Merkez’in politikasının yan etkileri...

4 Ocak 2012

Merkez Bankası dün ard arda dördüncü gündür döviz piyasalarına ‘doğrudan’ müdahale etti. Aralık ayının son haftasında ‘normal gün-istisnai’ gün diye yepyeni bir kavram ortaya atmıştı MB. Döviz satım ihalelerinde 50 milyon dolarlık satışların yapıldığı günler ‘normal’ sair günler ‘istisnai’ olacaktı. “Hangi günlerin ‘istisnai’ olduğunu da bana bırakın” demişti Sayın Başçı konuşmasında. O gün bugündür istisnai günler normal, normal günler istisna oldu!“İllâ benim dediğim olacak” diyen MB, önceki gün “Döviz alacak TL’yi piyasaya (en azından 5.75’ten) vermeyeceğim! Bu da faizleri yükseltecek; dövize olan talebi azaltacak, kuru aşağı indirecek, böylelikle de enflasyon üzerindeki ‘kur baskısı’ azalacak (!)” varsayımını yapıyor! Yine “bir taşla, ‘çok’ kuş vurmaya” çalşıyor. Yüksek faizle hem kuru, hem de enflasyonu düşürecek! Her ne kadar artık uygulanmayacak dense de geçmişte ‘başarılı (!)’ olmuş bir strateji bu.Ancak ortaya yan etkiler çıkıyor. İlk yan etki kamu borçlanma maliyetinde görülecek. Tam da Hazine’nin yüklü itfalarının olduğu ilk çeyrekte bu yan etki ile karşı karşıya kalınacak. MB’nın ‘gayrı resmi’ faiz artışı eninde sonunda bono bileşiklerine yansıyacak gibi görünüyor. Ama bugün, ama üç vakte kadar! Benim beklentim önümüzdeki aylarda yüzde 13.20-13.25 bandının test edilmesi! Buraya gidilirken de Haziran 2009’daki 12.77-12.65 arasındaki ‘gap-boşluk’ da; bu vesile ile; kapacaktır!İkinci ve bence paha biçilmesi en zor olan ‘yan etki’ Merkez Bankası’nın ‘erozyona uğrayan kredibilitesi’ meselesi. Hani bazı şeyler vardır ‘paha biçilemez - priceless’ dediğimiz. Mesela insanın ilk evi. O bir yuvadır, alınıp satılabilecek bir metadan çok! Ya da 7.5 yaşındaki kızımın, durup dururken ‘seni çok seviyorum babacığım’ demesi gibi. Bir ülkenin merkez bankasının kredibilitesi de bence bu denli paha biçilemez. Nasıl ben kızımın üzwerine titriyor, ona zarar gelmemesini istiyorsam, MB’nın kredibilitesi de aynı özenle korunmalıdır.Zira, Merkez Bankası’nın kredibilitesi, rezervlerinden çok daha önemlidir. Kredibiliteniz öylesine yüksektir ki, hiç bir rezerv turmadan piyasalara istediğiniz yönü verebilirsiniz. Hadi Fed’i geçtim, alın size Bank of England ya da eskinin Bundesbank’ı...Bugünlerde yapılan hataların bedeli kredibilite kaybına da patlayacak. Mesele ‘eğitim masrafı’ olarak ya da ‘eğitim ziyatı’ olarak kayda geçilecek boyuttan daha da öteye gidiyor olabilir!

Devamını Oku

Merkez Bankası ne yapmaya çalışıyor?

