Günün en önemli öğünü kahvaltı. Ve kahvaltı ‘altın öğün’ . Çocukların çoğu iştahsız uyanıyor, sabah kahvaltı yapmak istemiyor. Okulda geç saatlerde acıktıklarında kantinden boş kalori içeren ıvır-zıvırla karınlarını doyurmak hoşlarına gidiyor. Oysa çocuğunuz kahvaltı yaparak güne başladığı zaman okulda daha başarılı olur. Üstelik kahvaltı alışkanlığı edinmeyen çocuğun şişmanlama şansı da yüksek! ‘Sadece şişmanlar kahvaltıyı atlar!’ diye İngilizlerin bir sözü bile var.Zinde ve başarılı olması için kahvaltı sofrasında olması gerekenler2 dilim ekmekTereyağı1-2 yemek kaşığı bal1 bardak süt veya taze sıkılmış portakal suyu 2 dilim ekmek1 dilim peynirDomates1 bardak süt veya taze sıkılmış portakal suyu3 yemek kaşığı ev yapımı granola1 bardak süt1 küçük muz1 yemek kaşığı bal 1 yumurta1 dilim peynir3 zeytinDomates-salatalıkOmletDomates-salatalık1-2 dilim ekmek1 bardak sütGüne enerjik başlaması için her sabah bal yedirinBal doğal bir enerji kaynağı. Birçok yaşamsal faktörü içeren bir gıda; vitaminler, mineraller, amino asitler, protein... Boş kalori değil! Bu yüzden çocuk beslenmesinde çok önemli bir yeri var. Çocuğun performansını ve zindeliğini artırıyor. Gün boyu harcayacağı enerjinin karşılanmasında önemli payı var. Bağışıklık sistemine destek oluyor. Çocuğu grip gibi enfeksiyonlarla mücadele etmesini kolaylaştırıyor. Besin değeri yüksek olduğu için beslenmeden doğan bazı eksikliklerin giderilmesine yardımcı oluyor. Özellikle koyu renkli ballar (örneğin çam balı), yüksek mineral içerikleri nedeniyle çocuklarda demir eksikliğinin giderilmesine katkı sağlıyor. Sindirimi kolaylaştırıyor. İştah açıcı. Sütünü tatlandırmak için boş kalori olan toz şeker yerine bal kullanın.Yumurtasını yemeden evden çıkmasına izin vermeyin!Çünkü yumurta vücudumuz için gerekli tüm zorunlu aminoasitleri içeriyor! Harika bir besin! Amino asitler vücudumuzun güçlü olmasını sağlayan proteinlerin yapı taşları. Vücudumuzda kullanılan 20 amino asit vardır. Bunlardan 8 tanesi vücudumuzda yapılamaz. Bunlara esansiyel (temel) aminoasitler denir. Komple protein kaynağıdırlar. Temel aminoasitler et, kümes hayvanları, balık, süt, peynir, yumurta, yoğurt ve soya fasulyesinde bulunur. Bu yiyecekler yüksek biyolojik değere sahiptirler ve düzenli olarak çocuğunuzun tüketmesi gerekir. Yumurta bir minik süpergüç gibi adeta! Vitamin mineral deposu. İçinde A , B, vitaminleri, kalsiyum, magnezyum, fosfor, potasyum, çinko mineralleri var. Enerji üretiminde görevli Koenzim Q-10 da içeriyor. Yumurtanın sarısı çok önemli! Çünkü A, D, E vitaminleri burada! Aynı zamanda kolin adlı beyin gelişimi için çok önemli olan besini de içeriyor.Sağlıklı gözlere sahip olması için luteine ihtiyacı var!Yumurta göz için en yararlı besinlerden biri, sarısı göz sağlığı için çok önemli olan lutein içeriyor. Göze yararlı besinler yumurta gibi özellikle lutein ve zeaksantin açısından zengin besinler. Bu moleküller gözümüzün lens ve retinasında yoğun olarak bulunuyorlar. Güçlü antioksidan özellikleri var. Yapılan araştırmalarda bu molekülleri orta yaştan itibaren bol miktarda alan bireylerde ileri yaşta sarı nokta hastalığı ve kataraktın daha seyrek geliştiği gösterilmiş. Bu moleküllerden yetersiz beslenmenin bağışıklık sistemini bozduğu, kalp hastalığı ve kansere zemin hazırladığı da anlaşılmış.Yumurta lesitin deposu!Lesitin bir fosfolipid; sindirimimizi düzenliyor ve genel sağlığımız için çok yararlı bir yağ. Yumurta sarısı lesitinden zengin. Hatta lesitin Yunanca’da yumurta sarısı demek; ilk kez yumurta sarısından izole edildiği için bu ad verilmiş. Beyin ve sinir sistemi için önemli. Vücuttan yağları düzenli biçimde attabilmek için de gerekli. Yumurta sarısında bol bulunan lesitin aynı zamanda karaciğerimizin vücudumuzu temizlemesine de yardımcı oluyor. Lesitin damarları tıkayan kolesterolü de vücuttan uzaklaştırıyor. Safra kesesi ve böbrek taşı oluşumunu önlüyor. Vücudumuzun direncini artırıcı etkisi de var, bizi hastalıklara karşı koruyor.Evde granola yapmanın tarifiMalzemeler:l 2 avuç bademl 2 avuç fındıkl 2 avuç cevizl 4 avuç dut kurusul 2 avuç minik doğranmış kayısı parçalarıl 6 avuç yulaf ezmesil 4 avuç susam l 10 yemek kaşığı ball 2 yemek kaşığı tarçınHazırlanışı:Badem, fındık ve cevizi iyice çıtır oluncaya kadar büyük bir tavada kavurun. Susam hariç tüm malzemeyi içine ekleyin. Kavurmaya devam edin.En son susamı da ekleyip, 3-4 dakika daha kavurup söndürün.Kızgınken fırın tepsisine yayın. Soğuduktan sonra elinizle parçalara ayırıp cam kavanozlara koyun. Dışarıda uzun süre bekleyebilir. Bal, şeker gibi diş çürüğüne neden olmuyorBal tatlı bir gıda olmasına rağmen diş çürüklerine sebep olmuyor. Nedeni bal içindeki şekerlerin ağız mikroflorası tarafından laktik aside dönüştürüleme-mesi. Aksine balın antibakteriyel etkisi ile ağız içi hijyenine yardımcı olduğu belirlenmiş.
