Kuşadası’nda düzenlenen 2’nci Uluslararası Gıda Teknolojisi Kongresi’nde dünyanın önde gelen bilim insanları ile konuştum. Tatlandırıcılar ne kadar güvenliler, içlerinde neler var? İşte o uzmanlarının yanıtları...PROF. Artemis Karaali çalışma hayatınızın yarısını TÜBİTAK’ta Beslenme ve Gıda Teknolojisi Bölümü’nde araştırmacı olarak geçirmişsiniz. Konuya en hakim insanlardan birisiniz. Obeziteyle savaşta tatlandırıcılardan yararlanabilir miyiz?Evet. Tatlandırıcıların kalori değeri, şekerinkiyle kıyaslandığında çok çok düşüktür. Tükettiğimiz gıdaların herbir gramının içerdiği kalori miktarına, ‘enerji yoğunluğu’ diyoruz. Gıdaların enerji yoğunluğu, doygunluğu sağlayan ve alacağımız kalori miktarına karar verdiren mekanizmayı etkileyen ana faktörlerden birisi olarak görünüyor. Birçok araştırmada da saptanan şöyle bir husus var: tükettiğimiz gıdaların enerji yoğunluğunu azalttıkça, kilo vermede daha başarılı oluyoruz. Hatta bu, günlük tüketilen mutlak gıda miktarını azaltmaktan bile daha başarılı bir yöntem. Gıdaların kalorisini azaltmak kilo kaybında çok etkili oluyor demek ki, öyle mi?Evet, bir diğer deyişle, etkin kilo yönetimi için, yağ ve şeker oranları düşürülerek kalori değerleri azaltılmış gıdaları tüketmek, bir günde aldığımız gıda miktarlarını kısmaktan daha kolay bir yöntem. Toksikoloji Uzmanı Toronto Üniversitesi Tıp Fak. Beslenme Bilimleri Bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Bernardene Magnuson. Katkı maddelerinin güvenilirliği, düzenlemeler, gıda toksikolojisi üzerinde çalışıyor. Uzmanlık alanlarından bir de düşük kalorili tatlandırıcılar. Aspartam nedir?Aspartam düşük kalorili bir tatlandırıcı. İki aminoasitin bileşiminden oluşuyor; aspartik asit ve metil ester bağlanmış fenilalanin. Bunların hiçbiri tek başına tatlı değil ama birbirine bağlanınca son derece tatlı bileşik oluşuyor. Şekerden 200 kat daha tatlı. Neden dünyada en çok aspartam kullanılıyor?Çünkü aspartam şekere göre 200 kat daha tatlı. 250 miligram aspartam 50 gram şekere eş tatlılık veriyor. Ama bu miktarda aspartamla 1 kalori alırken, aynı tatlılık derecesini sağlamak için kullanacağınız şekerden 200 kalori alıyoruz. Yani aspartamı çok az kullanmak bile yetiyor.Aspartam kan insülin ve glikoz düzeyini etkiliyor mu?Hayır. Diyabetliler için kullanımı uygun, düşük kalorili bir tatlandırıcı.Aspartamı kim kullanamaz? Fenilketonürisi olanlar! Bu kişilerin sadece aspartam değil, tüm protein içeriği olan yiyecekleri sınırlamaları gerekiyor. Ne kadar aspartam kullanabiliriz bir günde. Gıdalara katılan bu tür maddelere bizim “Kabul Edilebilir Günlük Alım Miktarı” dediğimiz bir miktar var. Bu şu demek; hayatları boyunca bireylerin risk oluşturmadan bir günde kullanabilecekleri miktar. Aspartam için bu günde vücut ağırlığı hesaplanarak kilogram başına 50 mg.Birçok üründe aspartam varGıdaların kalorisini azaltmak için neler yapılabilir?- Şeker yerine kalorisi daha düşük başka bir tatlandırıcı kullanılabilir. - Hem şeker, hem yağ daha düşük kalorili alternatifleriyle ikame edilerek gıdanın toplam kalori değeri düşürülebilir. - Gıdanın formülasyonu değiştirilerek glisemik indeksi düşürüldüğünde iştah frenlenebiliyor. Bu yöntem özellikle diyabetikler ve reaktif hipoglisemisi olan kişilerde kilo yönetiminde oldukça etkili. Hangi gıdalarda tatlandırıcı var?Birçok üründe: Gazlı ve kolalı içecekler, dondurmalar, puding benzeri süt ürünleri, bisküvi ve kurabiyeler, cikletler, salata sosları, çiğnenebilen vitaminler, öksürük ∫urupları, ağız çalkalama suları gibi ürünleri sayabiliriz. Bizim çok sevdiğimiz helva, lokum, baklava gibi tatlılarda da kullanılıyor artık... Evet, Türk gıda üreticileri yaptıkları birçok başarılı yeni ürün geliştirme çalışmalarıyla lokum, helva, baklava, dondurma gibi tatlılardan yağ ve şekeri çıkararak bu geleneksel ürünlerin formülasyonlarını modifiye edidi. Bu ürünler nasıl denetleniyor, yiyeceğin gerçekten light olup olmadığı nasıl saptanıyor? Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş bir kuruluş tarafından analizle doğrulanması gerekiyor. Prosedürlerin detayları Bakanlığın internet sitesinden var.Size hangi tat uyuyorsa o tatlandırıcıyı kullanınDr. Mitchell Cheeseman siz yıllarca FDA’de çalışmışsınız. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) nasıl ve kimlerle çalışıyor?FDA tamamen yerli bilim insanlarıyla çalışıyor. Çoğu doktor veya doktora yapmış kişilerdir. Ayrıca veteriner ve pataloglar da bulunuyor. Tamamen bağımsız bir çalışma ortamı var. Siz tatlandırıcı kullanıyor musunuz? Hangisini?Evet, kullanıyorum. Aspartam, Acesulfam K, Sukraloz, Stevia kullanıyorum. Özellikle şunu seçin diye söylemiyorum. Ama ben bir diyabetliyim. Bunları kullanmazsam hayatımdan çok daha az keyif alırım!Tatlandırıcılardan hangisini kullanalım?Size hangi tat uyuyorsa onu kullanmalısınız.
