Mevlana Halid-i Bağdadi Sempozyumu (2)
.
Sempozyumun yapılacağı Kültür Merkezi’nin salonu doluydu. İstiklal Marşı, Kur’ân okunuşu, valinin konuşması, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdulbaki Güneş’in, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hamza Aktan’ın konuşması ve Van Müftüsü Nimetullah Arvas’ın edebi tonlu ve canlı hitabının ardından açılış konferansını vermek üzere kürsüye davet edildim. “Tasavvuf ve Toplumsal Hayata Etkileri” konulu konuşmamda İslâm tasavvufunun temel kaynağını, Hz. Peygamber’in henüz peygamberlikle şereflendirilmeden önceki çeşitli aralıklar 5 yıl süren yalnızlık sevgisini, riyazet dönemini, Hira Mağarası’na çekilip günlerce orada Rabbi ile baş başa kalışını, nihayet bu Rabbine çekilme dönemlerinden birinde kendisine ilahi hitabın gelmeye başladığını, arkadaşlarının da Allah’a olan sevgi ve bağlılıklarını, ibadeti ihsan derecesinde yani Allah’ı görürmüşçesine yapmaya çalıştıklarını, Hz. Peygamber’den sonra özellikle
3. Halife döneminin ikinci yarısından itibaren önemli mevkilerin Emevi soyundan gelenlerin eline geçmesiyle hoşnutsuzlukların zulüm ve kargaşanın artması yüzünden bunalan halkın Hasan-ı Basri gibi kimi zahid insanların çevresinde kümelenip huzur aradıklarını, onların ibadetlerini ve yaşam tarzlarını taklit ettiklerini, zamanla onların dini yaşam tarzına tarikat dendiğini ve bu zahid kişilerin adlarına tarikatlar nispet edildiğini anlatmaya çalıştım.
Sonra Mevlana Halid-i Bağdadi’nin Medine ve Mekke’de karşılaştığı iki kişiden gördüğü kerametleri, Hindistan’dan gelen bir dervişin yönlendirmesiyle Hindistan’a gidip Şeyh Abdullah-i Dehlevi Hazretleri’nin hizmetine girdiğini, şeyhine olan sadakatle hizmetini ve ondan beş tarikten irşad icazetiyle Süleymaniye’ye döndüğünü anlattım. Tasavvufun temel amacı insanı olgunluğa eriştirmek, ruhunun taşıdığı potansiyel güce ulaşmaktır. Çünkü Yüce Allah, insanı en güzel biçimde yaratmış (Tin: 5) ve insana çok değer vermiş, çok ikramda bulunmuştur (İsra: 70). O kadar ki insan, taşıdığı örtülü değer yüzünden meleklerin secdesine (kendisine hizmet etmesine) mazhar olmuştur (Sad: 73; Araf: 11; Taha: 116; İsra: 61; Hicr: 29; Kehf: 50; Bakara: 32) Cenabı Hak, yüce sıfatlarıyla insanda tecelli etmiştir.