Tea tree oil nedir?Tea tree ağacının yapraklarından elde edilen Avustralya yerlileri aborijinlerin yüzyıllardır ilaç niyetine kullandıkları bir yağ. Açık sarı, neredeyse renksiz, berrak görünümlü bir yağ. Kendine has bir kokusu var. Normalde içtiğimiz çay bitkisiyle karıştırılmamalı, bu bambaşka bir ağaç... Avustralya yerlileri yaprakları ezip bunları soluyarak öksürük ve soğuk algınlığını tedavi ederlermiş. Ayrıca yaprakları direkt yaraların üzerine de koyarlarmış. Tea tree yapraklarını sıcak suda bekletip soluyarak nefes açmada veya bu seyreltilmiş haliyle cilt hastalıklarında tedavide de kullanırlarmış. Yağ nasıl elde ediliyor?1920-30’larda araştırmacı Arthur Penfold tea tree yağının mikroplara karşı aktivitesinden bilimsel olarak bahseden ilk kişi. Bundan sonra ünlenmiş. Artık ticari olarak büyük alanlarda ekiliyor. Yapraklar elle toplanıp buharla distle edilerek yağ çıkartılıyor. 2. Dünya Savaşı sırasında etkili antibiyotiklerin keşfiyle unutulmuş. Ancak 1970’lerde doğala dönüş akımının başlamasıyla yıldızı parlamış. İçinde ne var?98’den fazla bileşen içeriyor. Bir yağa tea tree oil denmesi için en az 15 bileşeni içermesi gerekli. Bunun için uluslararası bir standardizasyon da getirlmiş. Nerelerde kullanılıyor?Bakteri ve mantar enfeksiyonlarına karşıAkne (sivilce), atlet ayağı, tırnak mantarları, yaralar, enfeksiyonlar. Kepek, bit, uyuzUçuk, pamukçuk, deri lezyonlarıKozmetik amaçlı. Seyredilmiş hali akvaryumlarda balıkları mantar ve bakteri enfeskiyonlarına karşı korumak için kullanılıyor. Nasıl kullanılıyor?Deriye sürülerek. Bilim ne diyor?2004’te tea tree yağının bakterileri öldürdüğüne dair test tüpü içersinde bir araştırma yapılmış. Tedavisi zor bakteriyel enfeksiyonlarda işe yaradığı görülmüş. Amerikan Dermatoloji Akademisi yaptığı araştırmada yüzde 5 tea tree yağı içeren şampuanları kepek tedavisinde başarılı bulmuş. Yan etkisi var mı?Seyreldilmiş hali erişki‘Jet-skici dede’ yıllara meydan okuyor İstanbul’dan Adalar’a sık yolculuk yapıyorsanız onu görmemiş olmanız imkansız. Limana yaklaşan ada vapurlarına jet skisiyle eşlik eder, akrobatik hareketler yapar. Yolcuların alkışlarına, tezahüratlarına selamla karşılık verir. Lakabı da var: Jet-skici dede!TRT Haber’de her Salı günü yayımlanan, uzun ve sağlıklı yaşamın sırlarını araştırdığım ‘Reçetesiz Hayat‘ adlı program için jet-skici dede Doğan Şahin’i Büyükadada’daki evinde ziyaret ettim. Karşımda yaşı azıcık ilerlemiş genç bir delikanlı buldum... Denizlerin hakimi gibisiniz Doğan Bey! Bizim vapurumuzu ne akrobatik hareketlerle karşıladınız öyle... Kaç yaşındasınız?81+4! 4 ayım daha var. Bu jet-ski (deniz motosikleti) merakı nasıl başladı?10 yıldır jet ski kullanıyorum. Daha önce de yüzüyor ve yelken kullanıyordum. Sonra bu jet-skiyi keşfettim, çok hoşuma gitti. Sadece bu yaşta jet ski kulllanmak bile sizi öne çıkartıyor. Ama siz aynı zamanda 1961’de Manş denizini 14 saat 21 dakika yüzerek geçmişsiniz. Öyle sıradan bir yüzücü değilsiniz yani!Yüzerken İngiltere’de çok balık yağı içtim. Balık yağı kan dolaşımını hızlandırır, hücrelerin rahat çalışmasını sağlar. İyi yapmışsınız. Vücudunuza baktığım zaman hiç 80 küsur yaşında birinin vücudu gibi değil. Kaslarınız çok diri, sıkı. Bunun nedeni yıllarca yüzmeniz belli ki...Yüzme tutkum Büyükada’dan geldi. Yüzmeyi hep çok sevdim. Hiç bırakmadım. Hatta 1996’da by-pass oldum. 2005’te Dragos’tan adalara yüzerek geçtim. Ne yer, ne içersiniz?Kahvaltıda peynir, ekmek, domates, reçel, portakal suyu. 20 yıldır düzenli içiyorum. Öğlen ve akşam tavuk, pilav, zeytinyağlı, baklagil gibi şeyler... Her şeyden, ama az.
Kim sonsuza dek yaşamak ister ki?'''''''' diye soruyordu efsanevi müzik topluluğu Queen bir şarkısında... En güzel, anlamlı şarkılarından biridir. Arkadaşlarımız, çağdaşlarımız göçüp gittikten sonra biz geride kalmak ister miyiz acaba?.. Sanıyorum çoğunuzun yanıtı benim gibi ‘Hayır’ olacaktır. Ama hepimiz ortalamanın üzerinde sağlıklı, aklı başında, önemli bir hastalığı olmadan yaşamak istiyoruz, değil mi? Reçetesiz Hayat Anadolu’yu dolaşıyorTRT Haber’de her Salı günü saat 21.05’te ''''''''Dr. Yasemin Bradley ile Reçetesiz Hayat'''''''' adlı programım başladı. Programın Cumartesi günleri saat 14.05’te tekrarı da var. Ekibimle birlikte Anadolu’nun dört bir yanında uzun ve sağlıklı yaşayan insanları buluyor, uzun yaşamın sırlarını araştırıyoruz. Ne yediler, ne içtiler, hareket ederler mi, kullandıkları özel bir destek var mı, aile yaşamları nasıl?.. Kısacası ‘Anadolu kazan biz kepçe’ dolaşmaya başladık. İşte Anadolu''''''''dan sağlıklı insan manzaraları...Ali Dede’nin sırrı yoğurt, bal ve tarhana çorbasıAli Dede Bolu’nun Büyükberk köyünde yaşıyor. Hayatı boyunca çiftçilikle uğraşmış. Doğal ve temiz yiyecekler yemiş, erken yatmış erken kalkmış. Çok sevdiği bisikletinden ise hiç ayrılmamış. Bisikletine bindiği zaman adeta çocuklaşıyor. Gülüyor, sevinçli sesler çıkartıyor. Şimdi ona büyük sevgi ve hürmetle bakan torunlarının yanında kalıyor. Mutlu bir yaşlı. Hep bisikletinle mi gidersin her yere Ali Dede?Hee! Eskiden iki tekerlekliyle giderdim her yere. Şimdi 3 tekerleğe geçtim. Ne yer, ne içersin?Yoğurt, bal, tarhana çorbası, sebze...Yürüyor musun?