Bu çağ hepimizi değerli olduğumuza inandırdı, sonra da çöpün kenarına bıraktı

30 Kasım 2016

“Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz. Aç kalmayı dendim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanı ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum.” –Tezer Özlü, Yaşamın Ucuna YolculukBu çağ hepimizi çok değerli olduğumuza ikna etti.Herkesten özel, önemli, sevilebilir olduğumuza.Sonra da gerçeklerin kucağına attı bizi.Öğrendiğimiz hiçbir şey, gerçek dünyada karşılığını bulmadı.Özellikle özel hayatımızda.Elimizde düş kırıklıkları kaldı.Kuyruğu dik tutacağız, güçlü olacağız derken, kendimizi güçlü zannederken, en zayıf en kırılgan olana dönüştük.Kabuklarımız sertleşirken, içimiz cam kırıklarıyla doldu.Dış dünyaya yaşar gibi görünürken, içimizde bin defa öldük.Karşımıza çıkan herkes, kalp taşımıyormuşçasına kalbimizi kırdı.Oysa herkesin bir kalbi vardı.Sadece kırıla kırıla bize bir b.k kalmamıştı.Bugünkü mailimiz, bir türlü istediği gibi sevilemeyen, istenmediğini düşünen ve artık umudunu yitirmeye başlamış bir okurumdan.Önce okuyalım.Sonra konuşalım.“Bir buçuk ay içinde, bir çocuklu adamla ilişki yaşadım, biriyle nerdeyse sevişiyordum, diğeriyle artık engel olamadım seviştim. İkisine de aşık olduğumu sandım.Bekarım. İyi bir eğitimim var. Evim, arabam var. Ve artık boşanmış adamları bile kendime aşık edemediğimi düşünecek kadar da özgüvenimi yitirmiş durumdayım. Bin tane ilişki hikayesi, kadın olma sırrını okudum. Artık işin içinden çıkamıyorum. Dibine kadar yalnız hissediyorum.Adamın iki çocuğu, sorunlu bir eski eşi ve bir ton tanıdığı var. Daha yakın davranması gerekirken, ıssız adam triplerinde. İnanamıyorum!Ben hayran kalabileceğim, saygı duyabileceğim bir adamı sevmek istiyorum. Beni seven adamları saygıdeğer bulamıyorum. Özellikleri olmadığı için mi, ben özellikli mi değilim? Yoksa özellikli bulduğum adamların özelliği mi yok anlayamıyorum.Dediğiniz gibi aramıyorum, rest çekiyorum. Sonra arasın diye kıvranıyorum. Aramasını o kadar çok diliyorum ki, arıyor. Kaybediyorum çünkü cevap veriyorum. Cevap vermesem yazmayacak bir daha diye, belki birşey söyleyecek diye, sinir harbi yaşıyorum.Sonra hak ettiğimi düşünerek ilgimi çeken başka bir adamla yakınlaşıyorum. Yine aynı hissiyatları tekrar tekrar yaşıyorum.Evrene o kadar çok mesaj yolluyorum ki, midem bulanıyor artık. Duvara çarpıp bana geri geliyor, içim daralıyor. Ne yapılacağını, nasıl yapılacağını biliyorum ama yapamıyorum.Güzin Abla tadında oldu yazım, biliyorum ama yorumlamanızın gücüne inanıyorum. Çevremde en az 5 tane kadın da aynı duygularda.Sanırım evlilikten asıl biz korkuyoruz. Annem babam ayrı ve babam sürekli sinirli dolaşan bir adam. Bağırıp çağıran her durumu zorlaştıran, yorucu biri. Çünkü hayatı gülümseyerek kazanamadığını düşünüyor. Onu anlıyorum. Acaba babamdan gelen birşey mi sürekli ispat etmek kendimi, bilmiyorum.Düşünsenize adam iki çocuklu, nafaka vermek zorunda. Bir ilişkisi olsa eski eşi kıyametleri koparacak, zehir edecek bize her günü. Çocuklarını kullanacak... Adam üzerine başka kadınlarla da görüşecek... Ben beni sevsin sahiplensin, ben hepsiyle mücadele ederim mantalitesiyle bayrağı aldım en önde koşuyorum. Kimse yok zirvede tek başıma kalmışım. Adam da yok ortada. Şaka gibi.Ama bunları düşünmekten de kendimi alıkoyamıyorum. Sanırım çok yalnızım ve çok güçlüyüm. Tırnaklarımı kalbime gömdüm, ertesi günü bitirmeye çalışıyorum.Size güvenerek yazıyorum.Sevgiler.”Okurumun attığı maildeki hikaye ne kadar tanıdık değil mi?Kendine güvenini yitirmiş.Hiçbir adamın onu istemediğini düşünüyor.İsteyen adamların da saygıdeğer olmadığını.Bu da ona kendini daha değersiz hissettiriyor.Gerekçesini okudunuz mu?“Boşanmış, çocuklu bir adamı bile kendime aşık edemiyorum artık” diyor.Boşanmış, çocuklu adam meselesine geri döneceğim ama...Kendime aşık edemiyorum derken?Nesiniz siz kuzum?Zehirli sarmaşık filan mısınız?Temel amacınız önünüze gelen adamları ayartıp kendinize aşık etmek mi?Yoksa sevdiğiniz bir adamla, mutlu bir ilişki mi yaşamak istiyorsunuz?Temel problem burada başlıyor zaten.Pekçoğunuz, birini kendinize aşık etmenin derdindesiniz.Biriyle birlikte his geliştirmek filan değil derdiniz.Bir buçuk ay içinde üç adamla/kadınla flört edip ikisine aşık olduğunuzu zannetmeniz bile bunun ispatı zaten.Güven arıyorsunuz ama güven vermiyorsunuz.Biri size aşık olsun, sizi sevsin istiyorsunuz ama sevmeyi bilmiyorsunuz.Aşkın ne olduğu hakkında fikriniz yok.Biri sizi sahiplensin istiyorsunuz ama sahiplenmeyi bilmiyorsunuz.Birine güven duymak istiyorsunuz ama güven vermeyi bilmiyorsunuz.Neticede ne oluyor?Hayat size tam da sizin gibi insanlar sunuyor.Öyle secret yapıp evrene yollanan mesajlarla, aşındırılan kilise kapılarıyla, adanılan adaklarla, edilen dualarla düzelecek bir yanı yok bunun.Ahmak olmayın.Samimi olun.Karşınızdakine değil.Kendinize.Bu vakada...Okurum, boşanmış bir ailenin çocuğu.Dolayısıyla en klasik travma onarımına gidiyor.Babası gibi boşanmış bir erkeği hedef seçiyor.Kendini o adamı sevdiğine ikna ediyor.Ve babasında onaramadığı şeyleri o adamda onarmaya çalışıyor.Daha da fenası, babasının ona vermediği duyguları o adamdan bekliyor.Muhtemelen baba, boşanma sürecinde okuruma ilgisiz kalmış.Okurum da aynen babası gibi süper ilgisiz bir adam bulmuş.Ondan ilgi, bağlılık bekliyor.Baba kızına yeterince sevgi göstermemiş.Okurum o sevgiyi, flört ettiği adamdan bekliyor...Sonuçta, alamıyor.Ondan alamayınca sorunun kendisinde olduğuna inanmaya başlıyor.Neticede babası da onu sevmemiş, onunla ilgilenmemiş...Belki başka bir adamda bulurum bu duyguyu diyor, diğer adamlara atlıyor.Z raporu: 0.Sadece yorulmuş, yıpranmış oluyor.Diyor ya “Belki de çok güçlüyüm” diye...Erkeklerin güçlü olduğunuz için sizden kaçtıkları yalanını beyninize kim kazıdıysa, onu bulup hep beraber dövelim.Yok öyle bir şey.Ve sevgili okurum...Çok güçlü filan değilsin...Çok yalnız da değilsin...Hepimiz kadar yalnız ve güçsüzsün.Önce bunu kabulleneceksin.Ve iyileşmeye kendini olduğun gibi kabullenerek başlayacaksın.Evlenip boşanmış adamları kendine aşık etmeye uğraşmaktan vazgeçeceksin.Babanın kötü karakterini, o adamları sevip onarmaya çalışarak değiştiremezsin.Senin sevgi göstermek istediğin insan baban.Sevgi görmek istediğin insan da...Babana gösteremediğin sevgiyi elalemin zibidilerine göstermeyi bırak.Babandan göremediğin ilgiyi-sevgiyi elalemin adamlarından beklemeyi bırak.Kimsenin sana böyle bir borcu yok.Kimse böyle bir borcu ödemeyecek sana.Ödemez.Önce al babanı karşına hiç yargılamadan konuş.Aranızda oluşamayan sevgiden söz et ona.Kendini ne kadar yalnız hissettiğini, seni hiç sevmediğini düşündüğünü anlat.Gerekiyorsa ağla.Bakalım o kaskatı baban, karşında ne hale gelecek?Bu sana bir ödev.Yapamam deme.Önce yap, sonra yenden başla her şeye.Ve kendine, kendine uygun adamlar seç.Çünkü o birlikte olduğun boşanmış arkadaşın bahaneleri geçerli değil.Adam sevmiyor seni.Sadece istediği ilgiyi gördüğü için boş bırakmıyor, o kadar.İki gün sonra başkasıyla sevgili olduğunu duyar daha da çok üzülürsün.Benden söylemesi.Bir ilişki yaratmaya çalışıyorsanız,Açık olun.Derdiniz neyse en baştan söyleyin.Karşınızdaki o topa girmek istemiyorsa kendinizi yenilmiş hissedip hırs yapmayın, üstelemeyin.İnsan duyguları güç savaşı değildir.Karşınızdakine fethedilmesi gereken bir kale olarak bakarsanız, o da salak değil bunu anlayacak ve size asla istediğinizi vermeyecektir.Erkeklerin aptal olduğunu sanıyorsunuz, değil mi?Kafalarının basmadığını düşünüyorsunuz niyetinize...Özür dilerim ama erkekler kadınlardan çok daha analitiktir ilişkiler konusunda.Bir erkeğe ne amaçla yaklaşıyorsanız bunu hisseder.Ve size anladığı amacınız doğrultusunda müsade eder.Onu kendinize aşık etmeye çalışıyorsanız, aşık olmaz...Onu düşürüp evlenmeye çalışıyorsanız, evlenmez...Sırf ilişki istiyorsanız, ilişkiye yanaşmaz...İşine gelmediği sürece.İşine gelmiyorsa, sizde eksik bir şey yoktur.O adamın işine gelmeyen bir şey vardır.Sizdeki eksikleri o adam tamamlamak istemiyor olabilir mesela...Buna vakti yoktur.Uğraşmak istemiyordur.Dahası sizden almak istediğini ilişki yaşamadan alıyorsa, zaten ilişkiye yanaşmayacaktır.Ne yapacaksınız?Öncelikle, ne aradığınızı bileceksiniz.Aşk ilk bakışta gelişir.Bir şey olur, bir kıvılcım çakar, akıl baştan gider.Ancak her aşık olduğumuz insanla sağlıklı ilişki yürütme garantimiz yoktur.Derdiniz aşk ilişkisi değil, denginiz olan sağlıklı bir ilişkiyse, önce ne aradığınıza karar verin.Aradıklarınızı madde madde listeleyin gerekirse.Böylece karşınıza çıktığı anda tanıyacaksınız o insanı.Sonra, flört etmek biriyle yatmak demek değildir.Ben size birden fazla insanla flört edin derken, haftanın her günü itin tekiyle yatın demiyorum.Her önünüze gelen, her hoşunuza giden adamla elimden kaçmasın diye yatarsanız ömrü billah normal bir ilişkiniz olmaz zaten.İlk evvela karşınızdaki insanlar vakit geçirin, onu tanıyın, size uygun biri olup olmadığını anlayın.Kör kütük sarhoş olup yattığınız biriyle, sırf yattınız diye sevgili olacağınızı sanmayın.Seksle aşkı satın alamazsınız.Hele ilişki, hiç kuramazsınız.İlişki, karşılıklı emek ve mesaidir.Flört edeceğim diye o yataktan bu yatağa sekmek, sadece sizi yorar.Sonucu değiştirmez.Ne yapacaksınız?Biri beni sevsin diye beklemeyeceksiniz...Sevgi dediğiniz şey zamanla gelişir.Biri neden durduk yere sizi sevsin ki?Zaman geçer sever, birlikte bir şeyler paylaşırsınız sever, belki de hiç sevmez.Kendinizi sevdirmek için yırtınmayacak, kimseye sizi sevmiyor diye kinlenmeyeceksiniz.Şarkılardaki gibi avam avam sevgi dilenmeyeceksiniz.Kendinizi çok mu güçlü sanıyorsunuz?O zaman bir adamı istiyorsanız o telefonu açın ve şöyle diyin:“Tamamen benim olmayacaksan ben yokum!”Alın size güç gösterisi.Diyebilir misiniz?Birini, bunu söyleyecek kadar çok isteyebilir misiniz?Unutmayın, ne istediğinizden yüzde yüz emin olmazsanız, istediğinizin yüzde birini bile alamazsınız.İstediğiniz birinin sizi şımartıp egonuzu şişirmesiyse...Böyle şeyler istemeyin.Kendinizi sevmeyi öğrenin.Sevgiliniz yok ya da bekarsınız diye daha az sevilir birine dönüşmüyorsunuz yani.Biri size aşık olmuyor diye, daha az değerli olmuyorsunuz.Okurum diyor ya saygı duymadığım insanlar bana aşık oluyor diye...Mesele ne biliyor musunuz?Bu tip vakalarda, kişi kendine saygı duymadığı, kendini sevmediği için, kendisine bir şey hisseden insanların değersiz olduğuna inanır.Yani o saygı duymadığı adamlar iki adım geri çekilip okurumu yok saysa, kesin onlardan birine de yakayı kaptırır.Aynı durum erkekler için de geçerli.Genel olarak hepimizde bir öz saygı problemi olduğu için zaten gidip bize leş gibi davranan insanlara aşık olduğumuzu zannediyoruz.İllüzyon o.Kendimizi kandırıyoruz.Aşk zannettiğimiz pekçok duygu yanılsamadan ibaret aslında.Fark etmiyoruz.Yarınki yazımızda bu konuyu işleyeceğiz zaten.Daha fazla uzatmayacağım.Sözün özü kuzukulaklarım,Önce kendinizi sevmeyi öğrenin.Kendinizi kucaklayın.Bütün hatalarınızı tecrübe sayın.Kendinizi suçlamayı bırakın.Bir mola verin...Aranmayı bırakın ve bekarlığınızın tadını çıkarın.Gezin, eğlenin...Enerjinizi ortalığa saçmak yerine kendinize ayırın.Size söz veriyorum, vazgeçtiğiniz anda, aradığınız şey tam da önünüze düşecek.Siz parmağınızı bile kıpırdatmadan hem de...Ortada deligezenler gibi dolaşan, aranan kadınlar görmek istemiyorum.Gördüğü her erkeği potansiyel koca sanan, aslında versen evlenemeyecek psikolojide çaresiz kızlar görmek istemiyorum.Kendinize kötü davranmayı bırakın.Kendinizi zorlamayı bırakın.Kendinizi biraz rahat bırakın.Benim hayata olan inancımı kırmayın.Düzgün Türkçe’yle, imla kurallarına dikkat edilerek yazılmış, kısa ve öz maillerinizi bekliyorum. Bu hafta dert yanma haftası. Elinizi çabuk tutun. Haftaya bulamazsınız.Hayırlı günler.

