Şampiy10
Magazin
Gündem

Konut yerine ihtiyaç kredisi kullandıran şirkete dikkat!

Mali açıdan sıkıntı yaşayan Fi Yapı’nın Eylül ayında iflas ertelemeye başvurması bir anda tüm dikkatlerin inşaat sektörüne çevrilmesine neden oldu. Fi Yapı’dan ev alanlar projenin bitip bitmeyeceğinin merakı içerisinde. İflas erteleme süreci kabul edilir ve borçlar ödenip başarılı olunursa şirket yola devam edebilecek ve projelerini bitirip evleri gecikmeli de olsa teslim edecek. Aksi halde ise mahkeme iflasına karar verecek.

Aslında Fi Yapı’nın içine düştüğü mali durumla ilgili dedikodular 2 yıldır devamediyordu. Ama bu süreçte ev sahibi olmanın hayalini kuran binlerce kişi Fi Yapı’dan ev aldı.

Peki insanlar ev alırken Fi Yapı’da olduğu gibi mağdur olmamak için ne yapabilir?

Başta şunu belirtmekte fayda var. Kişilerin tek başlarına bir şirketin mali durumu hakkında bilgiye sahip olmaları çok zor. Zaten mali darboğaz içerisine giren şirket bunu gizlemek için elinden geleni yapacaktır. Dolayısıyla işi uzmanına bırakmak en doğrusu. İşin uzmanı mı kim? Tabii ki bankalar.

Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de evlerin büyük bölümü kredi ile alınıyor. Kredi veren banka da kendi kredisinin batmasını istemeyeceği için güvendiği projelere destek veriyor. Bankaların kredi anlaşması yaptığı şirketlerin mali yapısı hakkında ince eleyip sık dokumaları aslında vatandaşlar için de bir ipucu niteliğinde. Çünkü bankalar mortgage kredisi verdiğinde projeye ortak oluyor.

Yani şirket iflas etse bile projeyi tamamlamak gibi bir yükümlülük altına giriyor. Bu riski almak istemeyen bankalar güvenmediği şirketin projesine mortgage ya da konut kredisi kullandırmaya yanaşmıyor. İşte bu durumda zordaki inşaat şirketleri ev almak isteyenlere konut ya da mortgage kredisi yerine ihtiyaç kredisi öneriyor. Bu öneriyi bankalar da kabul ediyor. Çünkü olası bir iflas durumunda bankaların muhatabı inşaat şirketi yerine krediyi alan kişi oluyor. Mortgage kredisi vermediği için de bankalar, yarım kalan projeyi tamamlamak gibi bir yükümlülükten de kurtulmuş oluyor.

Konuyla ilgili konuştuğum bir bankacı dostum, bankaların neredeyse tamamına yakınının son dönemlerde Fi Yapı’nın projelerine konut kredisi kullandırmadığını söyledi. Siz siz olun bundan sonra konut kredisi yerine ihtiyaç kredisi önerilen projelerden ev alırken iki kere düşünün. Aksi halde hayalini kurduğunuz ev kabusunuz haline gelebilir...



Vatandaş dolarla oynamayı bıraktı

Türkiye’deki yerli bireysel yatırımcılar, son yıllarda döviz piyasasının en önemli oyuncularının başında geliyordu. Kurlardaki hareketleri yakından takip eden bireysel yatırımcılar, kurlar yükseldiğinde satış, düştüğünde de alım yapıyordu. Birçok bankacı, “Vatandaşların döviz kararları, profesyonellere taş çıkartıyor” yorumu yapıyordu. Ancak son haftalarda, bireysel yatırımcılar ne döviz alıyor, ne de döviz satıyor.

Merkez Bankası verilerine göre, bireysel yatırımcıların sahip olduğu döviz tevdiat hesaplarında Ağustos ayından bu yana yaprak kıpırdamıyor. Dolar ve euro cinsi hesaplarda haftalık bazda sadece 100-200 milyon dolarlık hareketler görülüyor. Belki “O dönemde dolarda hareket olmamıştır” diyebilirsiniz. Ama hayır. Ağustos başında 1.7750 TL seviyelerinde olan dolar, 30 Ağustos’ta 1.83 TL’ye kadar yükselmişti. Yani kurlarda yaşanan yüzde 5’in üzerinde artışa rağmen vatandaş elindeki dövizi bozdurmamış. Acaba bireysel yatırımcılar kurlarda bir artış mı bekliyor? Bu sorunun yanıtını önümüzdeki aylarda öğreneceğiz...



Özyeğin’den Romanya’ya 50 milyon euro ek yatırım

Hüsnü Özyeğin dendiğinde akla ilk gelen “bankacılık” oluyor. Ama Özyeğin, perakende ve gayrimenkul alanında da çok önemli yatırımlar yapıyor. Rusya ve Ukrayna’da çok sayıda Marks & Spencer, GAP ve Banana Republic mağazası bulunan Özyeğin’in Anchor adlı şirketi de Romanya’nın önde gelen gayrimenkul geliştirme şirketlerinden. Bükreş’in 2 önemli alışveriş merkezinin yatırımcısı ve işletmecisi olan Anchor Grup, bu iki AVM’nin yenilenmesi için 50 milyon euro harcayacak. Bu tutarla birlikte Anchor’un Romanya’daki toplam yatırım miktarı 350 milyon euroya ulaşacak.

Yazının devamı...

Nefesimizi tuttuk ‘portföyün’patlamasını bekliyoruz

Ekonomide gelinen noktanın portföy yönetim şirketleri için dönüm noktası olduğunu söyleyen Rhea Portföy Yönetim Kurulu Başkanı Onur Takmak, “Enflasyon ve faiz düşüyor. Kişi başına düşen milli gelir 10 bin dolar sınırını aştı. Mevduat faizleri yüzde 7-8 seviyesine kalıcı olarak düştüğünde portföy yönetimi patlar” dedi.

Rhea Portföy Yönetim Kurulu Başkanı Onur Takmak, enflasyonda ve faiz oranlarında yaşanan gerilemenin ve kişi başına düşen milli gelirin 10 bin dolar sınırını aşmasının portföy yönetim şirketleri için dönüm noktası olduğunu söyledi. “Mevduat faizlerinin yüzde 7-8 seviyesine kalıcı olarak düştüğü bir ortamda çok farklı bir noktaya geliriz” diyen Onur Takmak, şunları söyledi: “Portföy yönetiminin gelişmesi için bazı şartlar var. Öncelikle zenginliğin olması gerekir. Bu noktada kişi başına düşen milli gelir 10 bin doların üzerinde olmalı. Türkiye bunu yakaladı. Diğer nokta enflasyon ve faizlerin düşmesi. Sektörün önündeki en büyük engel mevduatlardaki yüksek faiz. Bu da düşüşe geçti.”