3 Ocak 2012

Önce 350 milyon dolarlık satış ihalesi yapıyor. 1.8811 ortalama ile gerçekleşen ihale sonrasında talep devam ettiği için, bu fiyatların üzerindeki alıcılara doğrudan müdahale ederek satmaya devam ediyor. Ne kadar sattığı muhtelif. Aslında önemli de değil artık!30 Aralık’tan bu yana geçen 3 iş gününde 4 milyar dolar mı, 5 milyar dolar mı sattı bilinmiyor ancak yapılan satışların kura etkisi koskocaman bir sıfır! Müdahalelerin “etkisiz” olmasının birkaç sebebi var. ‘Piyasaları yönetmek’ artık bir sanat haline geldi! Bu işte usta değilseniz, kadronuzda “iyi sanatçılar” yok ise işiniz gerçekten zor! MB’nin elinde de son kadro değişikliklerinden sonra bu işin “zanaatkârları” azalmıştı. Bu ilk sebebi...Müdahalelerin etkisiz olmasının bir başka sebebi de ‘müdahale yöntemi’. MB’nin müdahaleye başladığı sırada; tamamen şans eseri; bir bankanın Hazine bölümündeydim, yani ‘olay mahallindeydim’ . MB’nin müdahaleyi 1’er milyon dolarlık işlemlerle yaptığını öğrendim. Bankalar fiyat giriyor, MB fiyatı “yüksek bulursa” (nedir yüksek? 2.20 sepet mi, 1.90 dolar mı?) 1 milyon dolar satıyor bankaya. Banka kotasyonunu (kurunu) aşağı çekmezse 1 milyon dolar daha satıyor ve yeni kotasyonunu istiyor. Banka düşmezse, düşene kadar 1’er milyonluk satışlara devam ediyor. Eğer banka kotasyonunu düşer, ama MB bunu da beğenmezse yine 1 milyon dolar daha satıyor! Bu süreç “biteviye” devam ediyor. Kur düşmedikçe müdahale uzuyor, bu arada müdahaleyi duyan ve kuru kendince uygun bulan şirketler de bankanın Hazine’sini arıyor ve döviz almak istiyorlar! Bankalar da nasılsa ‘MB aceleci davranmayıp, yavaş yavaş satıyor, müşteri taleplerini de müdahaleden karşılarız’ diyor.Bu bir yöntemdir, doğrudur. Ancak bu yöntem ancak ve ancak MB elindeki rezervlerle reel ekonominin ihtiyaçlarını karşılamaya soyunmuşsa kullanılacak bir yöntemdir. Kuru düşürmek istiyorsanız fiyat müdahalesi yaparsınız . Bankalar fiyatlarını koruyorlarsa, ‘Bu kurdan kaç milyon dolar istiyorsunuz?’ diye sorarsınız ve bankayı şaşırtacak bir satış yaparsınız. Aksi takdirde piyasanın gözünde “tedarikçi” olursunuz ki nitekim son üç gündeki müdahalelerde ortaya çıkan durum budur. MB; Aralık enflasyonunu (Tüketici fiyatları Aralık’ta yüzde 0.58 artmış ve yıl boyu yüzde 5.5 olarak hedeflenen TÜFE oranı yüzde 10.45 olarak gerçekleşm iş. Neredeyse hedefin iki katı!) ve bir de döviz müdahalelerinin işe yaramadığını görünce sertleşti! Dün ekonomistlerle yapılan toplantıda “bir kez daha” piyasalara yeni mesajlar verdi! Piyasaları hamleleriyle şaşırtmak isterken; tam tersine hem kendi hem de piyasalar şaşkına döndü! Son kez yapılan ‘ekonomistler toplantısında’ 29 Aralık itibarıyla “parasal sıkılaştırmaya” geçildiğini açıklamış. Ne demek bu derseniz:MB nihayet faizleri arttırdı!Yanlış anlamayın “resmi” olarak değil. Pratikte arttırdı. İster adına “politika”, isterseniz de Mahfi Eğilmez’in deyimiyle ‘Politikacı faizi’ deyin; 5.75’lik haftalık faiz oranı çok yakın bir zamanda “gösterge” ve “fonlama” faizi olmayacak! MB; döviz satışı ile çektiği parayı artık piyasaya vermeyecek!MB’nin ifadesiyle artık 5.75’ten haftalık para yok! Ya haftalık İMKB’den ya da aylık repolardan yüzde 12 ya da 12.50’ye yakın oranlardan fonlama yapacak! MB elindeki güçlerden birini kullanıyor: “Döviz alacak TL’yi piyasaya vermeyeceğim! Bu da faizleri yükseltecek; dövize olan talebi azaltacak, kuru aşağı indirecek, böylelikle de enflasyon üzerindeki “kur baskısı” azalacak (!) varsayımını yapıyor!İşe yarar mı? Kısa bir süre için evet.Yan etkileri mi dediniz? Ona da yarınki yazımda değineceğim...