Devamını Oku

Hayalet sevgililer, sözde ilişkiler

28 Kasım 2016

“Bu dünyada yalnızca kovalananla kovalayan, her an bir şeylerle meşgul olanla yorgun düşmüşler vardır.” –F. S. Fitzgerald, Muhteşem GatsbyŞaşkınlık içindeyim...Cumartesi günü yayınlanan yazımdan sonra o kadar çok mail aldım ki...Herkesin kendine sakladığı, küçük sandığı ne büyük sorunları varmış meğer.Bu nedenle bu haftayı bana attığınız maillere ayıracağım.İçlerinden seçtiğim bazılarındaki konuları masaya yatıracağım.İşte size bir okur maili daha...Bu seferki okurum Almanya’dan...Mevzu bilindik.Uzak mesafe ilişkisi.Ama...Elbette ki “ama”sı var...“Merhabalar,Benim de paylaşmak istediğim bir mevzum var.Erkek arkadaşımla ilişkimde beklediğim ilgiyi bulamıyorum. Çabalıyorum ama karşı taraftan tık yok. Yurt dışında yaşıyorum, o Türkiye’de. Sabah günaydın mesajlarıyla başlayan bir ilişkim var. Çoğu gece de iyi gecelerle bitiyor. Gün içerisinde Whatsapp’tan yazışıyoruz, ne yaptığımızı biliyoruz (en azından bunu başarabiliyoruz). “Seni seviyor mu?” diye soracak olursanız, bazen evet diyebilirim. Fakat çoğu zaman cevabını hiç bilmediğim bir soru haline geliyor. Bir sene olacak bu ilişkiye başlayalı. Bu süre zarfında toplasan yirmi gün beraber olabildik. İki kere Türkiye’ye geldim onu görebilmek için. Yanyanayken güzel vakit geçirdik. Bazen sıkıldı sanki. Bazen konuşmak için konu bile bulamadık. Bazen saatlerce geyik yaptık. Ciddi kavgalar da ettik. Daha yolun başında ciddi kavgalar edilmesi doğru mu diye sordum kendime. Ve aslında bu kavgaların iyi olduğunu, birbirimizin kavga esnasındaki hallerini görmüş olduğumuza ikna ettim kendimi.Demişsiniz ya bankaların bile ihtiyaç kredisi vermeyen adamlara fazla değer vermeyin diye... Bankaların vermediği gerçek krediyi bile verdim ben. Aylardır kendisine maddi yardımda bulunuyorum. İşlerini bir türlü rayına sokamadı. Kafası hep dolu, hep yorgun.En önemlisi bana aşık değil. Ben ona aşık mıyım? Yaptıgım bu kadar fedakarlık aşık olduğumu göstermiyor mu?En önemli konulardan biri de, benim onunla saatlerce konuşmak istemem. En azından uyumadan önce. Ama galiba o bunu pek istemiyor. Kısa ve öz konuşmalar yapıyoruz. Yetinmeye çalışıyorum. Kendi ayakları üzerinde duran, maddi sıkıntısı olmayan bir kızım. Sevdi mi tam sevenlerdenim. Çıkar olmamalı bence bi ilişkide. Onu çıkarsız seviyorum. Ama beklediğim o ilgi hiç gelmeyecekmiş gibi hissediyorum.En kötü ve en belirgin huyum, soğudum mu tam soğuyanlardanım. Onunla konuşmadığım anlarda soğur gibi oluyor, sesini duydugumda her şeyi unutuyorum. Nasıl bir oyunun içine attım kendimi bilmiyorum. Mesafeleri bile engel olarak görmezken...Ailesiyle tanıştım. Ailesine bahsediyor benden. Hep öyle diyor. Ama acaba ne kadar bahsediyor? Bana çok değer verdiğini söyler her zaman. Karşınızdaki insana beklediğini bildiğiniz halde, ilgi göstermezken, verdiğiniz değer ne işe yarar diye sorsam haksız mı olurum? Kafam çok karışık. Cevap çok net aslında ama içimden harekete geçmek gelmiyor. Harekete geçmemi geciktiren birkaç özelliği var... Bilmiyorum. Acaba yalnız kalmaktan mı korkuyorum? Yoksa beni gerçekten sevdiğini veya sevmediğini mi öğrenmek istiyorum.Bana verebilecek öğütleriniz olduğunu düşünüyorum.İyiki varsınız.Sizi inanılmaz çok seven ve gerçekten sıkı bir takipçiniz, hayranınız, okurunuz.”Ve işte...Karşımızda tek taraflı bir ilişki simülasyonu daha.Siz bir ilişki yaşadığınızı zannediyorsunuz.Ama karşınızdaki sizinle pek de aynı fikirde değil.Attığınız uzun mesajlara kısa cevaplar veriyor.Arada bir size bir iki güzel söz söyleyerek gönlünüzü alıyor, sizi elinde tutuyor.Ama asla size istediğiniz sevgiyi, ilgiyi vermiyor.İstediğiniz kadar zaman ayırmıyor.Onunla daha çok görüşmek istediğinizde bu talebinizi çocukça ve şımarıkça buluyor.Biraz uzun telefon konuşmaları yapmaya kalksanız kestirip atıyor.Size çok şey anlatır gibi yapıyor ama aslında hiçbir şey anlatmıyor.Hiçbir duygu emaresi göstermiyor.Ve siz kendinizi adı “ilişki” olan, özünde hiç de ilişkiye benzemeyen bir çıkmazda buluyorsunuz.Arada bu vakadaki gibi mesafe varsa, karşı tarafın bahanesi mesafeler...Yoksa yoğun işi... Gücü... Bir şeyi.Bahane çok.Kendinizi kenara almış gibi hissediyorsunuz.Yeterince sevildiğinizden asla emin değilsiniz.Sizi sevmiyorsa neden hala sizinle?Bu durumu neden sürdürüyor?Anlamıyorsunuz.İstediğinizi alamıyor, alma umuduyla kalıyorsunuz.Nedense böyle vakalardaki adamların hep işleri yolunda gitmiyor.Ortada bir para meselesi var sanki sürekli...Onu çözse ilişkiniz düzelecek.Ah zavallı adam!Bir türlü çözemiyor.Size bir türlü istediğiniz vakti ayıramıyor.Çünkü çok yoğun.Kafası hep dolu, hep!Anlamalısınız!Onun hayatında yapması gerekenler var...Öncelikleri var.Ve siz, öncelikler listesinde değil bir numarayı, ikiyi bile işgal edemiyorsunuz.Saygı duyup kenarda durmalısınız.Öyle çok talepkar olmamalısınız.O sizi görmek için fedakarlık edemez.Gerekirse sevişmek için bile denizler aşıp ayağına servis vermelisiniz.Karşılığında da belki iki güzel söz duyarsınız.Adı “ilişki” olan, şekli başka her şeye benzeyen gereksiz bir ayak bağınız olur.Belki herif size aşık bile olur.Belki.Bol bol zaman kaybedersiniz o herifi beklerken.Tabii yaa!Başka işiniz mi var?Oturup bekleyeceksiniz.Belki bir gün o da lütfedip sizi görmeye gelir.Belki sabrederseniz evlenirsiniz, pembe pancurlu eviniz bile olur....Kuzum kimi kandırıyorsunuz siz?Bir adam sizi seviyor, istiyorsa, yanınızda olmak, size dokunmak, sizinle vakit geçirmek istiyorsa, beş kuruşu olmasın, eşten dosttan borç alır uçar gelir yanınıza.Ne mesafeler engel olur ne iş güç...Zamansızlığın adı bile geçmez o hikayede.Bir adamı sürekli siz arıyor, onu görmek için ayağına gidiyor, karşılığında doğru düzgün duygusal bir tepki bile alamıyorsanız, tebrikler...Nur topu gibi bir hayalet sevgiliniz ve sözde ilişkiniz var demektir.Ama adam beni seviyor... Savunmasına geçmeyin hiç!Sizi sevseydi, yanınızda olmak için her şeyi yapardı.Sizi sevseydi günde bir kere değil on kere arardı.Sizi sevseydi yanınızda olurdu.Bahaneler üretmezdi.Duygularını açıkça ortaya koyardı.Kendinizi böyle bir durumun içinde bulduysanız bilin ki, o adam sizi ilişki kisvesi altında elinde tutuyor.Şöyle ya da böyle, zor günler için kenarda saklıyor.Size doğru düzgün bir şey hissetmiyor.Ve siz kenarda beklerken, gelen diğer opsiyonları değerlendiriyor.Ama daha da fenası, sizi cepte görüyor.Kaybetmeyeceğinden emin.Zaten kaybetse de hayatında bir şey eksilmeyecek bir noktada tutuyor ki, giderseniz çok da umurunda olmasın.Ortada bir uzak mesafe ilişkisi ve bu kadar az görüşülen bir durum varsa, konu daha da fena...