Bizde marketlerde birkaç çeşit yulaf var; 1- Yulaf ezmesi2- Yulaf unu3- Yulaf kepeği ( yulafın dış kabuğu) Yulaf◗ 100 gramı 389 kalori. ◗ Kolesterol içermiyor.◗ İçindeki yağ dağılımına baktığımızda öne çıkan sağlığımız için daha faydalı olan tekli ve çoklu doymamış yağlar. Doymuş yağ oranı düşük. ◗ 100 gramında 11 gram lif içeriyor. ◗ Kalsiyum, demir, magnezyum, B6 öne çıkan mineral ve vitaminler. ◗ Kolesterolü düşrüyor. ◗ Kan şekerini dengeliyor. ◗ Yulafın en büyük üreticileri Rusya, Kanada ve Polonya.◗ FDA 1998’de yulafı sağlığa faydalarını kabul etti. Bu tarihten sonra gıda şirketleri rahatlıkla yulaf hakkındaki sağlık iddialarını paketlerine yerleştirebilir hale geldiler. Diyabet üzerindeki etkisiYulaf diğer tüm tahıllardan daha fazla çözünebilir lif içeriyor. Ayrıca yulafın içinde sağlık için çok yararlı bir bileşen olan Beta-glukan var. Beta- glukan sindirilemiyen bir bileşik. Doğada tahıllar, yosun, arpa,mantar, mayalarda var. Yulaf kepeği en fazla beta-glukan içeren kısım. Diyabetliler için çözünebilen lif çok önemli■ Yulafın içindeki çözünebilen lifler yemekten sonra kan şekeri dengesini konrol etmeye yarıyor. Şeker hastası olanların yulaf, baklagil, gibi çözünebilen liften zengin yiyeckleri düzenli ve bol tüketmeleri gerekiyor. Yulaf ince kalmamıza da yardımcı olabilir ■ Liften zengin yiyeceklerin genellikle kalorileri düşük. Çiğnemek için daha uzun süreye ihtiyacımız var; böuylece yemek sırsaında kendimizi kontrol etmemiz kolaylaşıyor, daha az kalori alıyoruz. Kolesterolü düşürüyorYıllardır süren bazı araştırmalar baklagil, yulaf, keten tohumu, yulaf kepeği gibi ürünlerdeki çözünebilir liflerin kimi insanlarda yüksek kolesterolü düşürebildiğini net olarak gösteriyor. Ne kadar yulaf yemeli?Kolesterolü düşürücü etki için günde 3 gram çözünebilir lif almak gerekiyor. Bu da 1.5 kase yulaf lapasına denk.