Takmak, yüzde 12 faiz ortamında portföy yönetim şirketlerinin toplam 50 milyar lirayı yönettiğini belirterek bu tutarın mevduat faizi yüzde 7’ye düştüğünde 100 milyar liraya, yüzde 5’e düştüğünde 150 milyar liraya, yüzde 4’e indiğinde ise 300 milyar liraya ulaşacağını ifade etti. Enflasyon ve mevduat faizlerinde düşüşün sektör için önemli dönüşümlere neden olacağının altını çizen Takmak, “Diğer ülkelerde bu dönüşüm yaşandı. Aynı kırılma Türkiye’de de olacak. Portföy yönetiminde büyüme potansiyeli çok yüksek. Bu dönüşüme hazır olmak için tüm adımları attık. Yani nefesimizi tuttuk, sektördeki patlamayı bekliyoruz” dedi.

Serbest erişim olmalı

Takmak, portföy yönetiminin gelişimini sağlayacak bir diğer önemli konunun ise yatırım ürünlerine serbest erişimin sağlanması olduğunu vurguladı. Bankaların sadece kendi ürünlerini sattıklarını hatırlatan Takmak, şöyle devam etti: “Sektördeki ilk 5 şirket 2011’de 80 milyon lira kâr elde etti. Bu yıl bu rakam ilk yarıda 22 milyon liraya indi. Bu düşüşte serbest fonlardaki yönetim ücretinin düşürülmesi etkili oldu. Sektörde liderlerin kârlarında ciddi düşüş var. Portföy yönetim şirketlerinin toplam kârı bankacılıktaki toplam kârın yüzde 1’inin de altında. Bankalar için portföy yönetimi kâr açısından çok önemli bir yer tutmuyor. Yani bankaların dağıtım kanallarını diğer kurum ürünlerine kapamaları anlamlı değil. Dağıtım kanalları açılarak ve müşterilerin serbest erişimini sağlanarak sektörün önü açılmalı. Dağıtım kanalları açılırsa bankalar daha çok kazanır.”

Takmak, yeni Sermaye Piyasası Kanunu’nun portföy yönetim şirketlerinin kendi fonlarının kurucusu olabilmelerinin önünü açacağını ve bankalara olan bağımlılıklarının azalacağını kaydetti.

Rhea Portföy’de 40 kişinin çalıştığının altını çizen Takmak, “Hem çalışanların hem müşterilerin kazanacağı bir yapı oluşturuyoruz. Şirket içi çekişmelerin olmadığı huzurlu bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Müşterilerle samimi bir ilişkimiz var. Müşteriyi anlamak ve para kazandırmak anlayışına sahibiz. Karımızın yarısından çoğunu çalışanlarımıza dağıtıyoruz. Bu da müşteri performanslarımıza yansıyor” diye konuştu.

Rhea Girişim 2015’e kadar en az 5 kat büyür

2009 yılında Vakıf Girişim Sermayesi’ni satın alarak işe başladıklarını hatırlatan Onur Takmak, “Vakıf Girişim’i aldığımızda şirketin varlığı olarak 4.5 milyon lirası vardı. Sermayesi 900 bin TL seviyesindeydi. 3 yılda nominal olarak 70 milyon liralık yatırımı olan 41.5 milyon lira sermayeli bir şirkete dönüştü. Portföyünde Dentistanbul’un yüzde 100’ü var. Dolaylı olarak Netaş’ın yüzde 10’una sahip. 4-5 tane prestijli şirkete yatırım yapmış bir yapıya kavuştu. Yıl sonunda Rhea Girişim’in portföyündeki tüm şirketlerin kâra geçeceğini düşünüyoruz. 2015’te Dentistanbul’un 4 olan şube sayısını 20’ye çıkarmak istiyoruz” dedi. Rhea ile girişim sermayesi alanına da önderlik ettiklerini ifade eden Takmak, en başta ölçek olarak küçük, mali sıkıntı içinde olan ya da büyüme potansiyeline sahip şirketleri seçmek zorunda kaldıklarını ifade etti. Takmak şunları söyledi: “Elimizdeki kaynak büyüdükçe daha seçici olabiliyoruz. Bugün geldiğimiz nokta farklı. İlk yıllarda elimizdeki kaynaklar sınırlıydı. Şimdi büyüme odaklı şirketlerde azınlık hisse de alabiliriz. Yani koyduğumuz para şirketin büyümesine harcansın istiyoruz. 2015’te Rhea Girişim’in 300-700 milyon lira büyüklükte bir portföye sahip olacağını düşünüyorum. Bunu da kurumsal yatırımcıların payını artırarak yapmak istiyoruz. Yatırımcı profilini istediğimiz gibi kurumsallaştırırsak büyümemiz o kadar hızlı olur.”

Arma Portföy’de 3 yeni ürün çıkaracağız

Rhea Portföy olarak geçtiğimiz aylarda Arma Portföy’ün yüzde 50’sini satın aldıklarını hatırlatan Onur Takmak, Ahmet Dedehayır ile iyi bir ortaklık kurduklarını ve Dedehayır’ın hisse senedi piyasalarındaki tecrübesinden yararlandıklarını söyledi. Takmak, şu an Arma Portföy’ün serbest fonunu yönettiğini belirterek, “Arma serbest fonun performansı bizim için önemli. 10 milyon liralık bir fon. Eylül başından bu yana yüzde 6’lık bir performansı var. Fonun yüzde 10’u Ahmet Dedehayır ve benim param. Yani biz de elimizi taşın altına koyduk ve bu fona inandığımızı gösterdik. Serbest fonla ilgili 2013 ortası hedefimiz 100 milyon lira. Gelecek yıl 3 ürün daha çıkarmak istiyoruz. 1-2 tane sabit getirili likit fon ve serbest fonun perakendeye satılabilecek versiyonu. Bir tane de yapılandırılmış ürünleri barındıran bir for çıkarmak istiyoruz” dedi. Ahmet Dedehayır da kurdukları ortaklıkla Arma’nın ciddi şekilde büyüyeceğini belirtti.

Bono gelirini halka arz öncesi yatırımda kullanacağız

Rhea Girişim’in 30 milyon liralık bono ihraç ettiğini ve yoğun talep ile karşılaştığını vurgulayan Onur Takmak, “Bu gelir ile pre-IPO dediğimiz halka arz öncesi yatırıma harcayacağız. Yani halka arz yapacak şirketlere önceden ortak olacağız. Önümüzdeki 3 yıl daha kolay büyüyeceğimizi düşünüyorum. Çünkü zor olan kısmı atlattık” dedi.

Netaş’ta hisse satmam çok doğaldı


Netaş hisselerinde geçtiğimiz aylarda yaşanan sert fiyat hareketleri nedeniyle bazı yatırımcıların tepki gösterdiğini hatırlattığımızda Onur Takmak şunları söyledi: “Genel kurullarda bedelsiz sermaye artırımı talepleri geldi. Sonra bedelsiz kararı alındı. Daha sonra hisseler 300 TL’ye çıktı. Biz portföy yönetimi yapıyoruz. Bir yatırım kararı almışsınız ve bu yatırımın değeri artmış. Bunun bir kısmını realize etmek kadar doğal birşey olamaz. Forumlarda Netaş ve Rhea Girişim hisselerinde hareket olduğunda ‘Onur Takmak alıyor ya da satıyor’ yorumları oluyor. Ben büyük hayalleri olan bir yapı kuruyorum. Kısa sürede para kazanma derdim olsa böyle bir yapı kurmam. Lider portföy yönetim şirketi kurmak istiyorum. Bunun için uğraşıyorum. Tek lot alsam satsam bunu açıklamak zorundayım. Bu yapıya leke sürdürmek istemem.”

