"Bilmediğin,Bu hikayede şair benim.Şiir sensin.Birazdan kafamdan uyduracağım seniVe sen yeniden ete-kemiğe bürüneceksin.Kendin gibi gelecek,Bendeki halinle gideceksin." -Bitli PileyboyBütün büyük kazalar, dikkatsizlik anında çıkar.Zincirleme duygu kazaları da öyledir.Bir an gelir, biri beni buradan kurtarsın dersin.Biri gelsin, beni buradan alsın.Nefes alamıyorum, biri beni kurtarsın.Suçsuz günahsız biri gelir, bütün kurtarıcı rollerini ona yüklersin...Seni oradan almaz, seni oradan çıkaramaz, kaderine küsersin.İnsanı kendi düştüğü yerden kurtarabilen kimse olmaz çünkü.Bildiğin bütün kırık aşk hikayeleri böyle çıkar ortaya.İhtiyaç anında cama vurulan çekiç gibi hayata sokulan insanlar, fark etmeden camı değil canı kırar.Birinin üstüne yüklenen beklentiler, genelde karşılanamaz, can sıkar.Rahmetli demiş, "Kimseden bir şey beklemezsen hayal kırıklığına uğramazsın" diye.Demiş ve birkaç ay sonra hayal kırıklığından intihar etmiş.İnsan bu çünkü...Zordur beklentisiz olmak.Ama imkansız değil...Birinin gelip sizi kurtarmasını isteyeceğiniz bir hayatınız yoksa...Sadece sevdiğiniz insanlarla sarmalanmışsanız...Sahip olmadığınız sorumluluklar üstünüze yüklenmiyorsa...Belki her gün mutlu değil ama muhakkak memnun biriyseniz...Kurban rolünde değilseniz...Kurtarıcı da beklemezsiniz.Delirip devrilmeden yaşamayı becerebilirsiniz böylece.Yani mesele güzel birini bulup ona tüm beklentilerinizi yüklemek değil şu hayatta.Konumuz o değil.Güzel şeyler beklemediğiniz zaman gelir.Güzel şeyler plansız olur.Ve insan, plan yapmayı bıraktığı gün özgürleşir.Kalpte plan olmaz.Kalbe kat çıkılmaz.İmara açıp müteahhit de beklemeyin.Yaşayın, gülün, kurtarılması gereken siz olmayın.Düşenin düşmanı belli olur demiştim.Düşenin yanında kimse durmaz.Bunu da ekleyeyim.Hayata düşün, aşka düşün, umutsuzluğa düşmeyin.Umutsuzluğa düş-me-yin.CEVABINI KİTAPLARDA BULAMAYACAĞINIZ 5 GÜZEL SORU1- "Beklemek de acı vericidir, unutmak da.Ama en berbatı bu ikisi arasında karar verememektir. Beklemeli mi? Unutmalı mı?" -Paulo Coelho2- "Neden yokluklarında bıraktıkları boşluk, varlıklarıyla doldurdukları yerden bunca geniş? Her defasında kendimizi de çoğaltarak ilâve ettiğimizden mi?" -Nazan Bekiroğlu3- "İnsan en güçsüz ama onun elinden çıkan her şey en güçlü. Demir keser, balta parçalar, ip boğar, bıçak deler, zehir zehirler, barut yerle bir eder. İnsan nasıl kendi elinden çıkma şeyler karşısında en zayıf oldu ki böyle?" -Şebnem İşigüzel4- "Ne mümkün ah! Ne mümkün unutmak? Ne mümkün aşkı akılla yenmek?" -Ivan Gonçarov5- "Kendini tanıdığın ölçüde başkalarını yargılayabilirsin. De bana: Hangimiz günahkar? Hangimiz masum?" -Halil CibranMuhteşem haftalar olsun.Sevgiyle.
"Ayağı kırıldığı için öldürülmesi gereken atlar; 'Ben yalnızca bir ayakmışım meğer!' diye söylenmişler midir kendi kendilerine? Ve nal, hani uğur getirirdi?" -Küçük İskenderBirbirimizin kanını emdikçe güçleniyoruz.Birbirimizin mutluluğuna yalandan alkış tutup kayıplarına açıktan sevinirken.Yıkılıp dağılan her şey, içimizdeki bir parçalanmışlığı tamamlayacak sankiÖyle sansar gibi pusuda bekliyoruz.Biri düşsün de ölsün diye.Biri ağlasın da izleyeyim diye.Etinden bir parça koparıp içimizde eksik bir yerlere koyalım diye.Leş kargaları gibi, akbabalar gibi.O kargalar ve akbabalar ki bu hayatta iyilerin kazanacağı tezinin aksini varlıklarıyla ispat eden.Kötünün ömrünün uzunluğuna işaret eden.Karganın kini mesela...Bin yıl sürer.İntikamı, pusuda bekler.Ölüden ilk sebeplenen de kargayken...Ve bu fırsatçı sinsiliği onu kötü yapmaya yeterken...Minimum 150 yıl yaşar.Kin biriktirir, öfke saçar, gizliden korku salar.Bu hayatta iyilerin, çalışanın, çabalayanın kazanamayacağının ispatıdır akbaba...O kel kafası koca kursağıyla parmağını bile kıpırdatmadan leş kovalayarak en az 100 yıl yaşar.Görüntüsünün yarısı kadar yırtıcı değildir gerçi.Karga kadar başarılı da değildir kötülükte...Öldürmeyi bile beceremez, ölüyü kovalar.Ölen yoksa çöpte eşelenir.Ve bundan hiç gocunmaz.Hayvanın da uzun yaşayanı en gamsızı, en haysiyetsizidir yani.Yine de tuhaf bir şekilde, kötünün içine yerleşmiş iyi gibi, karga da akbaba da tek eşlidir.Sadıktır.Kendi türünü parçalamaz.Kendi türünün intikamını alır.Kendi türünün garantörüdür.İnsanı en fırsatçı hayvandan bile kötü yere koyuyor işte bu.Biri ölsün diye beklerken en sevimli haliyle...Sadık görünüp aldatıyor, güvenilir görünüp sırtından vuruyor, elinden hiçbir şey gelmediğinde de parçalanmış leşin başında hisse kapmak için bekliyor.Etrafınıza iyi bakın.Yüzünüze masumca gülümseyenlerin çoğu, ölmenizi bekliyor.Hele bir düşmeye başlayın siz, bakın hangi uzun ömürlü kargalar, akbabalar tepenizde bitiyor.Düşmeyin.Düşenin düşmanı belli olur.Dostunuz düşman oldu sanırsınız.