Evlenip de kilo almayan var mı? Nadirdir sanıyorum. Hepimiz daha ilk yılda 2-3 kilo koyuyor, toparlanmaya başlıyoruz. Orda kalsa iyi, çoğumuz katlanarak yukarılara hayatında hiç görmediği kilolara ulaşabiliyor. Peki nedeni ne? Önlemenin yolu var mı? Uzm. Dan. Psikolog Ani Eryorulmaz ‘a hepimiz için sordum.Evlendikten sonra şişmanlıyoruz, neden?Yalnız evlendikten sonra değil yaşam koşullarımız ve ilişki biçimlerimiz ve ortamlarımız değiştikçe de kilo alıyoruz. Kilo almanın ruh sağlığı ile ve stresle başedebilme ile yakın ilişkisi olduğunu biliyoruz. Kadınların evlendikten sonra, erkeklerin de boşandıktan sonra kilo aldıkları bilimsel bir araştırma ile kanıtlanmış. Ortam değiştirme de ruh halimizi, dolayısı ile yeme şeklimizi ve kilomuzu etkiliyor. Üniversite için farklı şehirlere giden gençlerin de çok kilo aldıkları saptanmış.Kilo aldıktan sonra bunu bir-iki yılda vermezsek kalıcı hale gelebiliyor ve yeni kilomuz oluyor.Kendimizi nasıl motive edelim hafiflemek için?Alınan kilolar kişinin genel sağlığını etkileyecek, yaşam kalitesini azaltacak kilolarsa yapılacak şeyler de daha köklü çözümler üzerine oturtulmalı. Depresyon ve kaygı bozuklukları kişinin kilo alımında etkili. Farklı şikayetlerle psikologlara başvuranlarda, terapi ilerledikçe kişi neden yediğini farkediyor. Yemek çoğu zaman sadece doymak için değil sıkıntıyı ve kaygıyı azaltmak için de kullanılıyor. Bunu farketmek bile bazen büyük bir değişiklik yapabiliyor .Genelde eşler birlikte şişmanlıyor, belki bunun için hoşgörüyorlar birbirlerini, ne dersiniz?İlişki şeklimiz, sosyal hayatımız kilomuzu etkiliyor. Evlendikten sonra daha çok evde misafir ağırlamak, eşlerden birinin mutfakta becerilerini göstermesi, hepsi etkiliyor kilo alımımızı. Fakat problem eşlerden biri bu gidişata dur deyip, eşinin aynı şeyi yapmadığını görünce başlıyor. Hoşgörü burada azalıyor. Kendi zayıfladıktan sonra eşinin kilosunu eleştirmeye başlayan hem erkek, hem de çok kadın görüyorum. Ama tabii bu bir evlilik sorununa eşlik ediyor çoğu zaman.Eşlerimizi uyarmalı mıyız? “Çok kilo aldın, aman dikkat” ! diye Kırıcı olmaktan korkuyor çoğu kişi. Yaklaşım nasıl olmalı?Eşlerin birbirleri ile ilgili şikayetlerini paylaşırken çok dikkatli olmaları gerektiğini biliyoruz. Yalnız kilo ile ilgili değil her konuda kırıcı bir eleştiri diğer tarafın küsüp, kapanmasına, iletişimi farklı bir boyuta çekmesine neden olabiliyor. Ayrıca kırıcı bir eleştiri cinsel hayatta özellikle kadının kendisini bu alandan tamamen çekmesine de neden oluyor.Burada ortak bir hayata bakış açısı olan çiftlerin bunu bir yaşam tarzı haline getirdiklerini görüyoruz. Daha az yemeğe gidip, daha çok spor yapmak, birlikte mönü hazırlayıp haftalık alışverişe gitmek gibi. Tabii bunu yapabilmek için çiftlerin yargısız dinleyebilme becerilerine sahip olmaları gerekiyor.Kilo almak dış görünüş sorunu değilBazı insanların “Madem benimle evli, beni her halimle sevmeli” diye bir tepkisi var... Bu yaklaşım sağlıklı mı?Özellikle evliliğin ilk başlarında yalnız kilo değil bakım , giyim, karşılıklı bu konudaki saygı konusunda biraz daha rahat davranıldığını biliyoruz. Eğer evlilik bir “amaç” ise evlenmiş olmak kişinin bu amacı için gösterdiği gayreti azaltabiliyor. Ama evlilik amaçtan çok bir yaşam şekli ise kişi sadece ve sadece kendine duyduğu saygıdan dolayı kilosuna da bakımına da dikkat ediyor. Kilo alımı sadece bir dış görünüm sorunu değildir. Kişi kendi dış görünümünü beğenmediği sürece evlilik de, sosyal hayat da, cinsellik de etkilenecektir.Kişi kendisinden memnunsa bedenini seviyorEşlerden birinin aşırı şişmanlaması evliliği nasıl etkiliyor?Kilo alımının nedeninin evliliğin gidişatı ile ilişkili olduğunu düşünüyorum . Eğer kilo alımı kişinin elinde olmayan bir hastalık/tedavi sonucunda oluştu ise iyi bir ilişki bu nedenle bitmez diye düşünüyorum. Ya da böyle bir nedenle bitiyorsa o ilişki için soru işaretleri de vardır diğer alanlarda. Bir evliliği sağlam kılan şeylerin başında hayata ortak bakış açısı, ortaklaşa yapılan zevk alınan aktiviteler gelmektedir. Kilo alımı sosyal hayattan kopmaya, daha az ortalıklarda görünmeye, eşle birlikte yapılan aktivitelerin yapılamamasına ve cinselliğe etki ediyorsa tehlike sinyalleri olarak değerlendirmekte fayda vardır.'Şişman insan mutlu insan’ gibi bir inanış var. Siz bir psikolog olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu göstermelik bir mutluluk mu?Açıkçası ben kişinin kendisi ile hoşnut olduğunda , kendi derisi altında kendini iyi hissettiğinde mutlu olduğunu düşünüyorum. Ayrıca mutlu olmanın ve kendini iyi hissetmenin sadece kilo ile ilgili olmadığını biliyoruz. Biz kilomuzla, bu hayatta yaptıklarımızla, başardıklarımızla, hayallerimizle bir bütünüz. Bir iki kilo fazlası olduğu için sosyal hayattan kopan, eşiyle ilişkisi değişen kişiler de var. Sağlıklı olmak, hayattan kopmamak birkaç kilodan daha önemli. Fazla yemekle sorunların üzerini mi örtüyoruz?Eğer kendinizi iyi hissediyor, depresyonda değilseniz o zaman bedeninize size çok zarar verecek birşey almıyorsunuz. Bu sadece yemek yemek için değil, alkol ve uyuşturucu, çok alışverişe gitmek, hatta çok sağlıklı olarak gördüğümüz spor yapmak için de geçerli. Yemek psikolojik sorunlarda özellikle depresyon ve kaygı bozukluklarında bir uyuşturucu görevi görüyor. Kişi yedikçe sıkıntısını örtüyor.