İkiniz de birbirinizi doğru düzgün tanımıyorsunuz demektir.Günde 78 kere konuşsanız da beraber hayatı paylaşmadığınız için, birbirinizin gerçek kimliğinden haberdar değilsiniz.Kafanızda kurduğunuz hayali sevgiliyle ilişki yaşıyorsunuz.Birbirinize anlattığınız zırvaların ve attığınız boş mesajların dışında da bir paylaşımınız yok.İsterseniz birbirinizin peşine dedektif takın, ortak bir hayat yaşamadıkça bir ilişki denemez buna.İlişki simülasyonu denir.Sözde ilişki denir.Bittiğinde o adam çok üzülmeyecektir.Ama siz, kafanızda kurduğunuz beyaz atlı prens ve pembe pancurlu ev hayalleri çöktüğü için çok üzüleceksiniz.Hayal kırıklığı yaşayacaksınız.Biliyorum, bu durumdaysanız, karşınızdakini daha yakından tanımamak, hayallerinizin yıkılmaması, daha çok işinize geliyor.Muhtemelen karşılaştığınız gerçek duvar gibi sert olacak.O adam da diğerleri gibi biri çıkacak.Yıla bir iki kez görünce harikaymış gibi görünen her şey, adam hesabı öderken parası dört beş kez üst üste çıkmayınca sonlanacak mesela.Hapsolduğunuz sefaletle yüzleşeceksiniz.Karşınızdakinin yetersizlikleri canınızı sıkmaya başlayacak.Kendi ayakları üzerinde duran bir kadınsanız, bu vakadaki gibi, cebine parasınız koyduğunuz bir adama, emin olun saygı duyamazsınız.Bu tür ilişki vakalarında genellikle kadının ilişkiye daha istekli olması söz konusu.Erkek taş yerinde ağırdır tavrında.Kadını o kadar sallamıyor ki, bir süre sonra kadın, karşısındaki adama aşık zannetmeye başlıyor kendini.Onun için fedakarlık yapmaya kalkıyor.Bir fedakarlık, bir tane daha...Bir türlü karşılığını alamıyor.Tam tersine, adam karşısındakini iyice cepte gördüğü için daha da ilgisizleşiyor.Sonunda, kadının yakınmaları bitirmiş gibi görünüyor ilişkiyi.Oysa adamın ilgisizliği bitiriyor.Adam bu tür bir ilişkiyi neden istiyor?Neden istemesin?Etliye sütlüye karışmadan kenarda adı ilişki olan bir durumu var.Karşısında sürekli onun için bir şeyler yapmaya çalışan bir kadın var.Egosu şiştikçe şişiyor.Ben bunu böyle düşürdüysem, diğerlerine neler yapmam ki kafasına giriyor.Okurumun anlattığı vakada, dahası adam kadını maddi olarak sömürüyor...Yani kadından çıkarı var.Adam ilişkinin sorumluluğunu bile almak zorunda değil.Zaten arada mesafe var.Adam burada ne yapıyor, kadının orada ruhu duymuyor.İş yalana gelince erkekler kadınlardan daha cömert.Zaten kadınlar sevdikleri adamlardan duyacakları en gerzekçe yalana bile kanmaya hazır.Adam neden o ilişkiyi sürdürmesin?Size konuyu şöyle özetleyeyim...Bir çocukluk arkadaşım var.Antalya’da yaşıyor.Sevgilisi İzmir’de.Çocuk, kızı görmek için her hafta sonu arabayla basıp Antalya’ya gidiyor.Kız da ayda en azından bir kere uçuyor yanına.Sürekli beraber vakit geçiriyorlar.Ve fakat bu bile yetmiyor çocuğa...Anlayacağınız, bir adam bir kadını sevdiğinde onun için işi gücü bahane etmeden bütün sınırları zorluyor.Pazar gecesi uykusuz kalıp pazartesi sabahı başka bir ilde işinde olmayı göze alıyor.İki şehir arası yetişiyor kızın her ihtiyacına.Bir şey lazım olduğunda oradan bile çözüyor.Günde 20 kere arıyor, sürekli mesaj atıyor.Demek ki ne?Erkeklerin hepsi kütük, öküz, ilgisiz değil.Demek ki ne?Mesafeler engel değil.Demek ki ne?İş güç bahane değil.İnsan birini seviyorsa, sevdiğinin yanında oluyor.Olmuyorsa tek bir açıklaması var bunun...Üzgünüm ama karşınızdaki adam sizi sevmiyor!SİZİ SEVMİYOR!Peki ne yapacaksınız?Bu vakada okuruma tek tavsiyem, karşı tarafın kendisini sömürdüğüne uyanarak o ilişkiyi sonlandırması olabilir.İşin içine para karışmış neticede.Kendine bakamayan bir adamın birlikte olacağı hiçbir kadına hayrı olmaz.Kendi sorumluluğunu almayı beceremeyen biriyle ilişki yaşanmaz.Ayrıca görünen o ki, karşı taraf gerçekten de okurum kadar sevmiyor onu.Gerçekten.Değer vermiyor.Bir erkek size değer veriyorsa, hayatındaki ilk ve tek önceliği haline gelirsiniz.Onun haricinde size değer verdiğini söylemesi bir anlam ifade etmez.Davranışlar, sözlerden önemlidir.Zira size gereken ilgiyi göstermeyerek her gün kendinizi biraz daha değersiz hissetmenize neden olması daha korkunç, daha büyük bir gerçek.Karşı tarafın bitirmesini beklemeden sonlandırın o ilişkiyi.Sessizce uzaklaşın o sahneden.Size kendinizi değersiz hissettiren kimseyle bir saniyenizi bile harcamayın.Hayatınızın hiçbir alanında.İşlerin düzeleceğine de asla inanmayın.Bazı insanların tavrı böyledir...Karşısındakilere değersiz hissettirerek, eksik olan öz saygılarını onarmaya çalışırlar.Eksik egolarını karşılarındakini yok sayarak beslerler.Hayatta en kötü insan modeli egolu insanlar değildir...Gerçekten egosu olan biri, kimseye kendini kötü hissettirmez.Sahte egolu insanlar, başkalarının egolarına saldırıp onları güçsüz düşürerek beslenir, kendi egolarını şişirir.Kaçın öyle insanlardan.Önce mesajları azaltın.Sonra aramaları...En iyi kaçışlar, sıvışarak yapılanlardır.Karşı tarafta daha büyük hasar bırakır.Yani, biri size kendinizi değersiz hissettiriyorsa...İntikam yemeğini yemek için soğumasını beklemeyin.Hayat kısa...Size ne yapıyorsa, aynısını yapın ona.Sonra da uzaklaşın.Bir anda açılmaz olsun telefonlar.Mesajlar cevapsız kalsın.Bakalım ne hissedecek?Ve derhal yeni biriyle görüşmeye başlayın.Hemen yeni bir ilişkiye yuvarlanın demiyorum.Maksat kafanız oyalansın.Eliniz telefona gittiğinde boşa düşüp içinizi matem kaplamasın.Ama bu kez akıllıca davranın.Talepkar değil, talep gören taraf olun.Çünkü olması gereken bu.Hak ediyorsunuz siz bunu.Yani, böyle bir ilişkiyi yalnız kalma korkusuyla sonlandırmaktan kaçınmayın.Zira böyle bir ilişki sürdürüyorsanız, zaten sapına kadar yalnızsınız.Hayatınızda biri yok.Siz kendinizi olduğuna kandırıyorsunuz.Sizden ailesine bahsetse, sizi arkadaşlarıyla tanıştırsa ne olacak?Yalnız kalıyor, yalnız bırakılıyorsunuz.Hiçbir kadının kaderi iki kişilik kanepede yalnız oturup yanında birinin olduğu hayaliyle yaşamak olmamalı.Yazının sonunda, tekrar etmek istiyorum...Bir erkek sizi seviyorsa, hayatının önceliği olursunuz.İkinci planda kaldığınızı hissediyorsanız, o adam sizi SEVMİYORDUR!O halde ne diyoruz?NEEEEEĞĞĞĞXT!Bir de ne?Hiçbir erkeğe para yedirmiyoruz.Neden?Çünkü bir erkeğe yedirecek paramız varsa tutarız bir İtalyan jigolo, evi bile temizletiriz.Yemek yapar, kahve yapar, çantamızı taşır, üstüne iyi sevişir.Değil mi canlarım?Öyle tabii...Düzgün Türkçe’yle yazılmış maillerinizi bekliyorum.Bir de lütfen konuyu kısaca özetleyelim ki, zavallı yazarınızın okurken gözleri kör olmasın.Tekrar ediyorum, bu hafta gelen mailleri cevaplayacağım.Birbirini tekrarlamayan hikayelerde kısa ve öz olarak bana başınızdan geçenleri anlatın, beraber ilenelim