Üzülürsünüz.GEÇEN HAFTADAN KALAN 5 GÜZEL ŞEY1- 2. Dereceden İşsizlik Yanığı'nın 400. TemsiliDevlet Tiyatrolarının kapalı gişe oynayan ve turneye doymayan oyunu, geçtiğimiz gün 400. temsilini yaptı. Müsaadenizle hem yazarını hem yönetmeni Elif'i hem de tek kişilik performansı üç yıldır babalar gibi kotaran mahallemin çocuğu Berkay Tulumbacı'yı ayakta alkışlıyorum. Geçen mayısta 300. temsili beraber kutlamıştık. Zaman çabuk geçiyor. Kısmet 500'lere. Bu arada bilmeyenler için, Berkay henüz 25 yaşında ve inanılmaz yetenekli bir oyuncu. Bakalım dizi yapımcıları oğlumuzun kıymetini ne zaman anlayacak? Tebrikler baro! Oynamaya devam! Yandan yandan.2- LP - Tight RopeBütün yaz "Lost on You" ile aklımızı alan androjen kızımız LP yeni bir hitle geldi. Beni bitirdi. Şarkıya bayıldım. Döndürüp döndürüp dinliyorum. Tavsiye ediyorum."Hold on, I know you're scared but you're so close to heaven..."3- "Reyiz bi fotoğraf çekinebilir miyiz?"Kadın okurlarımı bi kucağıma oturtup Ajda Pekkan pozu vermediğim kalıyor, şüphesiz. Gece kulübünde ağlayarak boynuma sarılıp bütün makyajını üstüme bulaştıran mı dersin, meyhanede masaya çöküp dert anlatan mı dersin, DM'den içmeye çağıran, düğünde şahidim ol diyen mıidersin... Sağolsunlar şu yabani halimle beni alıp kalplerine kalplerine sokuyorlar. Geçen gün de bir kafede oturuyorum. Dünya şekeri bir kız geldi. "Arzum Hanım merhaba... Şey ben bir fotoğraf çekilebilir miyim sizinle?" dedi. Gel dedim. Kucağıma değil yanıma oturttum. Çekti. Sonra da dedi ki "Arzum Reyizle selfie keyfi, yazıp atacağım sizin için bir sakıncası var mı?" Yok dedim, at. Demedim ki yazar olmasam mafya olasım vardı. Maksim'de assolist olma hayalimden hemen sonra geliyordu. Demedim. Diyemedim. Reyiz size kurban canlar! Çekinmeyelim, fotoğraf çekinelim.4- Nilhan Osmanoğlu'nun Suada'yı istemesiDedesinin dedesinin bilmem kaç senssinde memleketten sürülmeden evvel üstüne geçirdiği malları geri isteyen dava açmış bu hanım kızımız. Araya da minnoş cehaletli tarih bilgileri attımış. Deli saraylı gibi her yerde konuşuyor. Şimdi mesele o değil de, bu kız bir metrekare araziyi şöyle ya da böyle alırsa, ben de Pütin Abimizin kapısını çalacağım. Büyük büyük dedemin Kırım Hanedanı'nda kalan hududunu bilmediğimiz arazileri için. Ulan üstelik benim dedem de orada kalmış. Öldü mü kaldı mı bilmiyoz. Öldürüldüyse kan parası da isteyeceğiz. Kızkardeşim Ayışen Hanım ile bu meselenin üstüne eğilmeyi planlıyoruz. Tabiy! Bizim ne eksiğimiz var? Akıldan fazlamız var galiba ya... Çok şükür. Borca girmiyoruz alacağımız var diyip.5- Tuna Kiremitçi ve Arkadaşları projesiAlbümü sonunda baştan sona dinledim. İnsan kendi arkadaşlarının işlerini incelemeyi hep öteliyor nedense. Özetle Tuna'nın projesi son derece başarılı. Düetler muazzam. Yeni dinlediklerim arasından Sena Şener'li "Birden Geldin Aklıma"ya bayıldım. Sena'nın henüz 18'inde olmasına rağmen acayip bir vokal performansı var. Bayılıyorum zaten. Genel olarak şarkıların hepsi çok tatlı. Albümün bir anda çok satanlarda zirveye oturmasına şaşırmamalı. Tuna, müziğe yeni projelerle devam etmeli. Bu türde çok az başarılı örnek vardı memlekette. Ne iyi olmadı mı? "Sen kalbime denk gelen küçücük şey..."
Hayatta fayda göremeyeceğiniz şeyler var. Özür dilemek faydalıdır mesela. En rezil durumda bile onarıcıdır. Vaktinde özür dilemek daha da faydalıdır. Hayat kurtarır. Üste çıkmak faydasızdır. İnkar etmek faydasızdır. İnat etmek faydasızdır. İnatta ısrar etmek faydasızdır. Söz üstüne söz söylemek, can yakmak, kalp kırmak faydasızdır. İntikam almak faydasızdır. Her şey zamanında iyi, her şey zamanında güzel. Zaman geçtikten sonra, zamanında söylenmesi gerekenleri söylemek, faydasızdır. Demiyorum ki herkesin anında görecek, bilecek, anlayacak zekası var ama...Aklını kullanmak yerine gerinden davranmak, faydasızdır. Ve faydasız şeyler yapmak, akıllı insanların işi değildir. Hac parası biriktirmeden kabeyi tavaf edemezsin. Kırdığın kalbi onarmadan af bekleyemezsin. Yaşattığını yaşamadan son nefesini veremezsin. Karma kaltağın teki, hayat da böyle bir sınav yeridir zaten. En çok dönmek istediğinde, en çok dönmek istediğin yere... Dönemezsin. OLUR BÖYLE VAKALAR TÜRK POLİSİ YAKALARPolisle ilgili herkesin tuhaf anıları var... Benim de var elbette. En fantastik olanları şuraya ayırdım... Allah muhtaç etmesin. Allah düşürmesin. Başımızdan da eksik etmesin. Ne diyeyim?1- ALKOL KONTROLÜNDE KOLONYA PANİĞİİsmi lazım değil bir arkadaşım vardı. Bir ara ben roman yazarken beni gece alır arabayla dolaştırır geri bırakırdı. O gecelerden birinde, Taksim'e giderken trafik polisi çevirdi. Bizimki kendinden emin. Ağzına alkol sürmemiş. Üfleyeyim diye