Devamını Oku

Dolar ilk yarıda 2 lirayı rahat geçer, altın düşer

1 Ocak 2012

Avrupa’daki borç krizini yakından izleyeceğimiz 2012 yılında finansal sektör çok istemese de yavaş yavaş kaldıraçlı işlemler ya da kaldıraç oranları azalacak, azaltılacak. Piyasalarla ilgili tahminlerime gelirsek, dolar büyük olasılıkla Mart-Mayıs döneminde 2.0650-2.0800 TL bandına yükselecek. Yıl içinde ‘düşüş’ 1.7250 seviyeleriyle sınırlı kalacak. Altının onsu ise önce 1.415 ardından da 1.280-1.340 dolar seviyelerine gerileyecek. Sonrasında altının onsunda yeniden 2 bin dolarları konuşuyor olacağız.Finansal piyasalarla ilgili günlük yazılar yazmaya başladığımdan bu yana her yeni gelen yıl için bir isim koymayı adet edindim. ‘Emtia Yılı’, ‘Pansuman Yılı’ ilk aklıma gelenler. Bu yıl içinde uygun bulduğum isim “İndireç Yılı” oldu. Türk Dil Kurumuna baktım, böyle bir kelime yok! Kaldıraçın zıt anlamlısı ne diye baktım, o da yoktu! Ben de kendimce kadıraçın tersi olarak türettim ‘indireç’ kelimesini. Kastımın ne olduğuna gelince...1990’lı yılların ortasından bu yana finansal piyasalarda en fazla duyulan, kullanılan kelimelerin başında ‘kaldıraç-leverage’ geliyordur herhalde. Sermayenizin 3-5 katı kredi kullanarak iş yapmak, hatta kriz öncesi 10-15 katına kadar ‘kaldıraç’ kullanmak sıradan bir durumdu. Yatırım bankalarının 30-40 kat ‘kaldıraç’ kullanması değil miydi küresel krizi hazırlayan etkenlerin başlıcası? Şimdi sıra bu kaldıraçlı işlemlerin azaltılmasına geldi! 2012 yılı finansal sektör çok istemese de yavaş yavaş kaldıraçlı işlemleri ya da kaldıraç oranları azalacak, azaltılacak. Bu yıl kaldıraçın tersi, ‘İndireç deleverage- Yılı’ olacak. Her ne kadar siyasi otoriteler bunu çok istemeseler, merkez bankaları da likidite vermeye devam etse de özellikle Avrupa bankalarının sermaye ihtiyaçları, ayakta kalma çabaları, geleceğe güven duymayan tüketicinin kabuğuna çekilmesi bu süreci hızlandıracaktır. İndireç süreci temel olarak Avrupa’nın yaşayacağı bir süreç olacak. AB bankalarının şu anda ihtiyaç duydukları sermaye miktarı 130 (+/- 10) milyar euro olarak hesaplandı geçenlerde. Üstelik bu rakamın içinde ne AB ülkelerinin not indirimleri (ve bunun yaratacağı ek maliyet) ne de Yunanistan, İrlanda v.b. ülkelerden bir veya birkaçının borçlarında gerçek anlamda tenzilata gidilmesi (haircut) yok. Diğer yandan yüzde 7 ile borçlanıp ‘büyüyemeyen’ İtalya örneğinde olduğu gibi borç yükünün taşınamaz hale gelmesi de hesaplamalarda, ‘stres testlerinde’ öngörülmemiş durumda.AB’den başlayan bir ‘indireç’ süreciyle; bilançolar küçülecek, risk hevesi ister istemez azalacak. Buna karşın hemen herkesin “Merkez bankaları 3 yıla kadar likidite veriyorlar, ortada çok para var, bu olmaz!” dediğini duyar gibi oluyorum. Doğrudur merkez bankaları likidite veriyorlar vermesine de bu para ekonomiye girmiyor, çarkları ‘yağlamıyor’, yine bankaların merkez bankalarındaki hesaplarında duruyor. Hatta değil reel ekonomiye girmesi, bankalararası para piyasasına bile girmiyor. Çünkü halen daha kimin sağ salim, kimin batak olduğu belli değil. Bu belirsizlik de ‘indireç’ sürecini besleyecek bir faktör. Bu durum hem AB’yi hem de ‘çevresindeki’ hemen her yeri etkileyecek! AB’nin büyümesinin sırf bu nedenle ‘sıfıra yakınsama’ ihtimali çok yüksek. Düşük büyüme, hatta çeyrekler itibariyle küçülme/resesyon bir yandan işsizliği arttırırken, diğer yandan da AB’de tüketici güvenini örseleyecektir.Türkiye’nin de bundan etkilemesi kaçınılmaz ! Cari açık finansmanı konusundaki en ciddi ‘fon sağlayıcımız’ Avrupa’nın başının belaya girmesi, bizim zorlanmamız anlamına gelecektir . Geçtiğimiz yıl temin ettiğimiz finansman seviyesini tutturmakta zorlanacağız. OVP’de konulan büyüme hedefleri yeni finansman ihtiyaçlarını da beraberinde getirecek! Geçen yılki borçlanmaları uzattığımız var sayarsak bu yılki ihtiyaçların temininde sorunlar yaşayabiliriz! Diyelim ki merkez bankalarının sağladığı likidite piyasalara girdi ve bize kadar da ulaştı. Bu sefer de maliyet açmacıyla karşı karşıya kalacağız. İndireç süreci fon sağlayıcılarının ‘seçici’ davranmalarına sebep olacaktır. Bu seçici davranış, belki miktarı değişmese de ‘fonlama maliyetini’ artıracaktır .Finansal cepheden gelecek bu dalganın yanı sıra yeni yılda bizleri bekleyen ve ‘fiyatlanacak’ bir kaç noktayı daha paylaşmakta fayda var:İçeride:- ‘Yeni Anayasa’ tartışması ve olası referandum, gündemi ekonomiden uzaklaştıracaktır,- İran, Irak meselesi çok ciddi enerji harcanmasını gerektirecek. Yılın ilk yarısında Suriye, ikinci yarısından itibaren de İran-Irak-İsrail anlaşmazlıkları piyasalarca fiyatlanmaya başlayacak . (Petrol fiyatları)- Cari açığın nominal olarak daralması zor, bu yılın kapanış rakamı, gelecek yılın da rakamı olmaya aday!- Gelecek yıl büyüme çok dalgalı bir seyir izleyecek: ilk çeyrek birçok beklentinin aksine pozitif, ancak ikinci ve üçüncü çeyrek ‘negatif’ büyüme rakamlarına şahit olabiliriz. Son çeyrek toparlanma göreceğiz.- Merkez Bankası bir dönem ‘politika faizi’ konusunda esneyecek! Faiz arttırmak zorunda kal ırsa da bunu ‘kabul edilebilir’ argümanlarla ortaya koymakta zorlanacak!Dışarıda:- ABD’de başkanlık seçimi dünyanın gündemini işgal edecek. “Tea Party” ABD’deki 3. Parti olarak riski artıracak!- Fed III.BPP’yi açıklamayacak ama çok benzeri adımlar atacak! ECB çaresizlik ve beceriksizlik arasında gidip gelecek!- İran meselesi ‘alevlenecek’ olur ise petrol fiyatları ‘dalga boyları yüksek’ bir seyir izleyecek. Her halükârda petrol için önemli bir yıl olacak. Bir yandan düşen talep, diğer yandan ‘Hürmüz Boğazı’ hep gündemde olacak . (Hürmüz Boğazı ’n ın bir kıyısında İran, diğer kıyısında 7 ülke. Her an artabilecek bir stres. Savaş ihtimali halen daha düşük . Ancak petrol fiyatlarını etkileyebilecek gerginlikler daha sık aralıklara yaşan acak.)- Merkez bankalarından faiz indirimleri gelecek, ‘kur savaşları’ başka bir boyut kazanacak!- Euro dağılmayacak! Ancak ciddi oranda ‘güven ve değer’ kaybedecek!- Arap baharı kısa vadede ‘yaza’ döneceğe benzemiyor!- AB’de Yunanistan’ın borcu ‘yeniden yapılandırılacak’, genele yayılan bir ‘borç silme ya da vade uzatma’ dalgası yaşanacak!