Çok. Bolu’dan İstanbul’a yürümüşlüğüm de vardır. Bir rahatsızlığın var mı? Kulağım işitmiyor!Senin yaşındakiler çoktan göçüp gitmiş, sen nasıl bu kadar sağlıklı kaldın Ali Dede?(Gülüyor) Rabbim seviyor! Bolu’nun sağlıklı alıç sirkesi Şerife Teyze bütün baharatlarını, sirkesini yeğeni Ömer Uzunöz’ün dükkanından alıyor. Yeğer Ömer aslında bir makine mühendisi ama baba işi baharatçılık, aktarlığa devam etme kararı almış. Çok da iyi etmiş, çok bilgili, araştırmacı. Yörenin ünlü alıç sirkesini ona sordum: Alıç nasıl bir meyve?Alıç ağırlıklı olarak Karadeniz''''''''in iç bölgeleri ile İç Anadolu''''''''da kendiliğinden yetişen yabani bir meyve. Bildiğim kadarı ile kültür üretimi yok. Sonbaharda yetişir. Yaklaşık erik büyüklüğünde, kalın kabuklu, çok çekirdekli, et kısmı az olan, ekşi (çok olgun ise hafif tatlı) olan bir yemiş.Yararları neler?Alıç bitkisininKalp damar tıkanıklıklarını açtığına dair bilimsel araştırmalar olmakla birlikte sirkesi için bir araştırmaya rastlamadım. Ancak halk arasında yıllardır tıkalı kalp damarlarını açtığına inanılıyor. Müşterilerimizden kullanan hastalarda özellikle tıkanma oranlarını bilenlerin sonraki tetkiklerinde çok büyük (olumlu) farklar olduklarını belirtiyorlar.Alıç sirkesi nasıl kullanılıyor?Sabahları bir çorba kaşığı sirkeyi bir çay bardağı suya karıştırarak içilmesini öneriyoruz. Bal ile karıştırılırsa içim olarak hoştur, ayrıca Her meyvenin sirkesi olur mu?Sirke meyve şekeri içeren her türlü meyveden yapılabilir. Meyve şekeri kimyasal olarak önce aldehit daha sonra alkole nihayetinde asetik asite dönüşüyor. Yani halk ağzı ile şıra, şarap ve sirke oluyor. Sirke yapmak için çok özel bir yöntem gerekmez. Meyvede doğal olarak bulunan mayalar bütün prosesin doğal olarak gerçekleşmesini sağlar.Evde sirke yapılabilir mi? Tabii ki. Sirke yapmak için meyvelerin özellikle olgun olan hatta bozulmaya yakın olanları güzelce yıkanır. Eğer suyu çıkarılabilirse, suyunu ağzı geniş bir kaba (metal olmayan tercihen cam kap) koyun. Ağzı hava alacak şekilde tülbent benzeri geçirgen bir bez ile örtün. Mümkün olan sıcak bir yerde bekletince sirke oluşur. Meyvelerin su çıkarılamıyorsa, parçalayarak hacmen üç kat suya koyup bekletin. Tüm bu işlemler sonucu keskin bir sirke elde etmek için meyve suyunun olabildiğince tatlı olmasına dikkat edin. Gerekirse şeker ilavesi yapılabilir. Sirkeleşme işleminin bittiği; jöle gibi, deniz anası görüntüsündeki mayanın dibe çökmesinden anlaşılır. Almak isteyenler internet üzerinden de sipariş verebilirler. www.alicsirkesi.netŞerife Teyze 86; kemik yaşı 46! Günde sadece iki öğün yemek yiyorŞerife Yirmili Bolu''''''''da apartmanların arasında kalmış tek katlı, büyük bahçeli bir evde oturuyor. Hemen karşısında da mezun olduğu ortaokul var. Yalnız yaşıyor. Her işini kendi yapıyor. Masasının üzerindeki günlük gazete dikkatimi çekti. Sıkıbir Atatürkçü. Akıllı bir kadın ve diri. Şerife Teyze, maşallah, dimdiksiniz... 80’in üstündekilerin çoğu eğik-bükük..Ben 85 diyorum kızım, bir yaş eksik daha iyi geliyor kulağıma... Benim kemik yaşım 46, doktorda öyle çıktı. Eee o zaman 46 yaşındayım deyin!(Gülüyor.)Ne yer, ne içersiniz?Sabah bol peynir, aciko, ekmek, zeytin.... Bu aciko nedir?Benim yaptığım bir karışım. Domates, biber salçası, ceviz sarmısak, kişniş, kimyon, bir de bizim buralarda abhaza otu vardır onu karıştırıyorum. (Deniyorum. Acayip lezzetli. Cevizli acıya benziyor ama çok daha güzel.) Bahçeniz bostan gibi... Buradan çıkanlar yetiyordur size?Kendi yetiştirdiklerimi yiyorum. Maydanoz, soğan, biber, domates, patlıcan, şeftali... Öğleni geç yerim, akşam yemiyorum. Bazen arkadaşlarla toplanıyoruz öğleden sonra, gün gibi yani... O zaman da yemem!Anlaşıldı; bütün uzun yaşayanlar öğün sayısını ikiye indirmiş durumda. Hiç hastalanır mısınız? Nezle-grip falan? Hiç hastalanmıyorum! Her işimi kendim yapıyorum. Şerife Teyze’den ev yapımı ketçap tarifi:2 kg domatesSuTarçın, karanfil, kişniş, kimyon (istediğiniz kadar)3-5 diş sarmısak1 bardak sirke1 bardak şekerMalzemenin hepsini birlikte kaynatın ve süzgeçten geçirin. Cam şişelere doldurun. Şerife Teyze’nin ünlü acikosu4 kaşık domates salçası4 kaşık biber salçası2 avuç ceviz (çekilecek)2-3 diş sarmısakKişniş KimyonAbhaza otuZeytinyağıMalzemenin tümü iyice karıştırılıyor.