atılacak. Tam kontrole girmeden önce, "Kanka" dedi "Sarımsak doğradım. Mantı yedim. Polise ayıp olmasın. Şu torpidodan kolonyayı ver de elime süreyim." Verdim kolonyayı. Aldı eline yüzüne sürdü. Polisin yanına yanaştık. Bunda bir artistlik. "Polis bey" dedi. "Benim kendi ağızlığım var onunla üfleyeyim." Polis tamam dedi. Bizimki bana döndü "Kankacım aç bakayım torpido gözünü ağızlıklar orada." Manyak nereden bulduysa bi dünya alkolmetre ağızlığı almış, yığmış torpido gözüne. Verdim. Polis taktı. Bu derin derin üfledi. Anam! O ne! 49 promil alkol. İnanamadık. Polise laf anlat kolaysa. Dedim ben şahidim şimdi kolonya sürdü her yerine. Polis gülümsedi. Kolonyanın alkolü alkolmetreyi etkileyebiliyormuş. Bir yaşımıza daha girdik böylece. Bastık yolumuza gittik tabii. 50 promil olsa ne yapardık, bilemedik. 2- 155'İ ARARIM!Geçen gece arkadaşlarım bir arkadaşımızı eve bırakıyor. Sabah olayazmış. Bizimki taksiden inip şakasına öndeki polis otosuna, "Polis bey ben bunlardan şikayetçiyim. Beni tehdit ediyorlar" diyor. Kafalar güzel. Polis taksideki iki kız arkadaşıma gidip "Gidin buradan yoksa 155'i ararım" diyor. Bizim kızlar şok. Polisin polisi aramasına mı gülsünler, diğer arkadaşımızın dalgasına onları şikayet etmesine mi kızsınlar bilemiyorlar. Polise özetle arkadaşımızın çok alkollü olduğunu ve şaka yaptığını anlatıyorlar. Polis tekrar tehdit ediyor: "Gidin yoksa 155'i ararım!" Abicim sen polissin zaten. Niye polisi arıyorsun? Kıllanıyorsan atsana nezarete. 3- POLİS ÇEVİRMESİSene 2002. Lise mezuniyetinden çıkmışız. Esra, Onur, ben. Bir taksiyle Eve dönüyoruz. Polis taksiyi durdurdu. Onur'u indirdi. "Sen bu kızlarla ne yapıyorsun?" diye sordu. Ne yapabilecekse? Çocuk sekiz oldu mezuniyetten dönüyoruz diye anlatırken. Hepimiz yine alkollüyüz. Ama daha da iyisi ben reşit değilim. Polis bizi taksiden aldı. Ekip otosuna oturttu. Kimlikleri aldı. İnceledi. Götürecek karakola. Saat olmuş sabaha karşı üç. Annemi aradım. Polisle konuşturdum. Daha mutahassıp giyinmemiz konusunda polisten zılgıtımızı yedik. Taksiye döndük. Esra'lara gittik. Sabaha kadar titredim uyuyamadım. Üç dakikada bir Esra'yı dürtüp şöyle diyordum: "Kanka, bizi fişlediler mi acaba?" 4- EVİN KARŞISINDA BİRİ DURUYORİki üç sene önce bir ara kapımda nöbetleşe adamlar bekliyordu. Çalışma odası sokağa bakıyor. Adamlar karşı kaldırımda durup odaya bakıyor. Adamlarla göz göze geliyoruz beni bir kıllanma alıyor. Aklıma neler geliyor anlatamam. Peşimde karanlık güçler var sanırsın. Anında arıyorum polisi. Geliyorlar. Sokakta devriye gezen polislerle kanka olmuştuk bir ara. Her gece gelip bakıyorlardı, benim eve bakan var mı diye. Allah razı olsun ya. En sonunda "Arzum Hanım siz biraz kuruntu yapıyor olabilir misiniz?" dediler bana. İnanmadılar. Ama gerçekti. Karanlık güçler peşimdeydi. 5- POLİSLE DEVRİYE KEYFİSene ya 2008 ya 2009. Yalan olmasın. Şimdilerde köşe yazarı olan bir arkadaşımız, bir fantastiklik yapmış ve o dönem kentsel dönüşüme giren Tarlabaşı'nda renove edilmiş eski ahşap evlerden birine taşınmış. Oğlan iddialı. Burası yeni Cihangir olacak. Güvenli olacak diyor. Eskisi gibi değil diyor. Önemli olan onun inanması tabii. Biz misafiriz. Bir grup arkadaş Uğur'a yemeğe gittik. Yedik içtik, güldük eğlendik. Çıkışta iki erkek arkadaşımla yürüyoruz. Taksiye bineceğiz. Benim üstümde yine bir post. Ayakta stilettolar. Tam Cartoon Otel'in önünde çiçekçi bir çocuk yanımıza yaklaştı. Çiçeği koluma dayadı. İt. O arada çantamdan telefonumla cüzdanımı yürütmüş. Peşinden koştuk. Ara ki bulasın. Gittik Beyoğlu Emniyete. Verdik ifademizi. Telefonu o zamanki erkek arkadaşım bir ay önce hediye etmiş. O zamanın akıllı telefonu. Bütün röportaj kayıtlarım içinde. Telefon numaraları... Her şey. Cüzdanda değil telefondayım. Bunlar bir iki kişiyi aradılar, falanca mı yapmıştır dediler. Sabıka dosyaları açtılar. Yalandan fotoğraflar gösterdiler. Ve gazeteci olduğumu öğrenince beni ekip otosuna attıkları gibi Tarlabaşı'nın arka sokaklarında devriye gezdirdiler. Saatlerce! Sanki çocuğu bulabileceğiz. Otele girdik. Kameralar çalışmıyor. Mobese kameraları, çalışmıyor. Taksi durağındakiler üç maymunu oynuyor. Belli ki hepsi çocuğun kim olduğunu biliyor. Sabaha karşı karakola dönünce dediler ki, "Siz o telefonu unutun. Çocuk da bulunmaz. Kapkaç deseydiniz bulunurdu da siz dikkatsizlikten tırnakçılığa uğramışsınız. Cezası bile yok." Vay beni dedim kendi kendime. Sordum polise "Peki, bizim güvenliğimizi kim sağlayacak?" Polis dedi ki "Kendiniz. Ve bu saatte sokakta gezmeyeceksiniz!" O gün aldım dersimi. Diyorum ya size, Allah kimsenin eline düşürmesin, kimseye muhtaç etmesin. Amin. Hayırlı hafta sonları, neşeli günler olsun. Haydin selametle.