Devamını Oku

2011 tahminlerimin muhasebesi...

30 Aralık 2011

2011 yılına “emtia yılı” adını vermiştim. Para arzının “sınırsız” artmasının enflasyona, bunun da emtia fiyatlarında ekstra bir yükselmeye yol açacağını varsaymıştım. [Altın ve özellikle gümüş dışında, başta endüstriyel metaller olmak üzere genel emtia fiyat seviyesinde yıl başına göre gerileme oldu!]BPP III-IV-... ABD’deki konut fiyatlarında istenen toparlanma bir türlü sağlanamadığından ve işin içine eyaletlerin sorunları da girmeye başladığından dolayı ABD’nin “acısı kolay kolay dinmeyecek”. BPP III ya da BPP IV devreye girmese de BPP II “uzatılacak-esnetilecek”. Bir başka deyişle ABD’de kolay para dönemi devam edecek. [BPP III gelmedi, ancak BPP II olabildiğince esnetildi! ] Fed’den ve/veya Avrupa Merkez Bankası’ndan (ECB) herhangi bir faiz artışı mümkün görünmüyor. [Fed faiz arttır(a)madı, ECB faizi arttırdı, hemen pişman olup, geri adım attı!]Emtia fiyatlarında artan oynaklık... Ülkelerin farklı büyüme oranları, dönem dönem arz cephesinde yaşanabilecek sıkıntılar, emtia fiyatlarındaki volatiliteyi belki de hiç olmadığı kadar arttıracak... Bu yıl Brent petrolünde ilk aşamada 105 dolar seviyesi test edilecek. [126 bile görüldü ] Yıl ortalamasının da 90 doların üzerinde oluşması ihtimali yüksek. [110 dolar civarında gerçekleşti! ] Ancak doğalgaz fiyatları benzer bir seyir izlemeyecek. [İzlemediği gibi 4.5 dolardan 3.1 dolara geriledi] Endüstriyel metallerde herkesin favorisi bakır iken benim “sürprizim” nikel. [Bakır bile değer kaybederken, nikel sürpriz falan yapamadı!]AB... Avrupa Birliği’ndeki sorunlar temelde devam edecek. Bu sene PIIGS’den en azından 1 ülke daha Yunanistan ve İrlanda’nın akıbetine uğrayacak. Fransa ve İngiltere’nin notlarının düşmesi sıkça tartışılıyor olacak ve sonrasında da AB içinde; Yunanistan ile de sınırlı kalmayacak; bir borç yeniden yapılandırması gündeme gelecek. [Yunanistan’da “gönüllü borç yeniden yapılandırılması” hayata geçiyor, İtalya, İspanya ve Portekiz eklendi. Fransa’nın notu ha düştü, ha düşecek. İngiltere son düzlükte “ayrıştı”! ]Euro... Tüm bu tartışmalar dönüp dolaşıp euroyu vuracaktır. Yine de euronun dağılması, bir ülkenin “atılması” ya da “yeni euro” söz konusu olmayacaktır. [Böyle bir şey olmadı, bu sene de olmayacak! ] Euro/dolar paritesinde bu yılın ilk yarısında 1.2250-1.2450 bandı, ikinci yarısında ise 1.11-1.13 bandının test edilme ihtimali yüksek. [Ne 1.24’ü, ne 1.13’ü... İlk yarıda 1.49’lara kadar çıkıldı, ikinci yarıda 1.30’un altına zar zor indi! ] Notumuz artacak... Hükümet seçim öncesinde olması için uğraşıyor, ancak not şirketleri büyük olasılıkla seçim sonrasını bekleyeceklerdir. Fitch yatırım yapılabilir seviyeye çıkarsa da S&P ve Moody’s bir kademe altı ile yetinebilirler. [Not artışı tatlı bir hayal olarak kaldı. Sadece bizi bize anlatan TL notumuz bir kademe arttı!]TL kurları... 2011 yılında TL; geçtiğimiz birkaç yıldaki kadar “güçlü” görünmeyecek. TL’nin kur seviyesi değilse de volatilitesi bu yıl daha düşük olacak. [hem seviyesi, hem de volatilitesi arttı] Tek başına dolar ya da euro bazında kurlar yerine “1 dolar+1 euro” sepetine bakıldığında TL bu yıl ağırlıklı olarak 3.50-3.75 bandında seyretmesini bekliyorum. [4.22’ye kadar yükseldi] Dolar/TL bazında... 1.4250-1.6350 bandında salınım yaşanması ihtimali hayli yüksek. [1.91’lere bile gelindi]Merkez Bankası... Faizleri olabildiğince düşük tutma gayretine tüm yıl boyunca şahit olacağız. Genel olarak bu yıl, önceki yıllara göre daha çok çalışacak(!). Son üstlendiği “finansal istikrar” misyonu MB’nin elinin sürekli piyasalar üzerinde olmasını gerektirecek. Sık sık yeni kararlar, yeni düzenlemeler duyacağız. [MB çok “çalıştı”. Değil haftalık, günlük müdahalelere kadar geldik]... Merkez Bankası’nın enflasyon hedefi yine tutmayacak; seçimlere kadar dayanabilse bile; seçimlerden hemen sonra faiz arttırmak zorunda kalabilecek. [“Politika faizini” arttırmadı, hatta düşürdü. Ancak “iş yapılan” faizleri 350-400 puan artmasının yolunu açtı.]İMKB... 2010 yılı kadar büyük bir çoşku yaşamayız. Daha seçici, büyümeye yönelik sektörelerin öne çıktığı kısa süreli ralliler yaşanacaktır. Yükselişlerde 5.80 cent seviyesi ilk ana hedef olacak. [hayal olarak kaldı] Aşağıda ise 3.20 cent seviyesi önemli bir destek. Benim tahminim önce bu destek seviyesinin test edileceği yönünde. [Düşüş trendinde değil 3.20 cent, 2.60 cent bile görüldü!] Şimdi sırada 2012 tahminleri var. Daha fazla “nokta tahminin” olduğu yeni yıl tahminlerimi Pazartesi günü bu köşede bulabilirsiniz.