Kadın için ideal doğum yaşı 28-32 arasında. Ancak iş dünyasındaki acımasız rekabet nedeniyle çalışan kadınlar çocuk planlarını sürekli ertelemek durumunda kalıyorlar.Ülkemizde kısa süre önce yumurtaların saklanması konusunda önemli bir yönetmelik değişikliği oldu. Artık yumurtalarınız dondurabilir, saklayabilir, istediğiniz zaman çocuk sahibi olabilirsiniz. Bu yeni yönetmelik çocuk sahibi olmak isteyen kadınların hayatını nasıl kolaylaştırıyor? Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Çepni ile konuştum.30 Eylül’de Resmi Gazete’de yeni bir yönetmelik yayınlandı kadının yumurtalarının saklanması konusunda, nedir, sizden öğrenelim?Önceden sadece kanser tedavisi görecek hastaların üreme hücre ve dokuları saklanabiliyordu. Çünkü kemoterapi veya radyoterapi üreme hücrelerine zarar vererek üreme işlevini çok olumsuz etkileyebiliyor, hastanın üreme hücrelerinin hepsi zarar görebiliyor ve artık kendi üreme hücrelerinden çocuk şansı kalmıyor. Bu yönetmelik değişikliği sayesinde artık yumurtalık kapasitesi azalmış ,ama halen evlenmemiş ,ya da çocuk sahibi olmayan, kanser hastalığı olmayan kadınların üreme şanslarını korumak için isterler ise yumurta ya da yumurtalık dokuları saklanabilecek.Böylece henüz bekar kadınlara önemli bir şans verilmiş oluyor, değil mi?Kesinlikle! Kadınlar artık daha geç yaşlarda doğuruyor. Uzmanlık yaşamımın ilk yıllarında yirmili yaşların başında doğumlar görürken, bugün yirmili yaşların sonu ve otuz-otuzbeşli yaşlara doğru doğumların kaydığını söyleyebilirim. Doğurma yaşının artmasıyla birlikte doğal yollardan çocuk sahibi olabilme yeteneği de azalıyor. Bu yönetmelikle önemli bir sorun giderilmiş oluyor; böylece yumurta rezervi azalan herkesin yumurtalarını dondurmasına izin verilmiş oldu.Peki bunu belgelemek de gerekecek mi?Evet. Düşük over rezerviniz (yumurta sayısının azalması) varsa ve henüz doğurmamış iseniz , aile öykünüzde erken menopoz hikayesi de varsa üç uzman tabipten oluşan sağlık kurulu raporu ile belgelendirirseniz bu haktan yararlanma şansınız var.Ya erkekler? Onların spermleri hangi koşullarda saklanabiliyor?- Cerrahi yöntemlerle sperm elde edilmesi halinde- Kemoterapi ve radyoterapi gibi üreme hücrelerine zarar veren tedaviler öncesinde- Üreme fonksiyonlarının kaybedilmesine yol açacak olan ameliyatlar öncesinde,- Çok az sayıda sperm olması durumunda saklanabiliyor. 35 yaşından önce anne olmaya çalışın, geç kalmayın- 20-35 yaş arasında bir siklus döneminde gebelik şansı yüzde 25-30 oranında.- Bu şans 35 yaştan sonra azalmaya başlıyor. 37 yaştan sonra ciddi şekilde düşüyor ve 40’lı yaşlarda yüzde 5-10 düzeyine iniyor.- 43 yaştan sonra tüp bebekte dahi gebelik şansı mucizelere kalmış. Güzel bir söz vardır, ‘Her şey zamanında’. İşte bu nedenle çocuk planlaması uygun zamanda yapılmalı. 35 yaşından önce anne olmaya çalışın...
