şirketi kurdunuz?
Mersin’den İspanya’ya fiğ ihracatına başladım.
- Hayvan yemi?
Evet. Mersin’de 21 gün fiğ toplayıp İspanya’ya gönderdim. 1989 yılında bir genç kız tek başına bunu yaptı. Bu arada Türkiye’ni ilk simultane tercümanlarından biriyim. Daha sonra master da yaptım. Tekstil işi yapanlar insanı sevmeli. İnsana değer vermeli.
- Kaç ülkeye ihracatınız var?
Tüm AB ülkelerine ihracat yapıyoruz. Şu an Hollanda ağırlıklı.
- İç pazara neden girmediniz? Perakendeci olmayı düşünmediniz mi?
Bir iki defa denedik. DNA uyuşmazlığı yaşadık sanırım. Ama bugünkü perakende sektöründeki gelişme çok farklı. Ne yazık ki Anadolu’da yatırım işi zamanında destek görmedi. Ucuz işçilik Çin’e yöneltti herkesi. 1996’da Gümrük Birliği’ne girdiğimizde kotaların kalkacağını, Çin’in her yere ürün satacağı belliydi. Bunu çok söyledik. 2006’da dünya ticaretinin serbestleşeceği biliniyordu. 4.5 milyar dolar olan hazırgiyim ihracatı bugün 16.5 milyar dolar. Daha da büyüyecek. Gümrük Birligi ve AB süreci olmasaydı bugünkü stratejimize ulaşamazdık.
- Siz AB sürecini çok yakından takip eden ve destekleyen birisiniz. Desteğiniz sürüyor mu?
AB 3 milyon euroyu 32 kadın örgütüne hibe verdi. Bunlar önemli. Bunu hâlâ AB ile kafası karışanlar için söylüyorum.
- Türkiye’de perakende hızla gelişti. Yurtdışı mağazaları çoğaldı. Şimdilerde ‘marka olmak’ için stratejiler konuşuluyor. Siz hep yurtdışına iş yapan biri olarak nasıl görüyorsunuz gelişmeleri?
1980’li yıllardan buraya gelirken AB ükeleri perakendeye ağırlık verdi, biz o aralar imalata yoğunlaştık. Türkiye imalatta marka oldu, şimdilerde biz imalatta markayız. Perakende de başarılı rol modellerimiz var. Çok iyi gidiyor.
- Sizin fikriniz değişti mi? Suteks yalnızca ihracat yapan olmaktan çıkabilir mi?
Artık çalışabiliriz. Çünkü perakende seaktörü şu anda daha profesyonel ve onlarla aynı lisanı konuştuğumuz bir kültür gelişti. 1980’lerde bu yoktu. Türkiye’deki perakendeciler için de üretim yapabiliriz artık. Şu anda Türkiye’deki hazır giyim sektörü trendleri takip eden, tüketicileri ve piyasaları iyi takip eden bir yapıda. Hızlı yol alıyoruz Türkiye’de.
- Üretim miktarınız nedir?
2012’de 500 bin adet ürün, 1.400 model, 78 yeni kalite kumaş kullanılmış.
- 2008 krizi sektör için fırsat olacak diyenler vardı...
Kriz sektör için hız demek, talebe hızlı yanıt veren kazanır. Bu kriz hazır giyim sektörü için fırsattır. Türkiye’nin ekonomik yapısının göreceli olarak sağlam olması bizler için avantajdır. Zaman Türkiye’deki konfeksiyon üreticisiyle perakendecinin stratejik işbirliği yapma zamanıdır. Üreticilerle ihracatçılar satış modeli üzerine büyüyenler daha yakın çalışabilirler.Kendi markanızla ürün pazarlamak demek, satış kanallarına geçmek demek benim için. Bu müşterimin işini yapmak demek. Bunu yapacaksam ancak iyi bir perakendeciyle yaparım. Perakendeci tüm organizasyonu yapan olmalı. İmalatçısı da kuvvetli olmalı. Mağazalara imalatçı ürünleri kolilerle teslim etmeli. Böyle bir imalatçı var mı? Ben yıllardır böyle çalışıyorum. Yurtdışındaki perakendecilerle anlaşmalarım böyle. Böyle bir imalatçı modeli varsa sırtı yere gelir mi bir perakendecinin? İyi imalatçıyla iyi perakendeci işbirliği yaparak büyüyebilir.