Devamını Oku

Başkan konuştu kur rekor kırdı!

28 Aralık 2011

Merkez Bankası (MB) Başkanı iki gündür İstanbul’da konuşmalar yapıyor. Yeni iletişim stratejisinin gereği olsa gerek dün İstanbul Sanayi Odası’nın Meclis toplantısında yaptığı konuşma sırasında dolar/TL kurları 1.9180 ile tarihi rekor kırdı. Her ne kadar euro/dolar paritesi de 1.2970’lere inmiş olsa da dolar/TL’deki hareket daha dikkat çekiciydi. Peki kurlarda ne oluyor? MB önceki gün ‘2012 yılı Kur ve Para Programını’ açıkladı. İletişimden bahsetmişken, yeni dönemde aylık ekonomistler toplantıları iptal edilmiş, yılda 4 kez Enflasyon Raporu ile basın, bankacılar ve ekonomistlerle biraraya geleceklermiş. Belli ki MB; son dönemdeki stratejileri konusunda piyasaları ikna edemediğine karar vermiş olsa gerek ki önümüzdeki yıl, iletişimi artık farklı bir boyutta yürütecekmiş.İletişim konusunda bir sorun yaşandığı belli. MB, derdini ve stratejilerini iyi anlatamamış, ya da piyasa iyi anlayamamış olsa gerek ki dolar/TL kurları bir türlü zirvelerden uzaklaşamıyor. Ha keza dün MB yeni dönemde Cuma günleri yapacağı 1 aylık repo ihaleleri ile fonlamayı uzun vadeye yayacağını, gerekirse vadeyi uazatacağını söylese de piyasalar pek ikna olmuşa benzemiyor!MB’nin kendi eliyle yarattığı ve hem Salı günkü hem de dünkü konuşmalarından anlaşıldığı kadarıyla 2012’de de süreceği anlaşılan “belirsizlik politikası” piyasalardaki huzursuzluğun ana kaynağı. MB sunumlarında bu politikayı “beğendiğini” ve devam edeceğini söylerken, piyasanın tepkisi de “beğenmediği” yönündeydi. Bankacılık ve finans kesimi için fonlama faiz oranları belirsiz, döviz cephesindeki stratejiler günlük, hatta anlık! Belki de en kötüsü 1 milyar 350 milyon dolarlık ihale açıp, 1 milyarlık talep geldiği bir günde 50 milyon dolar satıyor olması, MB’leri için normal bir davranış değildir. MB kendi eliyle bu kadar belirsizlik yaratıyor olmamalı! Bu belirsizlik politikasının “normalleştirilmesinin” maliyeti çok yüksek olabilir!Dün kurların yeni rekor kırmasında MB literatüre yeni kattığı “müstesna gün” kavramı piyasadaki belirsizliği bir kat daha arttırdı. Döviz ihalelerinde normal 50 milyonluk satışın “sıradan günlerde yapılacağını, “istisna” günlerde MB fonlama ve döviz satış miktarlarını değiştirebilecek. Başkan Başçı müstesna günlerin ne olacağını “Merkez Bankası’na bırakın onu” deyince dolar/TL kurlarında 1.9110’daki kritik eşik aşıldı. Euro/doların da etkisi bu harekette payı varsa da “istisna gün” tanımının etkisi çok daha fazlaydı!MB bugün “istisna gün” kriterleriniğ açıklamadığı ve belirsizliği daha da arttırdığı takdirde önümüzdeki günlerde dolar/TL kurlarında ilk hedef 1.9420 olacak. MB eliyle belirsizliğin bu kadar arttırılması iş dünyasının elini kolunu bağlıyor. Kur artışından en fazla memnun kalacağı düşünülen ihracatçıların bile bu noktadan itibaren rahatsız olmaya başladıklarını düşünmek hatalı olmaz.

