İmrahor Vadisi elden gidiyor
.
Bana gelen bir e-mektupta, Ankara’nın nefes almasına yardım eden İmrahor Vadisi’nin kirletilmesine dikkat çekiliyor. Bu konuda Çevre ve Orman Bakanlığı’na gönderilen dilekçede belirtilen hususlar şunlar: “Hafriyat toprağı, inşaat ve yıkıntı atıkları, otomobil lastikleri, atık yağlar ve çeşitli evsel atıklarla vadi kirletiliyor. Bu konudaki şikâyetleri şimdiye kadar önemseyen olmadı. Bölgede bulunan tuğla fabrikaları ham madde temini için gölleri kurutuyor. Geçen yıl balık avlanan Gölcü Suyu şimdi bu atıklarla simsiyah ve kötü kokuyor. Gölleri besleyen yer altı suları da maalesef kirleniyor. Bölgede asbest içerikli çatı örtülü tesisler var. Henüz kirlenmemiş olan göller de tehlike altındadır. Sulak alanların Korunması Yönetmeliği uyarınca İmrahor Vadisi’nin bir an önce, koruma altına alınması gerekiyor.”
Sanayileşmeyle birlikte kentlerimizin güzelim bölgeleri, yeşil örtüleri bozuluyor. Tabiatın dengesini bozanlardan intikamının örneklerini çok gördük. Gölcük’te denizin doldurulmasıyla sözde kazanılan toprak üzerine yapılan apartmanları, tesisleri depremle birlikte deniz yuttu. Bursa’nın en güzel şeftali bahçeleri, tarım alanları fabrika binalarıyla doldu, betonlaştı. Yalova da artık 30 yıl önceki yeşil Yalova değil. Yurdumuzun cennet köşelerinden Ege kıyıları, Güllük ve Bodrum körfezleri de inşaatçıların, turistik otelcilerin tasallutundan kurtulamadı. Oralarda da doğal denge bozulmaya yüz tuttu. Her taraf tatilcilerin bir iki ay kalacakları evlerle doldu. Adım atacak yer yok. Tabii deniz kirleniyor. Üstüne üstlük bir de tam kıyıda, turistik otellerin yakınında kurulmuş olan balık çiftlikleri de denizi kirletiyor.
Fabrika yapacaksanız dağlık bölgelerde yapın, tarım topraklarına kıymayın. O toprakları bir daha kazanamazsınız. Binlerce yılda oluşmuş bu toprakları, güzelim manzaraları betonlaştırırsanız bir gün kuraklık, susuzluk, açlık, kıtlık sizin olmasa bile çocuklarınızın, torunlarınızın kapısını çalar. İmrahor Vadisi, derhal koruma altına alınmalı, dikilecek bir levhayla değil, yasal cezalarla kirletenlerin önüne geçilmelidir. Yoksa doğaya kıyanların cezasını ağır biçimde çekecek olan gelecek kuşaklar, bu vurdumduymazlığa seyirci kalmış olan sorumluları affetmez. Hz. Peygamber’in bir hadisinin manzumen mealiyle bu yazımı bitirmek istiyorum:
Kıyamet kopar görsen elinde de bir ağaç
Mümkünse dikmek için durmadan toprağı aç.