Şampiy10
Magazin
Gündem

Hayali arkadaşıyla oynamayı reddetmeyin

Arkadaşımın başı bu sıralar 5 yaşındaki kızının hayali arkadaşıyla dertte. Özellikle kızının geceleri bağırarak uyandığını ve göremedikleri sincap arkadaşının kendisine kızdığını söyleyerek ağladığını anlatıyor. Bazen sincabının acıktığını söyleyerek yemek istiyormuş. Koltuğa oturacağı sıra “Orada sincabım var” diyerek annesini-babasını kaldırıyormuş. Onlardan sincabını sevmelerini istiyormuş... Neden arkadaşının sincap olduğunu da bilmiyorlar. Henüz bu boyutta olmasa da 3 yaşındaki oğlumun da hayali bir arkadaşının olduğu konusunda şüphelerim var.

Uzmanlar bir çocuğun hayali arkadaşının olmasının endişelenecek bir durum olmadığını belirtiyor. Araştırmalara göre çocukların yüzde 50-60’ının hayalinde canlandırdığı bir oyun arkadaşı ve birçoğu da 7 yaş civarında bu arkadaşıyla vedalaşıyor.

Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzm. Dr. Mehmet Yavuz, “Hayali arkadaş edinmenin iki nedeni var. İlki yukarıda da sözü geçen gelişimi açısından olması gereken dönem. İkincisi ise patoljik bir durumdan kaynaklanabilir” diyor. Mehmet Yavuz bu süreçle ilgili şunları anlatıyor...

Hangi boyuta geldiği zaman müdahale edilmeli?

Eğer çocuğunuz sosyalse ve ek olarak hayali arkadaşlar edinmişse hayali arkadaşlıkları gayet normal. Sadece hayali arkadaşları varsa, sadece ‘onlarla’ oynuyor, sadece onlarla zaman geçiriyorsa ve bu durum ilkokul başlarına kadar devam etmişse o zaman nedeni patolojiktir diyebiliriz. O zaman bir uzmandan destek alınması gerekir. Ama dediğimiz gibi önemli olan bu hayali arkadaşlık konusunun her çocukta olabileceğini bilin ve ‘çocuğum kendi kendine konuşuyor ne oluyor bu çocuğa?’ gibi endişelere kapılmayın. Anne-baba olarak çocuğunuzu yaşıtlarının bulunduğu ortamlara girmek konusunda olumlu yönlendirin.

En çok ne zaman ortaya çıkarlar?

Hayali arkadaşlar, genellikle çocukların soyut olan hayal ile somut olan gerçeğin farkına henüz net olarak varamadıkları okul öncesi dönemde, yani 3-5 yaş arasında sıklıkla rastlanılır. Hayali arkadaşlar genellikle çocukların baş etmekte zorlandıkları sıkıntıları çözmek, zorlandıkları durumlarla baş etmek içindir. Bu hayali arkadaşlar, çocuğunuzun iç dünyasında huzursuzluk yaratan durumların açığa çıkmasına ve çözülebilmesine yardımcı olmak, günlük stres faktörleriyle uğraşmak gibi konularda ona yardımcı olurlar.

Hayali arkadaşı olması iyi mi?

Aile içinde yaşanan sıkıntılı dönemlerde, anne-baba ayrılığı, yeni bir kardeşin aileye katılımı, ailede yaşanan ölüm ve yas durumları, sağlık problemleri, taşınma, iş değişikliği, yuvaya başlama, yuva değiştirme gibi yaşam olaylarının ortaya çıktığı zaman dilimlerinde hayali arkadaşlarla oynanan oyunların sıklığında artış görülebilir. Bu sayede çocuklar, iç dünyalarında yaşadıklarını oyunlar sayesinde dış dünyaya transfer ederek bu zor dönemlerle daha rahat baş edebilirler. Hayali arkadaşlarla oynanan oyunlarda genellikle çocuklar otorite canlandırmayı tercih edebilir.

EBEVEYNLER NE YAPMALI?

- Çocuğunuz hayali arkadaşıyla bırakın rahat rahat oynasın.

- Size hayali arkadaşından bahsederse anne-baba olarak onu dinleyin, ama konuşmaya çok fazla dahil olmayın.

- Çocuğunuz söylemediği müddetçe hayali arkadaşı aktivitelere dahil etmeyin. Tabii belirtelim, eğer sizden hayali arkadaşıyla oynamanızı isterse oynayın.

- Çocuğunuzun kendi yaptığı şeyler için hayali arkadaşını suçlamasına izin vermeyin.

- Çocuğunuz devamlı çığlıklar atıp bağırdıktan sonra bunları arkadaşının yaptığı iddia ediyorsa, ona bunun nedenini sorun. Bu hayali arkadaş sizin de yakın arkadaşınız olabilir ve size çocuğunuzun nasıl hissettiği hakkında bilgi verebilir.

Çocuklar yüzde 50 indirimli uçuyor

AnadoluJet, aynı zamanda marka doğum günü olan 23 Nisan ve Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramı şerefine tüm çocukları yüzde 50 indirimle uçuruyor. Biletleri 18-30 Nisan 2015 tarihleri arasında alınan 2-12 yaş arası tüm çocuklar, 10-30 Nisan 2015 arasında K.K.T.C dahil tüm Türkiye’yi AnadoluJet’in bu özel kampanyası ile geziyor. Kampanya, promosyon ücret sınıfları hariç diğer ücretlerde geçerli.

ayrıntılı bilgiye www.anadolujet.com resmi internet sitesinden ve 444 2 538 numaralı çağrı merkezinden ulaşılabilirsiniz.