“Bütün fotoğraflarımızdan kesip çıkardım gözlerimizi.” –Küçük İskender, Ciddiye Alındığım Kara Parçalarıİçeride kalabalığız.Ben ve ardımda bıraktığım cesetler.Eski bir fotoğraf karesinde bile gülümseyemiyorlar bana artık.Bütün fotoğrafların kenarları kesik.Ve ben ortadayım.Tam ortada…Tüm fotoğrafların ortasında, kalabalığın arasında, tek.Hayatın ortasında durur gibi…İçeride kalabalığız.Sevip de sildiğim, silip de geçtiğim insanlar.Herkes içimde istiflenmiş öylece duruyor sanki.Bir türlü terk etmiyorlar beni.Sanki, senarist yanlışlıkla bir karakter yazmış, sonra acımış da kaşesini alsın istermiş gibi…Hayatımın olur olmaz her yerinden çıkıp sahneye giriyorlar.Başrol diye başladıkları dizide, figürasyonda kalıyorlar.Çoğunlukla diyalogları bile yok.Bazen bir iki cümle.Kimse duymuyor onları.Varlıkları artık bir önem teşkil etmiyor.Bütün fotoğraflardan kovulmuşlar bir kere.Hayalete çıkmış adları.Görünmek için çırpındıkça görünmez oluyorlar.Esameleri okunmuyor.Bütün fotoğrafların ortasında tek başımayım şimdi.Kenarlarını hiç kesmek istemediğim, kesmek zorunda kaldığım tüm fotoğrafların tam ortasında.Yapayalnız.Belki diyorum, hiç ortada durmamalıydım.Kenarda durmayı bilsem yani, bu kadar ceset biriktirmezdim şimdi.Oysa beceremedim.Kenarda kalmayı sevemedim.Hayatımın başrolünü kendimden arttırıp kimseye pay edemedim.Ve şimdi, bütün fotoğrafların ortasında bir ben…İçimde cesetler...Ölü anlar krallığında, tartışmasız tek liderim.Ve tek söyleyebileceğim,Kimseyi fotoğraflardan kesip atmak istemiyorum artık…Fotoğraflardan kesip atacağım kimseyi hayatıma sokmak istemiyorum.Kenarlarını kesmek zorunda kalacağım fotoğraflara girmek istemiyorum.Başarabilir miyim bilmiyorum…Deniyorum.Kenarda durmayı seçiyorum.GEÇEN HAFTADAN KALAN 5 ŞEY1- Tuba Büyüküstün'ün biten evliliğiTuba Büyüküstün ve Onur Saylak beş yıl evvel evlenip ikiz bebek sahibi olmuştu. Ve bu evliliğin biteceği yaz aylarından beri konuşuluyordu. Sonunda düşünülen gerçek oldu. Evlilik bitiyor. Her zaman diyorum. Magazin bir şey yazıyorsa %90 doğrudur. Tecrübeyle sabit.2- Müge Anlı’ya RTÜK cezasıMüge Anlı’nın memlekette polisten hızlı vaka çözdüğü ortada. Cinayet, kayıp… Ne varsa Müge’de var. Yemin ediyorum hayatımın aşkını bile benden çabuk bulacak bir kadın. Olay şu ki, seri katil Atalay Filiz meselesinde, Anlı bir insan kaçakçısına telefonla bağlanıyor. Adam, “Yok abla biz onu kaçırmayız zaten” diyince de stüdyodaki seyircilere insan kaçakçısını alkışlatıyor. Al sana ceza! Bu arada ülkeyi illegal yollardan terk etmek istesem de Müge Anlı’yı ararım ben bu saatten sonra açıkçası. Ara Müge’yi. Müge çözer.3- Ramize Erer’e ödülTürkiye’nin ilk ve en ünlü kadın karikatüristi Ramize Erer, Fransa’dan ödülle döndü. Karikatürlerindeki feminist ve devrimci duruştan ötürü, Angouleme Komik Festivalinden 2017 Yaratıcı Cesaret Ödülünü aldı. Helal sana Ramize! Bu arada Erer, her ay benim de yazarı olduğum Bayan Yanı dergisinde çiziyor. Takip edin.4- Safiye Soyman’ın peruğuYemin ediyorum, Safiye&Faik ikilisi gibi bir ikili daha gelmeyecek bu ülkeye. Kadın yine yağ aldırmış, bonus peruk takmış bir magazin programındaydı geçen sabah. O imajla “Ben de Özledim” söylüyordu. Ülke fıkra gibi. Anlatsan kimse inanmaz. Ama her şey gerçek.5- Astromatik ve burç yorumlarıTatlı ve aşırı eğitimli astrolog Aygül Aydın, yorumlarıyla nokta atışı yapmaya devam ediyor. Twitter üzerinden takibe alarak tanıştığım Aygül’ün yorumlarına aboneyim. Bütün bombalı saldırıları ve siyasi karışıklıkları biliyor. Siz de takibe alın. Tavsiye ederim.Hayırlı günler, mutluluklu geceler olsun.Maillerinizi bekliyorum.
“Yangında ilk kurtarılacak, kelimelerdir. Kelimelerimiz yanıp kül olduğunda başlar tükeniş. Aşk, susmayı seçmekle biter. Kavga varsa kelimeler var, yani ümit vardır. Bu yüzden değil mi bazen on tedavi seansında bulamadığımız dermanı bir şarkının sözlerinden, bir şiirden çekip çıkarmamız.” –Nazan Bekiroğlu, Kelime DefteriGeç gelen aklın, hızla akan şu dünyada hükmü yok, biliyorsunuz.Düşünmekten çok yaşamak zorundayız, görüyorsunuz.Durup bekleme yaptıkça kaybediyoruz…Bak ondan da eminiz.Yine de kalkıp gidemiyoruz.Durup sevemiyoruz.Ortası bulunamıyor hiçbir şeyin.Bir türlü bilemiyoruz.Zaman geçiyor.Zaman kötü çocuk…Geçmez sanıyorsun hep…Ve görüyorsun.Hiç bitmez sandığın yangınların külü bile kalmıyor.Çalı çırpı topla, ateşi bul ki tutuştur yeniden.Geçmiş olsun.Ölü duyguların, kaçmış fırsatların hesabı sorulmaz.Sağdan düz devam ediyoruz.Kendime verdiğim bir haftalık kafa izninin ardından, yeni konular ve sorunlarla karşınızdayım sevgili gönül dostlarım.Bu yazıyı geçtiğimiz hafta atladığım minnoş gündem maddelerine ayırdım.Rabbime çok dua ediyorum, aklımı korusun diye.Rabbim de ne yapsın?Şartlar ortada…Gündem yine şahane!ALLAHIM SEN AKLIMI KORU- Lindsay Lohan’ın Türkiye hayranlığıElbette ki bir dünya selebritisinin yurdum liderine duyduğu hayranlığa kurulacak değilim. Daha ziyade, Hollywood’dan sürülmüş, Londra’ya sığınmış, alkol ve uyuşturucu bağımlısı bir ünlünün huzuru İslam’da ve memleket topraklarında aramasına şaşkınım. Kim buldu getirdi bu kızı ünlü diye bizimkilere kakaladı çok merak ediyorum. Kadının esamesi okunmuyor artık. Amerikanya’na dön Lindsay, buralarda senden çok var. Buralar seni bozar. - Hülya Avşar’ın çakma elbisesiDünyaca ünlü bir modasının tasarladığı yarısı transparan bu elbiseyi taklit etmeyen yurdum modacısı kalmadı. Irina Shayk’ın bir davette giydiği elbisenin son benzerini Melih Yazgan, Hülya Avşar’a dikmiş. Elbette ki elbisenin orijinal kuplarında olmaması, görüntüsündeki estetik bozukluğunun ilk nedeni. İkincisi de yersiz transparanlığı. Kim giyse olmayacak bir şey yani. Hülya Avşar, ne yapsa adından söz ettiriyor. Bu konuda çeyrek asırdan uzun süredir başarılı. Bir süre daha aşırı dekolteli elbisesini konuşuruz zaten. De… Benim derdim o değil… Göz göre göre araklamayın canlar. Devir internet devri. Orijinali çat diye bulunuyor. Yüzünüze pat diye vuruluyor. Ayıp oluyor.