Devamını Oku

Hamileyim ve sizi gebelik sürecimle gereceğim

27 Kasım 2016

“Kirli sevinçlerinize ortak etmeyin beni. Gözyaşlarınızı da paylaşmıyorum. Yalan övgülerinize ihtiyacım yok. Çekilin, yürümediğiniz yollarımı kirletmeyin." –Dostoyevski, Suç ve Ceza“Gebe kalın! Bu bir emirdir!Ve gebelik sürecinizi dakika dakika Instagram’dan paylaşın.O kadar çok paylaşın ki...Gören herkesi gebeliğe küstürün.”Bilmediğim bir kutsal kitaba böyle bir vahiy mi indi de çıldırmış gibi Instagram gebeleri türedi?Kocasıyla, manitasıyla sürekli fotoğraf paylaşan hanım arkadaşlarımın samimiyetsiz saadetlerinden henüz bezmiştim oysaki...O ne o?Aç bak, Instagram’a, çiftleşen herkes aşktan kırılıyor.Yersen!Paylaşılan fotoğraf sayısı arttıkça ilişki çatırdıyor aslında.İnsan emin olamadığı durumu dosta düşmana ispat etmeye çalışıyor ki kendisi de ikna olabilsin.Instagram'a dakika başı fotoğraf koyuyor ki, herkes neye sahip olduğunu bilsin.Ama daha da acıklısı, vazgeçmesi zor olsun...Neticede insan itibarını kurtarmak için bile sürdürür bir ilişkiyi.Ama ne oluyor?Dün birbiriyle öpüşürken aşk dolu cümlelerle fotoğraf paylaşan çiftler, bugün ayrılıyor, boşanıyor.Malum son.Ak tavuk kara tavuk çıkıyor ortaya...O öpücüklü fotoğrafların arkasında yatan samimiyetsizlik de elbette.Neyse, şimdi konumuz bu değil.Ben Instagram’dan ve bilimum sosyal medya mecrasından gün sayan gebelere kuruluyorum bu ara.Canlarım ciğerlerim, hamile olmak sizin için bu kadar önemli mi yoksa trendler bu yönde diye mi durumu köpürtüyorsunuz?Yemin ediyorum gebe kadın fotoğrafı görmekten, gebelerle birlikte gün saymaktan yıldım.Bir köşede doğuruverseniz, bebeleri Instagram’dan daha doğmadan teşhire başlamasanız olmaz mı?Anlıyorum...Annelik hepinize hayatta “sonunda bir şey başardım” hissi aşılıyor.Ustalık eserini vermiş Mimar Sinan gibi hissediyorsunuz kendinizi.Dünyadaki varlığınız ilk kez gerçekten anlam kazanıyor.İlk kez somut olarak kanınızla, canınızla yarattığınız bir şeyi büyütüyorsunuz içinizde...Heyecanınız sınır tanımıyor.Ama ben yoruldum.Eminim benim gibi anne olmaya hiç meraklı olmayan pek çok hanım arkadaşım da şiş göbek görmekten yılgın, bıkkın.Azıcık kendinize saklayın.Azıcık özeliniz olsun.En azından doğmamış çocuğunuzun.Nazar değer, yemin içtim!Ölümü görün, and verdim!Yine de kan sizin damar sizin...İçinizde büyüyor, bebe sizin...Tavsiyesi benden, bildiğinizi okuma hakkı sizin.Bu arada başlığa bakıp dehşete düşmeyin.Elbette ki hamile değilim.Olsam dahi bunu belki doğurduğumda öğrenirsiniz.O da en iyi ihtimalle.GEÇEN HAFTADAN KALAN 5 ŞEY1- Mannequin ChallengeAman! Dünyada bir ünlü bir kuyuya bir taş atmasın... Arkasından kim varsa koşuyor. Mannequin Challenge, vitrin mankeni gibi donup video çekme akımı. Aklıselim sandığım kim varsa bir avuç tuz alıp koşmuş durumda bu video meselesine. Aklıma çocukluk arkadaşım Emine’yle annelerimize yaptığımız şaka geldi görünce. Çocukken annelerimizle alışverişe çıktığımızda, mağazaların vitrinlerine girip manken taklidi yapardık. Bazen dakikalarca Vahe Kılıçarslan gibi dururduk öyle saf saf. Sonra da çok gülerdik. Çocuk aklı işte. Ama siz yetişkinsiniz... Gözünüzü seveyim Ice Bucket Challenge’dan yeterince çektik. Bir de bu saçmalıkla yormayın time-line’ları. Nedir o ya? Çocuk musunuz siz her gördüğünüzü yapıyorsunuz? Özenti olmayın. Özgün olun. Kendi akımınızı yaratın. Becerebilir misiniz?2- Belirli gün ve haftalar samimiyetsizliğiGeçen gün Öğretmenler Günüydü. Atatürk’ün “başöğretmen” unvanını aldığı günü genel olarak Öğretmenler Günü olarak kutluyoruz 24 Kasım’da. Bu sene de kutladık. Herkes yine öğretmenlerini çok sevdi, şükranlar sundu. Ya kimse Türk eğitim sistemine maruz kalmamış ya da herkes samimiyetsiz bu ülkede. Anlamıyorum... Hiçbiriniz öğretmenlerinizden dayak yemediniz mi? Hiçbiriniz öğretmenlerinizden hakaret işitmediniz mi? Başınıza geleneleri hak ettiğinizi sanacak kadar saf mısınız? Hiçbirinizin öğretmenleri psikopat değil miydi? Ne mutlu size. Sizi bilmem ama ben bir öğretmenin eseri değil pek çok öğretmenin el birliğiyle yaratmaya çalıştığı bir enkazdan tek başına çıkmış bir afetzedeyim. Umarım sizin eğitim hayatınız benimki kadar rezil geçmemiştir. Umarım siz her şeye rağmen, bütün o kapıya atılmalara, yok sayılmalara, "çok biliyorsun ukala"lara rağmen gittiğiniz okulları sırf kapak olsun diye iyi derecelerle bitirmek zorunda kalmamışsınızdır. Umarım sizin karşınıza insan gibi öğretmenler çıkıp size destek olmuştur. Köstek olmamıştır yani. Gölge etmeseler yetiyor bazen. Bir öğretmen çocuğu olarak, bir ikisi hariç kendi öğretmenlerimin öğretmenler gününü kutlamıyorum. Bu ülkede şerefiyle, çocuk kayırmadan, tartaklamadan, zor şartlara, az maaşlara rağmen canla başla direnen öğretmenlerin, eğitim neferlerinin gözlerinden öpüyorum. Az onlar. Can onlar. Başka bir şey olamadığı için öğretmen olmuş vasatların da bir an evvel başka bir işte istihdam edilmesini umuyorum. Umut işte. Bizim zamanımızda çok vardı onlardan. Tanrım çocuklarınızı korusun.3- Meryem Uzerli, Miss Piggy benzerliğiMeryem Uzerli’ye her bakışımda birine benzetiyorum... Benzetiyorum... Benzetiyorum... Sonunda geçen gece buldum! Miss Piggy’e benziyor. Yeminlen aynısı! Delil olarak Twitter sayfamdan da bir caps paylaştım. Merak edenler girer bakar. İkisi de çok sevimli değil mi ya? Bir ben mi benzetiyorum?4- Sertab Erener – OlsunBir Sertab fanı değilim... Sanırım Sertab’ın fanından çok seveni var zaten... Ama sorsanız, şarkılarının neredeyse hepsini ezbere bilirim. Nereden bildiğim konusunda bir fikrim yok. Son albümü Kırık Kalpler Albümü’nde “Kime Diyorum” şarkısına bayılmamıştım ama tatlı bulmuştum. Hit değildi ama iyiydi. Bir hafta evvel iTunes’ta gezinirken Olsun’a denk geldim. Albümün hiti bence bu şarkı, diye geçirdim içimden. Ve ekledim, buna niye klip çekmemişler ki, diye. Çekmişler. İki gün önce yayına girdi. Şarkının sözleri gerçekten muhteşem. Can Bonomocuğum yazmış. Müziği Sertab’ın eşi Emre Kula imzalı. Ben çok sevdim. Döndürüp döndürüp dinliyorum. Tavsiye ederim.5- ModacruzYeni keşfettiğim bir uygulama. Kullanmadığınız iyi durumdaki giysilerinizi, ayakkabılarınızı, aksesuarlarınızı buradan satışa çıkarabiliyorsunuz. Benim gibi evde yer açmak için giysi miysi ne varsa bir iki kez giyilmiş şeyleri dağıtanlardansanız, harika bir uygulama. Ben kendime bir butik açtım. Televizyon programı yaptığım zamanlar aldığım ve bir iki kez giydiğim ayakkabıları koydum. Giysileri maalesef koyamıyorum. Çünkü hepsini çoktan dağıttım. Giydiğime ettiğime çok merak duyanlarınız girer, bakar. Bu arada, ben satmayacağım, bağışlayacağım diyenleriniz için, Beşiktaş Belediyesi, kapınıza kadar gelip kolilediğiniz giysileri alıyor, Çırağan’daki mağazasında ihtiyaç sahiplerine ücretsiz dağıtıyor. Bu da benim giymediğim giysileri evden çıkarmak, giyinme odamda yer açmak için yıllardır kullandığım bir diğer yöntem. Önemli olan hiçbir şeyin çöpe gitmemesi. Ve tekrar kullanılması.Hayatınızdak, her şey gerçek olsun.Tüm duygularınız.Tüm güzel anlarınız.Yalancı fotoğraf karelerine, sahte mutluluklara sıkışıp kalmayın.Gerçekten yaşayın.Şu dünyada insanı en çok samimiyetsizlik yoruyor.Hayırlı pazarlar.