Çocukların öğrenmesini engelleyecek sorunlardan biri de burun tıkanıklığı. (KBB) Uzmanı Doç. Op. Dr. Erhun Şerbetçi anlattı. Burun tıkanıklığı nelere neden olur?Burun tıkanıklığı, kulak burun boğaz sahasında kronikleşen, ama en az önemsenen konu... Oysa burun tıkanıklığı oksijen eksikliği anlamına da gelir. Özellikle çocuklarda dikkat dağılması, kişilik değişikliği, öğrenme güçlüğü gibi belirtilere yol açabilir. Pek çok çocuk burun tıkanıklığı yüzünden yaşadığı sorunlardan dolayı psikoloğa götürülüyor. Oksijen eksikliği örenmeyi zorlaştırdığı için öğretmenler çocukta zeka geriliği olduğunu bile düşünebiliyor. Oysa gerçekte çocuğun sadece teşhis edilmemiş ciddi burun tıkanıklığı oluyor.Sorunun belirtileri nasıl ortaya çıkar?Genellikle burundan konuşmayla birlikte kendini gösterir. Çocuğun genelde ağzı açık durur. Uyurken horlama olabilir. Geniz akıntısı bunlara muhakkak vardır. İnatçı öksürükler burun tıkanıklığına eşlik eder çünkü hava temizlenmeden ve ısıtılmadan akciğerlere gider. Ve bu ciddi akciğer problemlerine de sebep olur. Burun tıkanıklığı çocuklarda yüz gelişimini bile bozar. Ağız hafif açık, çene gelişimi nispeten bozulmuş ve dişler bozuk görünümde olabilir. Biz buna, ‘Geniz eti yüzü’ deriz...Tıkanıklığın sebepleri nelerdir? Alerjik etkenler bu soruna sebep olabilir. Sigara kullanımı, doğum kontrol hapları, yüksek alkol kullanımı konkayı şişiren etkenlerdir. Uzun uçak yolculukları ve klimaya sürekli maruz kalmak da burundaki konkayı şişirir.Hastalık nasıl tedavi ediliyor?Öncelikle burun içi dokuları ileri derecede şişmemişse tedavi kolaydır. Burun içi temizliğine dikkat etmek, ortamın fiziksel koşullarını düzenlemek, kuru havaya maruz kalmamak, alerjenleri ortadan kaldırmak, sigaradan uzak durmak ve doğal tuzlu sularla burun temizliği yapmak suretiyle tedavi edilebilir. Daha inatçı vakalarda yerel burun spreyleri, bir takım ilaçlarla çözümler bulunabilir. Birkaç aylık uygulamayla tamamen ortadan kalkar. Burun tıkanıklığını engellemek için kullanılan bitkisel ilaçlar, doktorun önermediği spreyler buruna zarar verir. Hepsi başlangıçta konkaları büzüştürür sonra şişirir. Ters etki yapar yani. Hatta hasta, ilaç kullanımını bırakamaz hale gelir artık çünkü konka kendiliğinden büzüşmez hale gelir. Rastlanma yoğunluğu ne oranda?Çoğumuzun burun sorunu var. Bunların çoğu önemli hastalıklar. Yani burun tıkanıklığı önemsenmeli. Ama arada bir olanlar doğaldır, çünkü burnun bir görevi tıkanmaktır. Tıkanarak çevredeki kötü ortamdan vücudu korur. Bunun dışındaki düzenli burun tıkanıklıklarında bir patolojik etken vardır.Yetişkinleri nasıl etkiliyor? Yetişkinlerde fiziki performansı azaltır. Horlama, sık tekrarlanan üst solunum yolu enfeksiyonu ve gece oksijenin az olması nedeniyle sabah zinde uyanamama, günlük aktivitelerde bozulma, dikkat dağılması, direksiyon başında uyuklama, öğrenme güçlüğü, dalgınlık gibi şeylere neden olur. Tedavi edilmezse sonuçları ne olur? Uyku apnesinin sonuçları çok ciddi oluyor. Uyku apnesiyle, aşırı kilo birbiriyle orantılıdır. Çünkü oksijen almayan insan kilo veremez. Oksijen yağ metabolizmasını harekete geçirir. İleri apne sendromunda basit ilaçların, basit ameliyatların yeri yok. Biz yüksek basınçlı oksijen maskesi tedavisi uyguluyoruz.
- Okulların çoğu açıldı, koşuşturmaca başladı. Rutin iş dünyası kucağını açmış bizi bekliyor. Koca bir çalışma yılı daha! ‘Son bir tatil daha mı?..’ ‘Neden olmasın’ dedim ve Datça’yı tercih ettim. Datça beni hep baştan çıkartıyor!Ulaşım nasıl? Bodrum’dan geçecekler için: Bodrum’dan sabah 9.30’da Datça’ya feribot kalkıyor. İki saatlik bir yolculuktan sonra Datça Limanı''na değil, merkeze yaklaşık 15 dakika uzaklıktaki limana demirliyor. Şehir merkezine ücretsiz minibüsler var. İsterseniz taksiler de bekliyor. Datça’dan dönüşte feribot yine saat 9.30’da kalkıyor. Datça feribot tel: 0252 712 23 23Nerede kalınır?Villa Aşina: Arkadaş önerisiyle burada kaldım. Ve bundan sonra da hep burada kalmaya kararlıyım! Datça’nın içine arabayla 5 dakika uzaklıkta, muhteşem bir manzaraya hakim. Karşıda Simi adası var. Villadan yürüyerek özel küçücük bir koya iniyorsunuz. Sahibi Bülent Sancakdar Datça’da iki yüzden fazla binada emeği olan bir inşaat mühendisi. Müşterilerinin çoğu yabancı. Ortam sofistike; TV, radyo sesi yok, kimse cep telefonuyla konuşmuyor. Aşçılığını da yine Bülent Bey yapıyor. Hobisiymiş, ama değme şeflere taş çıkartacak kadar iyi! Sadece yemekleri için bile gidilir! Datça pazarına gidinPazar, cumartesi günleri kuruluyor. Hem yiyecek, hem tekstil alışverişi yapabilirsiniz. Datça’ya özgü ürünleri; badem, çeşitli otlar, zeytin- zeytinyağını buradan çok daha uygun fiyata alabilir, yöre halkını yakından tanıyabilirsiniz. 5 liraya peştemaller satılıyor! Doğal dokuma çarşaflar, şallar, örtüler... Hepsini yüklenip dönmek gelecek içinizden! Pazarda Selahattin Karagöz’ün hazırladığı baharat karışımına bayıldım. 