Yazının devamı...

Havadaki Onur’ savaşını Kudret Tuncel kazandı!

Körfez’den çok sayıda yatırımcının talip olduğu Onur Air’in satışı yarışında ipi Enes Makina’nın kurucusu Kudret Tuncel göğüsledi. Gerekli izinlerin ardından Onur Air’in yüzde 51’i Kudret Tuncel’in olacak. Şirketin geri kalan yüzde 49’u ise Tuncel ile ticaret yaparken tanışan Dubai asıllı İngiliz vatandaşı Mahdi Shams’a devredilecek.

Türkiye’nin ilk özel havayolu şirketi olan Onur Air’in satışında mutlu sona iyice yaklaşıldı. VATAN’ın 27 Temmuz’da ‘Havada Onur Savaşı’ başlığı ile duyurduğu Onur Air’deki hisse satışında el sıkışan taraflar, yetkili kurumlardan izinleri bekliyor. Gerekli izinlerin 1 ay içinde alınabileceği ve hisse devrinin bu yıl içinde gerçekleşebileceği tahmin ediliyor.

Peki Onur Air’in yeni sahipleri kim?

Cankut Bağana’nın şirketteki hisselerini satışa çıkarmasının ardından çok sayıda yabancı şirket Onur Air ile ilgilendi. Onur Air’e talip olanların arasında Lübnan asıllı İngiliz bir işadamının olduğu, Katarlıların da şirketle ilgilendiği konuşuluyordu. Ancak gelinen noktada büyük bir sürpriz yaşandı. Rekabet Kurumu, Onur Air hisselerinin Kudret Tuncel, Mehdi Shams, Hüseyin Yavuz Baran, Mihran Aksak Uysal ve Dilay Akın’a devri konusunda kendilerine başvuru yapıldığını duyurdu.

Açıklamada, “Onur Air Taşımacılık’ın yüzde 7.2 hissesi ile Ten Tour Turizm’in yüzde 100 hissesi Kudret Tuncel, Mehdi Shams, Hüseyin Yavuz Baran, Dilay Akın, Mihran Aksak Uysal tarafından devralınacaktır” denildi.

Bu noktada şu bilgiyi vermekte fayda var. Onur Air’in 53 milyon TL’lik sermayesinin 49 milyon 183 bin TL’lik kısmı (yüzde 92.8) Cankut Bağana’nın sahibi olduğu Ten Tour’a ait. Dolayısıyla Ten Tour’un tamamını alan aynı zamanda Onur Air’in de sahibi oluyor.

Rekabet Kurumu’nun duyurusunun ardından Temmuz’da yazdığım haberin devamını yapmak için harekete geçtim. İnternette küçük bir araştırmadan sonra ilginç bir detay dikkatimi çekti. Hisseleri devralacak kişilerden Hüseyin Yavuz Baran, Mihran Aksak Uysal ve Dilay Akın Özgün Hukuk Bürosu’nda çalışıyordu. Özgün Hukuk Bürosu’nun internet sitesinde Mihran Aksak Uysal’ın ortak, Hüseyin Yavuz Baran’ın avukat, Dilay Akın’ın ise muhasebeci olarak şirkette görev yaptığı bilgisi yer alıyordu. Bunun üzerine şirket telefonundan Hüseyin Yavuz Baran’a ulaştım. VATAN’dan aradığımı söylememe rağmen biraz “sert” bir üslupla bana hangi “sıfatla” Onur Air’in satışı hakkında bilgi almak istediğimizi sordu. Onur Air’in havacılık sektörünün önemli oyuncularından biri olduğunu ve satışının herkesi ilgilendiren bir haber olduğunu belirttikten sonra Baran, “Evet hisse devri için Rekabet Kurumu’na başvurduk. Ama benim payım çok düşük. Bilgi almak için diğer isimleri arayın” dedi.

Aradığım konuya yakın çok sayıda kişinin ağzını bıçak açmıyordu. Hiç kimse hisse satışı ile ilgili konuşmak istemedi. Kulislerde konuşulan “yabancı” ilgisi nedeniyle dikkatimi Mehdi Shams’a çevirdim. Çünkü hukuk bürosunda çalışan 3 kişinin devralacağı hisseleri kısa bir süre sonra “asıl” sahiplerine devredecekleri yönünde bir bilgiye ulaştım.

İnternette Mehdi Shams adında çok sayıda kişi vardı. Ancak hiçbiri Onur Air’i alacak özelliklere sahip değildi.

Mehdi Shams hakkında araştırma yaparken hisse satışını yakından takip eden bir haber kaynağım çok önemli bir bilgi verdi: “Onur Air’in satışında kilit isim Kudret Tuncel. Çünkü büyük hissedar O olacak.” 1985 yılında kozmetik sanayii sektöründe aerosol, parfüm dolum ve kapatma makinalarının üretimine başlayan Enes Makina Sanayi’nin kurucusu Kudret Tuncel, izinlerin alınmasının ardından Onur Air’in yüzde 51’ine yani çoğunluk hissesine sahip olacak.

Hakkında bir türlü bilgiye ulaşamadığım diğer ortakla ilgili ise küçük bir harf hatası yapılmıştı. ‘Mehdi’ diye yazılan isim aslında ‘Mahdi’ olacaktı. Onur Air’in geri kalan yüzde 49’luk hissesi de izinlerin ardından Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) asıllı İngiliz vatandaşı Mahdi Shams’a devredilecek. Homa Parsian adlı bir şirketi olan Mahdi Shams, çeşitli sektörlerde yatırım fırsatlarını değerlendiriyor.

Home Persian’ın ABD, İngiltere, Almanya, Dubai, Çin ve İran’da ofisi bulunuyor.

Ticaret yaparken tanışan Kudret Tuncel ve Mahdi Shams, Onur Air’i satın alarak çok önemli bir ortaklığa imza atmaya hazırlanıyor. Türkiye’deki ticaret hayatını çok iyi bilen Kudret Tuncel ile uluslararası deneyime sahip Mahdi Shams, havacılık sektörünü yeni bir heyecan getireceğe benziyor.

Vakıfbank’la sözleşmesi biten Acun rahat bir nefes aldı!