Devamını Oku

Vurkaç aşklar cumhuriyeti

26 Kasım 2016

“G.tün teki olmak istiyorsa keyfi bilir. Burası özgür bir ülke. Ondan önce milyonlar, aynı yaşam tercihini yaptı.” –Margaret AtwoodNihayet yedi koca aydan sonra, gerçekten herkesi ilgilendiren bir meseleyle ilgili mail aldım.Nasıl mutluyum anlatamam.Dolar almış başını yürümüş, ekonominin hali belli değil, Cheryl Liam’dan hamile, Kanya West tımarhanede, senin derdin bu mu Arzum, dediğinizi duyar gibiyim.Bu benim derdim değil...Tüm hanım kardeşlerimin derdi.Önce gelen maili paylaşmak istiyorum sizinle.İsim vermeden elbette.Sonra da bu kadar güncel bir derdi, kendi hikayesini benimle paylaştığı için okuruma teşekkürlerimi sunmak istiyorum.Buyurun o mail...“Merhaba Arzum Hanım,Yazılarınız hep başucumun ayrılmaz bir kitabını oluşturuyor, canım sıkılınca, kafam bunalınca, umutsuzluğa düşünce çevirip çevirip okuyorum.Genel olarak bahsettiğiniz bir şeyi yanlış anladığımı düşünerek yazmak istedim. Çelişkideyim. Hayatımda 8 aydır ne atabildiğim ne de tamamen benim olabilen bir adam var, yanındayken o kadar huzurlu mutluyum ki, bana davranışları da gayet tatlı. Bu adam boşanma sürecinde ailesiyle yaşıyor, kızını görmek için pazar günlerini ayırıyor, hafta sonu zaten cumartesi ve hatta genelde cuma arkadaşlar derken, bana ayırdığı zamanlar iş çıkışları birkaç saat ya da bende kaldığı zamanlardan ibaret.Hani hep duygularınla hareket et diyorsunuz ya, duygularımla hareket ettim adam bana ne dedi? “Seninle çok güzel vakit geçiriyorum ama sevgili olamayız. Zaten hayatta yeterince sıkıntım ve sorumluluğum var. Ama sen bu ilişki bitti diyene kadar da böyle devam ederim.” Yani fark ettim ki o ilişkiyi neden bitirsin ki, oooh kafası bunalınca, yolu düşünce, beni özleyince, seks yapmak isteyince geliyor. Çok güzel geyşa hizmeti sunuyorum ben de, maşallahım var. Kendimi öyle bir enayi gibi hissettim ki, e kim istemez sorumluluk almadan gel deyince gelen git deyince giden her istediğinde yanında olan birisini?Bu durumda hiç bir açıklama yapmadan mesaj bile yazmadan saçma sapan bir trip atarak çıkıp gittim hayatından. Daha 4 gün oldu pek de gitmiş olduğumu sanmıyordur bence. Yani muhtemelen beni arar sevimlilik yapar, gönlümü almaya çalışır. Dönmek değil görüşmek bile istemiyorum. Aslında bana açık açık söylemiş “Ben birine bağlanmak sorumluluk almak istemiyorum, yani bencilim ben” demiş bana. Bunları gerçekten söyledi yani ima da değil ve hala üzerine 5 ay daha yürümesine izin verdim. Sadece yanında çok mutlu ve iyi hissettiğim ve sanki artık 34’ümde olduğum için ve ilişkilere hiç inanmadığım için başka birisini sevemeyecekmişim gibi geldi.Bilmiyorum aslında burada sormak istediğim bir şey de yok sadece anlatmak istedim sanırım.İlişkilerden insanların yüzeyselliklerinden, etrafta onlarca alternatif ve basit ilişki tarzları olduğu için artık kimsenin birbiri için çaba sarf etmeyeceği gerçeğini kabullenmek zorunda olmaktan sanırım umudumu yitirdim.SevgilerHer zamanki gibi kaleminize sağlık, bir dahaki yazıyı sabırsızlıkla bekliyorum...”Sanırım yalnız yaşayan, kendi parasını kazanan ve özgürce sevişebilen tüm kadınların ortak meselesi bu.Yaş kemale eriyor.Stabil bir ilişkiden umutlar kesiliyor.Yalnız kalmamak için itin öküzün tekine kapılar ardına kadar açılıyor.Üstelik adam yüzsüz.Benden bir şey bekleme diyor.Onun bu atarlı giderli 46 hali daha da cazip geliyor.Bünye kendini bir aşk simülasyonunda buluyor.Vazgeçemeyecekmişsin, bir daha kimseyi sevemeyecekmişsin gibi geldiği için, full yalnız uyumak yerine haftada bir iki geceyi dolu geçirmek iyi geliyor.İnanın 40 yaşını geçmiş ve hayatında kimseye dolu dolu sevgilim diyememiş kadınlar tanıyorum.Bir Allahın kulu da sahiplenmemiş o kadını.Bir Allahın kulu da bu benim dememiş.Bütün hayatı bu hikayelerde harcanmış o kadınların.Neden?En güzel soru bu.Neden?Öncelikle sevgili okurumun parmak bastığı güzel bir nokta var...Bir kısım hanım kızımız sanıyor ki, artık ilişki diye bir şey kalmadı.Bütün erkekler böyle...Bir kısım hanım kızımız, karşısına çıkan herifi hayatının son şansı olarak görmekte.Belki seversem değişir, insan olur, beni kabullenir ümidinde.Bir kısım hanım kızımız da dönüştüremediği şeyi kabullenmekte.Yani eldeki mal buysa idare edeceksin kafasında.Vakit kaybediyor...Sonuç...Biri gidiyor, biri geliyor...Hikaye değişmiyor.Kimse onların sevgilisi olmuyor.Neden?Şimdi anlatayım...Hayatta değerinizi kendiniz belirlersiniz.Karşınızdakinin size olan tavırlarını da.Bir adamın sadece seks partneri olmayı kabul ederseniz, ondan ilişki bekleyemezsiniz.Eğer ona duygusal bir şey hissediyorsanız, bu konuda açık davranıp ne istediğinizi belirtmeniz gerek.Karşınızdaki size istediğinizi vermiyor mu?Dönüp arkanızı gideceksiniz.Başka biriyle yeniden deneyeceksiniz.Ortada gerçek bir ilişki, adı konulmuş bir karşılıklı sahiplenme yoksa asla tek kişiyle flört etmeyeceksiniz.Her zaman birden fazla alternatifiniz olacak.Seksüel olarak değil...Duygusal olarak.Böylece tüm umudunuzu, beklentinizi, size hiçbir şey vermeyen, vermeye niyeti de olmayan bir adama bağlamamış olacaksınız.Kapıları kapatmayacaksınız.Tek kişilik bir ilişki yaşamayacaksınız.O sizi stepne mi yapıyor?Siz de onu stepne olarak göreceksiniz.Aldığınızı verecek, almadığınız şeyi vermeyeceksiniz.Haka dansı!Ayrıca burada ortada bitmemiş evliliği olan bir adam var...Adam eşiyle yaşamıyor olabilir.Ancak bir evliliğin bitiş aşaması her zaman zorludur.Haklıdır, kafası yeni bir ilişkiyi kaldırmaz.İlişki istemiyorsanız böyle bir topa girmeyeceksiniz.Öte yandan...“İlişki istemiyorum” cümlesi kişiye özeldir.O adam herhangi bir ilişki istemiyor değildir.Sizinle ilişki istemiyordur.Muhtemelen sizinle sevişirken flört ettiği kadınlardan biriyle çoktan duygusal bir yolculuğa çıkmıştır o adam.Yani...İlişki istemiyorum demek, seni sevmiyorum demektir de aynı zamanda.Sizden cinsel olarak hoşlanıyordur.Ancak sizi sevmiyordur.Bir erkek sizi seviyorsa, her halükarda, sizin sadece ona ait olmanızı ister.Aksi yönde davranan bir adam: SİZİ SEVMİYORDUR!Açık ve net.Asla aksi olmaz.Matematik şaşmaz.Duygular konusunda bile...Peki ne yapacaksınız?Mevcut ilişkiyi derhal sonlandıracak, mesaj attığında cevap vermeyecek, aradığında açmayacaksınız.Yok olacaksınız.Hayatından kaybolacaksınız.Emin olun zaten umurunda olmayacaktır.Sonra da kendinizi, sağlıklı bir ilişki yaşayabileceğinize ikna edeceksiniz.Olmayacak adamlarla birlikte olmaya kalkmayacaksınız.Bir erkeğin karşısındaki kadınla ilişkiye girmesini sağlayan şey seks değildir.Bunu bileceksiniz.Karşınızdaki erkeğin hayatına kattıklarınız ölçüsünde o adam sizle ilişkiye girer ya da girmez.Kadınların çıkarcı olduğu söylenir.Ancak erkekler bütün gönül ilişkilerini çıkar üzerine kurar.İyi bir kariyeriniz mi var?O adama iş kapısı mı açacaksınız?Bakın nasıl sevgili oluyor sizinle.Çok paranız mı var?Adam sizin yanınızda maddi olarak rahat mı edecek?İyi bir soyadınız mı var?Bakın nasıl sevgili oluyor sizinle...Sosyal çevreniz çok mu geniş?Asla bir arada olamayacağı insanları mı tanıyorsunuz?Buyurun, birinci dereceden sevgili adayısınız.Ünlü müsünüz?Sizin işiniz zaten garanti...Az ünlü bile olsanız, adam iki üç ünlü görmek için sizinle sevgili olur.Yani...Bu iş, bildiğiniz çıkar işi.Karşınızdaki kirli oynuyorsa, akıllı davranacaksınız.Birini elde etmek, duygulardan çok zeka gerektirir.Masaya en büyük kozunuzu süreceksiniz.O adama, kim olduğunuzu göstereceksiniz.Edebinizle durup geyşalık yapmak bir halta yaramaz bu hayatta.Seks?Metropolde en kolay bulunan şey.İlgi?Bir adamı elinde tutmak için deliren onlarca kadın var.Yani, arayıp sorarak, peşinden koşarak, iyi sevişerek, istediği anda hizmet vererek kimseye sahip olamazsınız.Ne demiş babaannem, “Vermekle iyi olunsa, dünyanın en iyi insanları fahişeler olurdu.”Vermekle iyi olunmuyor.Bir kere kolay lokma olmayacaksınız.Çaresizlik içinde, karşınızdakinin önünüze attığı kadarını kemirmeyeceksiniz.Bir adam sizi istiyorsa sizin için çaba sarf edecek, fedakarlık gösterecek.Arayacak, soracak, kapılarda yatacak...Kıymetinizi birinci elden anlayacak.İnsanlar çaba sarf etmedikleri şeyleri kolayca harcar.Kimsenin ağzına düşen armut olmayacaksınız.Ve asla unutmayacaksınız...Hayattaki son şansınız, o karşınızdaki şey değil.Onu bulan sizsiniz.Yenisini de bulursunuz.Muhtemelen daha iyisini bulursunuz.Ve kafanızı değiştirip kendinize hak ettiğiniz değeri verirseniz eğer, istediğiniz gibi sevgi dolu bir ilişki de kurarsınız.Yani konu sizde bitiyor.Karşınızdaki ne verirseniz onu alıyor.Siz, elinizdekini kaçırmamak için beklentileriniz sıfırmış gibi davranırsanız, onu olduğu gibi kabul ettiğinizi sanır, ona göre davranır.Karşınızdakini suçlayamazsınız.Evet, ben size duygularınızı dinleyin diyorum.Ama salak olun demiyorum...Göz göre göre, karşınızdakinin size saygısızlık etmesine izin verin demiyorum.Bu vakada her şeyden önce saygısız bir adam var.Her şeye tahammül edilebilir şu hayatta...Ancak size saygı duymayan bir adamı, tuvalet kağıdı olarak bile kullanmayın.Değmez çünkü.Değil ki sevişmek...Bankanın bile ihtiyaç kredisi vermeyeceği adamlara, ederinden çok değer vermeyin...Daha ne diyeyim?Maillerinizi bekliyorum.Ortada dişe dokunur bir mesele varsa tabii...Yazarsınız hep beraber çemkirir, ileniriz.Bana kısa yazılarınızı ve şiirlerinizi yollamazsanız sevinirim.Yayınevi değilim.Hayırlı hafta sonları.