Yazının devamı...

Korkusunu paylaşmasına engel olmayın

Üç yaşındaki oğlum şu sıralar her şeyden korkuyor. Özellikle sesler onu çok etkiliyor. Herhangi bir şeye konsantre değilse 5 dakikada bir “Anne bu ne sesi” diye soruyor. Duyduklarının dışarıdan gelen araç, rüzgar ya da kalorifer borularının ısınıp soğumasıyla oluşan genleşme sesleri olduğunu anlatsam da ikna edici olamıyorum. Bir süre sonra tekrar aynı soru ile karşı karşıya kalıyorum. “Sesler” nedeniyle odasında tek başına kalmak istemiyor. Bu korku yaşamını tamamen ele geçirmese de sürekli bir tedirginlik yaşamasına neden oluyor. Eminim birçok çocuk da oğlumla benzer şeyler yaşıyor.

Humanite Psikiyatri Tıp Merkezi Direktörü Prof. Dr. Sedat Özkan’ın

“Çocukluk döneminde yaşanılan korkuların çoğu normal ve geçicidir” sözleri açıkçası içime su serpiyor.

Sedat Özkan şöyle devam ediyor: “Yenidoğan ve bebekler yüksek ses ve ani hareketlerde korkması son derece normaldir. Evrimsel en temel korkulardan biri olan vücut bütünlüğünü kaybetme korkusu annenin şefkatli dokunuşlarıyla kendini sakileştiren çocukta içerlerde gizli olarak bulunur. 3 yaş civarlarında başlayan zarar görme, yok olma korkuları kendini hayaletlerle ve canavarlarla göstermeye başlar. Oyunlarıyla korkularıyla baş etmeye çalışan çocuk aslında kendini de anlatır. Oynayarak korkularını kendi dünyasında şekillere sokar. Oyun içinde kahramanlar ve kötü adamlar savaşırlarken aslında korkulu parçada mücadeleci parçada çocuğun ruhsal dünyasının içinden gelir. Bu sebeple canavar diye bir şey yok demek çocuğun dünyasında anlaşılmadığını hissettirir.”

Anneler öpünce geçer

“Bu dönemde küçük bir kesik kıyametlerin kopmasına sebep olabilir. Çünkü bedensel bütünlük çok önemlidir onlar için. Büyük kazalarda gayet metanetli görünen çocuk için ufacık bir kanama dehşet verici olabilir. Böyle durumlarda sakin olmak ve çocuğa dokunarak çocuğu rahatlatmak iyi gelir. Bir yerini acıtan çocuk bilmelidir ki öpünce geçer. Bu dönemde tamamen korkusuz bir çocuğa rastlamak çok zordur.”

Sedat Özkan’ın çocukların yaşadığı korkular karşısında anne babalar için tavsiyeleri ise şöyle:

- Korkunun resmini çizebilir ya da oyunla ifade edilebilir.

- Sen artık büyüdün büyük çocuklar korkmaz demek ancak korkusunu paylaşmasının önüne engel koymasını sağlar ki kendi başına mücadele etmek çocuk için çok daha zor olacaktır.

- Çocuğa anlaşıldığını hissettirmek gerekir. Sadece anlaşıldığını bilmek ve bu korkuyu sakin karşılayan bir anne yüzü bile çocuğu rahatlatabilir.

- Aşırı koruyucu bir tutum haline gelmemek gerekir.

- Korktuğu duruma alışmasını sağlamak ama bunu ufak adımlarla yapmak en doğru yol olacaktır.

HAFTA SONU ROTASI

Uniq Atölye’de davulda çocuklar var

İstanbul’un en yeni kültür, sanat ve eğlence mekanı Uniq İstanbul, bu hafta sonu eğlenceli bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor; Davul Workshop... Zuhal Müzik’in katkılarıyla ücretsiz olarak iki gün gerçekleşecek derste, 6-12 yaş arasındaki çocuklar hem eğlenecek hem de öğrenecekler. Aileler de Uniq Galeri ve Turkmall Sanat’ta devam eden sergiler gezebilirler. Yer: Uniq İstanbul-Maslak/28 Mart Cumartesi ve 29 Mart Pazar saat: 15.00

Trump AVM’de iki tiyatro bir atölye

Trump Alışveriş Merkezi’nde bu hafta sonu çocuklar için ücretsiz üç farklı alternatif var. Saat 14.00-18.00 arasında gerçekleşecek Akıllı Tahtalar adlı etkinlikte 5 yaş üstü ve 5 yaş altı çocuklar ahşap oyuncaklarla oynayacak. 28 Mart Cumartesi günü Kayıp Prenses Rapunzel, 29 Mart Pazar ise Hansel ve Gretel adlı tiyatro oyunları saat 13.00’te başlayacak.

Yazının devamı...

‘Kaçıncı Çocuksunuz?’ bunu önemseyin!

Kişisel gelişim ve ilişkiler konusuna her zaman merak duydum. Birçok insan gibi ben de “Neden böyleyim, niçin ilişkilerimde doğruyu bulamıyorum” gibi soruların cevaplarını arar dururum. Bu defa karşımda, farklı bir bakış açısıyla büyük bir pencere açıldı. Uluslararası alanda üne sahip psikolog ve programcı

Dr. Kevin Leman’ın “Kaçıncı Çocuksunuz? Doğum Sıranızın İş, Aşk ve Aile Hayatınıza Etkileri” adlı kitabı oldukça iddialı.