Meme kanseri yaşam süresinin uzaması, hızlı şehirleşme, batı tip yaşam şeklini benimseme birlikte görülme sıklığı da haliyle artıyor...Dünyanın kanser önleme ve kanseri yenme konusunda ki en büyük, en önemli verilerine sahip olan kuruluş Dünya Kanser Araştırma Vakfı. Önemli kongrelerine katılıyorum. Dünya Kanser Araştırma Vakfı’na Amerikan, İngiliz, Hong Kong ve Hollanda Kanser Araştırma Enstitüleri’nden gelen tüm bilgiler İngiltere’de Imperial Kolej’de toplanıyor ve değerlendiriliyor. Dünyaca ünlü bilim insanlarından oluşan bağımsız bir komite de bun sonuçları tartışıyor ve dünyaya yeni açıklamalar yapıyorlar. İşte bunlardan en yenisi, meme kanseri tanısı konanlara yaşam stili konusunda öneriler içeriyor. Yayımladıkları açıklamadan sizler için derledim. Yaşam şekli, metastazı önlüyor ve ömrünüzün uzamasını sağlıyorAraştırma nasıl yapılmış: Meme kanserli iyileşmiş hastalar üzerinde yapılan 85 araştırmanın sonuçları incelenmiş. Ele alınan kadın sayısı yaklaşık 165 bin.Saptanan noktalar: Bağımsız komite ‘yeni araştırmalara ihtiyaç var’ diyor. Ancak meme kanseri olup iyileşenler üzerindeki araştırmalara göre bazı önerilerin rahatlıkla yapılabileceğini belirtiyor. Tanı konduktan sonra yaşam süresine katkıda bulunacak olanlar nedir?- Sağlıklı bir vücut ağırlığı- Fiziksel olarak aktif olmak- Liften zengin yiyeceklerle beslenmek- Soyalı ürünlerle beslenmek- Genel olarak az yağlı beslenme, özellikle de doymuş yağdan fakir beslenmeObez kadınların ölüm riski daha yüksekHem tanı konmadan, hem tanı konduktan sonra vücut ağırlığımızın iyileşme üzerinde etkisi var. Ancak fazla kilolu veya obez kadınların hayatını kaybetme riskinin neden daha yüksek olduğu konusunda başka faktörler de rol oynayabilir. Vücut ağırlığı ve meme kanserinden kurtulma konusunda elimizde yeterli veri yok henüz. Fazla kilolu ve şişıman olanlarda 8 kanser türünün daha çok görüldüğüne dair araştrmalar bize çok kuvvetli kanıtlar veriyor. Bunlar; rahim,yemek borusu, böbrek, pankreas, yumurtalık, safar kesesi, menopoz sonrası meme kanseri. Fiziksel aktivite meme kanserini yeniyorKanıtlar fiziksel olarak aktif olan kadınların -tanı konmadan önce ve tanı konduktan sonra- meme kanserini yenmede daha büyük şansları olduğunu gösteriyor.Beslenme şeklinizi düzenleyinDiyet şekli de etkili olabilir, ama elimizde yeterli araştıtma yok. Şu ana kadar yapılan araştırmalarda elde edilen verilere göre;-Tanı konmadan önce ve konduktan sonra bol lifli beslenen kadınların meme kanseri nedeniyle hayatlarını kaybetme riskleri daha düşük olabilir. -Tanı konduktan sonra soyalı ürünleri daha çok tüketenlerin yaşam şansı daha yüksek olabilir. - Tanı konmadan önce bol yağlı beslenen kadınların tanı sonrası hayatını kaybetme riski daha yüksek olabilir.BU ÖNERİLERİ DİKKATE ALIN Eğer meme kanser tanısı konduysa tedavinizden sonra;1- Sağlıklı beslenin. 2- Fiziksel aktivitenizi artırın. 3- Sağlıklı bir kiloyu koruyun.
Obezite artık ciddi bir sorun. Çocuklarda da oran yükseliyor. Bu nedenle çocuklarımızı sağlıklı beslenmeye yönlendirmeliyiz. İşte sizin için aşçı Alp Çekici'den aldığım faydalı iki tarif... Günümüzde sadece büyüklerde değil, çocuklarda da obezite aldı başını gidiyor. Bunun en büyük sorumlusu olarak da hareketsizlik ve kof, bol kalorili abur-cubur alışkanlığı gösteriliyor. Okul dönemi başladı, çocuklarınızı iyi besleme telaşındasınız biliyorum. Üniversite diplomalı aşçı Alp Çekici, Göktürk’teki Tezgah’ında sadece büyükler için değil, çocuklar için de üretiyor. Çocukların sağlıklı beslenmesi için çok lezzetli tarifler, birbirinden leziz yiyecekler hazırlıyor. Harika tariflerinden sizler için iki örnek aldım.Çocuklar bu fasulyeyi seviyorMaş fasulyesi mutfağımıza son yıllarda girdi ve çok sevildi. Lezzetli, görünüşü sevimli, besleyici bir fasulye bu. Çocuklar genelde kurufasulyeyi pek sevmez ama maş fasulyesine bayılıyorlar. Hazırlaması da çok kolay!Maş-Maş / Malzemeler? 