Devamını Oku

Herkes en az birinin duygularının katilidir

22 Kasım 2016

"Hemencecik hepsiyle tanışıp, ahbap olayım deme. Bir zayıf damarını keşfederlerse ömrünün sonuna kadar rahat edemezsin. Onların yanlarında on paralık onurun kalmaz. Gün geçtikçe hepsini iyice tanırsın. İnsanları sözleriyle değil, hareketleriyle ölç! Ondan sonra da arkadaş olabileceğin insanı seç. İpin ucunu bir verirsen ellerine yandığın günün resmidir." - Yaşar Kemal, İnce MemedHayatın başına bir şey yaşayacağım diye oturmuşum.Öyle sıradan günler bana göre değil.Muhakkak ki duyanın çenesini hayretten düşürecek hikayeler gelmeli başıma.Öyle normal insanlar bana göre değil...Muhakkak ki yaralı bereli, ağrazlı insanlar bulmalı beni.Ve onların tekrar eden travmalarından, değişmeyen gündemlerinden sıkılınca kaçtığımda ben,Muhakkak ki suçlu ben olmalıyım.Kötü olmalıyım ben.Arkamda bir çuval enkaz bırakmalıyım.Zaten enkaz olduğundan habersiz bir sürü insan.Görecek günü birbirinin tekrarı olan, bir sürü sıkıcı insan.Arama kurtarma köpekleri gibi hissediyorum kendimi karşıma biri çıktığında.Eşeleyip bulunacak bir ceset yoksa ruhunun bir yanında, ilgimi çekmiyor zaten dönüp gidiyorum.Ve eğer kalıyorsam bir yerde, muhakkak bulup çıkarıyorum o cesedi.Bazen yaşayan birileri bile çıkabiliyor insanın enkazından inanmazsınız.O zaman da çıkarıp bırakıyorum hayata...Devam ediyorum.Ama genelde gidiyorum.Duramıyorum.Demiş ya şair...Mesele beni kimin harekete geçireceği değil, kimin durduracağı.Beni durdurabilecek bir şey bulamıyorum.Kalmak için bir neden bulamıyorum.Kaçak dövüştüğüm söylenebilir.Sorumluluktan kaçtığım söylenebilir...İşin aslında, kaçıyorsam eğer, sorumluluğunu almaya değer birini göremiyorum demektir.Hepimiz için öyledir.Kimse yalan söylemesin.Neticede bu kaçışlar sırasında birilerinin duyguları, kalbi de kalıyor elimde.Birilerinin üstüne basıp geçiveriyorum görmeden.Ama sanıyorum, herkes bunu birbirine yapıyor bilmeden.Neticede herkes, ettiğini buluyor şu hayatta.Vicdanlar temiz.GEÇEN HAFTADAN KALAN 5 ŞEY1- AMAsAmerikan Müzik Ödülleri dağıtıldı geçen gün. Şov muhteşemdi. Ama daha da muhteşemi, rejisiydi şovun. Dikkatle izlenip örnek alınası bir işti. Hoş biz örnek alsak kaç yazar? Maksimum Melanie Trump gibi Michelle Obama'nın konuşmasını taklitte kalırız. Bu da taşıdığımız genlerin, yaşadığımız toprakların karması.2- MELANIE TRUMPCem Uzan, Türkiye'nin başbakanı olamadı ama Amerika'daki kankası Donald Trump, Amerika'nın başkanı oldu. Hanımı Melanie Trump da çıktı först leydilik konuşmasını yaptı. Ama o ne! Konuşma Michelle Obama'nın 2008'de yaptığı konuşmanın aynısıydı! Yugoslavya göçmeni Sloven Melanie Trump, kırık aksanıyla konuşmayı yaparken dünyanın alay malzemesi oldu. Diyorum size, bu topraklara yakın duran kopyacılıkta iflah olmuyor. Açık açık yazmayayım şimdi. Sinirleriniz zıplamasın. Rihanna'nın çakması Rita Ora da Makedon mesela... He... Müslüman Rihanna evet. O.3- GÖKÇE KILINÇERCesur ve Güzel'in ikinci bölümünde Tuba Büyüküstün'ün aşırı çirkin bir atletle beceriksizce koştuğu sahnede çalan şarkıyı hepiniz merak ettiniz eminim. Şarkı eski bir şarkı değil. Gökçe Kılınçer adlı retro pop yapan bir ablamızın 2015'te yayınladığı single'ı Güneşin Kızkardeşi. Gökçe'yi dinleyin, değişik bir iş yapıyor. Ve kabul etmek gerekir ki Kıvanç atın üstünde çok iyi duruyor. Dizi, Brezilya dizisi olsa da... Maria Mercedes loading.4- INSTAGRAM'DAN NİSPET VERME DEVRİ BİTSİN GARİ!Sapık gibi eski manitayı stalk'layıp ona nispet verecek paylaşımlar mı yapıyorsunuz? Bir ömür boyu bitmeyecek gel-gel'ler peşinde misiniz? Yapmayın canlarım. Akıl vermeyeyim diyorum aklınız kalmıyor. Seviyorsanız arayıp konuşun. İletişime geçin. Köpek çağırır gibi elin gızını-oğlunu ayağınıza beklemeyin. Gelmez. Hayır daha çok beklemeyin diye söylüyorum. Yoksa yeminle konunun benimle bir alakası yok. 21 gündür temizim.5- ŞİMAL - AĞLA AĞLAMilletçe arabeski rock'a çevirdiğimize göre... Pop'tan arabesk aparmamızda da sakınca yok bence sevgili gönül dostlarım. Şimal Gülen'in 2015'te yayınlanan Ağla Ağla single'ını dinleyin. Şimal Eskişehir 222'de sahne yapıyor. Malesef İstanbul'da sahnesi yok henüz. Denk gelirse gidip dinleyeceğim. Damarsa damar... Ah'sa ah! Ağla ağla ağla... Hasretle gecelerken ağlaaaa!