Tara Kitap’tan çıkan eserde Dr. Kevin Leman “Kız veya erkek kardeşinizin sizden niye bu kadar farklı olduğunu hiç düşündünüz mü? Peki ilk çocuk ile ikinci çocuk neden birbirinden geceyle gündüz kadar farklı? Çocuklarınızdan biriyle kafa kafaya gelip dururken, diğer çocuklarınızla aranız neden süt liman? Neden patronunuzla veya iş arkadaşınızla bir türlü anlaşamıyorsunuz? Evlenmek için neden o adam ya da kadını seçtiniz?” gibi soruların cevabını doğum sıramıza göre analiz ediyor, örnekliyor ve hayatımızı, ilişkilerimizi yeniden düzene koymak için somut önerilerde bulunuyor. 343 sayfalık kitapta hayatın şifrelerini çözüyorsunuz.

Doğum sıranızı bulmak sadece kaçıncı çocuk olduğunuzla ilgili değil bunu unutmayın.

Dr. Leman, bunun birçok değişkene göre farklılaştığını anlatıyor. “Bazen sonradan doğan çocuk ilk çocuk gibi davranıyor” diyor. Aslında ebeveyn-çocuk ilişkisi kısmını yazmak istesem de “Bu kitaptaki herkesi ilgilendiren bölümleri atlamak olmaz” diye düşünüyor ve “önce kendimizi tanıyalım” diyorum. İşte doğum sıramızın bize ettikleri. Kendinizi test edin...

NASIL BİR ÇOCUKSUNUZ?

İlk ve tek çocuklar

Güvenilir, vicdanlı olan bu çocuklarda liste yapma eğilimi vardır. Ve siyah beyaz düşünürler. Doğal liderdirler ve başarı odaklı olurlar. İstatistiklere göre genelde yüksek otorite ve başarı seviyesindeki konumlara geliyorlar. Din adamlarının çok büyük kısmı, ABD başkanlarının yüzde 64’ü ilk çocuk veya i∫levsel ilk çocuk. CNN’de yakın zamanda yapılmış bir araştırmaya göre ilk doğanların küçük kardeşlerine göre IQ’su daha yüksek.

Ortancalar

Doğum sıraları arasında anlaması en zor olanlar. İlk çocuk geleneksel biriyse ikincisi sıra dışı olacaktır. Rekabetçi saık ve arkadaşlığa önem veren kişiler olurlar. Orcanca çocuk olmak bir tür ananonim kafa karışıklığı içinde yaşamak demektir. Ailenin ortanca çocuğu genelde süküneti korumaya çalışan arabulucudur.

Son çocuk

Ailenin en küçük çocukları tipik olarak dışa dönük birer baştan çıkarıcı, cana yakın birer manipülatör olur. Aynı zamanda şefkatli, çetrefil ve bazen biraz dalgındırlar. En tipik özellikleri kaygısız ve şen şakrak olmalarıdır. Sonradan doğanlar arasında pek çok komedyen bulabilirsiniz. Eddie Murphy, Jim Carrey, Charlie Chaplin bu duruma bir örnektir.

EVLİLİKTE EN İYİ UYUM

Doktor Kevin Leman, “Üç bin aileyi içeren bir ara∫tırmaya göre sonsuza dek mutlu yaşama ihtimali ilk çocuklar ile son çocuklar evlendiğinde ciddi şekilde artıyor” diyor. Her ikisi de son çocuk olan çiftlerin evliliğinin sonu ise bir kaos ve maddi konularda iflasla sonuçlanabileceğine dikkat çekiyor. Kevin Leman, evliliklerde uygulanabilecek ipuçlarını da veriyor.

İlk+ilk çocuk=İktidar mücadelesi

- Eşinizin yaptığı şeyleri ‘iyileştirmeyi’ bırakın.

- ‘Meli-malı’ diye biten cümlelerden kaçının.

- Rolleri dikkatle tamamlayıp kontrol tartışmalarından kaçının.

- Benim dediğim gibi yapacaksınız tavrından vazgeçin.

İlk+ortanca çocuk=Onaya ihtiyacı var

- Düzenli toplantılar yapın, olayları ve duygularınızı tartışın.

- Eşinizin kendini özel hissetmesini sağlayın.

- İlk çocuksanız, eşinizi konuşturup açmak için çaba gösterin.

İlk+son çocuk=Saadet

- İlk çocuksanız, eşinizin sizden faydalanmasına izin vermeyin.

- Kusur aramaya meyilli ilk çocuklar! Kendinizi frenleyin.

- Son çocuksanız, başkalarının da sahne ışıklarına ihtiyacı olduğunu hatırlayın.

- Son çocuksanız, tek kişilik bir ekip olmadığınızı hatırlayın.

Ortanca+son çocuk=İyi bir eşleşme

- Ortanca çocuksanız, meseleleri çözmeye çalışın ancak eşinize karşı küçümser tavırlara girmeyin.

- Sosyal ilgi alanlarınızı eşinizin eğlenme arzusuyla birleştirin.

- Ortanca iseniz, bencil bir damarınız ve spot ışıklarını üzerinizde tutma arzunuz olduğunu fark edin. Biraz geri çekilmeye çalışın.

