Mirasta kayırma (3)
.
Reşid Rıza’nın görüşü şöyle devam ediyor:
“Vefatı sırasında Müslüman olmayan ana-babasına vasiyetle mal bırakmak, bu ayetin hükmüne girer. Keza seleften bazıları, varisler arasında ihtiyacı çok olan kimselere vasiyetle de mal bırakılabileceğini söyleyenler vardır.
Varislerden biri zengin, diğeri yoksul ise o yoksul varise, vasiyetle biraz fazla mal bırakılabilir. Örneğin kişinin babası, annesini boşamış ise babası zenginken annesi de fakir, kendisinden başka ona bakacak kimse de yok ise vasiyetle annesinin payını artırabilir. Fakir çocuklarından birine vasiyetle mal bırakabileceği gibi kendi çocuğu bulunduğu için mal alamayacak olan kardeşine de vasiyetle mal bırakabilir. Amcaları bulunan çocuğa dedesinden miras kalmaz. İşte dede, bu durumda o yetimi mahrum etmemek için vasiyetle yetim torununa mal bırakmalıdır.”
Görüldüğü gibi miras ayetleriyle vasiyet ayeti arasında hiçbir çelişki söz konusu değildir. Öyleyse onların bu ayeti nesh etmesi de söz konusu olamaz. Miras ayetleri, kişinin kendisinden sonraya bıraktığı malın, varisler arasındaki üleştirilmesini gösterir. Bu konudaki her iki ayetin sonunda da bu üleştirmenin, “Kişinin yapacağı vasiyetten ya da borcunun ödenmesinden sonra olacağı” vurgulanır. Vasiyet ise kişinin, sağlığındayken malı üzerindeki tasarrufudur. Kişi sağlığında dilerse malını hibe eder, vakfeder, istediğini yapar. Öyle ise vasiyet ayetlerinin, bu ayeti nesh ettiği yolundaki haberin değeri yoktur. Peygamber’in kendisi de “Bu ayet nesh edilmiştir, artık bunun hükmü yoktur” demediğine göre Allah’ın kitabındaki ayetleri hükümsüz kılmaya kimsenin hakkı yoktur. Böyle ahad (birey) haberleriyle Kur’ân’ın kesin emri nesh edilemez. Kur’ân’da bulunan bütün ayetlerin hükmü sağlamdır, uygulama zamanı vardır. Müslümanların, öyle bir-iki kişinin sözüyle değil, Allah’ın buyruklarıyla hareket etmeleri, Allah’ın kitabının hükümlerini uygulamaları gerekir. Şunu kesin olarak bilmeliyiz ki Kur’ân ayetleri arasında çelişki yoktur. Kur’ân’da mevcut bütün ayetlerin hükümleri geçerlidir, bu bir. İkincisi de hadis mütevatir de olsa Kur’ân’ı nesh edemez. Çünkü Kur’ân vahiydir, hadis insan olan Peygamber’in kendi görüşünü yansıtan sözdür.
Özetle: Dedenizin, sağlığındaki tasarrufu geçerlidir. Sağlığında malını herhangi bir çocuğuna veya bir kuruma, bir şahsa vermiş olsaydı sizin buna müdahale hakkınız yoktu. Ancak Kur’ân’ın ifadesine göre kişinin, zararlı olmayan vasiyeti yerine getirilir. Zararlı vasiyet nedir?
Bıraktığı maldan daha çok vasiyet. Veya bazı yorumlara göre varislerden bazıları aleyhine olacak veya malın 3’te 1’ini geçecek vasiyet, zararlı vasiyet hükmünde görülmektedir. Ama bunlar sonuçta insanların kendi yorumlarıdır. Kanaatim odur ki, Kur’ân’a göre kişi malında istediği gibi tasarruf hakkına sahiptir. Dilerse malının tamamını başkalarına bağışlar, hiç miras bırakmaz. Çocuklarının, kendi düşüncesinde olmadıklarını görünce malını bir hayır kurumuna bağışlayabilir. Ayrıca mirasçılardan birine daha çok pay verilmesi için vasiyet edebilir ama edeceği vasiyetin, bütün malın 3’te 1’ini geçmemesi gerekir. 3’te 1’den fazla olan vasiyeti varisler isterlerse uygulamayabilirler. Ama kişi sağlığında malını bir çocuğuna tapu etmişse artık yapılacak bir şey yoktur