Devamını Oku

Bıçağın sırtında değil ucunda yaşıyoruz

19 Kasım 2016

"İnsan karanlık, dipsiz bir kuyudur. Acısının derinliklerinde boğulur." - Aslı ErdoğanSöylemek istediklerimi dümdüz, hiç dolandırmadan söylemek isterdim.Ne yazık ki sözler, hissettiklerimizin yanında boşa çıkıyor çoğu zaman.O yüzden lafı dümdüz değil, dolandıra dolandıra anlatacağım.Elimden geldiği kadar kısa tutacağım yazıyı...Korkmayın.Eminim alim olmak gerekmeyecek ne dediğimi anlamak için...Aklı olan anlayacak.Olmayan olduğu kadarıyla yaşayacak.Güveni güvensizlikle değiştirdiğimiz günlerin içindeyiz.Dünyanın iyi bir yer olmadığı gerçeğine hepimiz haiz.Her an gelecek tehlikenin korkusunda, tetikte...Tüylerimiz hep diken diken yaşıyoruz artık.Bir gün olaysız geçse, bir gün çok gülsek, ertesi günün kabusuyla ürperiyoruz o an.Bir an sonrası karmaşa...Bir an sonrası bulanık.İnsanı akıl hastalığına sürüklemekten başka bir işe yaramayan günler, göktaşları gibi yağıyor üzerimize.Son kalan umudumuzu korumaktan aciziz.İçimizdeki %50'nin adı öfke...İçimizdeki %50'yi içeride zor tutuyoruz.Selam verip borçlu çıkmaktan yorgunuz artık.Selam bile vermiyoruz.Akıl verip duranlardan sıkkınız artık...Kimseye fikrini sormuyoruz.Herkesin kendine göre bir duvarı, kendine göre sebepleri var.Hoşgörmekten bile bezginiz artık...Hoş göremiyoruz.Boş boş bakıyoruz birbirimize.Bir iyi anın, bir minik duygu kırıntısının bir saniye sonra suistimal edileceğinden emin...Ne gidebiliyoruz ne kalabiliyoruz.Öyle ortada.Sıkışıp kaldık dünyaya.Sabahları uyanıyoruz...Yaşamak için net bir nedenimiz yok.Her gün bir öncekinin tekrarı...Daha büyük bir felaket senaryosuyla.Suni bir gündem bombardumanı altında geceleri kalitesiz dizilere, gündüz kuşağında evlendirme programlarına maruz kalıyoruz.Kimse demiyor böyle bir dünyada evlenip üresen ne işe yarayacak diye...Herkes Mürüvvet teyzeyi görmenin hasretinde...Herkes düğün olsa da tepinsek, çocuk doğsa da sevinsek derdinde.O çocuk böyle bir ümitsizlik tufanında nasıl büyüyecek, kimse düşünmüyor.Kimse kimseyi düşünmüyor aslında...Herkes kendini, en çok kendini düşünüyor...Herkes bir diğerini, kendini ilgilendirdiği ölçüde düşünüyor...Kendi hayatında kapladığı yer kadar önemsiyor...Yoksa birbirimizin hiç umurunda filan değiliz, kandırmayalım kendimizi.Aşk meşk filan hak getire artık.Her şey bir kol mesafesi.Çaba sarf edilmeden elde edilen her şey hükümsüz.Duygular bile tek kullanımlık.Vicdanımız buhar olmuş.Kalplerimizin yerinde dev taşlar oturuyor.Zorla ki kaldırabilesin...İnan ki sevebilesin.İnanmıyoruz.Haksız da değiliz.İnanmak için bir neden bulamıyoruz.Büyük bir kabus gibi çökerken üzerimize her yeni gün...Ben her gün doğan güneşe gözümü açıyorum...Devam etmek için bir neden ararken kendime, tam olarak şöyle hissediyorum: Ölümsüzlüğün sırrını bulmuş Ve sonsuza dek dünyaya hapsolmuş gibiyim.Artık hiçbir şey eskisi kadar çekici değil.Artık hiçkimse eskisi kadar güzel değil.Söyleyeceklerim bu kadar kısa ve derin.

Devamını Oku

Son dakika golü yemeyeceksin

16 Kasım 2016

"Düşmanın karıncaysa da hor bakma. Bu, açık açık ölüme gitmek demektir." -Yaşar Kemal, İnce Memed (1)Hayat bazen çok...Büyük bir özenle sürdüğün oje gibi.Milim milim... Dikkatle.Sonuç, mükemmel!Ve tam o sırada evden çıkman lazım.Ojenin kuruması için vaktin yok.Mecburen bin bir zahmetle, Dikkatle giyiniyorsun üzerini.Paltonun kollarından ellerini geçirmek sihirbazlık becerisi.Kabooom!Maşallah!Çatlak patlak yok.Her şey yerli yerinde.Ve sonra çıkıyorsun kapıya.Telefon çalıyor.Açmak için bir hamle yapıyorsun.Tırnağın telefonun kılıfına değiyor.Poff!Bir saniyelik dikkatsizlik!Bütün o çaba yalan oluyor.Sanki o kadar özenmemişsin gibi...Bin dikkatin, bin özenin, bir dikkatsizlikte buhar olup gidiyor.Hayat bazen çok, uzatmalarda arka arkaya üç gol yiyip kaybettiğin maç gibi.Bıraksalar, 2-0 kazanacakken, 3-2 kaybediyorsun.Üstelik işin ucunda şampiyonluk var.Kıl payı yeniliyorsun.Kahraman olacakken, gözden düşüyorsun.Ve anlıyorsun, dikkat her zaman gerek.Bir şeyin sonunda da, başında da aynı özeni göstermek gerek...Hatta belki en çok sonunda.Başında yaptığın hatayı sonunda düzeltebilirsin.Ama sonunda yaptığın hata, genellikle bir ömür boyu peşinden takip mesafesiyle seyreder.Yani kardeşim...Çıkarken açık kapı bırakacaksın.Hata haddini doldurmayacaksın.Kör gözün parmağına nispete durmayacaksın.Ne istediğinden emin olacaksın.Akıl vermeye çalışırken akılsız kalmayacaksın.Çaba göstereceksin.Emek vereceksin.Vermediğini beklemeyeceksin.Almadığını vermeyeceksin.Korkuyla saygıyı, tutkuyla aşkı birbirine karıştırmayacaksın.Demirden korkuyorsan trene binmeyeceksin.Tanımadığın insanla yola çıkmayacaksın.Yola çıktığın insanı dönüşte satmayacaksın.Küçücük aklınla dünyayı yönetmeye kalkmayacaksın.Vazgeçilmez olmadığını unutmayacaksın.Tek olmadığını hatırlayacaksın.Yeri doldurulmayacak hiçbir şey olmadığını asla çıkarmayacaksın aklından.Kendine güveneceksin ama kendi çapında.Kendine güvenini karşındakinin duygularına dayamayacaksın.Akıllı olacaksın ama akıllı geçinmeyeceksin.Öğrenmeye aç olacaksın ama çokbilmiş davranmayacaksın.Benim başıma gelmez demeyeceksin.O bana bunu yapmaz demeyeceksin.Kendini diğer insanlardan özel bir yere koymayacaksın.Biri sana yersiz övgülerde bulunduğu vakit, bunu kendi çıkarları için yaptığını hatırlayacaksın.Övgülerle şişinmeyecek, yergilerle devrilmeyeceksin.Her zaman ne olduğunu bileceksin.Kim olduğunu bileceksin.Kim olduğunu hatırlaman için adını duymaya ihtiyacın olmayacak.Sadece akılsız insanların kim odluklarını hatırlamak için isimlere ihtiyacı vardır.Oysa kedilerin ismi olmaz.Çünkü onlar her zaman kim olduklarını bilirler.Bu yüzden kedilere taktığın isimlerle seslendiğinde seni ciddiye bile almazlar.Akıllı yaratıklar öyle yapar çünkü.Aptalların ise bilmek için kelimelere ihtiyacı vardır.Kendilerini iyi hissetmek için övgülere...Geliştirmek için yergilere...İnanmak için delillere.Delirmek için delilere...Aptal olmayacaksın kardeşim.Dikkati elden bırakmayacaksın.Ve eğer son dakikada bozulursa ojen, kendi dikkatsizliğinden, eve dönüp sil baştan boyayacaksın o tırnağı.İnsan içine yarım yamalak çıkmayacaksın.Her zaman tam ve bütün olacaksın.Her şey kendi iç bütünlüğünde başlar.Dışındaki dünyanın sana hizmet etmesini istiyorsan, içindeki dağınıklığı toplayacaksın.Sonra bırakacaksın, bütün dünya sana, amaçlarına hizmet etsin.Başlamadan evvel bir durup düşüneceksin.Nefes alacaksın.Hiç unutmayacaksın.Hep hatırlayacaksın.Filler gibi.Kargalar gibi.İnsandan akıllı yaratıklar gibi.Adı üstünde unutan olmayacaksın...Olmamak için her şeyi yapacaksın.GEÇEN HAFTADAN KALAN 5 ŞEY1- BALIKÇI EDİ:Topağacı'ndaki tatlı balıkçımız Edi, bu sezona yeni dekorasyonuyla girmiş. Geçen hafta arkadaşlarla akşam yemeği için gittik. Balıklar her zamanki gibi süper tazeydi. Edi, içkilerimizi eliyle servis etti. Böyle bir komşunuz varsa, dostlarla rakı muhabbeti her zaman daha keyifli oluyor.2- DUTLUK:Deha Bilimlier'in Abdi İpekçi Caddesi'ndeki yeni Dutluk'u, eskisinden geniş. Sahnesi kocaman. Gelen kitle aynı. Deha yine Ahmet Kaya şarkıları söylüyor. Ve biz yine aynı keyfi alıyoruz. Bu arada Deha'nın ikizleri geldi dünyaya geçtiğimiz ay. Anksiyetesiz, neşeli uzun ömürleri olsun.3- HASAN PİKER:YouTube üzerinde kanallar izlemek en büyük hobim. Televizyon izleyeceğime, magazini filan ne varsa artık bunlar üzerinden takip ediyorum. PopTrigger kanalında bir videoya denk geldim geçen gün. Bir baktım sunucunun adı Hasan. Tipe baktım... Bildiğin bizim mahalleden komşunun oğlu Hasan tipi. Girdim baktım, evet... Çocuğumuz Türk. Hollywood'da yaşıyor. Reklamlarda filan rol alıyor. Hoş çocuk. Takibe almak isterseniz, Instagram adresi: @hasanthehun. Hun evet. Bildiğiniz Hun yazmış. Tatlım ya...4- KIM KARDASHIAN'IN TAŞIYICI ANNE ARAMASI:Çocuğa doymayan Kim Kardashian, taşıyıcı anneyle çocuk sahibi olmaya hazırlanıyor. Sebebi de şu, şovu izleyenleriniz bilirler, Kim'in bünyesi çocukları taşıyamıyor. Oldukça zor hamilelikler ve doğumlar yaşıyor. Yani para, her şeyi çözmüyor. Ve Kim hanım, küçük oğluna bir kardeş daha yapmak istiyor. Bu yüzden taşıyıcı anne aramaya başlamış. Çünkü üçüncü doğumda ölüm riski varmış. Allah onu bizlere bağışlasın. Bulur inşallah.5- PRENSİN MANİTASI:İngiltere kraliyetine zaafım olduğu bilinen bir gerçektir. Evleneceksem bir prense varmak istiyorum çünkü. Şakadan değil, gerçekten prense. İşte İngiliz veliaht prenslerini birer birer kaptırırken ben, her köşesi devrik prens kaynayan İtalya'ya diktim artık gözümü. N'abacan? Mecbur. Fakir makir ama prens diyeceğiz artık. Oturacağız çiftliğimizde at bineceğiz. Neyse konuyu dağıtmayalım. İngiltere'nin en manita potansiyeli taşıyan prensi Harry, güzeller güzeli bir esmerle sevgili olarak basının karşısına çıktı. Üstelik bu kez işleri abisinden bir adım ileri taşıdı. Abisi, anneleri gibi sıradan orta üst sınıf bir kız bulmuştu. Harry oyuncu buldu. Dizi oyuncusu. Film oyuncusu da değil! Meghan Markle, Londra'ya ve kraliyet ailesine hızlı bir giriş yapmaya hazırlanıyor. Ve evet, hayallerimi çalıyor sevgili dostlar... Kızımız Amerikalı. 1981 doğumlu. Ve The Suits dizisinde oynuyor. Prens esmer seviyor demek... Hasetimden çatlıyor, konuyu kapatıyorum.Şaka bir yana... Bu prenslerin kraliyeti takmayan eş seçimleri muazzam değil mi? Tam annelerinin oğulları! Helal olsun! Yürü be Harry! Geçerken bize de uğra.Serserilik bir hayat seçimidir.İnsanı neşeli tutar.En ciddi vakada bile, serseri tarafınızı kaybetmeyin...Neşeniz baki kalsın.Hayırlı günler...

