Şampiy10
Magazin
Gündem

Kabir sorusu ve azabı (3)

.

ABONE OL
Vatan Haber

* DÜNDEN DEVAM

Rüyada ruh bedenden tam ayrılmaz fakat kapalı, penceresiz bir kafes gibi ruhun manevi güçlerine, basiret gözüne engel olan bedenin etkisinden nispeten kurtulur. Ruhun görüş açısına gerilen perdeler kalkınca ruh, bedene gizli kalan dünyalara uzanır. Ölüm halinde ise tamamen bedenin etkisinden kurtulan ruh, gezer, dolaşır, içinde yaşadığı bedenin de çevresinde bulunur, hatta ilk anda henüz yeni bedenden kurtulduğu için kendisini hâlâ beden içinde sanır. İşte ölümden hemen sonra vuku bulacak sorguda ruhun bedene dönmesi, bedenin yanında bulunması ve aynen beden içindeymiş gibi sevinç veya azap duyması anlamına gelir. Yoksa ruhun bir daha bedene dönmesi, ona yeniden hayat vermesi, maddi bedenin kalkıp oturması, başın kabrin tahtalarına değmesi mümkün değildir. Bu, Allah’ın yaratış yasasına ve ayetlerin açık ifadesine aykırıdır. Çünkü Cenab-ı Hak, ruhun bir daha dünyaya dönmeyeceğini bildirmiştir (Mümin: 99). Kabir azabının bedene değil, ruha olduğunu aşağıdaki hadis açıkça göstermektedir:

“Miraç’a çıkarıldığım vakit öyle bir kavmin yanından geçtim ki bunlar, bakırdan tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. Cebrail’e ‘Bunlar kimdir?’ dedim, ‘İnsanların etlerini yiyen (gıybet eden)ler ve namuslarına tecavüz edenlerdir’ dedi” (Ebu Davud, Edeb, Bab fil-gaybeh). Buhari’nin, şu uzun hadisi de bu konuda bize ışık tutmaktadır: Semure İbn Cundeb diyor ki: Peygamber, sabah namazından sonra bize döner, ‘Gece rüya gören var mı?’ diye sorardı. Rüya görmüş olan anlatır, O da ‘maşallah’ derdi. Bir gün bize, ‘Rüya gören var mı?’ diye sordu. Biz, ‘Yok’ dedik. Buyurdu ki: ‘Bu gece ben bir rüya gördüm: İki kişi bana geldi. Elimden tuttular. Beni Arz-ı Mukaddes’e götürdüler. Baktım (orada) bir adam oturmuş, diğer biri de elinde demirden bir kancayla onun yanı başında duruyor. Elindeki kancayı adamın ağzının bir tarafına takıp kafasına kadar yırtıyor. Sonra öteki tarafını yırtıyor. Bir yanını yırtarken öteki yanı iyileşiyor. Bu kez öbür yanına sokup yırtıyor. ‘Bu nedir?’ dedim, ‘yürü’ dediler. Yürüdük, sırt üstü uzanmış bir adamın yanına geldik. Bir başka adam da elinde bir taş parçasıyla vurup adamın başını eziyor. Vurunca taş yuvarlanıyor, gidip taşı alıp gelinceye kadar adamın başı yine eskisi gibi oluyor. Tekrar vuruyor. ‘Bu kimdir?’ dedim, ‘yürü’ dediler. Tandır gibi üstü dar, altı geniş, altında ateş yanan bir deliğe geldik. İçinde çıplak erkekler ve kadınlar vardı. Ateş yükselince deliğin ağzına geliyorlar, çıkacak gibi oluyorlar fakat ateş sönünce tekrar aşağı dönüyorlar. ‘Bunlar kimdir?’ dedim, ‘yürü’ dediler.

* DEVAM EDECEK

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Barışa, kardeşliğe ihtiyacımız var...
  2. İnsan hakları- 3
  3. İnsan hakları- 2
  4. İnsan hakları
  5. Kur’ân’ın indirildiği, bin aydan daha hayırlı gece
  6. Kur’ân’ı düşünmeden kelime kalıplarına takılanların durumu
  7. Hiç iyilerle kötüler, inananlarla inanmayan bir olur mu?
  8. Kur’ân ve evrensel mesajı-4
  9. Kur’ân ve evrensel mesajı-3
  10. Kur’ân ve evrensel mesajı-2

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.