Devamını Oku

İMKB yılın son haftasını olumlu bir havada geçirebilir

26 Aralık 2011

2010 yılını 66.004 seviyesinden kapatan İMKB 100 Endeksi her hâlükârda yılı kayıpla kapatacak. Tahminim yılın 53.600 seviyesinin altında kapanması. Geçtiğimiz haftayı 51.949 seviyesinden kapatan İMKB 100 Endeksi için bu haftayı pozitif bir ‘havada’ geçirmesi için umutluyum. Temel bir sebebi yok, tam tersine olay tamamen ‘duygusal’. Fon yöneticileri, yatırım bankacıları “kapanışı” iyi yapma peşindeler ve bir çok kişi de onlara eşlik etme konusunda istekli.Yılın son haftası. ABD piyasaları Noel nedeniyle haftanın ilk gününde kapalı. Asıl önemlisi önümüzdeki Cuma günkü kapanışlar! Bilançoların büyük çoğunluğu, hedge ve yatırım fonlarının performansları Cuma günkü kapanışlardan ya da Cuma günkü ağırlıklı ortalamalardan değerlenecek. Bir önceki yıla göre ‘başarılı’ ya da ‘başarısız’ olanlar “tabelaya yansıyacak”! Aslına bakarsanız 2012 için umut besleyenlerin sayısı, kötümserlere oranla daha az ve bu çoktan ‘fiyatlanmaya’ başladı bile! Yoksa biz yılı, başına göre bu denli aşağıda kapatmazdık. Her ne kadar İMKB yılı kayıpla kapatıyor olsa da ABD borsaları “en azından zevahiri kurtarma” konusunda ciddi çaba sarfediyor. 2010’u 1.257 seviyesinden kapatan Amerikan S&P 500 Endeksi, yıl içinde 1.370 seviyesine çıkıp ardından da 1.074 seviyesine kadar gerilese de; Cuma gününü 1.265 seviyesinden kapatmayı başardı. S&P 500’ü gösterge olarak kullanan fon yöneticileri için hayat en azından “yaşanmamış bir yıldan” ibaret kalacağa benziyor.Bu hafta; yıl sonu kapanış olmasının yanı sıra; içeride Merkez Bankası’nın Salı günü (yani 27 Aralık’ta) açıklayacağı 2012 döviz ve para piyasaları stratejileri ve dışarıda da ABD’deki Case-Shiller endeks verileri açısından önemli! Merkez Bankası’nın (MB) özellikle döviz konusunda son dönemde izlediği strateji, ciddi anlamda belirsizlik ve kafalarda soru işaretleri yaratıyor. 1.35 milyar dolarlık ihale açıyor, 1.1 milyar talep geliyor ve 50 milyon dolarlık satış yapıyor. Teklifin bir kısmı pozisyon kapatma için “ucuzdan” olsa da bir kısmı mutlaka reel talep. MB’nin bu stratejisi “ucuzcu bir strateji”. Çıkacak olanlara imkân tanımamak isteyen, ille çıkmak isteyenlar varsa da ‘Bedelini ödesinler’ diye tercüme edilebilecek bir strateji. Çalışır mı? Kısa bir süre için evet, ancak uzun vadede kesinlikle hayır. Üstüne üstlük, MB’nin kredibilitesini her gün “kemiren” bir starteji bu. Yapılan hatalar 2012’de de tekrarlanacak mı, yoksa aklı başında bir Merkez Bankası’na yaraşır bir politika izlenip izlenmeyeceğine dair ilk ipuçları 27 Aralık’taki sunumda kamuoyu ile paylaşılacak. Bu sebepten MB’nin sunumu önemli olacak! Dışarıda AB’yi geçtik, ABD’den gelecek veriler önemli olacak. Derecelendirme kuruluşları Noel tatiline girdiklerin ve AB ile ilgili kararlarını Ocak ayında açıklayacaklarını söylediler. AB’den “yeni” bir haber gelmeyecekse bu hafta ABD’ye odaklanmak hatalı olmayacak. ABD’deki bu haftaki en önemli veri konut piyasasını ilgilendiren Cas-Shiller Endeksi. Ağustos-Eylül-Ekim ortalama verilerinin açıklanacağı Ekim raporu geçtiğimiz iki hafta içinde gelen perakende satış ve istihdam verilerini destekleyip, desteklemediğine bakılacak. Beklenti ortalama fiyatların yüzde 0.2 düşmesi yönünde. Diğer bir deyişle krizin sona erip ermediği konusunda en önemli ipucunu verecek ABD’deki konut fiyatlarındaki gerilemenin devam edip etmediğine bakılacak. Düşüş tahminlerden iyi çıkacak olur ise piyasaların haftayı daha doğrusu yılı daha iyi kapatmaları ihtimali artacaktır. Peki geçtiğimiz haftayı hem düşüş trendinin hem de 200 günlük hareketli ortalamasının üzerinde kapatan S&P 500 nereye gider derseniz... İlk hedef 1.270 seviyesi. Bu seviyenin aşılması bence zor. Ama Case-Schiller beklentilerden “çok” iyi geldi, o zaman 1.295 seviyesi gündeme gelecektir ki bu seviyenin geçilmesi halinde “kriz bitti” diyebilirsiniz ki bence bunu söylemek için her hâlükârda erken!Her iki seviyenin test edilmesi bile İMKB’yi ve Türk piyasalarını yeni yükseklere çıkaramayacaktır. Zira kur meselesi bu hafta için hem MB’yi hem de piyasa katılımcılarını hayli “gereceğe” benziyor. 1.9110 seviyesi kritik bir seviye. MB’nin “hatalı ihale startejisi” nedeniyle düşeceği yerde yükselen dolar/TL kurlarının bu hafta içinde de “sinirli” bir seyir izleme olasılığı yüksek. 1.9110’u MB (daha doğrusu bu seviyenin daha fazla gerginlik yaratmaması için 1.90’ının altını) “savunacaktır”. Özellikle de euro/dolar paritesi 1.2935’in altına inmedikçe...1.91’in üzerine çıkılacak olur ise ilk aşamada 1.9420 seviyelerine kadar TL’de bir gevşeme olabilir. Ancak ne MB’nin ne de bankalarını buna “izin vereceklerini” sanmıyorum! Özellikle Cuma günü; pariteden bağımsız; 1.8650 seviyelerine kadar bir geri çekilme yaşanabilir. Her ne kadar yeni yılda çok farklı bir resim izleyecek olsak da; bu hafta içinde yaşanacaklarda sizleri çok şaşırtmasın. Bir kısım hareketin “makyaj” çabasıyla olduğunun unutmamak gerekir!

