Secdede Allah’tan başkası anılmaz
.
SORU: Bir okurunuza verdiğiniz cevaptan yola çıkarak, “Mezarlık ziyaretlerinde okuduğumuz duaları ölülerimizin ruhuna hediye etmemiz yanlış” sonucuna varabilir miyiz? (Hayri Paçalı)
CEVAP: Okurum, “Ben secdede falanın filanın ruhuna dua ediyorum, liderleri anıyorum, şunları yapıyorum, bunları yapıyorum...” diye yazmıştı. Bunu secdede yapıyor. Secde namazın en doruk noktasıdır. Secdede Allah’tan başkası anılır mı? Peygamberimizin böyle bir şey yapmadı. Şirk her tarafa sızmış. Hz. Peygamber hiç kimsenin ruhuna Kur’ân okumadı. Yalnız kabristanı ziyaret ederken onlara selam verir ve af ve mağfiretleri için dua ederdi. Kur’ân okuyan, kendisi için okur. Ardından ölmüşlerin bağışlanması için de dua eder. Okunan Kur’ân’ın falanın ruhuna, filanın ruhuna bağışlanması hiçbir sağlam kanıta dayanmaz. Peygamber döneminden sonra başlayan bu uygulama, sonunda Kur’ân’ı mezarlık kitabı haline getirdi. Artık Kur’ân ölülerin ruhlarına üflemek, bağışlamak için okunur oldu.
Camilerde tanık oluyoruz. İmam efendi 41 Yasin, 15 hatim, bilmem kaç İhlas’ın sevabını sanki bir torbaya doldurmuş, birer birer sayıp ölülerin ruhlarına bağışlıyor. Toptan da değil, ayrı ayrı ölüleri sayıyor: “Hasan efendi, Osman efendi, Mevlid efendi, Kerim ağa, Yusuf ağa, falan hanımın ruhlarına bağışladık hediye ettik...” Sanki bu isimleri söylemese hâşâ Allah bilmez kimler için okunduğunu? Bununla da yetinmediler bu ruha bağışlama işini namazın tam içine, en önemli noktası olan secdeye kadar getirdiler. Bu bidatlardan ötürü tevhit Peygamberinin ruhaniyyetinden özür diliyoruz. Başka yapacağımız bir şey yok.
Bu münasebetle anımsadığım bir fıkrayı okurlarımla paylaşmak isterim: Çocukluğumda, Elazığ’da tanıdığım Ferhat Efendi isimli çok sevdiğim bir amca vardı. Geceleri saat 02.00’den sonra sabahlara kadar hep ibadet eder, gündüzleri tek atlı arabasıyla evinin nafakasını temine çalışırdı. Ramazan ayında hali vakti yerinde olanlar, cami imamlarına veya hafızlara Kur’ân okuturlar. Her gün hoca eve gider, bir cüz Kur’ân okur, ev halkı da Mushaf’tan takip eder veya dinler. Şimdi mahalle olan, o zaman Elazığ’a bağlı 20 dakika mesafedeki Kesrik Köyü’nün imamı, yolda rastladığı Ferhat amcaya sorar: “Ferhat evinde cüz okutuyor musun?” Ferhat amca: “Hayır hoca efendi, okutamıyorum.” Hoca, şaka yollu şu ağır sözü söyler: “Müslüman değilsin ki okutasın?” Amca lafın altında kalır mı? Hemen cevabı yapıştırır: “Affedersin hoca efendi, ben bu memleketin garibiyim. Bilmiyorum bunun kilosunu kaça satıyorsunuz, bilsem ben de birkaç kilo alırım.” Neye uğradığını bilemeyen hoca savuşup gider.