Geçen yıl Vakıfbank ile ‘reklam yüzü anlaşması yapan Acun Ilıcalı’nın Survivor’da ING Bank ürünlerini tanıtması sorun yaratmıştı. Vakıfbank’ın uyarısı üzerine Acun, programında ING Bank ürünlerini tanıtmayı bırakmıştı. Önceki akşam Yetenek Sizsiniz’de Acun’un yeniden ING Bank ürünlerini tanıttığını gördüm. Bunun üzerine aradığım Vakıfbank yetkilileri, Acun ile yaptıkları sözleşmenin sona erdiği bilgisini verdi. Sözleşmenin sona ermesiyle Acun, artık rahat rahat ING’nin tanıtımını yapabilecek.

Yazının devamı...

Cari açığın ‘Altın’a tıkaç!

Dış ticaret açığı yüksek altın ihracatı nedeniyle Ağustos ayında da beklentilerin üzerinde daraldı. İran’ın gelen tepkiler nedeniyle altın ihracatını Birleşik Arap Emirlikleri’nden yapmaya başlaması bu ülkeye olan altın ihracatını patlattı. 2.3 milyar dolarlık altın ihracatının 1.9 milyar dolarlık kısmı BAE’ye yapılırken dış ticaret açığı Ağustos’ta yüzde 31 daralarak 5.9 milyar dolara indi. Cari açığın da Ağustos’ta 1 milyar dolar daralacağı ve 60 milyar doların altına ineceği beklentisi arttı

Ağustos ayında dış ticaret açığı beklentilerin üzerinde gerileyerek Mart 2011’den bu yana ilk kez 60 milyar doların altına indi. Dış açığın beklentilerin üzerinde daralmasının nedeni yine devam altın ihracatı oldu. Ancak bu kez altın ihracatı diğer ayların aksine İran yerine Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) yapıldı. Dış ticaret açığı Ağustos ayında 1.9 milyar doları BAE’ye olmak üzere toplam 2 milyar 352 milyon dolarlık altın ihracatının desteğiyle 5 milyar 862 milyon dolar olarak gerçekleşti. Beklenti açığın 8.1 milyar dolar seviyesinde olacağı yönündeydi.

Dış ticaret açığında yaşanan daralmanın ardından Ağustos ayında cari açığın da yaklaşık 1 milyar dolar civarında oluşacağı ve 60 milyar dolar sınırının altına ineceği tahmin ediliyor.



Peki geçtiğimiz aylarda İran’a yapılan altın ihracatı bir anda neden yerini Birleşik Arap Emirlikleri’ne bıraktı? Bu konuyla ilgili olarak en fazla taraftar toplayan görüş, İran’ın gelen tepkiler üzerine Türkiye’den yaptığı altın ithalatını BAE üzerinde gerçeştirmeye başladığı yönünde. ABD ambargosu nedeniyle yabancı bankaların para transferi yapmaya yanaşmadığı İran’ın BAE bankaları ile yakın ilişkileri var. Örneğin, Hindistan’ın petrol ithalatı için yapacağı ödemelerin bir kısmı Halkbank üzerinden yapılırken bir diğer kısmı da BAE bankaları üzerinden yapılıyor.

Dolayısıyla İran’ın petrol ihracatıyla elde ettiği gelirleri altına dönüştürme işlemi BAE üzerinden yapılmaya başlanmış gibi gözüküyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, Türkiye bu yıl neredeyse tamamı İran’a olmak üzere toplam 11.2 milyar dolarlık altın ihracatı yaptı. İlk 8 ayda yapılan altın ithalatı ise 6 milyar 851 milyon dolar oldu. Yani Ocak-Ağustos döneminde altın ihracatı dış ticaret açığına net 4.3 milyar dolar katkı yaptı.

İhracat 100 milyar doları aştı

Devam eden altın ihracatının etkisiyle dış ticaret açığı Ağustos’ta yüzde 30.5 gerileyerek 5.862 milyar dolara geriledi. 8 aylık dış ticaret açığı yüzde 21.2 daralarak 56.6 milyar dolara indi.

İhracat Ağustos’ta yüzde 14.5 artarak 12 milyar 874 milyon dolar, Ocak-Ağustos’ta yüzde 12.8 artarak 100 milyar 55 milyon dolar oldu. Ağustos ayında fasıllar düzeyinde en büyük ihracat kalemi, 2 milyar 352 milyon dolarla kıymetli taşlar ve metaller oldu.

Bankacılar Ağustos ayında ciddi bir düşüşle 1 milyar dolara yaklaşacak cari açığın son dönemde de piyasa beklentisinden düşük bir seyir izlediğine dikkat çekerken, cari açıkta beklentiden olumlu devam eden seyrin ise uzun vadede TL açısından olumlu bir gelişme olacağını da belirtiyor.

Ağustos ayında ithalat ise yüzde 4.8 azalarak 18 milyar 736 milyon dolar, Ocak-Ağustos’ta yüzde 2.4 azalarak 156 milyar 648 milyon dolar oldu.

AB’nin ihracattaki payı yüzde 34’e indi

- 2011 yılı Ağustos ayında yüzde 44 olan AB ülkelerinin ihracattaki payı bu yılın aynı döneminde yüzde 34’e geriledi.

- Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın ihracattaki payı yüzde 26’dan yüzde 42’ye yükseldi.

- En çok ihracat yapılan ülke sıralamasında Ağustos’ta ilk sırayı 2.2 milyar dolar ile Birleşik Arap Emirlikleri aldı. BAE’ye Temmuz’da 271 milyon dolar ihracat yapılmıştı. Bu ülkeye en fazla ihracat yapılan kalem ana metal sanayi oldu. Almanya ise 1 milyar dolar ile ikinci sıradaki yerini korudu.

- Nisan-Temmuz döneminde aylık bazda İran en fazla ihracat yapılan ülke konumundaydı. Temmuz’da İran’a 2.2 milyar dolar ihracat yapılırken Ağustos’ta bu rakam 540 milyon dolara geriledi.

- Ocak-Ağustos döneminde Almanya ihracatta ilk sıraya yerleşti. Almanya’nın toplam ihracat içindeki payı yüzde 8.7, İran’ın yüzde 8.6, Irak’ın ise yüzde 6.8 oldu.

- Kıymetli taş ihracatı (altın) Ağustos’ta 2 milyar 352 milyon dolar oldu. Ocak-Ağustos döneminde ise altın ihracatı 11.2 milyar dolara ulaşırken, toplam ihracat içindeki payı yüzde 11.2’ye yükseldi .

- Enerji ithalatı, Ağustos’ta yıllık yüzde 16 artış gösterirken, net enerji açığı da yıllık yüzde 19 artışla 4.6 milyar dolar olarak gerçekleşti.

- Enerji dışı ithalat Ağustos’ta yıllık yüzde 11 azalış gösterirken, enerji hariç dış ticaret açığıa 1.2 milyar dolara geriledi. Enerji hariç dış ticaret açığı 2011’in ilk 8 ayında 42 milyar dolarken 2012 aynı döneminde 22.5 milyar dolara geriledi.

Yazının devamı...

