Kur’ân’ın getirdiği kurallar toplumun düzeni içindir
.
SORU: Oruç ve namaz, her iki ibadet de güneşin doğuşu ve batısıyla ilgili. Bu konuda dünyanın çok uç noktalarını düşününce bir problem çıkıyormuş gibi görünüyor. Kutuplara yakın bölgelerde gün süreleri çok farklı oluyor. Dinimizin bu konuya bakışı nedir? Bir diğer sorum şu: Deniyor ki miras paylaşımında Kur’ân-ı Kerim’deki ayetlere (Nisa: 11-12) göre paylaştırma yapılırsa bazı durumlarda kesrin paydası küçük ya da büyük oluyor. Bu da matematiksel olarak yanlışlara yol açıyor. Yoksa bu gibi şeyler sadece o dönemdeki Müslüman Arapları mı kapsıyor? (Cem Sevim)
CEVAP: Kutuplara yakın bölgelerde oturanlar vakitleri takdir ederek ibadetlerini yaparlar. Ramazan mayını İslâm âleminin ilan ettiği günlerde başlatırlar. Orucu da Mekke saatine göre ayarlarlar. Oranın saatine göre oruca balar ve açarlar. Günlerin uzun olduğu zamanlarda ibadetlerin takdiren yapılacağına dair bir hadis vardır. Miras meselesine gelince, Araplar kız çocuğuna çoklukla hiç miras vermiyorlardı. Kur’ân ona hiç değilse kardeşinin yarısı kadar miras hakkı tanımıtır. Bu da o zamana göre kadın lehine büyük bir reformdur. Ama kanaatime göre din miras taksimi, kısas, diyet gibi dünyaya ilişkin ve zamanla değişecek sorunlar değil, Allah ile kul arasında her zaman var olan ve hiç değişmeyecek iletişimdir. Kur’ân, dünya nizamı için bazı kurallar getirmiştir. Amaç toplumun düzenini sağlamaktır. Ama bunlar değişmez kurallar değildir.
Zamanla değişme hüviyeti gösterir. Değişmez olsaydı dinlerde nesih diye bir şey söz konusu olmazdı. Değişmeyecek olan nedir? Toplum düzenini sağlamak ve kulların hukukunu korumaktır. Nitekim İslâm bilginlerinden Tufi, bu konuda birçok çağdaş yorum yapmıştır. Bu eserin özet çevirisini “Kur’ân Ansiklopedisi”nde vermiştim. Şimdi insanlar isterlerse mallarını Kur’ân’ın taksimine göre üleştirirler. Ama isterlerse modern kanuna göre taksim ederler. Mirasçılardan birisi hakkından vazgeçer de tamamen ötekilere bağışlarsa sorumlu olmaz. Karadeniz bölgesinde ve Anadolu’nun birçok yerinde kız kardeşler, haklarını erkek kardeşlerine bırakırlar. Buna itiraz eden olmaz, dine aykırı davrandı denmez. Tam tersine böyle yapan kız, fedakâr diye övgüye layık görülür.
Orucun fidyesini verin
SORU: Uzun zaman önce bir dileğim için 6 gün oruç adamıştım. Dileğim gerçekleşti ama tamamını tutamadım, 4 gün kaldı. Migrenim var. Bu yüzden oruç tutmaya korkuyorum. Acaba bu adağımı başka bir ibadet ya da hayır yöntemiyle tamamlayabilir miyim? (Derya Gerede)
CEVAP:: Adadığınız ibadeti yapmanız gerekir. Ama oruç tutmak sizin migreninizi artırıyorsa o zaman tutacağınız oruçların fidyesini verirsiniz. Muhtaç birini bulun. Her oruç için 10 lira olmak üzere 6 gün oruç adadığınıza göre 60 lirayı o yoksul insana verin. Adağınız yerine gelmiş olur.