- O kelimenin Tükçesi var çığırtkanlarıHer yabancı kelimeyi dilimize uyduruk bir şekilde uyarlamaya çalışmamızdan yıldım. En son selife kelimesini özçekim diye uyarladılar. Kendi kendinin fotoğrafını çekmekten başka her şeyi andırıyor kelime. Bilhassa mastürbasyonu andırıyor bana ne yalan söyleyeyim. Geçende de Twitter’dan çemkirmiş biri bana, edit yazdım diye. Nedir o? Bir metni, basıma uygun şekilde düzeltmek. Peki, neden düzelti demiyorum? Çünkü anlamını karşılamıyor. Çünkü kelimenin aslı edit. Kelime bizden, bizim kültürümüzden çıkmış bir kelime değil. Bizim yayıncılık tarihimizde de bilgimizde de edit diye bir şey yok. Gavurdan öğrendiğimiz bir şey o. Bizde ne var? Tashih var. O da zaten Fars kökenli bir kelime. Kullanıyoruz yeri gelince. Bir kelimenin diline uygun olması için, o kelimenin ifade ettiği şeyi senin bulmuş olman lazım. Yani kendin bulmadığın bir şeyin adını kendine uydurmak, seni daha özleştirmiyor kardeşim. Önce icat et, üret… Sonra adını sen koyarsın.- Vezir Parmağı ve milli değerler… Manevi değerler…Mahsun Kırmızıgül’ün dünyanın parasını bayılıp yazdığı-çektiği-oynadığı yeni filmi yine olay yarattı. Bilmem nerenin bilmem nesi, milli manevi değerlerimize uygun değil diye filmin gösterilmeyeceğini açıklamış. Manevi değerler derken? İki aylık bebeğe tecavüz… Çocuğa tecavüz… Hayvana tecavüz… Çok eşlilik… Ensest… Akrabaya tecavüz üstü töre cinayeti… Tecavüz… Taciz… Tecavüz… Hangi maneviyat ya? Kendinizi kandırmayın. Ortada maneviyat filan kalmadı. Kol kırılıp yen içinde kalıyor sadece. Memeyi göstermek günah, ellemek sevap. Hem de kimin memesi olursa. Porno izlemek günah, milletin karısına kızına otobüsü sağa çekip tecavüz etmek sevap. Vicdanınız yoksa da Allah cezanızı verir.- Bekaret donuGavur öyle bir don üretmiş ki, alkollüyken kilidini açmayı unutsan, altına işeme garantisi var. Kumaşı yırtılmıyor, kesilmiyor. Belinden ayarlanıyor ve sabitleniyor. Tek mesele kadınlar tecavüze uğramasın. Dünya da kadına zorbalığın önünü alamıyor. Ne yapalım? Silahlanalım mı? Saldıranı çekip vursan adamdan sayıp seni içeri atacaklar. Bu işin bir çözümü olmalı.- Sezen’in yeni albümüBiraz Pop Biraz Sezen’den bir şarkıyı dinlemeyi başardım sonunda. İhanetten Kalan’ın sözleri güzel. Müziği, “İstemem senden başka birini” kıvamındaki Orhan Baba şarkısını android. Tek derdim… Evet, Sezen Aksu’yu seviyoruz. Ama keşke şarkıları başka biri söyleseymiş dedirtti bana. Kusura bakmayın, yalan söyleyemiyorum.- Asena Atalay, Caner Erkin ayırlığıDönelim başlığımıza… Dedim size, geç gelen akıl akıl değildir diye. Zamanında Asena’nın Caner’i aldattığı iddia edildiğinde kapı gibi karısının arkasında durup bir de canı sıkıldı-üzüldü diye ona araba alan Canerciğimiz, yeni eşi bulunca açtı ağzını yumdu gözünü. Sebep? Eski eş Asena’nın talep ettiği yüklü tazminat. Neymiş, zamanında beni aldattı yine de para verdimmiş. O zaman düşünecektin onu Canerciğim. Elinde deliller vardı. Gidecektin mahkemeye, çocuğunu bile alırdın Asena’nın elinden. O zaman istemediğini bugün sana isteten ne? Aklıma tek bir cevap geliyor ama bir şey demeyeyim. Zaten kim olduğu ortada.Mutluluklu günler olsun canlarım.Allah hepimizin aklını korusun.Amin.
Hayatın her alanında Picasso gibiyim.Doğruyu bildiğim halde yanlışa düşmekten alamıyorum kendimi.Dışarıdan bakan biri, tarz yaratmaya çalıştığımı düşünebilir.Kim bilir?Belki de gerçekten yeni bir tarzı kovalıyorumdur.Yanlış yapa yapa başka bir doğru yaratacağımdır belki.Olamaz mı?Olabilir.Gerçi işin aslında, tam olarak şöyle düşünüyorum…Doğruyu biliyorsun diye, illa yapmak zorunda değilsin.Her şeyi doğru yapmaya kalkarsak, ne kadar sıkıcı bir hayat yaşardık, düşünsenize…70 sene aynı sabah uyanıp robot gibi…İnsanın başına hikayeler, yanlış yaptığında gelir.İnsan yanlış yaptıkça yeni şeyler öğrenir, büyür.Yanlışı görmeden doğrunun kıymetini anlayamaz insan.Yanlış yapmadan büyüyemez, yaşlanır.Ve bazı yanlışlar, hayatımızın en büyük doğrularını yaratır.Aşk mesela…Göz göre göre yanlış yapma sanatıdır.Doğru olan birine aşık olamazsın ki zaten…O olsa olsa mantıktır.