Son zamanlarda çok duyuyorum. ‘Ne güzel Türkiye büyüyor, artık AB’ye ihtiyacımız yok...’
Neredeyse onlar batıyor diye sevinecek haldeyiz... Daha doğrusu böyle düşünenler var...
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan önceki gün Hürriyet’te bir toplantıya katıldı. AB ile ilişkileri, geldiğimiz noktayı ve neden AB’siz olamayacağımızı özetledi. ‘AB’ye ihtiyacımız yok’ diyenler iyi okumalı Ali Babacan’ın söylediklerini...
AB’nin kötü durumda olması bizim için iyi olabilir mi?
Ekonomik verilere bakarak, ‘artık AB’ye ihtiyacımız yok’ diyecek durumda değiliz ne yazık ki...
Neden mi? Nedeni ortada... Van’daki depremden sonra yaşadıklarımıza bakmamız yeterli aslına bakarsanız...
İnsani gelişmişlik düzeyimiz yerlerde sürünüyor... Birçok açıdan az gelişmiş bir ülkeyiz...
Evet, Avrupa Komisyonu’nun Türkiye için hazırladığı 2011 İlerleme Raporu’ndaki ekonomik verilere bakarsak durumumuz gerçekten de borç batağında olan AB ülkelerine göre iyi...
2010 yılında 10 bin doları aşan milli gelir, AB ortalamasının yüzde 48’ine ulaşmış.
Kriter Dergisi’nde AB uzmanı Şebnem Karauçak’ın yaptığı değerlendirmeden bir alıntı yapmak isterim. Karauçak, ‘Ekonomide gösterdiğimiz performans çağdaş ülkeler seviyesinde yer almamıza yetiyor mu? diye sorup, yanıtını da vermiş. ‘Yetmiyor. O kategoride yer almanın ölçüsü insan hayatına verilen değer çünkü...’
Biraz önce dediğim gibi bu soruya yanıt vermek için yalnızca son yaşadıklarımıza bakmamız yeterli: Vatandaşlarımızın ölüm nedeni binaların çürük olması... Bilmem hatırlatmaya gerek var mı? AB demek kurallar demek, denetim demek... Almanya’da önüne gelenin istediği yere istediği malzemelerle inşaat yapabileceğini düşünebiliyor musunuz?
Deprem örneğini geçelim... Aklıma ilk anda gelen, hala İstanbul’un göbeğinde marketlerden ve bakkallardan 100 kişinin elinin değdiği ekmekleri yediğimiz gibi günlük hayat gerçeklerimizi ya da bir sürü işletmede güvenlik önlemleri yetersiz olduğu için iş kazalarının yaşandığını gibi konuları sıralamak, basın özgürlüğü, insan hakları, kadına yönelik şiddet gibi konulara girmek istemiyorum.
Ayrıca Babacan’ın hatırlattığı gibi, Türkiye nüfusunun eğitim süresi 6.5 yıl...
Ekonomimiz iyi, AB’ye ihtiyacımız yok demek boş... Ayrıca cari açık gibi çok önemli sorunlarımız ve geleceğe ait projeksiyonlarımızda çok büyük eksiklerimiz var... AB birçok ülke için olduğu gibi bizim için de bir dönüşüm projesi... Hayale kapılmayalım...
Din de devlet ilişkileri araştırılacak... Hem de bir yüksek eğitim kurumunda. Önceki ay Doğuş Üniversitesi Din ve Devlet İlişkileri konulu bir sempozyum düzenlemişti. Belki hatırlarsınız, Bülent Arınç’ın laikliğin yeniden sorgulanması gerektiğini söylediği sempozyum... Vatikan Türkiye Temsilcisi, Fener Rum Patriği, Diyanet İşleri Başkanı, Süryani Kadim Ortodoks Patrik Vekili, Ermeni Ortodoks Patrik Vekili’nin katıldığı sempozyum... Bu sempozyumun ardından Doğuş Üniversitesi’nde bir başka adımın atıldığını öğrendim. Üniversitenin Hukuk Fakültesi bünyesinde Din ve Devlet İlişkileri ve Laiklik Araştırma ve Uygulama Merkezi kuruluyor. Kuşkusuz Merkezin çalışmaları ilgi çekecek ve çok konuşulacak...