1 su bardağı dolusu kuru maş fasulyesi? 1 çay kaşığı tuz? 2 yemek kaşığı sızma zeytinyağı? 1 yemek kaşığı dolusu kıyılmış dereotu? 2 yemek kaşığı dolusu kıyılmış maydonoz? 2 adet kırmızı kapya (köz) biber (veya konserve köz biber)? 1 yemek kaşığı konserve mısır? 3-4 adet ince doğranmış kornişon salatalık turşusu? 1 yemek kaşığı hakiki nar ekşisi? 1 çay kaşığı toz sumak? Az pul biberHazırlanışıMaş fasulyesini dar bir tencerede üzerini biraz geçene kadar sıcak su ve 1 çay kaşığı tuz ile kısık ateş üzerinde pişirin. Suyunu hemen hemen çekip taneler yumuşamış olmalı, değil ise az su ekleyip devam edin.Biberleri dışları iyice renk alıp içleri yumuşayana kadar 180 derece fırında pişirin. Piştikten sonra kabuklarını soyup küçük küp doğrayın. (bu işlem yerine hazır közlenmiş biber de kullanabilirsiniz)Hazırlanmış olan tüm malzemeyi harmanlayın ve servis edin.Maş fasulyesi? Baklagiller familyasından.? Anavatanı Hindistan.? Lif oranı çok yüksek; kabızlık sorunu olanlara birebir.? Folik asitten çok zengin; hamileler için faydalı. B grubu vitamin olan folik asit bebeğin sağlıklı doğmasına yardımcı.? Hatalıklara karşı direncimizi artıran C vitamini de var, ama çok yüksek değil.? Sağlıklı damarlar ve cilt için gerekli E vitamini de var.? Kanımızın pıhtılaşması için gerekli K vitaminini de içeriyor.? Çok yüksek olmasa da demir, magnezyum, manganez, fosfor gibi mineraller var.? Karbonhidrat ağırlıklı bir yiyecek, yağ oranı çok düşük.? 100 gramında 347 kalori var. Tarçın ve üzümlü rulo çöreklerMalzemelerÇörek Hamuru:? 500 gr un? 60 gr oda ısısında tereyağı ? 30 gr yaş maya? 60 gr toz şeker? 225 ml (1 su bardağından çok az fazla) süt? 1 yumurta? bir tutam tuzİç dolgusu için:? 50 gr erimiş tereyağı? toz tarçın? kuru üzüm (sultani üzüm)Üzeri için:? Toz tarçın? Toz şeker? 100 gr şeker ve 100 gr su ile hazırlanmış şerbetHazırlanışı? Hamuru hazırlamak için un, tereyağı, tuz ve şekeri birlikte bir kaba veya hamur mikserine alın. Maya, süt ve yumurtayı birlikte çırpın.? İki karışımı birbirine ekleyin ve eliniz ile homojen bir hamur elde edene kadar yoğurun.? Hamurun üzerini kapatın 1 saat mayalanmaya bırakın.? Bu sırada üzerine süreceğiniz şerbeti hazırlamak için 100 gr şeker ve suyu birlikte 1 taşım kaynatın ve soğumaya alın.? Hamur mayalanınca bir tezgaha alın, merdane ile kibarca; 1 cm kalınlığında dikdörtgen şeklinde açın.? Hamurun iç yüzüne erittiğiniz tereyağını sürün, hamuru ortadan ikiye bölün. Bir tarafının üzerine toz tarçın ve toz şeker, diğer tarafına ise kuru üzüm ve toz şeker serpiştirip 2 parçayı da ayrı ayrı rulo şeklinde sıkı sıkı sarın.? Rulolardan 2 şer parmak kalınlığında dilimler kesin ve yapışmaz bir tepsiye dizin.? Üzerlerine elinizin içi ile hafifçe bastırın. 20 dakika dinlenmeye bırakın.? Fırını 170 dereceye ayarlayıp ısıtın.? Dinlenip kabaran ruloları ısınmış fırına yerleştirin. Yaklaşık 12 dakika pişirip çıkartın.? Fırından çıkan çörekler soğumadan üzerlerine şerbet sürün, toz şeker ve tarçın serpiştirin ve servis edin.
Her bayram sonrası şikayet edilen kilolarla uğraşmak istemiyorsanız bu yazıyı dikkatli okuyun. Mesela, sevdiğiniz her şeyi yiyebilirsiniz ama az tüketmek şartıyla...İyi bayramlar! Çoğumuz için yılbaşına kadar son tatil. Üstelik, yazdan son birkaç gün daha çalma ve keyif yapma telaşındayız. Bayramda ‘Onu yemeyin-bunu yemeyin’ demeyeceğim. Hayatın keyfini çıkartın. Ancak şöyle bir önerim var; çok sevdiğiniz ama zararlı olduğu kesin bilinen yiyecekleri örneğin; patates kızartması- her gün yemeyin. Hiç yemeyin de demiyorum, sık yemeyin. Aşırı şerbetli bir tatlıdan daha az alın, sütlü tatlıya yönelin. Açık havada bol bol hareket edin. Hiç kilo almadan geri dönebileceğinizi göreceksiniz. Mutlu ve keyifli olmak insanları iyileştiriyor, güzelleştiriyor.Bayramı evde geçirecekseniz:- Bayramlarda evde yiyecek bolluğu oluyor. Dolap dolu olunca da insanın yemek isteğiyle başa çıkması zorlaşıyor. Normalde tüketeceğinizden çok daha fazlasını yiyip kilo almaya başlıyorsunuz.