Devamını Oku

İngiltere, AB’nin köküne kibrit suyu ekecek!

20 Aralık 2011

Başladığında saymak pek kimsenin aklına gelmemişti. Ama sayıları artınca “her seferinde yeni rekor” kıran “AB liderler zirvesinin” sonuncusu 8-9 Aralık’ta yapıldı! Zirveden yine işbirliği, EFSF’nin güçlendirilmesi gibi “klâsik kararlar” bir kez daha alındı!Zirve sıradan geçecek diye düşünülürken, son zirveyi diğerlerinden ayıran çok önemli bir olay yaşandı. İngiltere, finans sektörüne getirilmek istene vergi ve ülkelerin uyması gereken kurallar “manzumesine” karşı olduğunu vurgulayarak kararlara muhalefet etti. Euroda ve Schengen vize ortaklığında olmayan İngiltere bu “direnişiyle” birlikte iyiden iyiye AB’nin “ayrık otu” olma yoluna seçti. Her ne kadar kendi ülkesi içinde de bu kararın ‘İngiltere’yi yanlızlığa mahkum edeceği’ fikrini savunanlar çıksa da Cameron Hükümeti herhangi bir konuda geri adım atmadı.Geri adım atmak ne kelime, haftanın ilk gününde AB maliye bakanlarının IMF’ye sağlanacak 200 milyar euroluk imkân için yapmış oldukları görüşmelerde de İngiltere yine “aykırı” tavrını sürdürmüş. İngiltere oluşturulacak fona katkı sağlamayacağını açıklamış. 200 milyarı “toparlayamayan” AB’ye euroya dahil olmayan Çek Cumhuriyeti, İsveç, Danimarka ve Polonya destek olurken İngiltere’nin dışarıda kalması manidar. İngiltere’nin “kendi stratejisi” buna katkı vermeye izin vermiyor olsa da bu tutum AB içindeki görüş ayrılıklarını daha da arttıracağa benziyor! Fransa Maliye Bakanı dün, “İngiltere’nin IMF’ye gerekli katkıda bulunacağından şüphem yok” dese de bu açıklama çok da inandırıcı olmadı.Peki; AB cephesindeki bu çatırdamaya rağmen, dün nasıl oldu da euro değer kazandı? Piyasalar 50 milyar euroluk “açığa” gelene kadar AB’deki bu sıkıntıyı fiyatlamaya başlamıştı bile. O yüzden 1.2950’lere kadar euro değer kaybetmedi mi? Ama asıl piyasaalrı ilgilendiren, yaşanan son büyük düşüşün bir düzeltmesinin yaşanmasıydı. Bu ve önümüzdeki haftanın daha çok toparlanma/pansuman ile geçeceği bekleniyordu. İngiltere’nin tutumu da az-çok önceden tahmin edildiğinden, piyasalar iyi haberlere yöneldiler. Neydi bu iyi haber derseniz, Amerika’dan gelen konut verileri piyasalardaki moralleri düzeltti. ABD Kasım ayı inşaat ruhsatları yüzde 1.7 düşmesi beklenirken yüzde 5.7 artmış. Ha keza konut başlangıçlarının yüzde 0.3 artması beklenirken artış yüzde 9.3 olmuş ki bu veriler piyasalara tam da ihtiyaç duyduğu “mazereti” hazırladı.Euro, dolar karşısında 1.3130’a kadar yükselirken, geçtiğimiz hafta 1.560’lara kadar gerileyen altın da 1.615 doların üzerine çıktı. Asıl toparlanma yüzde 2.50’lerin üzerinde “toparlanan” borsalarda oldu. Hareketin çok uzun ömürlü olması zor!Noel “Baba” rallisi bekleyenler, Noel “çocuk” ile yetinecekler.

Devamını Oku

Noel geldi, ‘Babası’ nerede?