1 kg yüklenip döndüm. Zeytinyağı ve etle çok iyi gidiyor. Gün doğumunu izleyin!Bu kadar güzel gün doğumu başka yerde görmedim! Her sabah 5-5.30’da kalktım kaçırmamak için...Yat limanında yürüyün Liman sabah ve akşamüstleri günlük yürüyüşlerini yapmak isteyenler için ideal. Bir yürüyüş bütün şehri avuçlarınıza almanızı sağlayabiliyor.Betçe ekmeğini tadınTarçınlı-karanfilli bir köy ekmeği. Pazarda satılıyor. Ekmek fırını da çıkartıyormuş. Ancak köylülerin yaptığını yiyenler, fırının çıkardığından daha güzel olduğu konusunda birleşiyor. Fevzi’de yemek yiyin Fevzi Bey ödünsüz, kendine has tavırları olan ilginç bir kişilik. Yemekleri de tat konusunda ödünsüz! Datça’ya adım atar atmaz ilk işim onun yeni yerini bulmak ve yemek yemek oldu! Kimsenin aklına gelmeyecek yemekler hazırlıyor; enginarlı balık, taze incir tatlsı, enginar tatlısı gibi...Damat tatlısını deneyinDatça’ya özgü bu tatlının tadı damağımda kaldı. Baklavanın çok daha hafifi, tabii ki ceviz yerine bademle yapıyorlar. Fevzi’nin veya Kaptan’ın Yeri’nde yenebilir. Günlük tekne turu alınSelimiye turu beni çok mutlu etti. 9.45’te limandan kalkıyor. Koylara uğruyor, geziyor, yüzüyor, güneşleniyorsunuz. Kiliseli Ada ve Hurmalı Ada''yı mutlaka görün, sularında yüzün. Aysin Kaptan’ın teknesiyle gezdim ve çok memnun kaldım. Nefis bir öğlen yemeği de veriyorlar (balık-makarna, salata-karpuz). Hepsi içinde kişi başı sadece 50TL.Knidos kentini gezinHer 2-3 yılda bir bu tarihi kenti ziyaret ediyor, tepeye doruk noktasına çıkıp buradaki antik yaşamı zihnimde canlandırmaya çalışıyorum; kimler geldi geçti, nasıl yaşadılar diye... Sadece burayı değil buradan 1800’lerin ikinci yarısında götürülen Knidos Aslanı’nı da Londra’da British Museum’a her gidişimde ziyaret eder, okşarım. Bir gün yerine, ait olduğu topraklara dönmesini bekliyorum. Kent güzelim iki koyu kucaklıyor. Karadan veya günübirlik tekne turuyla gidebilirsiniz.Eski Datça’ya gidinDatça Yarımadası''nda Antik çağlardan beri üzerinde yaşam süren tek köy. Tipik taş evlerden oluşuyor ve dokusu bozulmamış. Önce Datça merkezini, üst üste çarpık yapılaşmayı gören yabancı misafirlerim "Bu mu ünlü Datça" diye hayal kırıklığına uğruyor... Ancak Eski Datça’ya geldiklerinde, Knidos’u ve koyları gezdiklerinde "Harika" diyorlar. Ünlü şair Can Yücel’in hayatının son yıllarını geçirdiği evi de burada. Badem alın En iyi ve hesaplı bademi Datça Köy Ürünleri’nde alabilirsiniz. Güneşi batırın Kaptan’ın Yeri Datça’daki en eski restoranı. Yat limanında. Rezervasyon yaptırmanızda fayda var. Tekneleri izleyerek gün batımını izlemek çok keyifli.
Aşırı kalın camlı gözlüklerim ergenlik yıllarında bir eziyetti. Sonra lensler, erken yaşta katarakt ameliyatı, ardından glokom teşhisi... Tedavi edilmediğinde körlükle sonuçlanabilecek bir hastalık glokom; yani göz tansiyonu. Doktorumum ofisinde beklerken geç tanı konduğu için kör olan, köyden ağabeyinin kolunda gelmiş genç bir kızı hala unutmam. Onun yerinde ben de olabilirdim! Glokom uzmanı Göz Hastalıkları Uzmanı Doç Dr.Şükrü Bayraktar ile göz sağlığını konuştum.Göz sağlığı için gerekli besinler neler? Görüşümüzü güçlendirmek için neleri yiyelim?Doğru beslenme ile görüşümüzü kuvvetlendirmeyi değil, katarakt ve özellikle sarı nokta hastalığı açısından korumayı anlamaktayız. Göze yararlı besinler özellikle lutein ve zeaksantin açısından zengin olmalıdır. Bu moleküller gözümüzün lens ve retinasında yoğun olarak bulunurlar. Güçlü antioksidan özellikleri vardır ve ultraviyole ışığının oluşturduğu serbest radikal hasarına karşı koruyucudurlar. Yapılan araştırmalarda bu molekülleri orta yaştan itibaren bol miktarda alan bireylerde ileri yaşta sarı nokta hastalığı ve kataraktın daha seyrek geliştiği gösterilmiştir. Bu moleküllerden yetersiz beslenmenin bağışıklık sistemini bozduğu, kalp hastalığı ve kansere zemin hazırladığı da anlaşılmıştır. - Dünyada gözle ilgili konferanslarda besin-göz ilişkisi hakkında yeni bilgiler var mı?Burada Omega-3 olarak adlandırılan yağ molekülünden bahsetmek gerekiyor. Özellikle soğuk suda yaşayan somon, uskumru, sardalya ve ton balıklarında bulunuyor. Sarı nokta hastalığına karşı koruyucu olduğu gösterilmiştir. Haftada iki kez yemek gerekiyor. Balık dışında cevizde ve keten tohumunda bulunuyor. Omega-3 yağ asidinin rakibi ya da düşmanı diyebileceğimiz omega-6 yağ asidinden ise uzak durmak gerekiyor, bunun için ayçiçeği yağı ve margarinden uzak durulmalı daha çok zeytinyağı kullanılmalı.Yağsız beslenirsek göze faydalı besinler emilmiyor!- Göz için en yararlı 10 besin ?Yumurta, ıspanak, brokoli, kıvırcık lahana, brüksel lahanası, pazı, roka, marul, kabak ve bezelye . Bunları olabildiğince az pişirerek tüketmeliyiz, Lutein ve zeaksantin yağda eriyerek barsaktan emilirler, tamamen yağsız beslenenlerde diyetle alınsa da emilim yetersizdir; bu nedenle yeterli miktarda yağ alınmalıdır.- Güneş ve göz sağlığı...Bizim gibi bol güneşli ülkelerde gözümüzü güneş ışınlarından nasıl koruyalım?Araştırmalar uzun süre güneş ışınlarına maruz kalmanın göz sağlığı için son derece önemli problemler olan katarakt ve makula dejenerasyonu (sarı nokta hastalığı) görülme sıklığını önemli oranda arttırdığını göstermiştir. Ancak şunun altını çizmek gerekir ki; güneş ışınlarının tümü göz sağlığı için zararlı değildir. Dalga boyu 400 ile 700 nanometre arasında olan güneş ışınları (400 mavi-mor, 700 kırmızı) “görünen ışık” olarak adlandırılır, gözümüz için zararlı değildir ve (tam aksine) kaliteli görme için gereklidir. “Ultraviyole” olarak adlandırılan ve dalga boyu 400’den küçük olan güneş ışınları ise görme fonksiyonu için herhangi bir işe yaramaz ve gözümüz için zararlı olan bölümü oluşturur. İşte bu nedenle katarakt ve sarı nokta hastalığından korunmak için gözümüzü ultraviyole ışınlarından olabildiğimiz kadar sakınmamız gerekir. Bunu güneş gözlükleri ve siperlikli şapka kullanımı