2.5 yılda 92 yeni şirket geldi İMKB’de hacim yerinde saydı

İMKB’de hedef işlem gören şirket sayısını 1.000’e çıkarmak. Son 2.5 yılda 92 yeni şirket İMKB’de işlem görmeye başladı ancak borsadaki işlem hacmine bir katkısı olmadı. 2009’da 2.3 milyar lira olan günlük ortalama işlem hacmi şu günlerde de aynı. En fazla işlem gören 10 şirketin toplam hacimden aldığı pay gerilemek bir yana yüzde 48’e tırmanmış durumda.

Halka Arz Seferberliği protokolü İstanbul Sanayi Odası, İMKB, SPK ve TOBB arasında 2008 yılının Ağustos ayında imzalandı. 2010 yılında hayata geçirilen seferberliğin amacı; hisseleri borsada işlem gören şirket sayısını artırmak. Çok sayıda ilde yapılan çok sayıda toplantı sonrasında borsadaki şirket sayısında ciddi artış yaşandı. 2009 yılında 315 olan İMKB işlem gören hisse sayısı 2.5 yılda 92 adet artarak 407’ye ulaşmış durumda. Peki 2009 başından bu yana borsaya 92 yeni şirketin katılması rakamlara nasıl yansıdı?

2009 yılı başında 1 milyon kişi İMKB’de hisse senedine yatırım yaparken bu rakam 2010 yılında 1 milyon 43 bine, 2011’de ise 1 milyon 97 bin kişiye çıktı. Temmuz ayı sonundaki verilere göre İMKB’deki hisse yatırımcısının sayısı 1 milyon 90 bin kişi. Yani 2.5 yılda yaklaşık 90 bin yeni yatırımcı borsaya gelmiş. Borsadaki şirket sayısındaki artışa paralel olarak yatırımcı sayısında artış yaşansa da piyasanın “derinliğini” gösteren diğer rakamlarda pek bir değişiklik göze çarpmıyor.

2009 yılında İMKB’de hisse senedi piyasasında 252 işlem gününde toplam 578.4 milyar liralık işlem gerçekleştirildi. Başka bir ifadeyle günlük işlem hacmi 2.3 milyar lira civarında oluştu. Ortalama günlük işlem hacmi 23 yeni şirketin eklendiği 2010 yılında 2.8 milyar liraya çıktı. Borsanın 25 yeni şirketle tanıştığı 2011 yılında ise günlük işlem hacmi ortalama 2.7 milyar lira oldu.

Gelelim bu yılki verilere...

Borsada işlem göre hisse sayısında 44 adetlik artışla 407’ye ulaştı. Bu rakamın içinde İMKB’de işlem görmeye başlayan türev ürünler olan varantlar da dahil. Yani bu yıl yapılan 22 halka arz (8’i Gelişen İşletmeler Piyasası’nda) sonrasında İMKB’de pay ve gelişen işletme piyasalarında toplam 398 şirket işlem görüyor. Ancak işlem gören şirket sayısında son yıllarda yaşanan artışa rağmen hem borsadaki yatırımcı sayısı 7 bin kişi azaldı hem de günlük işlem hacmi ortalama 2 milyar 345 milyon TL’ye geriledi.

Kısaca son 2.5 yılda borsaya her ne kadar 92 yeni şirket gelse de günlük işlem hacminde bir değişim olmadı.

Bunun en önemli nedeni, “büyük” şirketlerin hala borsaya sıcak bakmamaları. Hisselerini halka arz edilen şirketlerin ciro ve sermaye büyüklüklerine bakıldığında daha çok “KOBİ” sınıflandırmasına girebilecekleri görülüyor. Halen Türkiye’nin en büyük şirketleri sıralamasında yer alan çok sayıda şirketin hisseleri borsada işlem görmüyor. Örneğin İSO’nun açıkladığı en büyük 500 şirket listesinde sadece 86 şirket İMKB’de. İSO1000 sıralamasındaki şirketlerden ise 127’si borsada işlem görüyor.

Durum böyle olunca şirket sayısı ne kadar hızlı artarsa artsın yatırımcıların işlem yaptıkları hisseler değişmiyor.

2009 yılında İMKB’nin en fazla işlem yapılan ilk 10 hissesindeki toplam hacim İMKB’deki toplam hacmin yüzde 43.64’üne denk. İşlem hacminde ilk 10’daki şirketlerin toplam hacim içerisindeki payı 2010’da yüzde 34.43’e inse de 2011’de yeniden yüzde 43.83’e yükseldi. Bu oran şu an yüzde 47.90 seviyesinde. Yani borsadaki 407 hissenin 10 tanesinde gerçekleştirilen işlem hacmi diğer 397’sindeki yapılan hacime eşit. Garanti Bankası, İş Bankası, Vakıfbank, Akbank, Yapı Kredi Bankası, Halkbank, Emlak Konut, THY, Netaş ve Tüpraş bu yıl en fazla işlem hacminin yapıldığı hisseler olarak sıralanıyor.

İMKB’de işlem gören şirket sayısının hedeflenen 1.000 rakamına “büyük” şirketlerin borsaya katılımıyla ulaşması piyasanın gelişmesi ve İstanbul’un finans merkezi olma vizyonu açısında kritik öneme sahip. Aksi takdir düşük sermayeli şirketlerden oluşan bir İMKB, küçük yatırımcıları mağdur edecek sert fiyat hareketlerinin bolca yaşandığı bir borsa olabilir.

Raymond James, Türkiye’de resmen iflas edip tarihe geçti

Türkiye’de bir dönemin en “havalı” aracı kurumuydu Raymond James. İMKB’de en fazla işlem hacmini yapan Raymond James, başta yabancı olmak üzere büyük yerli hatta “bıyıklı” yatırımcıların da 1 numaralı kurumuydu. Ancak 2008 yılında vergi borcu nedeniyle sermaye yeterlilik yükümlerini yerine getiremeyen Raymond James’in faaliyetleri SPK tarafından durdurulmuştu. Şirketin ABD’deki merkezi yaşananlardan sonra Türkiye’de faaliyetlerine devam etmeme kararı aldı. Geçtiğimiz günlerde de Raymond James, Türkiye’de resmen iflas etti. Böylece ABD’nin önde gelen yatırım bankalarından biri haline gelen Raymond James, ilk kez bir ülkede iflas kararı almış oldu.

Yazının devamı...

Gardaş, Worldcard ile harcayıp ballar* toplayacak

Yapı Kredi, 1998 yılından bu yana bulunduğu Azerbaycan’a kredi kartı programı Worldcard’ı da götürdü. Yapı Kredi banka kartını da ‘Pul Kart’ adıyla Azerilere sunacak. Yapı Kredi, kardeş ülkede 150 bin kredi kartı, 122 bin adet de ‘Pul Kart’a ulaşacak.

