Şer ve sabır-1
.
SORU: Hocam, Kur’ân’da başınıza bir şer gelirse bu kendi ellerinizin ürünüdür deniliyor. Hayrı da şerri de yaratan Allah’tır. Biz hayra yönelirsek hayır, şerre yönelirsek şer işlemiş oluyoruz. Birisi sevap diğeri günah. İşin sınav kısmı nerede o zaman? Oysa bir âyette Allah bizi canlarımızla, mallarımızla sınayacağını buyuruyor (Bakara: 155)... (Mert Özer)
CEVAP: Kur’ân âyetlerini bağlamından koparıp manalandırmak sizi doğru sonuca ulaştırmaz. Âyetler bağlamı içinde değerlendirilmelidir. Münafıkların davranışını sergileyen Nisâ 77’nci âyet: kimseye dokunmayıp sadece namaz kılmaları, zekât vermeleri emredilen kimselere, savaş emredilince, bunlardan bir grubun, korkup savaşın ertelenmesi için Allah’a yalvardıkları, kınama üslûbuyla anlatılmakta ve âhiret hayatının, kısa süren dünya hayatından hayırlı olduğu vurgulanmaktadır.
“Nerede olsanız, sağlam kaleler içinde de bulunsanız yine ölüm sizi bulur. Onlara bir iyilik erişirse: ‘Bu, Allâh tarafındandır’ derler. Onlara bir kötülük erişirse: ‘Bu, senin yüzündendir’ derler. De ki: ‘Hepsi Allâh tarafındandır’. Bu topluma ne oluyor ki hemen hiç söz anlamıyorlar? Sana gelen her iyilik Allah’tandır, sana gelen her kötülük de kendi(günâhın yüzü)ndendir. Seni insanlara elçi gönderdik. (Buna) şâhid olarak Allâh yeter.” (Nisa: 78-79)
Önceki âyetlerde, münafıkların savaş karşısındaki durumu canlandırılmıştı. Bu âyetlerde de onların ve etki alanlarındaki bazı zayıf yürekli Müslümanların tutumu anlatılmaktadır. Nitekim Muhammed Sûresinin 20’nci âyetinde de yüreklerinde kuşku olanların korkaklıklarına işaret edilmekte: “Hükmü açık bir sure indirilip de onda savaştan söz edilince, yüreklerinde hastalık olanların, sana, ölümden bayılıp düşen kimsenin baktığı gibi baktıklarını görürsün” denilmektedir.
78’nci âyet, savaştan kaçmakla ölümden kurtulmanın mümkün olmadığını, va’desi yeten kimsenin nerede olsa öleceğini belirtmektedir. Savaşa giden, eceli gelmedikçe ölmez. Savaştan kaçan da eceli gelmişse ölümden kurtulamaz. İnsan güçlendirilmiş beton binalara, demirden yapılmış, kurşunla kaynatılmış köşklere de konsa yine ölüm onu orada yakalar.
Yüreklerinde kuşku hastalığı bulunan kimseler, bol rızık, bereket, zafer gibi sevindirici bir şey elde ettiklerinde bunu Allah’tan bilmişler, eğer başlarına kıtlık, yenilgi veya benzeri bir üzücü olay gelmişse bunu Hz. Muhammed Aleyhisselâm’ın yüzünden bilmişler: “Bu senin tedbirsizliğin, uğursuzluğun yüzünden; dinimizden ayrılıp senin yoluna uyduğumuzdan ötürü başımıza geldi!” demişlerdi. Oysa iyi kötü her şeyi yaratan Allah’tır. Bunlar, düşüncesizliklerinden, söz anlamamalarından dolayı böyle konuşmaktadırlar.
DEVAM EDECEK