Hz. Peygamber’in yaptığı antlaşmalar
.
Furkan Suresi 27-29’uncu ayet, Müslümanların, Müslüman olmayan toplumlarla ilişkileri konusunda iki prensip getirmiştir:
1- Müslüman olmayanlarla ilişki kurarken daima ihtiyatlı olmak, onlara fazla güvenmemek, yalnız samimi Müslümanları gerçek dost bilmek.
2- Şartların gerektirdiği durumlarda şerlerinden korunmak için onlarla iyi geçinmek, fakat onları baş tacı etmemek. İslâm düşmanı olan Yahudi ve Hıristiyanları veli yapmamayı emreden bu ayetler (Al-i İmran: 28, Nisa: 138-139, 144, Maide: 151) Müslümanlara saldırmayan, kendi halinde, barışçı gayrimüslimlerle, hatta müşriklerle dostluk kurmalarına ve ittifak yapmalarına engel değildir. Nitekim Hz. Peygamber Medine’ye geldikleri zaman Yahudilerle şu şekilde ittifak yapmışlardır:
- İslâm uyruğunda olan Yahudilere yardım edilir, haksızlık edilmez, onlara karşı savaşılmaz. Onların dostları (müttefikleri) de aynen kendileri gibidir. Onlar kendi dinlerinde, Müslümanlar da kendi dinlerinde serbesttir. Zulüm, günah yapanın, adam öldürenin sorumluluğu, bunları yapana ve ailesine aittir. n Yahudiler de savaşta Müslümanlara yardım edecekler, Müslümanlarla birlikte savaş giderlerine katılacaklardır. Bu antlaşmada taraf olan Müslümanlar ve Yahudiler, aralarında iyiliği öğütleyecekler, günah işlere girmeyecekler, birbirlerine iyi davranacaklardır.
Peygamber; Hıristiyan Ukaydir ibn Abdil-Melik, Eyle emiri İbn Rube, Cerba ve Ezruh, Yahudi Gadyaoğulları ve Aridoğulları ile de antlaşmalar yapmıştır. Hz. Peygamber’in bu ittifakları, ayetlerin Müslümanların, kendileriyle savaşmayan gayrimüslimlerle dostluk kurmalarına, ittifak yapmalarına engel olmadığını kanıtlar. Hz. Peygamber’in bu antlaşmalarından ve ayetlerin ruhundan anlıyoruz ki Müslüman yöneticiler, Müslüman olmayan toplumlarla iyi ilişkiler kurabilirler. Ancak böyle bir ilişki kurarken iki şeye dikkat etmeleri gerekir: 1- İlişki kuracakları toplumların esas niyetlerine bakmak, Müslümanlara karşı kötü niyet taşımayan kimselerle ittifak yapmak. 2- İttifak yaptıkları gayrimüslimlere karşı daima ihtiyatlı, uyanık bulunmak. Mümtehine Suresi’nin 8-9’uncu ayetlerinde de bu husus, gayet açıklıkla ortaya konmuştur. Bu ayetlerde sıkı fıkı dost tutulmaması emredilen kimseler, kendi halinde, iyi niyetli gayrimüslimler değil, Müslümanların birliğini ve dirliğini, refah ve saadetlerini istemeyen, onların dinleriyle alay eden İslâm düşmanlarıdır. Yoksa Kur’ân, Müslümanları, Müslüman olmayan tarafsız, iyi insanlarla dost olmaktan men etmemiş, tersine öyle insanlarla iyi geçinmeyi emretmiştir.