- Misafirler için aldığınız kuruyemişlere, çikolatalara siz dadanmayın.- İkram edilen tatlıların tümünü yemek zorunda değilsiniz. 1 adet yiyin, tadın, gönül alın. Artık kimse ayıplamıyor.- Hediye gelen tatlı kutularını sofraya getirmeyin. İsteyene porsiyonla ikram edin. Ortaya koyarsanız çok yersiniz.- Bol bol doğal mineral seviyesi yüksek su için. Su midenizi doldurup, fren etkisi yapacaktır. Yemenizi kontrol etmenizi sağlayabilir unutmayın.- Porsiyonlarınıza dikkat! Çoğu şişman kişi fazla yemediğini düşünüyor. Bu kişileri izlediğimde genelde çok büyük porsiyonlar yediklerine şahit oldum. Miktarı azalttığınızda kiloyu korumak-vermek çok kolaylaşıyor.- Ayaküstü atıştırmayın! Özellikle kadınlar bu ayak üstü atıştırmalardan günde rahat 200-300 kalori fazla alabiliyorlar. 40-45 dakika bantta yürümek demek bu, ona göre!Kurban etinin yanına enfes bir sos tarifiÇerkez sosunu ilk tattığımdan beri bağımlısı oldum. Bu ne güzel tat böyle! Üstelik çok sağlıklı, yapması da çok kolay. Malzeme: - Kırmızı biber- Patlıcan -Domates - Havuç (haşlanmış) - Sarmısak-Tuz - ZeytinyağıHazırlanışı: Biber, patlıcan, domates ve sarmısağı fırında közleyin. Kabuklarını soyun. Robota koyun, içine haşlanmış havuç ve maydanoz, tuz da koyun, iyice çekin. Böylece ikram edin. Eğer 1 yıl saklamak istiyorsanız tencereye zeytinyağı koyun. Malzemeyi de içine boşaltıp hiç su koymadan pişirin. Salça kıvamına gelince söndürün. Cam kavanozlara doldurup saklayın. Dışarıda da bozulmadan durabiliyormuş.
Yeni bir rol modelim var: İsveç Konsolosu Karin Duran’ın annesi Britta! Britta Romson ile Bozcaada’da tanışt ım. Fırtına uyarısına rağmen kızı ve damadı Jonas’la uzun yolu da göze alıp Bozcaada’ya gelmişlerdi. Ada’nın ‘en ruhu olan mekanı’ Rengigül Konukevi’nde kalırken karşılaştık; altlı üstlü odalarda kaldık. Rengigül’ün sahibesi Özcan Germiyanoğlu İsveç’in Türkiye Konsolosu’nu ve ailesini öyle güzel ağırladı ki ‘Turizme, ülkeye katkı işte böyle olur’ dedim. Bu çok ‘yalın-gösteriş iddiası olmayan’ ırkın insanlarıyla aynı ortamı paylaştım.Britta’yı ilk gördüğümde 80’li yaşlarda olmalı diye düşünmüştüm. O kadar uzun bir yolculuktan gelen yaşlı, sarsılmış bir kadın gibi değildi. İncecik, dinamik, yanakları pembe pembe, güzel mi güzel bir hanımefendi… 92 yaşında olduğunu öğrendiğimde nutkum tutuldu! Ben ki, Anadolu’yu sağlıklı ve uzun yaşayanlar için karış karış dolaşmışım, 90 yaş üstü bu kadar dinç bir kadınla ilk kez karşılaşıyorum. Nasıl bu kadar dinç kaldığını sizler için öğrenmek istedim, röportaj teklifimi kırmadılar. Sigara içmeyin, çok yemeyinBritta 92 yaşında nasıl bu kadar dinçsiniz? Bunun sırrı nedir?Hayat, doğa ve insanlar konusunda meraklı olmak! Ve temiz hava! Yaz-kış pencerem açıktır, havadar yaşamayı seviyorum. Havayı hissetmeliyim. Ayrıca tamamen karanlıkta, sessizlik içinde ve yalnız uyumayı severim. Neden yalnız? Evliyken bile yalnız mı uyurdunuz?Evet, eşim yaşarken bile ayrı odalarımız vardı. Öyle daha rahat ve derin uyuyorum. Derin uyku bağışıklık mekanizmanızın onarılması için çok önemli, hastalıklardan koruyor. Düzenli egzersiz yapıyor musunuz?Çocukluğumdan beri çok aktif biriyim. Kayak yaptım, paten kaydım, ata bindim, dans ettim. Dans etmeyi çok seviyorum. Nasıl dans ediyorsunuz, gösterir misiniz?(Yüzü aydınlanıyor, ayağa kalkıp gösteriyor) 50 yıl boyunca aynı grupla dans ettim. Haftada bir dersimiz vardı, gösteriler düzenledik. Çok eğlenceliydi, özlüyorum. 20 kişiyle başladık, geçen yıl 6 kişi kalmıştı, dans öğretmenimiz ölünce dersler sona erdi. Şimdi neler yapıyorsunuz?Kendi bahçemle uğraşıyorum. 90 yaşıma kadar da kayak kayıyordum.90 yaşında kayanı hiç duymamıştım!