Devamını Oku

Saygıdeğer biri olmanın 25 yolu

15 Kasım 2016

"Göle atılmış taşın ta kendisiyiz,dalga dalga çığlığı okuyabilen yok.Kadın/erkek meselesi değil ulan!'İnsan' olarak çok yalnızız." -Başak Buğday, Ihlamur GünlükleriHayatta çok az şeye inanırım.Ama en çok insanın öz saygısına inanırım.Diğerlerinin bize olan davranışlarını öz saygımız belirler.Kendimize nasıl davranıyorsak karşı taraftan öyle muamele görürüz.Başkalarının bize olan tavırlarından şikayetçiysek, işe kendimize olan tavırlarımızı düzelteren başlamak gerek. O halde...1- Az konuşun. Sessizlik her zaman çekicidir. Merak yaratır. Kendinizden çok söz etmeyin. İnsanların gözündeki gizeminiz baki kalsın. Böylece size sorarak sizi tanımaya çalışırlar.2- Sahip olduğunuz vasıfları övmeyin. Bırakın bunu diğerleri görsün. Zaman zaman hak etmediğiniz biçimde sizi yermeye de çalışabilirler. Bunu parlayan özelliklerinizin yarattığı göz kamaşması olarak alın. Ayrıca bir ortama asla vasıflarınızla, soyadınızla girmeyin. İnsanlar sizi adınızla, kim olduğunuzu bilmeden tanımaya başlasınlar. Böylece gerçek sevgi-saygıyla çıkar ilişkilerini ayırırsınız. Sıradanlık her zaman konforludur.3- Herkesle aynı masaya oturmayın. Yan yana duracağınız insanları iyi seçin. İyiler sizi yukarı, kötüler dibe götürürler. Bunu bilerek yapmazlar üstelik. Herkesin oluşu kendine hastır. Ancak insanlar, çevrelerindekilerin itibarını da taşır.4- Herkesle sohbet etmeyin. Herkes sizin sohbetinizi hak etmez. Bir insan kendi değerini ispat edene kadar onunla gerçek bir sohbete girmeyin. Ancak güvenilir olduğunu ispat eden birine gerçek cevaplarınızı verin. Duygularınızı, düşüncelerinizi dostluğunu ispat etmiş insanlara açın.5- Özel hayatınızı kendinize saklayın. Özellikle yaşadığınız sırada. İnsanlar birbirlerinin hayatlarını merak ederler ancak kiminle ne yaptığınızı bilmeleri size artı değer sağlamaz. Tam tersine sizi dedikodu malzemesi yapar. Huzurlu bir ilişkinin ilk kuralı dış etkilerden yalıtılmasıdır. En azından ilk üç ayında bir ilişki iki kişiliktir. Öyle olmalıdır.6- Sevmediğiniz insanlara selam vermeyin. İş için yalakalık yapmayın. Sanmayın ki aleyhinize işler. Samimi çok az insan var. Oysa samimiyetsizlik her yerde. İnsanlar samimi insanlarla bir arada olmayı tercih eder. Kabalık etmediğiniz ve gerçek duygularınızla davrandığınız sürece selam vermediğiniz insanlar bile size saygı duyar.7- Başkaları için kendinizden ödün vermeyin. En yakınlarınız için bile kişiliğinize ters gelecek bir şey yapmayın. Nazikçe durumun size uygun olmadığını ifade edip müsade isteyin. Hayır demek size kendinizi güçlü hissettirecek. Özellikle de hayır denmesi neredeyse imkansız durumlarda.8- Her zaman sınırlarınızı çizin, kimsenin geçmesine müsade etmeyin. Ki herkes hayatınızda duracağı yeri bilsin. Hayatınızın başrolü size kalsın.9- Hayatı hem ciddi bir iş hem de büyük bir şaka olarak algılayın. Böylece her gününüzü en büyük toplantınıza giriyor gibi yaşar, işler yolunda gitmediğinde de üzülmezsiniz. Her günü büyük bir disiplinle yaşayın. Disiplin her şeydir. Planlı olmaya inanın. Gerçek bir hayatınız, bir meşgaleniz olsun. Disiplinsiz insanlara kimse saygı duymaz.10- Her zaman bir B planınız olsun. Hatta C. Hatta D. Tüm planlarınız boşa çıksa bile umutsuzluğa kapılmayın. Kapanan her kapıda hayat yeni bir kapı açar.11- Hayal kurun. Ama hayallerinizin esiri olmayın. Hayal kırıklığına uğradığınızda bunun kendi kabahatiniz olduğunu unutmayın. Hayal kırıklıklarınızı başkalarına mal etmeyin. Davranışlarınızın sorumluluğunu alın. Hatalarınızın sorumluluğunu alın. Bu sizi daha güçlü biri yapacak.12- Yalan söylemeyin. Kimse yalan söyleyeceğiniz kadar kıymetli değil. Sizi yalan söylemek zorunda bırakanlardan uzak durun. Yalan yalanı doğurur. Ve bu sonsuza dek bitmeyen bir kabustur. Berbat bir gerçeği pembe bir yalana tercih edin. Kaldırması daha zordur. Ancak daha güvenlidir.13- Hiçbir konuda sesinizi yükseltmeyin. Her zaman kalp ritminde konuşun. En büyük kavgada bile. İnsanlar kabalığa alışkındır. Nezaketle kimse baş edemez.14- Duygularınızın sorumluluğunu alın. Birine hissettikleriniz sizinle ilgilidir. Karşılığını alamadığınız duygulardan karşınızdakini sorumlu tutmayın. Duygular konusunda hırs yapmayın. Kin tutmayın. İntikam almaya çalışmayın.15- Hiçbir olayda kimseyi suçlamayın. Herkesin kendi nedenleri olabileceğini unutmayın. Size anlaşılmaz kabul edilmez görünen hataların bile karşı tarafın kişisel tarihinde bir karşılığı vardır. Bağışlayın.16- Affedici olun. Özür dileyeni affetmeyi bilin. Ancak salak gibi aynı insana defalarca aynı hatayı yapma şansı vermeyin. Eski sevgilinize belki değişir diye 50 şans vermek gibi...17- İnsanlar değişmez. Derinleşir. Buna inanın. İnsanları değişmeye zorlamayın, değiştirmeye çalışmayın. Size çok aşılmaz görünen bir özellikleri varsa tercih hakkınızı kullanın. Ya kalıp o özelliğe tahammül edin ya da sessizce uzaklaşın.18- Hayatın geçici, zamanın uçucu olduğunu unutmayın. Hiçbir işinizi ertelemeyin. Özellikle de sevmeyi.19- Duygularınızı, isteklerinizi doğrudan ifade etmek sizi alçaltmaz. Tam tersine daha cesur biri yapar. Düşüncelerinizi, duygularınızı, isteklerinizi muhattabına söyleyin. Alacağınız cevap ne olursa olsun, erdeminizi muhafaza edeceğiniz kesin.20- Mutluluk ya da mutsuzluk diye bir şey yoktur. Mutluluğu değil duygularınızı kovalayın. Neşenizi koruyun. Neşe her koşulda önemlidir. Dünya yansa bile kalkıp devam edebilme gücünü verir size. Mutluluk biter ama neşe sonsuzdur. Neşeli insan güçlüdür. Herkes neşeli insanların etrafında olmak ister.21- Her gün, en büyük düşmanınızla karşılaşabilme ihtimalinizi hatırlayarak giyinin. Her zaman iyi görünmeye özen gösterin. Kötü saçlar kötü bir ruhun sembolüdür. Kimse saçları kötü olan, özensiz giyinen birine saygı duymaz.22- Yakınmayın. Hayat hiçbirimize adil davranmıyor. Bulunduğunuz durumu kabullenin. Halinizden yakınmayın. Yakınan insanlara kimse saygı duymaz. Homurdanan insanları kimse etrafında istemez. Durumlara pozitif tarafından bakmayı deneyin. Ve sizden şanssız olanları hiçbir zaman göz ardı etmeyin. Sizin yakındığınız hayatı yaşamak için sol kolunu verebilecek insanlar var.23- Ya söz vermeyin ya da verdiğiniz sözde durun. Sözünü tutan insanlar güven telkin eder. Verdiğiniz sözlere sadık kalmayı deneyin. Tutamayacağınız sözleri vermeyin. Hissetmediğiniz duygulardan söz etmeyin.24- Boşa konuşmayın. Az laf çok icraat mottosuna inanın. Yalan değil çünkü. Sözler ziyan olur, davranışlar kalır.25- Ve o silahı çekiyorsanız, sıkmanız gerektiğini unutmayın. Ama kendi kafanıza ama karşınızdakinin kalbine. Birini vurabilecek gücünüz yoksa, silahı hiç çekmeyin. İtibarınız baki kalsın.

Devamını Oku