ile sağlayabiliriz. - Güneş gözlüğü seçerken neye dikkat edelim? Herkes markalı gözlük peşinde. Bu doğru mu? Her markalı gözlük sağlıklı mı acaba? Bunlar kontrol ediliyor mu? Neye güvenelim?Güneş gözlüklerinde dikkat etmemiz gereken iki önemli özellik var; ultraviyole ışınlarını süzme oranı ve gözlüğün şekli. Ultraviyole ışınları UV-A ve UV-B olarak ikiye ayrılmaktadır. UV-A dalgaboyu 320-400 nanometre arasında, UV-B ise dalgaboyu 280-320 nanometre arasındaki ışınları ifade etmek için kullanılır. Gözümüz için UV-B ışınları UV-A’dan daha fazla zararlıdırlar. Yeterli bir koruma için utraviyole ışınlarının yüzde 99-100’ünü süzen bir güneş gözlüğü kullanmak gerekir. Bir güneş gözlüğü satın alırken mutlaka sertifikasına bakılmalı ve yüzde 99-100 oranında UV süzme sağladığına emin olunmalıdır. Burada markanın önemli olmadığını belirtmek istiyorum; ancak gözlük ile birlikte verilen sertifika dikkatlice incelenmeli ve sertifikasız gözlüklerden uzak durulmalıdır.Açıkta satılan güneş gözlükleri gözü tam korumuyor!- Açıkta satılan ucuz güneş gözlüklerinin zararları neler olabilir?Açıkta satılan güneş gözlüklerinin genellikle sertifikaları bulunmaz . Bu nedenle hangi oranda UV ışınlarını süzdükleri belli değildir. Bir gözlüğün renginin koyu olması onun UV süzme miktarını değil, görünen ışığı süzme oranını gösterir, oysa ki biz güneş gözlüğü takarak görme fonksiyonumuz için gerekli olan görünen ışığı değil, görünmeyen ve zararlı olan ultraviyole ışığını süzmeyi amaçlıyoruz. Genellikle aşırı koyu renk olan ucuz ve sertifikasız güneş gözlüklerini taktığımızda ultraviyole ışınlarından korunamayız. Ayrıca göze gelen ışık azalacağı ve göz bebeklerimiz genişleyeceği için zararlı ultraviyole ışınları daha fazla oranda gözümüze girer ve hiç gözlük takmadığımız duruma kıyasla daha fazla zarar görebiliriz. Güneş gözlükleri mutlaka yandan gelen güneş ışınlarına karşı koruma sağlayacak şekilde kavisli ve gözü tam kapatacak şekilde üretilmiş olmalıdır.- Çocuklar ve gençler TV-bilgisayar önünde sürekli... Göz sağlıklarını korumak için ne yapmalı?Yapılan araştırmalar uzun süre ders çalışan, bilgisayar kullanan ve daha çok ev içinde zaman geçiren çocuklarda daha fazla oranda miyopi geliştiğini göstermiştir. Bilgisayar kullanımının ayrıca gözü kurutucu bir etkisi de vardır, çünkü özellikle oyun oynarken sürekli dikkat nedeniyle göz kırpma refleksi yavaşlamaktadır.- Göz kontrolünü ihmal eden bir toplumuz. Hiç yakınmamız olmasa bile ne kadar sıklıkla göz kontrolü yaptırmalıyız.Bebeklerin bir yaşında, çocukların 4-5 yaşında muayene olması gereklidir. Amaç gizli bir göz tembelliği varsa yakalamaktır. Altı yaştan sonra tembellik tedavisi başarılı değildir. Çocuklarda özellikle okul başarısı iyi değilse yine zaman yitirilmeden muayene yapılarak gizli hipermetropi veya astigmat ortaya konmalı ve uygun gözlük verilmelidir, aksi takdirde bu çocuklar kötü öğrenci olarak okul hayatına başlarlar ve bu genellikle böyle devam eder. Erişkinlerde ise hiç yakınma olmasa bile otuzlu yaşlarda mutlaka bir kez göz tansiyonu ölçümü yapılmalıdır. Kırklı yaşlardan itibaren ise düzenli olarak her iki yılda bir göz muayenesi yapılmalıdır.Hiç göz tansiyonunuzu ölçtürdünüz mü?- Sizin uzmanlık alanlarınızdan biri de glokom; yani göz tansiyonu. Göz tansiyonu neden yükseliyor?Göz tansiyonu gözümüzün içinde dolaşan sıvının gözü terk etmesinde bir sorun olduğunda yükselir. Bu sıvı gözün dışındaki gözyaşından tamamen farklıdır . Optik olarak tamamen saydam olması gereken ve bu nedenle içinde kan damarı bulunmayan göz merceğine besin maddeleri ile oksijen sağlamak ve atık maddeleri ortamdan uzaklaştırmak görevini üstlenmiştir. Göziçi sıvısının kabaca her iki saatte bir yenilenmesi gerekmektedir. Özel hücrelerden salgılanır ve çok küçük kanallar yardımıyla gözü terk eder. Genetik olarak yatkın kişilerde bu kanallar tıkandığı için sıvı gözü yeterli oranda terk edememekte ve göz içinde birikerek göz tansiyonunu yükseltmektedir. - Belirtileri neler? Bizde glokom varsa nasıl anlayacağız?Göz tansiyonu yükselince gözü beyne bağlayan kablo olarak adlandırabileceğimiz görme siniri hücreleri hasar görmektedir. Ancak hastaların çoğu bu hasarı ancak geç evrede fark edebilmektedirler. Başka bir deyişle hastalarda erken evrede genellikle herhangi bir belirti bulunmaz, ağrı kızarıklık ya da göz yorgunluğu gibi bulgular yoktur. Bu nedenle hastalıkta olabildiğince erken teşhis koyabilmek (geç kalındığı zaman sinir kaybını ve bozulmuş görme fonksiyonunu düzeltemiyoruz) ve sinir hasarını önlemek için hiçbir yakınması olmasa da herkesin genetik riskine göre bir yada iki yılda bir göz tansiyonu kontrolü yaptırması gereklidir.- Glokom tedavi edilmezse nelere yol açabilir?Uygun tedavi ile görme fonksiyonu korunabilecek iken tanı konmaz ve tedavi edilmez ise glokom hastalığı kalıcı körlüğe yol açmaktadır. Bu nedenle bu sinsi düşmanı olabildiğince erken dönemde teşhis ederek görme kaybını önlemeyi amaçlıyoruz.Dr. Bradley’nin light mutfağıGözü güçlendirecek salataYumurtalı ıspanak salatası(Lutein ve Zeaksantin’den zengin bir salatadır)Malzemeler:- 1 yumurta- demet ıspanak- yemek kaşığı zeytinyağı- Ğ limon suyuHazırlanışı:- Ispanakları buharda az pişirin. Yeşil rengini korumasına özen gösterin.- Salata tabağına yayın. Limon suyunu gezdirin.- Yumurtayı halka halka doğrayıp üzerine yerleştirin.- Zeytinyağını gezdirin.
