Yolsuzlukların temel sebebi...
.
SORU: Ben kamu kurumu niteliğindeki bir bankada avukat olarak çalışıyorum. Kurumun yönetmeliğine göre bulunduğu unvanda 7 yılını dolduran personelin başka herhangi bir şart aranmadan bir üst unvana yükseltilmesi gerekiyor. Bu durumda personelin makam tazminatında ve vekalet ücretinde bir artış oluyor. Benim tüm şartlarım tutmasına rağmen müdürümüzün keyfi tutumuyla unvanım verilmiyor. Dolayısıyla almam gereken makam tazminatı ve de vekalet ücreti payımı eksik alıyorum. Bu kişi, kul hakkımı yemiş oluyor mu? Ben her namazımdan bu kişiyi Allah’a havale ediyorum. Ahiret günü bunun hesabını sormasını diliyorum.
CEVAP: Terfi meselesi amirin takdirine bağlıdır. Yasa ona bu hakkı vermiştir. Terfi ve tezkiye için memurda birtakım vasıflar aranır. Siz terfiyi hak ettiğiniz halde amiriniz kişisel bir sebepten ötürü sizi terfi ettirmiyor da hakkınızı yiyorsa büyük sorumluluk altına girmiş olur. Allah bunun hesabını ya bu dünyada veya öteki dünyada sorar. Amir kendi özel hesabını bir tarafa atmalı, memurları hakkında tarafsız düşünmeli, empati yapmalı, onların yükselmesine engel olmamalıdır. Engel olursa onların çocuklarının hakkını da yemiş olur. Terfi ettirilecek memurda aranan tek şart, bulunduğu görevi yapıp yapmama hususudur. Görevini layıkıyla yapan memur terfi ettirilir. Ama başarısız, görevinin hakkını vermeyen, işini savsaklayan, suiistimal eden kimseleri terfi ettirmek de milletin hakkını yemek olur.
Öyle insanlar yüksek makamlara getirilirse düzen bozulur. Emanet zayi olur. Peygamberimiz, “Emanetler zayi olduğu zaman kıyameti gözetleyiniz” buyurmuştur. Emanetin zayi olmasını da “İşlerin ehil olmayan kişilerin eline geçmesi” şeklinde açıklamıştır. Nice zamandan beri devlet işleri hep bozula bozula, işler ehil olmayan kişilerin eline geçe geçe bu noktaya gelindi. İnsanlarımız neden bu kadar tedirgin, neden bu kadar saldırgan? Neden bu kadar hırsızlık, arsızlık, yolsuzluk var? Temel sebep işlerin ehil olmayanların eline geçmesidir. Dayısı olanın yüksek mevkilere çıkabilmesi, zenginin arabasını dağdan aşırabilmesi, dayısı olmayan zavallıların da düz yolda yolunu şaşırmasıdır. Dayılı olanlar çalmış, korunmuş, dayısı olmayanlar pastaneden açlığını gidermek için bir pasta alınca hapishaneye tıkılmış. Ziya Paşa’nın dediği gibi:
Milyonca çalan mesned-i izzette ser efraz
Birkaç kuruşu mürtekibin cay-i kürektir.
(Milyonları çalan insanlar yüksek mevkilere kurulup boy gösteriyor. Ama zimmetine birkaç kuruş geçirmiş olan zavallı kimseler yelkenli gemilerde kürek çekme cezasına çarptırılıyor.)