Hadisle ilgili önemli bir eser (9)
.
DÜNDEN DEVAM
Kur’an-ı Kerîm’in açık ifadesine göre Peygamber, Allah’ın vahiyle bildirdiği dışında normal bir insan olarak gaybı (geleceği) bilmez. Buna rağmen Hz. Peygamber’e kıyamet alametlerine kadar geleceğe ait birçok olayı söyletmişlerdir. Bunlar Kur’ân vahyine tamamen aykırıdır. Eğer Peygamber geleceği bilseydi Bedir’e kervanı vurmak üzere değil, bir orduyla savaşmak üzere giderdi. Yine gaybı bilseydi, Uhud Savaşı için Medine dışına çıkmaz, içeriden savunurdu. Gaybı bilseydi Bir-i Maune’den gelip Kur’ân öğretici ve İslâm’a çağrıcı olarak bilginler göndermesini rica eden bir grup insanın talebine uyarak en yetişmiş, Kur’ân hafızı sahabilerini göndermezdi. Çünkü bunlar Maune denilen kuyu başında pusuya düşürülerek öldürülmüşlerdir. Sadece içlerinden birisi kurtulabilmiştir ki bu olay Hz. Peygamber’i son derece üzmüştür.
Hocanın kimi yorumları bizce abartılı olsa da genelde güzel tespitleri vardır. Kur’ân’a yorum dışında ilave yapamayacaklarını anlayan yönetici ve fırkacılar, hadis rivayetine can kurtaran simidi gibi sarılmışlar ve böylece hadis imalatçıları türemiş, kendi görüş ve düşüncelerini hadis haline getirmeye başlamışlardır. Emevi döneminin hafız muhaddislerinden Abdülkerim ibn Malik el-Ceziri, Hariciler’den birinin şu sözünü kaydetmiştir: “Hadis dindir. Dininizi kimden aldığınıza dikkat edin. Biz bir işin olmasını istediğimiz zaman onu hadis şekline getirirdik” (Ramehurmuzi, el-Muhaddisul-Fasıl, r. 443, Hatib, Cami, r. 164). Basralı muhaddis Hammad ibn Seleme, bir sapık fırkacının, “Biz toplantımızda bir şeyi hoş görür, yapılmasını istersek hemen onu hadis biçimine sokardık” dediğini aktarmıştır (İbn Adiy, el-Kamil: 1/255; Kur’ân Dışı Vahiy, s. 10-11).
Prof. Dr. M. Said Hatiboğlu’nun ikinci eseri “Hadis Tedkikleri” başlığını taşımaktadır. Hocanın gerek Fakülte Dergisi’nde gerekse İslâmiyat Dergisi’nde, hadis metodolojiisi ve eleştirisi konusunda yayınlanmış yazılarını içeren bu eser, hadis derleme işinin Hz. Peygamber döneminde nasıl küçük çapta ve birkaç sayfayla sınırlı biçimde başladığını, Hz. Peygamber döneminden sonra git gide hızlanıp hacim büyüterek akıl almaz boyutlara ulaştığını anlatır. DEVAM EDECEK