İsveç’te de duyulmamış, görülmemiş bir şey bu…(Gülüyor) Genetik bir sağlamlığınız var mı acaba? Anne-babanız da uzun yaşadı mı?Babam 56 yaşında kalp krizinden öldü. Annem 85 yaşındayken felç geçirip öldü. Pek sportif bir kadın değildi. 1’nci Dünya Savaşı’nda hemşirelik yapmıştı. Öldüğünde akli dengesi tamamen yerindeydi. Ne yer, ne içersiniz? Biraz sırlarınızı öğrenelim…Her yemekte bir kadeh şarap içerim. Kırmızı veya beyaz, yemeğin cinsine göre. Yemeklerimi kendim pişiriyorum. Kahvaltıda ekmek, tereyağı, bal veya reçel. Öğlen sebze-yoğurt veya akşamdan ne kaldıysa… Akşam yemeğimi erken yerim, saat 6 gibi; balık-salata veya çorba-salata. Et yerine balığı tercih ediyorum. Her gün salata yiyorum. Yazları kendi bahçemde yetiştirdiklerimle yapıyorum salatamı. Yalnız suyu biraz az içiyorum, daha çok içmem gerekiyor. Doğru Britta içmelisiniz! Yaşlılar susadıklarını geç hissediyorlar, bu sırada organizma önemli oranda su kaybetmiş oluyor.Tatlı yiyor musunuz peki?Her gün! Ama kremalı, ağır tatlı yemiyorum. Genelde dondurma ve kek seviyorum. Akşam yemeği sonrası mutlaka tatlımı yerim.Teknoljiyle de aranız iyi… iPhone ile güzel fotoğraflar çekiyorum, ama kullanırken çok yardıma ihtiyacım oluyor. Bilgisayar kullanıyorum, hayatımı yazıyorum şu sıralar… Bu kadar uzun ve sağlıklı yaşayan biri olarak günümüzde sizi şaşırtan ne var? Yeni yüksek binalar! Çok fazla da araba var! Bunları hiç tahmin edemezdim. Bir de şimdi bütün kadınlar çalışıyor. Bebekleri bırakıp çalışmaya başlıyorlar, bu hoşuma gitmiyor. Bize neler önerirsiniz?◗ Sigara içmeyin. Çok yemeyin.◗ İçeride bilgisayar önünde uzun süre oturmayın. ◗ Hareketli olun. Çocukluğundan beri çok aktif olanlar uzun yaşıyorBritta’nın anlattıklarıyla benim Anadolu’daki gözlemlerim birbiriyle örtüşüyor. Anadolu’da uzun yaşayanları araştırdığımda da hep şunu gördüm: Çocukluğundan beri çok aktif olanlar, açık havada çalışanlar uzun yaşıyorlar ve sağlık sorunları yok. Tarlada çalışan, davar güden, çobanlık yapan, bedeniyle çalışanlar hep dinç kalmıştı. 90 yaşında hala çobanlık yapan dede, beni bilek güreşinde yenen ninelerle karşılaştım. Katıldığım tüm uluslararası kongrelerde de hep düzenli egzersizin önemi konuşuluyor. Kıssadan hisse: Oturmayın! Kurban eti nasıl kesilmeli , nasıl saklanmalı?TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nden kurban eti kesimi ve saklanmasıyle ilgili çok yararlı bir yazı aldım. Numaralandırdım; sizlerle paylaşıyorum: ◗ Kesimde kullanılan bıçak, kesim ortamı ve etin temas ettiği yüzeyler ile kesimi yapan personelin el ve kıyafetinin temiz olması gerekiyor. Deriye ve sakatata temas eden eller yıkanmadan ete temas edilmemeli. ◗ Kurbanda kesilen etlerin uzun süre saklanması için etin dinlendirilmesi, parçalanması ve uygun kosullarda muhafazasına dikkat edilmesi gerekiyor. ◗ Parçalama işinin 2 saatte bitirilmesi öneriliyor. Etlerin raf ömrünü uzatmak için parçalanmış etler buzdolabı poşetine konularak muhafaza edilmeli. ◗ Etler dondurulmak suretiyle muhafaza edilecekse tek kullanımlık porsiyonlar halinde hava almayacak ve ambalajda hava kalmayacak şekilde paketlenmeli. Çözündürülen etler, kesinlikle tekrar dondurulmamalı.◗ Kavurma haline getirilen etler dolapta saklanmalı. Kıymanın dolapta raf ömrünün en fazla 5 gün olduğu unutulmamalı. Yağ ile kavrulan ve hava almayan kaplarda muhafaza edilen etler ise 10 günden fazla muhafaza edilmemeli, daha fazla saklanacak ise porsiyonlara ayırarak dondurucuya konulmalı.◗ Dondurularak muhafaza edilen etler tüketilecekleri zaman 10-12 saat öncesinde dondurucudan çıkartılarak buzdolabında çözündürülmeli ve hemen tüketilmeli. ◗ Eti mangalda pişireceksek ateşin kor haline gelmiş olmasına ve ateşten 15 cm uzakta tutarak pişirmeye dikkat edilmeli. Haftanın sözü‘Bir insanın ne kadar uzun yaşadığı önemli değildir, ne kadar kaliteli yaşadığı önemlidir’Martin Luther King