İnsan en çok yanlışına kızar, insan en çok yanlışını sever.Bana sorarsanız, bu hayat, doğruyu bildiğin halde yanlışı seçme yeridir yani.Aklını değil, kalbini dinleme yeridir.En azından ben öyle yaşıyorum.Sonuçlarından şikayet etmeden.Siz de deneyin…İyi gelecek.GEÇEN HAFTADAN KALAN 5 ŞEY1- MURAT BOZMurat Boz’un müziğini bilmem ama fiziğinin hastasıydık. Bence seksi erkekler çok konuşmamalı. Tüm çekicilikleri kayboluyor.2- HAYVANLARA ŞİDDET VİDEOLARIBiliyorum, farkındalık yaratmak için paylaşıyorsunuz ama benim içim parçalanıyor. Bakamıyorum. Benim gibi, aşırı derecede hayvan seven kimse bakamıyor. Yapmayın. Bu şekilde bir yere varamayız.3- ŞİİRİN YÜKSELİŞİYazmaya şiirle başlamış biri olarak, şiirin yeniden popüler olmasına bayılıyorum tabii… Ama herkes şiir yazmasın gözünü seveyim. Geçen gün çok ünlü bir kadın şairin şiir kitabı geçti elime, beyin hücrelerim yandı sandım. O nedir ya? Serdar Ortaç şarkısı gibi. Aklına gelse unutursun, kadın kitaba koymuş. Tebrikler ablacığım. Sonra şiir neden satmıyor? Satar elbet. İyisini yaz sen, satar.4- TRUMP’IN OĞLUDünyanın kalpsiz, pislik bir yer olduğunu geçen hafta bir kez daha gördüm. Amerika’nın yeni başkanı Donald Trump’ın oğlu Baron, otizmli bir çocuk. Anne-baba konuyu kapatmaya çalışıyor ama gerçek bu. Amerikan basını, evde eğitim alan en büyük psikopat olacak yazmış çocuk için. Eliniz kırılsın. Zavallı sabiyle değil, babasının örmeye çalıştığı duvarla uğraşın siz. Rahatsızlar.5- EVET Mİ, HAYIR MI?Herkes safını seçiyor bir bir. Bazıları evetçi, bazıları hayır diyor. Ve fakat iki taraf da birbirinin fikrini değiştirmek için nazik bir yol seçemiyor. İknadan uzak, öfke patlaması yaratacak videolar dolaşıyor ortalıkta. Daha az sarkastik, daha kucaklayıcı çözümler üretelim. Başımıza ne geliyorsa, birbirimizi itmekten geliyor.TOP 5 REFERANDUM ŞARKISIÇünkü her konuyla ilgili bir şarkı muhakkak vardır.1- Kamuran Akkor – Evet mi, Hayır mı?“Evet mi, hayır mı?Söyle bana nedir senin cevabın.Beklemek istememNe olacak bilinmez ki yarın.”2- Barış Manço – Hayır (İnanmıyorum Sana)“Nasıl böylesine rahatsın ki?Sanki hiçbir şey olmamış gibiYıllar boyu ümitsizce seni bekledim geldin mi ki?Bir gün olsun kapım çalıp halim nedir sordun mu ki?Hayır, hayır boşuna yalvarmaİnanmıyorum sanaHayır hayır göz yaşına da hayırİnanmıyorum sanaHayır hayır yüz bin kere hayırAcı çektirme bana”3- Ebru Gündeş – Evet“Aradım seni yıllarca çok aradımYağmur çamur demedim çok yollar aştımAdını dağlara taşlara yazdımEvet söylüyorum, evet istiyorumEvet seviyorum, aşığım sana.”4- Ajda Pekkan – Hayırdır İnşallah“Hayırdır inşallah seni görmekRüyada hasret gidermekDayanamam dediğim andaBöyle de olsa görüşmek.”5- Gülsen – Evet Evet“Öyle güzelce örme saçılırO soruyla nasıl devrim yapılırAdlarımız yan yana yazılırBir soru, bir cevap, bir çikolataEvet evet evet, her şeyine evet…Evet evet evet, her şey yine evet…Yüz bin kere evet.”6- BONUS: Demet Akalın – Şerefime Namusuma“Kaç kere ağladım seni kadere bağladımGitmedi zoruma.Peki sen nasıl laf edersin orda buradaŞerefime namusuma.”Uzun lafın kısası, kıssadan hissesi, neşeli mutlulu günler olsun.Kar yağıyor, geçen pazar yazdığım kar şarkılarını dinleyip tadını çıkarın. Söyleyeceklerim bu kadar kısa ve derin.
“Bütün küçük kızlara güzel oldukları söylenmeli; öyle olmasalar bile.” –Marilyn Monroeİlk kez bir marka için bir yazı yazacağım.Üstüne para ya da hediye almam gerekmiyor bunun için başkaları gibi.Tam tersine beni gülümseten, mutlu eden bir işe imza attıkları için teşekkür edeceğim sadece...Dove’a.Kıvırcık saçlı küçük kız çocuklarıyla çektikleri “Saçlarını taçlandır” konseptli reklam filmi için.Evet her 10 kıvırcık saçlı kız çocuğundan 6’sı saçından NEFRET eder.Hatta bana sorarsanız, aklı olan her kıvırcık saçlı kız çocuğu saçından nefret eder.Kıvırcık saçlı olmayanların asla anlayamayacağı bir saçından nefret etme haliyle büyürsünüz çünkü o yaşlarda, o saçlarla…Tek hayaliniz, düz ipek gibi saçlardır.Zira sizin saçlarınız anında yoluk yoluk kabarık görünmeye müsaittir.Açsanız güzel durmaz, toplasanız iki dakika sonra tülem tülem dağılmaya başlar.Kestirseniz zaptedemezsiniz…Uzatsanız ayrı bir dert.Asla kakül kestiremezsiniz.Saçınızı yıkamadan tarayamazsınız.Kurutma makinasıyla kurutamazsınız…Kurutsanız toplayamazsınız…Sürekli abuk subuk ürünler kullanmak zorunda kalırsınız.Ve evet, o ipek saçlı, düz saçlı kızlara hep bilenirsiniz.Kendinizi onlardan çirkin zannedersiniz.Saçlarınız düz olsa güzel olacaksınız sanırsınız.Ve bu sanrı sizi neredeyse onlu yaşlarınızın bitişine kadar takip eder.İnanın, kıvırcık olmak hiç kolay değildir.Özellikle acımasızlıkları zirvede çocuklar ve ergenler arasında.Bilenler bilir, benim için hayatta en önemli şey saçtır.Saçları güzel olmayan bir insanın asla güzel görünemeyeceğine inanırım ben.Bir insanın kalitesini ayakkabılarına değil, saçlarına bakıp anlarım.Saçları yağlı, pis, kötü boyalı gezen biri yedi göbek aristokrat olsun, onunla arkadaşlık dahi etmem.Ve bu konuda çok ciddiyim.Saçına önem vermeyen insan, hiçbir şeye önem vermez şu hayatta.İnanın buna.Bu saplantımda muhakkak ki, gerçek bir kıvırcık olarak geçirdiğim, kabus dolu çocukluk günlerimin etkisi büyük.Bugün bile saçımı her yıkayışımda kuaföre gitmek zorundayım.Çünkü saçım kabarıyor.Brezilya fönü beni kurtarmıyor…Cinsine kurban olduğumun saçları…Yamuk yumuk duruyor fönlenmediğinde.Yani, kıvırcık saçlıysanız, saçlarınız hayatınızın her anında sizi ele geçirmeye devam ediyor.Şahsi kanaatim, hala o kabarık kıvırcık saçlarla dolaşmamak yönünde.O saçlarla boğuluyor gibi hissediyorum.Nefes alamıyorum.Kafama kocaman bandanalar, türbanlar sarıp çıkıyorum saçım fönsüzken.Millet imaj sanıyor.Oysa ben fönsüzken kendimi asla iyi hissedemiyorum.Dolayısıyla da kuaförümün SGK primini her ay ben yatırıyorum.Yapacak bir şey yok.Ortaokuldayken arkamdan makarna kafa ve çakma barbie diye seslenenlere de buradan bu reklam vasıtasıyla selam etmek istiyorum…Keşke birileri bana o yaşta da saçımın güzel olduğunu söyleseydi.Eminim saçımın rengine de kıvırcıklığına da kıl olmaya devam edecektim ama olsun…Biliyorum, düz saçlı insanlar, kıvırcık saçlılara çok özenirler…Ancak kafalarında dört kişiye yetecek gürlükte kabarık bir saçla baş etmenin ne demek olduğunu asla anlayamazlar.Anlayamayacaklar.Dove’a bir kıvırcık kız çocuğu olarak teşekkür ediyorum tekrar.Vallahi ya…Ne iyi ettiniz de şu konudan söz ettiniz.Gerçi reklam akılda hiç marka algısı bırakmıyor.Yani teknik olarak hangi marka için çekildiğini 394847758 kere düşünmek zorunda kalıyorsunuz hatırlamak için.