Yapı Kredi, Türkiye’nin ilk kredi kartı Worldcard’ı Azerbaycan’a da götürdü. Azerbaycan’ın yüzde 100 Türk sermayeli tek bankası olarak 1998 yılından beri bu ülkede faaliyet gösteren Yapı Kredi, Azeri halkını Türkiye’nin ilk kredi kartı World’le tanıştırırken banka kartını da ‘Pul Kart’ markası ile hizmete sunacak. Yapı Kredi CEO’su Faik Açıkalın, Worldcard’ı Türkiye’deki 23 yıllık deneyimle Azerbaycan’a götürdüklerini söyledi. Açıkalın, “Biz Azerbaycan’a sadece kredi kartı sunmuyor, bir endüstri kuruyoruz” dedi.

‘Liderlik edeceğiz’

Yapı Kredi, Worldcard’ın Azerbaycan lansmanını Başkent Bakü’de yaptı. Toplantıda konuşan Yapı Kredi CEO’su Faik Açıkalın, Azerbaycan’da büyüme planlarını, “Yapı Kredi Azerbaycan’ın Ağustos sonu itibarıyla aktif büyüklüğü 288.3 milyon dolara ulaştı. Bu bize Worldcard’ı pazarını çok iyi bildiğimiz Azerbaycan’a getirmekte de itici bir güç oldu” diyerek anlattı.

Açıkalın, Worlcard’ın Azerbaycan’a gelişinin hükümetin kayıtdışı ile mücadele çabaları ile de uyumlu olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Bu girişimimiz yalnızca ticari bir operasyon olmanın ötesinde farklı anlamlar da taşıyor. Worldcard ile Azerbaycan’daki ödeme sistemlerinin geliştirilmesinde de rol alacağız. Bu pazardaki altyapının şekillendirilmesi için gereken katma değer yaratacak tüm eğitimleri sağlayacağız. Sektöre liderlik edecek, perakende sektörüne hareketlilik getireceğiz. Türkiye’nin ilk kredi kartı World Azerbaycan’a dinamizm katacak.”

1 milyar $’lık pazar

Temmuz 2012 itibarıyla söz konusu ülkede kredi kartı adedinin 279 bin, plastik kartlar toplam işlem hacminin 811 milyon manat yani 1 milyar dolar olduğu bilgisini paylaşan Açıkalın, 18 yaş üzeri nüfus içerisinde kredi kartı sahiplik oranının ise sadece yüzde 5 seviyelerinde olduğuna dikkat çekti. Worldcard’ın Azerbaycan’da 2013 sonunda 150 bin kart adedine ulaşmayı hedeflediğini ve aynı dönemde de işlem hacmini 228 milyon dolar seviyesine taşımak istediğini kaydeden Açıkalın, Pul Kart adıyla sunacakları banka kartlarında ise aynı dönemde hedeflerinin 122 bin adet olduğunu söyledi.

Yapı Kredi Perakende Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Nazan Somer ise Azerbaycan’da Türk televizyonlarının takip edildiğini belirterek, “Bir araştırma yaptık ve Türk dizilerinin arasında verdiğimiz reklamlarla World’ün burada bilinirlilik oranının yüzde 16 olduğunu gördük. Yüzde 50’lere varan pazar payına ulaşmayı hedefliyoruz” dedi.

1 haftada 400 başvuru

Nazan Somer, Worldcard’a başvuru almaya 1 hafta önce başladıklarını şu anda da günde 400’e yakın başvuru geldiğini vurguladı. Somer, Türk kartlı ödeme sistemlerinin bugün kendisinden önce bu pazara girmiş ülkeleri bile geride bıraktığına dikkat çekerek, “23 yıl önce Türkiye’yi kredi kartı ile tanıştırdık, dünyaya örnek olduk. Pazarın şekillenmesi, taksit, puan, nakit avans gibi faydalarının anlaşılması ve üye işyerlerinin çoğalmasıyla birlikte cirolarda paralel artışlar elde edeceğimize inanıyoruz. 2013 sonunda pazarı da büyüterek Worldcard adedini 150 binin üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. 2013 yıl sonuna kadar işlem hacmi hedefimiz ise 228 milyon dolar seviyesinde. Bu rakamın lansmanımızın ikinci yılında 534 milyon dolara ulaşmasını bekliyoruz” ifadesini kullandı.

Eurovision birincisi Nigar tanıtacak

Yapı Kredi CEO’su Faik Açıkalın, Azerbaycan’da Worldcard’ı 2011 Eurovision birincisi olan Nigar Cemal’in tanıtacağını söyledi. Ülkesinde çok sevilen Nigar Cemal Eurovision Şarkı Yarışması’nda Azerbaycan’ı Eldar Kasımov ile birlikte temsil edip ülkeye ilk birinciliğini götürmüştü.

İlk kadın şube müdürü Yapı Kredi’de

Coşkun Bulak, Azerbaycan bankacılık sektöründe ilk kadın şube müdürünün Yapı Kredi’de çalışmaya başladığını söyledi. “İlkini atadığımızda Azerbaycan’da devrim sayıldı. Şu anda 3 şubemizin müdürü kadın” diyen Bulak, ülkedeki yabancı birkaç şirketin maaşlarının ödemesinin de kendilerinden geçtiğini belirtti.

Şimdiden 50 marka 200 satış noktasına ulaştı

Azerbaycan’da bireylere yönelik Worldcard klasik, gold ve platin ile pazara giren Worldcard, şirketler için de World Business Kart’ı götürdü. Platin Worldcard sahipleri daimi olarak, Klasik ve Gold kart sahipleri ise kampanya dönemlerinde yurtdışındaki taksit ve puan uygulamalarından yararlanabilecek. Worldcard kredi kartları 50 marka ile 200 satış noktasında taksit yapıp, puan biriktirecek. Worldcard, Azerbaycan’da Türkiye’de olduğu gibi nakit avans çekimi, sanal kart, ek kart ve asistans hizmetleri de sunacak. Önümüzdeki sene kartlar karşılıklı olarak her iki ülkede de geçerli olacak. Ayrıca POS yatırımı yapacak olan Yapı Kredi’nin burada da hedefi 3.000 adet POS’a ulaşmak. World’ün Azerbaycan’da web sitesi ve çağrı merkezi de hazır.

12 şubesi 48 bin müşterisi var

Yapı Kredi Bank Azerbaijan Genel Müdürü Coşkun Bulak, bankanın 12 şube ve 380’den fazla çalışanla, hem kurumsal hem de bireysel bankacılık alanındaki faaliyet gösterdiğini söyledi. Yıl sonuna kadar şube sayılarını 14’e personel sayılarını ise 400’ün üzerine çıkaracaklarını anlatan Bulak, “2 binin üzerinde kurumsal, 48 bin bireysel müşteriye hizmet veren Yapı Kredi Bank Azerbaijan olarak büyümemizi sürdürüyoruz. Şube ağımızı Azerbaycan geneline yaymayı düşünüyoruz. Şimdi Worldcard’ın pazara sunulmasıyla birlikte bireysel bankacılık alanında da ne kadar iddialı olduğumuzu göstereceğiz” dedi.