işmanlığın pek çok nedeni var. Bunlardan biri de bir jinekoloğun hemen kontrol edeceği Polikistik Over Sendromu. Şimdiye kadar bana danışan kadınlarda sık karşılaştım. Hemen özel bir beslenme programına başlamanın yanı sıra bir jinekoloğa da yönlendirdim. İşte Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Moşe Benhabib‘in konuyla ilgili sorularıma yanıtları... - Polikistik Over nedir?Yumurtalıkların normalden iri olup, içerlerinde inci kolyesi tarzında sıralanmış küçük kistik yapılar (6mm-8mm çapında) içermesi halidir.Polikistik over sendromu (PCOS) ise kişide polikistik over bulunması ile birlikte, kıllanma, yağlı cilt, yağlı saç, sivilcelenme, adet düzensizliği, genellikle kilolu olma ve yumurtlama olmaması ile seyreden bir tablodur.- Neden oluyor? Doğumsal olarak vardır. Sonradan oluşan bir yapı değildir. Ancak polikistik over sendromu ise kilo alınması ile yukarıda sayılan belirtilerin daha da şiddetlenmesi halidir.- Genetik mi? Genetiğin rolü tartışılabilir. Ancak genel anlamda öyle bir eğilim yoktur.- Bu sendrom aşırı kilo yapar mı? Obezite nedeni mi? PCOS ile obezite ilişkisi karmaşık bir konudur. Uzmanlar, “PCOS’nun kilo almayı kolaylaştırdığını mı?” veya “aşırı kilonun PCOS’a yol açtığını mı?” tartışmaktadırlar. PCOS’lu tüm kadınların obez olmadığı gibi, tüm obez kadınlarda PCOS taşımamaktadırlar. Her kadının metabolizması kendine hastır. Vücudumuz yağları, kalorileri ve şekeri değişik şekilde kullanmaktadır. Bu PCOS’lu kadınlar içinde geçerlidir. Birçok PCOS’lu kadın sağlıklı diyet uygulamalarına ve düzenli egzersiz yapmalarına rağmen kiloludur. Araştırmacılar bu problemin PCOS’lu kadınlarda sıkça görülen “insülin rezistansı”na bağlı olduğunu ileri sürmektedir. Bunun sonucunda vücutta aşırı yağ birikmesi ortaya çıkmakta, bu da aşırı kiloya yol açmaktadır. - Polikistik yumurtalıklar alınarak şişmanlık tedavi edilebilir mi?Polikistik overlerin direkt şişmanlığa yol açmadığını biliyoruz. Yumurtalıkların alınması ile şişmanlığın tedavi edilmesi yöntemi yoktur.- Tedavisi nasıl peki? PCOS tedavisine diyet+egzersiz ile başlanmalı . Yüzde 5 ile yüzde 10 arasında aktüel kilo üzerinden kilo verilmelidir. Bu arada düzensiz adetler, hormon düzenleyici ilaçlarla, insülin rezistansı ise oral antidiyabetik ilaçlarla düzene sokulabilir. Yağlı saç, yağlı cilt, kıllanma tablosunda düzelme görülebilir. Çocuk isteyen olgularda yumurtlatıcı ilaçlar kullanılarak sorun giderilebilir.- Beslenmeyle ilgisi olmayan neredeyse hiçbir hastalık yok gibi... POS’nda durum nedir? Kesinlikle beslenme şeklinin önemi vardır. Her şeyden önce aktüel kilonun yüzde 5 ile yüzde 10’u verilmedir.Eğer içki tüketmeyi seviyorsanız dikkat!Sadece sosyal ortamlarda içenler için çok sorun yaratmayabilir. Hatta 40 yaşın üzerindeki erkekler ve menopozdaki kadınlarda ’ılımlı alkol’ kullandıklarında kalp krizi ve felce daha az rastlandığına dair araştırmalar var. Ilımlı alkol miktarı aşılınca bizi neler bekliyor?- Alkolizm- Karaciğer hasarı- Kilo artışı- Diyabet riskinin artması- Yüksek tansiyon ve kalp hastlığı riskinin artması- Karaciğer, meme, bağırsak yemek borusu, ağız ve gırtlak kanseri risklerinin artması- Mide sorunları- Seksüel sorunlar- Doğurganlıkla ilgili sorunlar- Eğer hamilelik sırasında içilirse bebekte yüksek sağlık riski- Kaza riskinin atması - Uyku düzenin bozulması- Depresyon- Özellikle B grubu vitaminlerin eksikliği- Ne kadar alkol güvenli sayılıyor?Bu konuda son zamanlarda limit iyice alçaltılmış durumda. Dünya Kanser Araştırma Vakfı’nın önerisi şu: Eğer illa tüketilecekse kadınlar günde 1, erkekler günde 2 kadehi geçmemeli. Bundan fazla tüketenlerde risk artıyor. - 1 birim alkol ne kadar?Bu konuda karışıklık var. Birimler hesaplandığında alınan ölçü örneğin şarap için 125 ml’lik bardak. Günümüzde şarap kadehleri büyümüş durumda; 175 veya 250 ml olanlar var. Yani bir kadehi 1 birim olarak düşünmeyin! Ayrıca içtiğiniz alkolün sertlik derecesi de önemli. Masum görünen kokteyl bile 4-5 birime eş değer olabilir. - Alkol kilo aldırıyor mu?Evet! Kilo vermeye çalışıyorsanız sadece yediklerinize değil, içtiklerinize de dikkat etmeniz gerekiyor. Sıvıların ’tatmin edici indeksi’ katı yiyecekler kadar yüksek olmadığı için farkında olmadan kilo aldırabilirler.Alkollü içeceklerin saklı kalorisi yüksek. Alkolün 1 gramı 7 kalori veriyor. Protein ve karbonhidratın 1 gramı 4 kalori verir. Alkolün üzerinde olan yağ var; 1 gramı 9 kalori veriyor. Alkolik içeceklerdeki şeker de kaloriyi artırıyor. Fazla yemeyen, obur olmayan ancak ’Niye kilo alıyorum?’ diye soran çoğu danışanımda sorun hep alkoldü. - Alkolün kalorisi çok yüksek. Akşam birkaç kadeh içmek bile sizi hemen günlük limitinizin üzerine çıkartabiliyor. Büyük bir kadeh şarap 178 kalori, iri bir bardak bira 250 kalori. Hesap ortada! Alkolü yavaş yavaş azaltmayı deneyebilirsiniz:- İdeali alkollü içecek yerine bol doğal mineral seviyesi yüksek su içmek.- İçmeden duramam diyorsanız yarıya indirmeyi deneyin!- İngiltere’de kadınların çok kullandığı yöntemdir. - Şu içecekleri denemenizi öneririm. Yaz akşamlarında iyi gidiyor.*Wine spritzer: Yarım kadeh beyaz şarap* 1 şişe soda* Bol buz* Shandy: 1 /2 şişe bira* Diyet gazoz - Art arda kadeh yuvarlamak karaciğer hasarı riskini artıyor!Buna ‘binge-drinking’ deniyor. Art arda yuvarlayanlarda karaciğer daha çabuk yağlanıyor! 2 saat içinde kadınlarda 4, erkeklerde 5-6 kadeh içenlerde karaciğer hasarı riski çok yüksek! Alkol değeri yüksek içkilerde (viski gibi) bu risk daha da artıyor... Bu kişilerde akut tablolar alkolik hepatit, akut karaciğer yetmezliği gelişebiliyor ve tedavi edilmezse tablo ölümle sonuçlanabiliyor.