Kendi kişisel gelişimini anlamak ve ilişkilerini yoluna koymak isteyen 7’den yetmişe herkesin okuyacağı bir kitap demek abartılı olmaz “Kaçıncı Çocuksunuz” için. Özellikle anne babaların çocuk yetiştirirken hangi çocuğuna nasıl davranış sergilemesi konusunda bir rehber niteliğinde. Bu yazıda daha genel hatlarıyla değindiğim kitabın 80 sayfası ebeveynlik konusunda çözümleyici örnek ve tavsiyelerden oluşuyor. İlk fırsatta okuyun derim.

Yazının devamı...

‘Çocuğunuza her gün söylemeniz gereken 10 cümle’...

Çocuklarımızla kurduğumuz iletişim çok önemli. Çünkü onların bir ömür boyu yaşayacakları ilişkilerin kodlarını oluşturuyor. Anne babalar çocuklarıyla nasıl iletişim kuruyorsa çocuk da hayatla öyle iletişim kuruyor. İleride anne babayla kuracakları ilişkinin temellerini de aslında çocuklukta atıyoruz.

Çalışan bir anne olarak her akşam eve gittiğimde -eminim birçok anne gibi- mutlaka oğlumu kucaklayıp onun gözlerine bakarak onu çok sevdiğimi söylüyorum. Neyle ilgilenirse ilgilensin bırakıp bana kanalize oluyor. O günü nasıl geçirdiği, parkta neler yaptığı, neler hissettiği de ilerleyen saatlerdeki günlük sohbetimizin parçası. İletişimin insan hayatındaki en önemli “kilit açıcı” olduğunu düşündüğümden bu konu dikkatimi çekiyor.

Pedagog Nuray Erdemli’nin “Çocuğunuza her gün söylemeniz gereken 10 cümle” bu konuda mutlaka okunması gereken bir yazı diye düşünüyorum. Erdemli’nin uzuncorap.com’da yayınlanan yazısını sizlerle de paylaşmak istiyorum.

1. Bu konudaki çabanı çok beğendim

Çocuklarımız her zaman her şeyi mükemmel yapamazlar. Her yaptıklarını övmek, kendilerini doğru değerlendirmelerine engel olur. Çizdiği basit bir resmi sanat eseri gibi övmek yerine resim yapmakla ilgili çabasını övmek onun motivasyonunu artırır. Hayal kırıklıklarını önler.

2. Seninle bunu yapmaktan çok keyif aldım

Beraber yaptığınız bir şey hakkında birlikte geçirdiğiniz zamanla ilgili böyle bir geri bildirim onu çok mutlu edecektir.

3. Şimdi seni dinlemeye hazırım

Size bir şey anlatmak istediğinde başka bir işle uğraşırken, yarım yamalak onu dinlemek yerine işinizi bitirip, tamamen ona odaklandığınızı hissettirerek dinlemeniz lazım.

4. “Teşekkür ederim” ve “lütfen”

Tüm insanların sürekli kullanması gereken bu cümleleri de çocuklarımızdan esirgememeliyiz.

5. Hangisini tercih edersin?

Çocuklarımız kendileri hakkında karar verebildiklerini hissettiklerinde inatlaşmalardan vazgeçerler ve kendilerine olan güvenleri artar. Onları ilgilendiren her konuda bunu yapabiliriz. Yemek, giysi, gezme, oyun gibi. Çocuğun yaşına göre iki ya da üç seçenek sunabiliriz.

6. Biliyor musun bugün ne oldu?

Çocuğumuza günün nasıl geçti diye sormak ona biraz sorgulayıcı gelebilir. Onun yerine, kendi günümüzden iyi, kötü, komik, üzücü herhangi bir olayı ve onun bizde yarattığı duyguyu anlatırsak o da bizi kendi günüyle ilgili paylaşımlarda bulunacaktır.

7. Seninle gurur duyuyorum

Mutlaka çocuğunuz gün içinde gurur duyulacak bir şey yapmıştır. Bunu onunla paylaşmaktan çekinmemeliyiz.

8. Bu konuda senin için yapabileceğim bir şey var mı? Yardım edebilir miyim?

Çocuğumuzun yardıma ihtiyacı olduğunu düşündüğümüzde ona destek olabileceğimizi bilmesi lazım. Onun yerine, bir şeyleri yapmak yerine ona gereken noktada yardım etmek, başarmasını ya da sorun çözmesini desteklemek bizim görevimiz.

9. “Bana yardım eder misin?” “Teşekkür ederim, işimi çok kolaylaştırdın.”

Mutlaka gün içinde çocuğumuzun yardımına ihtiyacımız olur. Onun yapabileceği basit bir şeyin bize olan desteğini ona söylemek hem kendini iyi ve işe yarar hissetmesini hem de kendine olan güveninin artmasını sağlar.

10. Seni anlıyorum/anlamaya çalışıyorum

Çocuklarımızı dinleyerek duygularını anlamaya çalışmalı ve onlara bunu tercüme etmeliyiz. Arkadaşın böyle davrandığı için çok üzüldün/öfkelendin, haksızlığa uğradığını düşünüyorsun, gibi.

Bunların dışında onu sevdiğimizi ve ne olursa olsun yanında olacağımızı, onunla olduğumuz için ne kadar mutlu olduğumuzu söylemek günlük hayatımızın bir parçası olmalı.