18 Aralık 2011

Haftalardır beklenen Noel Baba Rallisi bir türlü yaşanmadı. Halen daha 5 iş günü bu haftadan, 5 iş günü de önümüzdeki haftadan var. Yani “Noel Baba’nın” halen vakti var. Peki Noel Baba gelecek ve herkese ama az ama çok bir hediye verecek mi? Çok hediye isteyenler bunu unutsun! Az isteyenler belki sevinecekler, ya da çok isteyenler belki ‘azla yetinecekler’ ama görünen o ki hediye(ler) hiç de arzu edilen coşkuyu uyandıramayacak.Haftalardır bekleniyordu “Noel Baba Rallisi”... Bu hafta Pazar günü hristiyan dünyasının Noel’i. Noel geldi, çattı ama piyasaların beklediği Noel’in “Babası” bir türlü gel(e)medi, herkesin hoşuna gidecek hediyeleri bir türlü getirmedi!Halen daha 5 iş günü bu haftadan, 5 işgünü de önümüzdeki haftadan var. Yani “Noel Baba’nın” halen daha vakti var. Peki Noel Baba gelecek ve herkese ama az ama çok bir hediye verecek mi? Çok hediye isteyenler bunu unutsun! Az isteyenler belki sevinecekler, ya da çok isteyenler belki ‘azla yetinecekler’ ama görünen o ki hediye(ler) hiç de arzu edilen coşkuyu uyandıramayacak!Piyasalara gelen haberler de hiç mi hiç Noel Baba’nın “geyiklerinin” yolunu kolay etmiyor. Baksanıza Moody’s Belçika’nın notunu iki kademe birden kırarak AA1’den AA3’e indirmiş, gürünümü de negatife çekmiş. Büyüme konusunda sorun yaşayacak Belçika’nın; Fransa-Belçika ortaklığındaki Dexia konusunda yaşayabileceği sorunlar yakın gelecekte sona erme ihtimali düşük olan tahvil piyasalarındaki kırılganlıkların daha belirgin hale gelmesiyle daha da zor duruma düşeceği beklentisi notunun kırılmasına neden olmuş! Diğer yandan Fitch de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni negatif izlemeye aldığını açıklamış.Not şirketleri anlaşılan yeni yıla geçmeden “ellerini çabuk tutma” telaşındalar. Not indirimleri ard arda geliyor, daha da geleceği benziyor! Herkesin gözü Fransa’nın üzerinde. Önümüzdeki iki haftada Fransa’nın notu kırılırsa bu beni hiç mi hiç şaşırtmayacak. Neden derseniz Fransa’nın önde gelen isimleri el biriliği etmişcesine; ki tamamen kamuoyunu hazırlama adına yapıldıkları aşikâr olan açıklamalar; beyanatlar veriyorlar: “Notumuzun düşürülmesi o kadar da önemli değil” ya da “derecelendirme şirketleri yanlı politikalar izliyorlar” (çuvaldız onlara batınca akılları başlarına geldi!) tarzında açıklamalarla halkı olası faiz artışlarına hazırlıyorlar! Fransa’nın notunun ineceği beklentimin ardında not şirketlerinin büyük olasılıkla indirimlerinin büyük kısmını bu yıl içinde bitirme düşünceleri olması yatıyor. Söz birliği etmişcesine gelecek seneye çok da fazla “iş” bırakmak istemiyor görünüyorlar.Avrupa tarafında işler hep “yokuş aşağı” giderken ABD’den gelen veriler çok da gelecek vaad etmiyor! Kasım enflasyonunda yüzde 0.1 artış beklenirken fiyatların değişmemiş olması “arzu edilen” enflasyonun bir türlü gel(e)mediğini gösteriyor. Yine de bu aralar “tahtıravellide” ABD daha ağır basıyor ve sırf bu yüzden de bugünlerde dolar, euroya göre daha fazla parlamış durumda.Noel “Babanın” bu hafta gelmesi durumunda dahi piyasaların çok da fazla yukarı gitmesi mümkün görünmüyor! Noel Baba’nın heybesinden piyasalara çok fazla bir şey çıkacak gibi değil. Olsa olsa Dow Jones’ta 12.260, S&P 500’de de 1.260 seviyesine kadar cılız bir ralli sonrasında ABD piyasalarının yeniden düşüşe geçmesi ihtimali çok yüksek!DAX’ta da durum çok farklı değil! Herhangi bir “rallimsi” hareketle önce 5.900 ve ardından da 6.000 seviyeleri (şaşırtıcı bir şekilde her ikisi de yuvarlak rakamlar!) yükselişleri sınırlayacaktır. 6.000 özellikle aşılması zor bir seviye.Benim tahminin piyasalarda bu hafta yukarı çabaların başarısız olacağı ve destek seviyelerinin daha fazla önem kazanacağı yönünde. Destek seviyeleri Dow Jones’ta 11.625, S&P 500’de 1.205, haftayı 5.701 seviyesinden kapatan DAX’ta ise 5.530 seviyelerinde. Bu seviyelerin altındaki kapanışlar “Noel Baba’nın finansal piyasaların “semtine” uğramayacağı anlamına geliyor!Hristiyan dünyasını memnun edemeyecek bir Noel Baba bize uğrar mı derseniz..Korkarım bize de uğramakta “nazlı davranacaktır”! İMKB için Noel Baba’nın getireceği “puanların toplamı 55.300’ü aşmayacak görünüyor. Hem de yılın son gününe kadar ancak bu kadar toplayabilir görünüyor!Bize hiç uğramazsa bu durumda yeniden 50 binli seviyelerin altın indiğimizi, yeniden 48 binli seviyelerde işlemlerin gerçekleştiğini görebilirizi ki bu ihtimal bence hiç de az değil! Bazı fon yöneticilerinin ‘Madem bu seneyi kaybettik, gelecek seneyi kurtarmak için bu seneyi feda etmek gerekecek’ demesi olasılığı, bir rallinin sağlayacağı avantajdan çok daha fazla olabilir! Hele ki bunlar piyasada “ağırlığı” olan fon yöneticileri ise...Bu haftanın indikatörü yine euro/dolar paritesi olacak. Geçtiğimiz hafta dolar karşısında 1.2946’ya kadar inen euronun bu hafta içinde özellikle 1.2925 seviyesinin altına in(e)memesi durumunda 1.3250 seviyelerine kadar bir toparlanmanın yaşanması ihtimali artacaktır. Ancak bu seviyenin üzeri oldukça zor! Yine de bu seviyeye doğru yaşanacak bir “düzeltme” Noel Baba’nın işini hayli kolaylaştıracaktır!

Devamını Oku