Şu yazıyı yazmadan önce bile girip baktım doğru mu yazıyorum diye.Bu da kağıt üzerinde reklamı marka bilinirliği açısından başarısız bir yere koyuyor.Reklam okumuş, reklam yazarlığı yapmış bir kankanız olarak bu bilgimi de şuraya bırakayım.Belki Dove’a bir sonraki filmde lazım olur.Gerçi burada asıl önemli olan reklamın hangi marka için çekildiği değil, ne mesaj verdiği.Mesajı çok açık.Kıvırcık saçlarla da güzelsiniz kızlar.Saçlarınızı sevin.Saçlarınızı kabullenin.O saçlarla bir ömür boyu yaşayacaksınız.Alışın.Yani bana sorarsanız tabii, kendimizde ve hayatımızda sevmediğimiz şeyleri değiştirme gücümüz var.Ağaç değiliz.Ağaç bile dalını uzatıyor gövdesinden öteye.Olduğumuz yerde sayıp saçımızın şekilsizliğine mi katlanacağız yani?Hayatımızda kötü giden ne varsa katlanacak mıyız?Tabii ki hayır!Değişeceğiz.Değiştireceğiz.İstediğimiz şekle sokacağız.Bu kadar basit!Demem o ki,Sadece saçlarınızı değil, hayatınızı da taçlandırın.Ve şartlar ne olursa olsun, birilerinin kafanızdan tacınızı almasına asla müsaade etmeyin.Canınızı sıkıyorsa, değiştirin.Elinizi korkak alıştırmayın.TOP 10 KIŞ ŞARKISIKış bitmeden ve kar tekrar beklenirken, playlistimizi yapalım, kar yağdığında sıkıntı olmasın. Di mi? Tabiy!1- Ajda Pekkan – Her Yerde Kar Var (1965)“Yürümek karda zordur…Gelirsen bak aşk budur.Dönsen köşeden şöyle,Şarkı söylerim böyle.”2- Nil Karaibrahimgil – Kış Şarkısı (2002)“Bugün hava sıfırın altında onSeni düşündüm ama inan bu son.Mesela sen hiç kardanadam yaptın mı?Basılmamış kara bastın mı?Ve üzülmek için çaldın mı bi kış şarkısı.”3- Muazzez Abacı – Kar Yangınları (1996)“Senden bir çığ gibi kopsam da benBuz mavisi günleri anıyorkenAyaz yemiş yüreğimde senÜşüyeceksin.Bende kar yangınları,Sende göç hazırlığı.”4- Nilüfer – Kar Taneleri (1984)“Alıcı kuşlar gibiBaşımın üstünde dönüp durmayınKol kola girip yalnızlığımıVurmayın yüzüme kar taneleri.Özledim hem de çok özledimEzberledim beklemeyiYollar benim umudumdurYolları kapatmayınYağmayın yollarımaDurun kar taneleri.”5- Vega – Ankara (2006)“Ah yağmur dönerken kara,Yine yol var falımdaHepsi sana…Bu gece Ankara.”6- Akrep Nalan – Karlar Düşer (1991)“Zaten sen de insaf yoktuOlsaydı terk etmezdin beniTerk ettin de ne oldu sanki?Bak buldum başka birini.Karlar düşer, düşer düşer ağlarım.Hep isimini, hep ismini anarım.”7- Koray Candemir – Kar (2013)“DüşündümSen de düşündün mü?Aramıza kar yağdı.”8- Erkan Oğur – Pencereden Kar Geliyor (1998)“Pencereden kar geliyorGurbet bana zor geliyorSevdiğimi eller almışO da bana ar geliyor”9- Yaşar – Cezayir Menekşesi (1996)“Yine kar yağıyor sokaklaraSana yar yol bulamıyorumDinlenmiyor şu gönlümün kavuşmak endişesiGözlerin Cezayir menekşesiİmdat yine mi yol, imdat yine mi karİmdat yine mi karlardan yollar örtülüyor?”10- Mahmut Tuncer – Ay Gördüm Allah (2013)“Ay gördüm AllahAmentü billahNe günahım varsaAffeyle Allah.Kar gördüm kaydımKaymaz olaydımSana bir söz vermiştimBen o sözden caydım.”Muazzam bir gün olsun.Hayırlı pazarlar…
“Arkadaşlarımı kaybettim. Bazılarını ölüm yüzünden, diğerlerini sokağın karşısına geçmeyi bile beceremedikleri için.” –Virginia WoolfAçık konuşmak istiyorum… Hayatım boyunca, arkadaşlarımdan çektiğimi düşmanlarımdan çekmedim ben.Kazığı onlardan yedim.Yalanı onlardan dinledim.Olayı onlar çıkardı.Krizi onlar yarattı.Hayatımı berbat bir hale getirmek için var güçleriyle uğraştılar.Sanki başka derdim yokmuş gibi bir de onların rezillikleriyle uğraştım. Arkamdan iş çevirdiler, durduk yere ortalık karıştırdılar… Alttan aldıkça tepeme çıktılar üstelik.Canımdan bezdirdiler. Neredeyse bütün ilişkilerim, hayatımda kurmaya çalıştığım bütün dengeler, arkadaş dediğim insansı organizmaların bir halt yemesi yüzünden patladı. Şu an bunları hatırlamak istemiyorum.Neticede hayatımda sevgililerimden çok arkadaşlarımdan ayrıldım ben.Bitirdim ilişkimi.Gördüğüm yerde selam vermeyi kestim.Allah’a yakın bana uzak olsunlar. Sana zararlı bir organizma, selamlık bile olsa hayatının köşesinde bulunmamalı.Demem o ki, dost kazığı nedir iyi bilirim ben.Çok yedim.Bir daha asla yemem de diyemem… Hayat uzun.Henüz ölmediğimiz için büyük büyük cümleler kurmuyorum artık.Bu nedenle Bella Hadid’in Selena Gomez’den yediği kazığı çok net anlıyorum.İki kadının arasını en kolay ne bozar biliyor musunuz? Bir adam.Kız arkadaşlığın görünmez akdidir. Kimse birbirinin eski manitasına yürümez.Kimse birbirinin eski manitasıyla çıkmaz.Aksini yapan kaypaktır, dönektir… Buna göz yumup bağrına basan da gavattır.Gavatlıkla modernliği birbirine karıştırıyorsunuz. Karıştırmayın. Selena Gomez denilen daha düne kadar aşırı sevdiğim, sevimli bir çocuk olan ablamız, Bella Hadid’le aynı arkadaş grubundan.Beraber partilere katılıyor, tatillere gidiyorlardı. Bella Hadid, son iki yıldır The Weeknd denilen az evrilmiş kardeşimizle beraberdi. Geçen kasımda ayrıldılar. Hatta bu ayrılık, Victoria’s Secret defilesinde Weeknd’in performans yapması ve Bella’nın ona ps pis bakmasıyla internette caps kralı bir mesele haline geldi.Neyse… Geçen hafta ortaya çıktı ki, The Weeknd, 2015 yılında yine Victoria’s Secret performansı sırasında tanıştığı Selena Gomez’le birlikte.