Kur’ân’da din ve vicdan özgürlüğü (4)
.
DÜNDEN DEVAM
Hz. Süleyman’dan sonra İsrail Devleti bölünmüş, parçalanmış, Bizans’ın uyruğu olmuştur. 2000 yıldan beri Filistin’de bağımsız bir Yahudi devleti yoktur ama Hz. Ömer’den beri o topraklar Müslümanların egemenliği altındadır. Osmanlı egemenliğinde Müslümanlar da Yahudiler de Filistin’de huzur ve barış içinde yaşadılar. Ne olduysa birinci cihan savaşından sonra oldu. Şimdi İsrail’in, silah üstünlüğüne sahip diye o toprakların asıl sahiplerinin evlerini başlarına yıkması mı gerekir? Tevrat öldürmemeyi emrederken nedir bu gaddarlık? Bu zulümler, Müslüman halkın gönlünde sevgi diye bir şey bırakır mı? Tarafların gönlünde düşmanlık tohumları filizlenip dal budak salınca insanlar aslında barışı emreden dini de düşüncelerine göre yorumlar, düşmanlık aracı haline getirirler.
Herkes inancında serbesttir
Ama bütün Yahudileri böyle bağnaz saymak nasıl yanlış ise bütün Müslümanları da hoşgörüsüz, bağnaz saymak yanlıştır. Her milletin aslında çoğunluğu menfaat dürtülerinin etkisindedir, bencildir. Ama hangi ulus olursa olsun içinde mutlaka iyi huylu, hatta özenilecek, imrenilecek insanlar vardır. Kur’ân herkesin inancında serbest olduğunu vurgular: “Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin” buyurur ve kimsenin inancına hakaret edilmemesini emreder: “Puta tapanların Allah’tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki onlar da bilmeyerek taşkınlıkla Allah’a sövmesinler” (Enam: 108). Bu ayet de din ve vicdan özgürlüğünün çok güzel bir ifadesidir. Kimsenin inancına hakaret etmek doğru değildir. “Böylece her millete, yaptıkları işi süsledik” ayetinin belirttiği gibi her ulus kendi yaptığını beğenir, inanç ve kültüründen hoşlanır. Çünkü içinde yetiştiği kültür ve inanç milletin kimliğidir. Allah’ın insanlara, yaptıkları işi süslü göstermesi, kültürün ve dinin, ulusların kimliğini oluşturduğunu gösterir. Casiye Suresi’nin 14’üncü ayetinde inananların, inanmayanları affetmeleri, hoşgörmeleri, onların işini Allah’a bırakmaları vurgulanır. İslâm kaba kuvveti emretmez, saldırganlığı sevmez. Ancak saldırıya karşı koymayı emreder (Bakara: 190).
DEVAM EDECEK