HAFTA SONU ROTASI

Keloğlan / Bir Varmış, Hiç Yokmuş

Zekâsı, şansı ve hazır cevaplılığıyla yediden yetmişe herkesin çok sevdiği masal kahramanı Keloğlan, yine bir dizi macera ile İş Sanat sahnesinde. 15 Mart 2015 Pazar günü 15.00’te İş Sanat’ta gösterilecek Bir Varmış Hiç Yokmuş isimli müzikli oyunda başrolleri Serkan Keskin ve Pamela Spence paylaşıyor. Bilet fiyatları: tüm kademeler: için 20 TL öğrenciler için ise, 15 TL www. Bilgi:?issanat.com.tr (212) 316 10 83 /Bilet için: www.biletix.com (216) 556 98 00

Yazının devamı...

Plastikler sardı dört bir yanımızı...

Evde iş yerinde nereye dönsek plastikle temas ediyoruz. Özellikle mutfaklarımız plastik istilası altında. Oldum olası plastik ürünleri estetikten yoksun, kaba ve sevimsiz bulurum. Çevre için verdikleri zararın geri dönüşünün olmayışı ise gerçekten insanı korkutuyor. Ama bazı durumlarda hayatı kolaylaştırdıkları da kesin! Dünyada ve AB ülkelerinde plastik kullanımıyla ilgili ciddi yasaklar ve cezalar var. Türkiye’de de özellikle bebek ürünleri açısından bu kurallar uygulanıyor görünüyor. Ama oyuncaklarla ilgili denetimler ne yazık ki hala çok yetersiz.

Oğlumun doğum hazırlıkları sırasında tek tercihim cam biberonlar olmuştu. İlk 7 ay biberona ihtiyaç duymadık. Ama sonrasında geceleri biberonlar kurtarıcımız oldu. Sakarlığım da yardımıyla birkaç biberonu kırdık. Sonrasında da BPA içermediğine emin olduğumuz marka biberonlarla yolumuza devam ettik. Hala da kullanmaya devam ediyoruz.

Özellikle anneler olarak BPA’dan öcü gibi korkmamız için birçok neden var. Sayısız araştırma, bebek ve çocuk sağlığının BPA yüzünden ciddi tehlikelerle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Lansinoh Türkiye Pazarlama Müdürü Derya İşçioğlu ürünlerini annelerin rahatlıkla kullanabileceğini söylüyor: “Özellikle anne sütüyle ve bebeklerimizin gıdaları ile temas eden plastik ürünlerin doğru seçilmesi çok önemli. Polikarbon bazlı plastikleri ısıya dayanıklı hale getirmek ve sağlamlığını arttırmak için BPA (Bisfenol A) adında bir kimyasal ile güçlendiriliyor. Yapılan araştırmalar BPA’nın çocuklarda östrojen hormonunu taklit ederek erken cinsel olgunlaşmaya neden olduğu, büyüme ve davranış bozukluklarına yol açtığını gösteriyor. Bunun yanında kanser, diyabet ve kalp damar hastalıkları riskini arttırdığı biliniyor” diyor.

İşçioğlu, BPS tehlikesine karşı da anneleri uyarıyor: 2011 yılı Haziran ayında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, bebek sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle, AB ile paralel olarak, bebek beslenmesinde kullanılan polikarbonat malzemelerin üretiminde Bisfenol A’nın (BPA) kullanımını yasakladı. Bunun üzerine içeriğinde BPA bulunan plastik biberonlar piyasadan toplatıldı. Birçok marka ambalajlarında BPA içermediklerini belirtti. Fakat son zamanlarda yapılan araştırmalar BPA’nın kullanılamadığı alanlarda, plastiğe dayanıklılık kazandırabilmek için BPA’nın farklı bir formu olan BPSin (Bisphenol-S) kullanıldığı görülmüş. BPS de en az bebek ve insan sağlığı için BPA kadar zararlı bir kimyasal. Anne sütü ve bebek gıdaları ile temas eden ürünlerin BPA içermemesi yeterli değil. Bu ürünlerin aynı zamanda BPS maddesini de içermemesi çok önemli. Özellikle biberon, alıştırma bardağı, göğüs pompası gibi ürünler seçerken BPA ve BPS içermediklerinden emin olmak gerekir. BPS plastikler üzerinde BPA ile aynı etkiyi gösteriyor.”

HAFTA SONU ROTASI

Çocuklar jimnastikle tanışıyor

Çocuklar gün içinde koşuyor, zıplıyor... Aslında spor yapıyor. Hatta oğlum her sabah kalktığında sağa sola koşturup “egzersiz yapıyorum” diyor. Önemli olan bu hareketliliği hayatı boyunca kullanabileceği bir alışkanlığa çevirebilmek. Jatomi Fitness Türkiye’nin çocuklara özel jimnastik programı ile çocuklar, sağlıklı yaşama küçük yaşlarda adım atıyor. Çocukları sporla tanıştırarak onlara hayatları boyunca sürdürecekleri bir alışkanlık kazandırmayı amaçlayan Jatomi Fitness Türkiye, Marmara Forum kulübündeki jimnastik dersleriyle 3 - 6 ve 6 - 12 yaş aralığındaki çocuklarda kas gelişiminin sağlanmasına; özgüven, disiplin ve esneklik kazandırılmasına destek oluyor.

Vizyon Koleji’nden başarılı öğrencilere burs

Vizyon Koleji 100 başarılı öğrenciye burs veriyor. Vizyon Koleji Konsept tanıtım günü etkinliği ve burs sınavı 14 Mart 2015, Cumartesi günü yapılacak. Esenyurt Kampüsü Konferans Salonu’nda gerçekleşecek sınavın birinci seansı 10:00’da ikinci seansı ile 14:00’da yapılacak. Sınavlara gelecek yıl 4, 5, 6, 7, 8, 10, 11 , 12. sınıfı okuyacak olan öğrenciler katılabilecek. İsteyenler şansını deneyebilir.