Üstelik ikisi insan içinde öpüşmekten çekinmeyecek kadar da samimi. Ve detaylar ortaya serildi… The Weeknd’in gözü tanıştığından beri Selena’daymış.Ki düşünün o ara Bella’yla birlikte.Sonra Selena depresyona girince bu az evrilmiş, arkadaşlık ayağına kıza kıçım kıçım yanaşmış.Kasım ayından itibaren sürekli görüşmüşler, beraber tatillere gitmişler.Zavallı Bella’ya işlerim çok yoğun diye bahane uydurup kızı sepetlemesi de bundanmış az evrilmişin. Selena’yla rahat rahat takılmak için.İkisi ilişkilerini bir süre gizlemiş.Sonunda belli ki Selena’nın şovu gelmiş… Kapıya magazini yığıp elin ortasında öpmüş oğlanı. Ay içim kabardı! Derin bir nefes… Olayı basından öğrenen Bella, anında çaktı unfollow’u Selena’ya instagram’dan.Resmen stalka düşüp konuyu dünya basınına Twitter’dan da bizzat ben duyurdum Allah sizi inandırsın.Ne zaman unfollow edecek diye bütün gün baktım çünkü kızın profiline.Tutamadım kendimi.Sonra da orta parmak havada hareket çektiği fotoğraflar döşendi Bella.Garibim kız ya… N’apsın? Belli ki o az evrilmişi hala seviyor.Belli ki, Selena’nın tatlı suratı ve samimi gülüşünün komple yalan olduğunu yeni fark ediyor.Belli ki, az evrilmişin kendisine geri dönmesini beklerken geldi başına bu.Belli ki, hangi ihanet canını daha çok yaktı karar veremiyor. Ve hepimizin başına böyle şeyler gelmiyor mu? Geliyor. Bir arkadaşımın kocasını elinden aldı en yakın arkadaşı.Ve kızdan boşatıp kendisi evlendi. Arkadaşım hiçbir şey yapmadı.Ne olay çıkardı ne intikam almaya kalktı.Aynı yerde çalışmalarına rağmen işten ayrılmadı.Hayatına devam etti.İşinde terfi etti.Hayatını yeniden kurdu.Onu eski kocasından çok seven bir sevgili buldu.İyi niyetli davrandı.Yılanlığa düşmedi… Önüne baktı… Hayat ona karşılığını verdi. Hep diyorum… Küçük sahte mutluluklarını bırakın yaşasın insanlar.Biliyorum.Hepimiz… Çok basit goller yedik. Çok maç kaybettik.Ama kalben hiç yenilmedik. Kazanmak nedir? Kazanmak budur.Kalbinizi temiz tutun.Bırakın zaman intikamını alsın.Ve sizi yaralayanlar, sizi yaraladıkları yerden, yine sizden bulsunlar cezalarını.Bunun için dua edin.Ve her sabah şöyle kalkın yataktan: Kimsenin kötülüğünü istemiyorum. İyi olmak, mutlu olmak istiyorum. Beni üzenler cezalarını, mutluluğumu izlemek zorunda kalarak ödesinler. Seni üzenler cezalarını yine senden çeksinler Bellacığım. Bu dünyada kimse ettiğini bulmadan ölmez.Rahat ol. Hepimiz için amin.İlle de amin.ALLAHIM SEN AKLIMI KORU!YA DEMET YA! Ya bu Demet Akalın, gerçekten komşu abla gibi değil mi ya? Gitmiş Bella Hadid’in fotoğrafının altına “Bahtsız kızım benim” yazmış. Bu kadar halden anlayan bir insan daha olamaz herhalde. Geçen gün magazinde bahsediyorlardı. Hülya Avşar’ı yeniden patlatacağım ona şarkı seçiyorum demiş. Millet de bıdırdanıyor… Hülya’nın Demet’e ihtiyacı mı var diye. Vallahi şu an albüm yapan herkesin şarkı seçimi konusunda Demet’e ihtiyacı var. Onun kadar iyi şarkı seçebilen var mı? Yok. Susunuz.ASLIŞAH ALKOÇLARIN FAN SAYFASIGeçen gün dikkatimi çekti. Aslışah Alkoçlar’ın offical fan sayfası var. Alkoclaraslisah diye. Kız resmen kendi yönetiyor hesabı. Bu fan sayfası işini yanlış anladınız hepiniz. Dışarıdan bakınca delirmiş gibi görünüyorsunuz kızlar. Ben söyleyeyim de. Siz gene bildiğinizi okuyun. ŞEYMA SUBAŞI’NIN FOTOŞOP SKANDALIAcun Bey’in sevgilisi olan Şeyma Hanım, Instagram’a son dönemde koyduğu aşırı fotoşoplu fotoğraflarda, bir hayli dalga meselesi oluyor ortamlarda. En son, Acun Ilıcalı’yla bir fotoğrafını koymuş, sevgilisini inceltmek için kendi kolunu yok etmiş. Başka bir karede bacaklarını uzatmış, bildiğin anime görünüyor. Bir başka karede belini inceltmiş, sanırsın beli yok. Ne gerek var böyle şeylere Şeyma. Bak keyfine. Tulum senin, Panama benim geziyorsun zaten. Mükemmel olmaya çalışma. Hayatın tadını çıkar. Bak ne çok kısakananın var.ECE ERKEN’İN BİLGİ YOKSUNLUĞU90’larda Genç TV’de VJ olarak girdiği hayatımızda, bir şekilde varlığını hala sürdüren Ece Erken, geçen sene Serkan Uçar’la boşanmıştı biliyorsunuz. Serkan Bey’den bir de çocuğu var Ece’nin. Adı Eymen. Neymiş efendim, babası babalık görevlerini yerine getirmiyormuş, ama önemli değilmiş, “Anne yoksunluğu” diye bir hastalık varmış, “Baba yoksunluğu” diye bir hastalık yokmuş. Cehaletimi mazur görün Ece Hanımcığım, ben bu sendromu hayatta duymadım. Bir çocuk yetişirken annesinin yokluğu da babasının yokluğu da onu son derece etkiler. Ama ikisi de hastalık değildir benim bildiğim. Öte yandan, zatınızdan oldukça küçük, 20’li yaşlarda bir beyle evlenirken, onun henüz kendi sorumluluğunu bile alabilecek olgunlukta olmadığını da düşünmeniz gerekirdi. Onca deneyiminiz var. Başınızdan daha önce geçmiş bir evlilik var… Hatırlar mısınız? Ece, Tuncer Öztarhan’la evliydi. 2008’de boşanma davası açmıştı evlendikten bir yıl sonra. Gerekçesi, eşinin çalışmasını istememesi ve o dönem kendisine verdiği 3 bin lira cep harçlığının kuaförüne bile yetmemesiydi. Söyleyeceklerim bu kadar kısa ve derin. DERYA ULUĞ’DAN CANAVARİtiraf etmeliyim, Derya’nın bu yazki patlamasından sonra, tek şarkıda kalacağından neredeyse emindim. Oysa yeni şarkısı Canavar da en az Okyanus kadar iyi. Tebrik ediyorum. Döndüre döndüre dinliyorum.Hayırlı cumartesiler canlarım.Keyifli günler olsun.