Bankacılık okulunu da götürdü

Yapı Kredi Bankacılık Akademisi’ni Gardaş Akademiya olarak Azerbaycan’a getirdiklerini ve Koç Universitesi, Azerbaycan Bankalar Birliği ve Azerbaycan Merkez Bankası işbirliği ile eğitim verdiklerini de belirten Yapı Kredi CEO’su Açıkalın “Şu anda 4 sınıf bulunuyor. Gardaş Akademiya’nın 60 kişilik kapasitesi var. Şu ana kadar 3 bin 500 saat eğitim verildi. Sadece kendi personelimize değil sektöre de destek veriyoruz” dedi.

Yazının devamı...

Benzin fiyatlarındaki artış artık sizi üzmeyecek!

Erste Securities’in geçen hafta çıkardığı turbo sertifikalar, petrol fiyatlarındaki artışa bağlı olarak benzine gelen zamlardan şikayet edenler için büyük bir fırsat sunuyor. Benzin fiyatlarındaki artışın yarattığı maliyet, petrol fiyatlarındaki artışın yarattığı getiri ile sertifikalar vasıtasıyla ortadan kalkıyor. Yani benzin zamlarından bıkan vatandaş da kendi korumak için İMKB’de hedge yapabiliyor.


Sermaye piyasalarında ürün çeşitliliğinin artması İstanbul’un finans merkezi olması için kritik öneme sahip. Son yıllarda düşen faiz oranlarının etkisiyle özel sektör tahvil ve bonoları yeniden hayata geçti, yatırımcılar varant gibi yeni ürünlerle tanıştı. Geçen hafta tatilde olduğum Pazartesi günü gazetelerin ekonomi sayfalarında “Turbo sertifikalar İMKB’de işleme başladı”, “İMKB’ye petrol türevi geldi” başlıklı haberler gördüm. Gazetelerde genel olarak “kısa” yer alan bu yeni ürünlerin içeriğini merak ettim. İlk bakışta varantlara benzettiğim turbo sertifikalarla ilgili bilgi almak için bu ürünü yatırımcılara sunan Erste Securities’in Genel Müdürü Erkan Kilimci ve Stratejisti Gündüz Küçükertunç ile bir araya geldim.

Türkiye piyasalarında ihraç edilen ilk turbo sertifalar, petrolü dayanak varlık olarak alıyor. Yani Türkiye’de ilk kez yatırımcılar doğrudan petrole yatırım yapma şansı yakaladılar. Peki turbo sertifikaların avantajları neler? Yatırımcı turbo sertifikalar ile petrolün hem düşüşüne hem de yükselişine yatırım yapmak imkanına sahip oluyor. Ayrıca sahip olduğu kaldıraç nedeniyle yüksek getiri vaat ediyor. Tabii tersi de geçerli. Kaldıraç nedeniyle yatırımcıların anaparasının tamamını kaybetme riski var. Hisse senedi, endeks, emtia veya kurlara doğrudan yatırım yapmadan çok küçük miktarda bir ödeme ile bu yatırım araçlarına sahip olunabiliyor.

Buraya kadar turbo sertifika ile varant arasında pek bir fark yok. İki ürün arasındaki farkı sorduğumda Kilimci oldukça teknik bir yanıt verdi: “Turbolar varantlardan farklı olarak her zaman kârda işlem görmektedirler ve volatilitenin etkisinin sınırlandırılmış olması sayesinde ‘Delta 1’ olarak ifade edilen bu özellik sertifika fiyatlarının doğrudan dayanak varlık fiyatlarındaki hareketleri yansıtmasını sağlamakta. Ayrıca Turbo sertifikaların fiyatlanmasında varantlardaki zaman değeri bileşeni yerine finansman maliyeti bulunmakta.”

Erste Securities, petrole dayalı turbo sertifikalarla profesyonel yatırımcıları hedef kitle olarak belirlemiş. Ancak Kilimci tüm yatırımcıların turbo sertifikalara yatırım yapabileceğini ekliyor.

Tasarrufu arttırabiliriz

Gelelim başlıktaki konuya. Kilimci, petrole dayalı turbo sertifikaların yatırım boyutunun dışında genel ekonomiye nasıl faydalı olacağı konusunda kafa yorduğundan bahsediyor. Konuya Türkiye ekonomisinin yapısal sorunu olan cari açıktan başlıyor: “Cari açığın en önemli nedenlerinden biri yüksek enerji faturası. Enerji kaynaklarımız sınırlı olduğundan dolayı başta petrol olmak üzere enerji kaynaklarını ithal etmemiz gerekiyor. Arabalarımızda kullandığımız yakıt da ithal.”

Burada araya giriyorum: “Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in önerdiği gibi bisiklete mi binelim?”

Kilimci, “O da olabilir” diyerek şöyle devam ediyor: “Madem ithalatı engelleyemiyoruz o zaman ülkedeki tasarruf miktarını artırabiliriz. Mesela birey olarak petrol fiyatlarındaki artıştan kaynaklanan benzin giderlerimizi sabitleyebiliriz, hedge edebiliriz.”

“Nasıl?” diye sorduğumda Gündüz Küçükertunç araya girdi, şunları söyledi: “Petrole dayalı turbo sertifikalarla. Çıkardığımız ürün her iki yönlü. Yani hem düşüşe hem yükselişe yatırım yapabilirsiniz. Yani benzin gideriniz sabitse ve zamlardan sonra masraflarınız artıyorsa, benzine dayalı turbo sertifika alırsınız. Petroldeki artış nasıl benzin faturanızı kabartıyorsa aynı anda sertifikalardan para kazanırsınız. Yani benzindeki zamlardan etkilenmezsiniz.”

Hedge işleminin daha rahat anlaşılabilmesi için konuyu rakamsal örnekle anlatayım: Ayda 4 depo benzin tüketen (50 Litre x 4 = 200 LT) bir kişi senede yaklaşık 2.400 LT benzin tüketir. Bu da ortalama litre fiyatının 4TL olduğu ortamda maliyeti yıllık 9.600 TL’ye ulaştırır. Eğer benzin fiyatları yüzde 25 artarsa tüketiciye toplam maliyeti 12.000 TL’ye (2.400 x 5 TL) yükselecek. Böylece cebinden 2.400 TL daha fazla para çıkacak. Eğer bu tüketici 3.85’den işlem gören yaklaşık 5 kaldıraçlı Uzun Turbo Sertifika’dan 1.200 TL tutarında alım yapsaydı, yüzde 25 petrol maliyetindeki artışın kendisine yüzde 125 oranında getirisinden faydalanacak ve benzin fiyatlarındaki artıştan etkilenmeyecek.

Bu hesabın tersi de geçerli tabii. Yani petrole bağlı olarak benzin fiyatlarındaki gerileme kişinin tüketim maliyetini aşağıya çekecek ama sertifikalardan zarar etmesine neden olacak. Kısaca bu yöntem bir kişinin mevcut harcamalarının aynı tutarda sürmesini sağlıyor. İşte böyle bir ürünün özelliklerinin geniş kitleler tarafından tanınması önemli. Bu konuda basına ne kadar görev düşüyorsa sektördeki sivil toplum kuruluşlarına da o kadar görev düşüyor.