Yazının devamı...

Çocuğunuzu kendinizden uzak tutun!

Başlığı okuyunca hemen “Bu nasıl bir cümle böyle” demeyin.

Bu kışı, bol gripli geçirdik. Ben antibiyotiklerin desteğiyle 15 günde kendimi toparladım. 3 yaşındaki oğlum da maalesef grip yüzünden antibiyotik kullandı. Tam da birkaç gündür süren güneşli havaların verdiği heyecanla “bahar geldi” derken “Grip salgını Türkiye’yi tehdit ediyor” haberleri yeniden alarm durumuna geçmeme neden oldu. Çünkü son dönemde hiçbir şeyden çekmedik gripten çektiğimiz kadar...

Dünyadan gelen haberler ciddi: “Grip Avrupa ve Asya’da 4 milyondan fazla insanı etkiledi. Şimdi sıra Türkiye’de. Sağlık Bakanlığı’nın çağrısı ile bizim gazeteyi bastığımız saatlerde ‘Bilim Kurulu’ grip gündemiyle toplandı. Hastalık en çok Fransa ve Almanya’yı vurmuş. Fransa’da gripten 2 milyon kişi etkilenirken, Almanya’da 1.5 milyon kişi griple mücadele ediyor. Dünya Sağlık Örgütü yetkilileri, grip salgınının

3 hafta içinde daha da geniş bir alana yayılacağını bildiriyor. Yetkililer özellikle çocuk, yaşlı ve kalp hastalarının virüsten korunması gerektiğine dikkat çekiyor.

Grip solunum yoluyla bulaşan bir hastalık. Çocuklara gribin en çok bulaştığı yer de kuşkusuz saatlerce bir arada kaldıkları kreş ve okullar. Bu nedenle anne-babalar grip belirtisi gösteren çocuklarını hem kendi hem de diğer çocukları korumak için okula göndermemeli.

Ayrıca kendi kötü tecrübemle de sabitlediğim gibi, hastayken çocuğunuzdan mümkün olduğunca uzak durun. Üç gün boyunca yatağa çakılı vaziyette yatarken oğlumun odama uğraması bana ilaç gibi geldi. Onunla kitap okuduk, birlikte uyumaya çalıştık. Tabii faturasını da ağır ödedik. Ben iyileştikten birkaç gün sonra oğlum grip oldu... Bu nedenle evde gripli biri varsa çocuğunuzdan uzak tutun. Hatta yapabiliyorsanız çocuğunuzu bir yakınınıza misafirliğe gönderin. Dışarıdan geldikten sonra ellerini mutlaka yıkayın. Evinizin ısısını çok yükseltmeyin. Mikropların sıcakta daha hızlı yayıldığını unutmayın. Uzmanlara göre ateşi henüz 38 derece iken başka bir yöntemi denemeden hemen ateş düşürücü ilaçlara başvurmak da en sık yapılan hatalardan. Ancak ateşi kontrol edilemez ve 39 dereceye kadar çıkarsa veya ateş durumu 72 saatten uzun sürerse çocuğu doktora götürün.

Protein vücutta mikroplarla savaşmaya yarayan ‘antikor’ dediğimiz maddeler üretiyor. Bu nedenle çocuğunuza her gün yeteri kadar et, süt, yumurta, peynir ve yoğurt yedirin.

C vitamini almasına dikkat edin. Bebeklerdeki ihtiyaç günde yaklaşık bir mandalinaya, ergenlerde ise günde bir orta boy portakal veya greyfurda karşılık geliyor. Umarım bu grip salgınından yara almadan kurtulmayı başarırız.

HAFTA SONU ROTASI

Bu hafta sonu Faber-Castell’in desteğiyle Rahmi M. Koç Müzesi, İstanbul Oyuncak Müzesi ve Ankara Rahmi M. Koç Müzesi’nde yarın düzenlenen Faber-Castell Yaratıcılık Atölyesi’nde hep eğlenip hem de yaratıcılıklarını geliştirebilirler. Çocukların bu atölyelerde çok keyif aldığına emin olun. Müzelerdeki programlar şöyle:

- Rahmi Koç Müzesi’nde 4-6 yaş arasındaki minik eller taşa, toprağa, hamura hayat veriyor. Saat 13.00-14.30 arasındaki “Konuşan HeykELLER” atölyesine katılım için biletleri www.biletix.com üzerinden temin edilebilirsiniz.

Kişi başı 35 TL.

- İstanbul Oyuncak Müzesi’nde çocuklar fikirlerini üçüncü boyuta taşıyarak kendi mekânlarını tasarlıyor. 4-6 yaş çocukların aileleriyle, 7-12 yaşın bireysel olarak katılacağı atölye çalışmaları için müzeyi arayarak rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. (0216 359 45 50-51). Etkinlikler, müze ziyaretçilerine ücretsiz. Müze giriş ücreti indirimli

7 TL, tam 10 TL.

- Ankara Rahmi M. Koç Müzesi’nde 4-6 yaş çocuklar için düzenlenen “Çalışsın Parmaklar Sanat Atölyesi”nde çocuklar eğlenceli parmak boyalarını kullanarak rengârenk sanat eserleri yaratıyor. Kişi başı 25 TL.