Toplumun yarısı çalışma hayatı dışında kalmamalı
- Sizin uzmanlık alanlarınızdan biri kadın konusu. Siz öncelikle şirketinizde farklılık yarattınız ayrıca birçok kadın örgütünde de aktif birisiniz. Çalışma yaşamındaki kadınların durumu parlak değil Türkiye’de. Sizce neler yapılmalı? Hükümetin politikalarını nasıl buluyorsunuz?
Hükümet yüzde 35 koydu çalışma hayatındaki kadın oranını. Bunu sindirmem mümkün değil. Çalışılabilir durumda olan kadınların yüzde 35’i çok düşük bir hedef. Minimum yüzde 50 olmalı. 10 yılda enflasyonu bitirdi Türkiye. GSMH 12 bin dolara geldi. Hedef 20 bin dolar. 16’ıncı büyük ekonomi olduk. Bunu adanmışlıkla yaptık. Aynı şeyi kadının çalışma hayatında da yapmalıyız. Bir ülkenin kalkınmışlık endeksi kuşkusuz önemli. Biz dünyadaki gelişmiş ülkelerin endeksiyle eşitleneceğiz. Bunu yaparken toplumun yarısı çalışma hayatı dışında mı kalacak? Kadını çalışma hayatının içine katamazsak o söz edilen hedeflere varamayız. 2023 yılında dünya da farklı olacak. Geçmişle ilgili kodlarımız da değişmeli. Hızlı değişime gençlikle ayak uydurabiliriz. 22 yaşındaki 25 yaşındaki insanların hayali Türkiye’yi yönetmeli. Daha adil ve şeffaf bir dünya olmalı. Ülkemizin yarısı gelişmeye muhtaç. Bunu unutmayalım.
ÇOK OKURUM, ÇOK GÜZEL YEMEK YAPARIM
- Siz iş dışında ne yaparsınız?
Sağlıklı yaşam için spor son 8 yılda hayatıma girdi. Sinemayı çok severim. Çok derinleştirdiğim bir hobim yok. Televizyon izlemem. O zamanı kitap okuyarak geçiriyorum. Haftada ancak bir saat TV izlerim. Çok okurum. Gazeteleri okurum, kitap okurum. Radyo dinlerim. Haberleri genelde internet üzerinden takip ederim. Çok güzel yemek yaparım.
Bizim iş emek ister bin kere düşsen de kalkacaksın
- Girişimci ruhunuz var. İyi bir eğitim almışsınız ve çok inançlısınız çalışıp başarmakla ilgili...
Üniversiteyi bitirince vizyon oluyor önünüzde. İyi eğitim almak önemli. Kadın sorunlarının çözümü de eğitimde. Üniversite mezunu kadınların yüzde 72’si çalışıyor. En büyük sorun eğitim almayan kadınlarda. Dediğiniz gibi konfeksiyon işini seviyordum. 1.5 yıl bir şirkette yönetici olarak çalıştıktan sonra oradaki 3 arkadaşımla birlikte şirket kurmaya karar verdik. Yüzde 25 ortaktım. Çok iyi gitti işler. İki erkek ortağım ayrıldı. Ben devam ettim.
- Özel hayatınız ne durumdaydı bu arada?
Evlendim.10 yıl evli kaldık. Kızım oldu. Ayrıldığımızda kızım 7 yaşındaydı. Ben çocukların aile içinde büyümesi gerektiğine inanıyorum. Bizimki 10 yıl sürebildi. İşime dönersek, şans önemli ama kendimi bildiğimden beri çok çalışırım. Kolay vazgeçmeyeceksiniz 1.000 kere düşseniz yine kalkacaksınız. Bizim işimiz emek yoğun.
Artık Türkiye’deki perakendecilere üretim yapabiliriz
Haberin Devamı