Erdem Başçı, yabancı bankacılara krizi karikatürle anlattı

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı geçen hafta 17. Uluslararası Bankacılık Denetim Otoriteleri konferansının kapanış konuşmasını yaptı. Yaşanan ekonomik krizin aşamaları ile ilgili bir sunum yapan Başçı, sunumunun tamamını karikatürlerden oluşturdu. Krizin her aşamasını anlatmak için bir karikatür gösteren Erdem Başçı’nın sunumu hem yerli hem de yabancı bankacılar tarafından büyük bir dikkatle izlendi ve beğenildi.

Yazının devamı...

Turkcell’in Rus ortağı bankacılık sektörüne ‘arka kapıdan’ girdi

Geçen hafta “Turkcell’de sorunları çözülürse Türkiye’de bankacılık sektörüne yatırım yaparız” açıklamasını yapan Rus Alfa Group’un Türk bankacılık sektörüne dolaylı olarak adım attığı ortaya çıktı. Alfa’nın desteklediği Pamplona Capital, Yapı Kredi’nin yüzde 50 ortağı İtalyan Unicredit’te en büyük ikinci hissedar konumuna geldi.

Geçen hafta Turkcell’in Rus ortağı Alfa ile ilgili ajanslardan geçen bir haber gazetelerde de yer buldu. Haberde, “Rus Alfa, Türk bankacılık sektörüne adım atmayı planlıyor” deniyordu. Fakat haber “Ama...” ile devam ediyordu. Açıklamaları yapan Alfa Group’un telekom kolu Altimo’nun Başkan Yardımcısı Evgeny Dumalkin, bankacılık sektörüne yatırım için Turkcell’de yaşanan sorunların çözülmesini şart koşuyordu.

Türkiye’nin en büyük GSM operatörü Turkcell’de ortaklar arasında yaşanan sorunlar malum. Güçbirliği yapan yabancı ortaklar (TeliaSonera ve Alfa) ile Çukurova Grubu bir türlü bir araya gelip karar alamıyor. Ortaklar arasındaki anlaşmazlık yatırımcıların da 2 yıldır temettü alamamasına neden oluyor. 7 kişiden oluşan Turkcell yönetim kurulunda ortaklar bir türlü karar almak için gerekli 5 oya ulaşamıyor. Çünkü yönetim kurulunda Alfa, Çukurova ve TeliaSonera’nın 2’şer üyesi var. Colin J.Williams da yönetimde bağımsız üye olarak yer alıyor. Williams’ın oyunu alamayan yabancı ortaklar, 2 yıldır bağımsız üyenin değişmesini talep ediyor. SPK’nın bağımsız üye sayısının artırılması yönündeki kararı da hayata geçemedi.

Turkcell’de yaşan sorunları kısaca özetledikten sonra
başlıktaki konuya dönelim.
Dumalkin, her ne kadar Turkcell’deki sorunların çözülmesi durumunda Türkiye’de bankacılık sektörüne giriş yapabileceklerini söylese de Rus Alfa aslında sektöre “arka kapıdan” da olsa adım atmış durumda. Nasıl mı? Anlatayım.

Yapı Kredi Bankası’ndan İtalyan Unicredit ile Koç Holding eşit ortaklığa sahip. Geçtiğimiz günlerde Londra merkezli Pamplona Capital Management, aldığı yaklaşık 750 milyon euru değerinde hisselerle Unicredit’teki payını yüzde 5.01’e çıkardı ve bankada en büyük ikinci hissedar konumuna geldi. Unicredit’te en büyük hissedar yüzde 6.5 payı ile Abu Dhabi’nin devlet fonu Aabar. Libya Merkez Bankası’nın payı ise yüzde 4.99.

Peki kim bu Pampolana Capital? Eski Alfa Bank CEO’su Alex Knaster tarafından kurulan Pampolana Capital’in en büyük destekçisi Rus milyarder Mikhail Fridman’ın sahibi olduğu Alfa Group.

Turkcell’e rakip çıkardı

Yani Turkcell’in ortağı Alfa Group dolaylı da olsa Unicredit’in yüzde 50 ortağı olduğu Yapı Kredi ile Türk bankacılık sektörüne “merhaba” demiş durumda. Alfa Bank’ta yüzde 4 hisseye sahip Alex Knaster halen de bazı Alfa Group şirketlerinin yönetiminde.

Pamplona Capital ile ilgili ilginç bir ayrıntı daha var. 6 milyar dolarlık varlığı yöneten Pamplona Capital’ın adı Bulgaristan’da faaliyet gösteren telekom operatörü Vivacom’un satışında da gündeme gelmişti.

Oysa Vivacom’a Turkcell de talip olmuştu. Turkcell, 100 milyon euro civarındaki borçların da üstlenilmesi kaydıyla 600 milyon euro civarında bir teklif verdi. Ancak Vivacom’un satın alınabilmesi için teklifin 30-40 milyon euro daha artırılması gerekiyordu.

Fakat şirket yöneticilerinin bu talebi Turkcell yönetim kurulundan çıkmadı ve Vivacom’un alımı gerçekleşmedi.

Bulgaristan’ın en büyük telekom şirketi Vivacom’un satışında Rus Alfa’nın ortağı olduğu Turkcell’in karşısına destek verdiği Pamplona Capital’ı çıkarması da gerçekten ilginç.

Bu arada Alfa’nın Unicredit aracılığı ile dolaylı yönden ortak olduğu Yapı Kredi’nin Çukurova’nın patronu Mehmet Emin Karamehmet’in eski bankası olması da manidar...

Finansbank Cem Yılmaz’ın karşısına Şafak Sezer’i çıkarıyor!

İş Bankası’nın reklamlarında oynaması için Cem Yılmaz’la anlaşmasının ardından Finansbank da Şafak Sezer’le söz kesti. Denizbank’ın Beyaz ile başlattığı banka reklamlarındaki komedyen furyasına İş Bankası ve Finansbank da dahil oldu. Şafak Sezer’li Finansbank reklamları çok yakında ekranlara gelecekmiş. GSM şirketlerinin komedyenler arasıda “reklam yüzü” kampa yarışı bankacılık sektörüne sıçramış oldu. Önümüzdeki günlerde diğer bankalardan da benzer hamleler gelebilir.

İş Bankası’nın reklamlarında oynaması için Cem Yılmaz’la anlaşmasının ardından Finansbank da Şafak Sezer’le söz kesti. Denizbank’ın Beyaz ile başlattığı banka reklamlarındaki komedyen furyasına İş Bankası ve Finansbank da dahil oldu. Şafak Sezer’li Finansbank reklamları çok yakında ekranlara gelecekmiş. GSM şirketlerinin komedyenler arasıda “reklam yüzü” kampa yarışı bankacılık sektörüne sıçramış oldu. Önümüzdeki günlerde diğer bankalardan da benzer hamleler gelebilir.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.