Rezervasyon için 0312 309 68 00

Yazının devamı...

Çocuklarımızı potansiyel katile dönüştürmeyelim!

Özgecan Aslan cinayeti herkesi olanca şiddetiyle sarstı. Şiddetin ulaştığı boyut içimizde derin bir acı hissettirirken, istemesek de öfkemizi de tetikledi. Yeni sorgulamalar başlattı zihnimizde... Neden böyle oluyor, bu şiddetin temeli ne? Aslında bu sorunun cevabını katil Suphi Altındöken’in annesi verdi. Bir anne yüreğinin çaresizliğiyle “Tüm suç babasının. Babası yüzünden böyle oldu” diyordu. Suphi Altındöken çocukken her gün babasından dayak yedi. Babası, annesi de dövüyordu...

Toplumsal etkenleri bir tarafa bıraktığımızda, sadece çocuklukta yaşanan şiddetin bile bir insanın tüm hayatını etkilediği hatta katil bile yaptığı apaçık ortadayken anne baba olarak sorumluluğu bu noktada üstümüze almalıyız. Bedeli ne olursa olsun onları çocuklarımızı “aile içi şiddetten” uzak tutmalıyız.

Ülkemizde birçok çocuğa ebeveynleri ya da yakın akrabaları tarafından fiziksel şiddet uygulandığının tahmin edildiğini söyleyen Central Hospital’dan Uzm. Psikolog Aycan Bulut anne babaları uyarıyor: “Çocuklardaki duygusal zararın etkisi genellikle ergenlikte ya da ebeveyn olduklarında ortaya çıkar.”

Çocuk şiddeti ebeveynlerinden öğreniyor...

Ev içindeki şiddete tanık olmanın çocukları ve çocukların geleceklerini ciddi biçimde etkilendiğini belirten Psikolog Aycan Bulut şu tavsiyelerde bulunuyor: Saldırganlık ve şiddet gibi davranışlar dışarıdan öğrenilir. Çocuk şiddete maruz kaldığı zaman aynı şiddeti hatta fazlasını etrafındaki kişilere uygular. Çoğu ebeveyn çocuğun şiddetten etkilenmeyeceğini ya da çocuğun yaşadıklarını unutacağını düşünür. Ancak çocuklar unutmazlar. Aile içinde şiddet gören çocukların, diğer çocuklara nazaran daha yüksek düzeyde duygusal ve davranışsal sorunlarının olduğu bilinir. Şiddet ve saldırganlık, ebeveyni model alarak öğrenilir.

Çocuk ne yaparsa yapsın, ders vermek ya da disiplin öğretmek için çocuğa şiddet uygulanmamalı. Bu durumda çocuğun öğreneceği tek şey şiddet uygulamaktır. Şiddet olan bir evde çocuk da ev dışında şiddet uygulamaya başlar ve bu onun için doğaldır. Her ebeveyn bazen zor günler geçirebilir ya da olan bitenin acısını çocuklardan çıkardıkları zamanlar olabilir. Bu, onların iyi ebeveynler olmadıklarının göstergesi değildir. Onlar, sadece zorlu koşullarda uygun sorun çözme becerilerini kullanamayabilirler. Yapılması gereken daha sakin olan ebeveyni aktif hale getirmek ve aşırı tepki vermeden uygun sorun çözme becerilerini geliştirmektir.

Çocuklara nasıl davranılmalı!

- Çocuğunuza zaman ayırın. Ona sarılın, kucaklayın, öpün, dokunun.

- Çocuğunuza olumlu geri bildirimlerde bulunun, sevdiğinizi söyleyin.

- Çocuğunuzdan kaçmayın, uzak durmayın.

- Söylediklerine ve düşüncelerine saygı gösterin.

- Ceza vermeyin.

- Olmasını istediğiniz kişi gibi çocuğunuza davranın. Fiziksel şiddet uygulamayın.

- Aşağılayıcı şekilde konuşmayın.

- Çocuğunuza saygı gösterin. Hata yaptığında bile onun yanında olacağınızı hissettirin.

- Eğer kontrolünüzü kaybedip istemediğiniz bir şeyi öfkeyle çocuğunuza söylerseniz asla özür dilemekten utanmayın. Bu şekilde çocuğunuz yetişkinlerin de hata yapabileceğini ve bunu açıklayabileceklerini görür.

- Olumlu davranışları pekiştirici ∫ekilde davranın. Çocuğunuzu takdir edin.

- Çocuklar için ilginin iyisi kötüsü yoktur. Siz olumlu davranışı destekledikçe bu davranışlar çoğalacaktır.

Öfkenizi durduramıyorsanız ortamdan uzaklaşın

Çocuğunuza karşı kontrolünüzü kaybedeceğinizi hissettiğiniz zamanlarda derin bir nefes alın ve içinizden 10’a kadar sayın. Nefesinize odaklanın. Kendinize sizi sakinleştiren şeyler söyleyin. İmkanınız varsa ortamdan uzaklaşın ve sakinleşene kadar bekleyin. Çocuğunuza mutlaka açıklama yapın. Neye kızdığınızı, ne hissettiğinizi, ne düşündüğünüzü söyleyin. Sorundan kaçmayın birlikte çözüm bulun. Tüm bunları yaparken, bir yandan onu ve kendinizi incitmekten kaçınırsınız, diğer yandan da ona öfkenin nasıl kontrol edilebileceğini öğretmiş olursunuz. Son olarak çocuğunuza ve çevrenize karşı öfkenizi azaltamıyorsanız ve şiddet kullanmaya devam ediyorsanız bir uzmandan yardım alabilirsiniz.