Herkese iyi bayramlar! ‘Bayramda da light mı yenir!’ dediğinizi duyar gibiyim. Eh, Cumartesiyle birleşince 4 günlük bir tatil var önümüzde. Tatilde dikkat etmeyen rahatlıkla bu 4 günde 1,5-2 kilo alabilir. Sonra vermek zor olabiliyor, dikkat! Ramazan Bayramını evde kutlama geleneği benim gibi metropollerde çalışanlar için artık anı oldu. Genellikle yoğun çalışan herkes gibi bayramı bir yerlere giderek, tatil olarak değerlendirme telaşı için giriyoruz. Bana ‘En çok neyi özledin geçmişten’ diye sorsanız, çocukluğumu yaşadığım 70’li yıllardaki Şeker Bayramı sabahları derdim! Babam erkenden kalkmış, işçileriyle, mühendisleriyle birlikte bayram namazını kılıp gelmiş olurdu. Bizleri, onun seçerek pikaba koyduğu günün pop parçalarıyla uyanırdırırdı. Nilüfer, Ajda Pekkan, Semiramis Pekkan, Erol Büyükburç aklıma ilk gelenler... Biz çocukları (5! tane) önünde yeni elbiselerimizle boy boy, kronolojikolarak sıraya dizilir, elini öper, bayram harçlığı alırdık. Annem, her zamanki gibi güzel, gümüş tepsisinde çikolata ikram ederdi. Bu çikolataların tadı hala damağımdadır. Çikolata tutkum öyle büyüktü ki; annem kutuyu tek benden saklardı hasta olmayayım diye... Şimdilerde ben kendimden saklıyorum!Bayramı evde geçirecekler için öneriler * Evde yiyecek bolluğu olacak. Dolap dolu oldukça insanın da yiyesi geliyor. Tuhaf bir duygu ama öyle! İştah açılabilir. * Misafirler için diye alıp kendiniz yemeyin! Onlar için aldığınız kuruyemişlere, çikolatalara siz dadanmayın.* Her gittiğiniz yerde ikram edilen baklavanın tümünü yemek zorunda değilseniz. 1 adet tatmış olun, gönül alın. * Akşam yemeğinde hediye gelen kutuları sofraya getirip habire şerbetli tatlı yemeyin. Kim istiyorsa ona porsiyonla ikram edin. Ortada olunca çok yersiniz. * Bol bol doğal mineral seviyesi yüksek su için. Midenizi doldurup, fren etkisi yapacaktır. Yemenizi kontrol etmenizi sağlayabilir.Sofranız için hafif tatlı seçenekleri VİŞNELİ TARTYapılışı: * Tereyağını kaynar suyla krema haline getirin. * Alabildiği kadar unla yoğurun. Hamurunuz çok yumuşak olmasın. 4 Hamuru buzdolabında yarım saat dinlendirin. 4 Sonra merdane ile 5. cm kalınlığında açın. Tart kalıbına yerleştirin. Kenarlarını kalıba göre kesin. 4 Vişnelerin çekirdeklerini çıkarın. Tart hamurunun üzerine yerleştirin. 4 Stevia tozu, tarçın ve irmiği karıştırıp meyvelerin üzerine eşit olarak dökün. * Sıcak fırında 150 derecede 1,5 saat kadar pişirin.Malzemeler: n 100 gr. tereyağı n 5 yemek kaşığı kaynar su n Alabildiği kadar tam buğday unu n Yarım kg vişne n 2 yemek kaşığı Stevia tozu (veya 1/2 bardak toz şeker) n 1 tatlı kaşığı tarçın n 1 yemek kaşığı irmikTatile çıkan açık büfe seçenler için öneriler:* Üç ana öğünden birini seçin. O öğünde istediğiniz gibi yiyin. Diğer iki öğünü normal tutun!* Kahvaltıda aşırı ekmeğe dadanmayın. Evde her sabah 2 dilim yetmiyor muydu?* Kırmızı eti öğlen yemeğinde yemeyi tercih edin. Akşam balık+salata ideal. * Akşam yemeğe en erken giden siz olun. Ne kadar erken yerseniz o kadar iyi!* Akşam yemeğinde un haline çevrilebilecek yiyeceklerden uzak durun. Ekmek, baklagiller-humus, fava, muz, mısır gibi...* Tatlı olarak 1 dilim bayram baklavasına tamam. Sonrasında sütlü tatlı, dondurma, sorbelere yönelin. * Tatilde daha çok hareket edin. Çünkü daha çok yiyorsunuz! Deniz kenarındaysanız bol bol yüzün. Ekstra kalorileri ancak böyle yakabilirsiniz. * Yanınızda mutlaka spor ayakkabı götütün. Akşam serinliğinde 30 dakika yürüyüş yapın. * Daha bol su için. Gittiğiniz yer aşırı sıcaksa içilen su miktarı normalde önerilen 2-2,5 litreden yukarıya çekilmeli. * Günde 2 kase yoğurt-cacık yeyin veya ayran için. Aşırı sıcaklarda oluşan mineral kaybını yerine koymak için iyi seçeneklerdir. Yoğurt yüksek kalsiyum düzeyiyle krampları önlemeye de yardımcı olur. * ’Yükte hafif, pahada ağır’ besinler tüketin. Yani koyu yeşil yapraklı yeşillikler. Kalorileri çok düşüktür, ancak çok yüksek antioksidan kapasiteleriyle cildinizi güneşin zararlı etkilerinden korurlar.