Yazının devamı...

Anne babaların ateşle imtihanı!

İki haftadır griple savaşıyoruz. Önce ben mağlup oldum ve yatağa çakıldım. Ardından da 3 yaşındaki oğlum... İlk gece ateş nedeniyle sık sık uyansa da gündüz kendini toparlamayı başardığı için -ateşin bağışıklık sistemini güçlendirdiği düşüncesiyle- hemen ilaca başlamadık. Ama ikinci gece ateşi 38’in üzerine çıkınca el mahkum ateş düşürücü imdadımıza yetişti.

Ateş düşürücülerle ilgili eminin birçok anne-babanın aklı benim gibi karışık. Yakın arkadaşımın oğlu yüksek ateş nedeniyle havale geçirdiği için onun tavsiyesi hiç beklemeden ateş düşürücü vermek. Bazı arkadaşlarım ise buna karşı çıkıyor ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği için 39 dereceye kadar ateşin normal olduğunu savunuyor.

Aklımızı karıştıran tüm bu sorular işin uzmanına sordum. Emsey Hospital’dan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Mesut Zeren bebeklik ve çocukluk dönemlerinde sıklıkla karşılaşılan yüksek ateşin anne babalarda paniğe neden olduğunu anlatıyor.

Gece ve gündüz 2 derece fark olabilir

Gündüz ve gece arasında vücut ısısında bir derece kadar oynama meydana gelebilir. Gündüz saatlerinde 37 derece normalken gece 38 dereceye kadar çıkması da normal. 6 aydan sonrasında gece gündüz arasında iki derecelik oynama meydana gelebilir. Hareket halinde olma, sıcak suyla banyo yapmış olmak ve ortam ısısının yüksek olması çocuklarda beden ısısını 38 dereceye kadar yükseltebilir.

İdeal oda sıcaklığı ne kadar olmalı?

Çoğu zaman ailelerin ateş karşısında yapacakları müdahale kullanılacak ilaçlar kadar etkili olabiliyor. 38 derece civarında seyreden hafif ateş durumunda öncelikle çocuğun üzerindeki fazla giysileri çıkartarak ince bir kıyafetle kalmasını sağlamak gerekir. 22 derece civarında bir oda sıcaklığı idealdir. Mümkünse ılık suyla banyo yaptırmak veya ıslatılan bezlerle eklem yerlerine tampon yapmak ilk aşamada olumlu sonuç verir. Yükselen ateşle birlikte kalori harcandığından ateşli çocukların aç bırakılmaması gerekiyor. Çocuk çok zorlanmadan bir şeyler yedirmeye çalışılmalı ve sıvı tüketmesi sağlanmalı.

Sakın soğuk suyla banyo yaptırmayın

Deneyimsiz anne-babaların en sıklıkla yaptığı hata, yüksek ateş nedeniyle üşüyen ve titreyen çocuğun üzerini örtmek veya kalın kıyafetler giydirmek oluyor. Ateşi düşürmek amacıyla yaptırılan soğuk banyo da çocuğun durumunu iyileştirmek yerine daha kötü hale getirir. Ateş henüz 38 derece iken başka bir yöntemi denemeden hemen ateş düşürücü ilaçlara başvurmak da en sık yapılan hatalardan.

39 dereceyi görünce mutlaka doktora gidin

Çocuğun yaşı ateş konusunda belirleyici oluyor. Özellikle üç ayın altındaki bebeklerde yüksek ateş ciddiye alınması gereken bir konu. Bahsedilen ateş düşürme yöntemlerin hiçbirine başvurmadan hemen bir doktora göstermek ve ateşin nedenlerinin araştırılmasını istemek gerekir. Üç ayını doldurmuş çocuklarda her ateş durumunda hastaneye gitmek gerekmez. Ateş dışında genel sağlık durumu iyiyse, sürekli ağlamıyorsa ve ateşi 38 dereceyi geçmediyse evde tedavi uygulanabilir. Ateş durumu üç günden uzun sürüyorsa bir doktora başvurarak nedenlerini sorgulamak gerekir. Ancak ateş kontrol edilemez ve 39 dereceye kadar çıkarsa veya ateş durumu 72 saatten uzun sürerse çocuğu doktora götürmek ve ateşin sebeplerini öğrenmek gerekir.

HAFTA SONU ROTASI

Minik parmaklar geleceği programlıyor

Microsoft Türkiye’nin geçtiğimiz Aralık ayında Türkiye’deki onlarca okulda 5 bin çocuğun katılımıyla hayata geçirdiği ve 7-12 yaş arasındaki çocuklara “kod yazma” eğitimi verdiği “Minik Parmaklar Geleceği Programlıyor” girişimi devam ediyor. Tüm dünyada “Hour of Code”olarak bilinen, Türkiye’de “Minik Parmaklar Geleceği Programlıyor” girişimi olarak yankı bulan etkinliğin bu yılki ilk etabı, bu hafta sonu yani 14-15 Şubat saat 10.00-11.00 ve 13.00-14.00 saatleri arasında İstanbul’daki Microsoft Türkiye ofisinde gerçekleşiyor. Birbirinden eğlenceli sürprizlerin de yer alacağı etkinliğe, çocuklar ebeveynleri ile ücretsiz katılabilecek. www.acikakademi.com adresinden kayıt yaptırmanız gerekiyor.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.