Hadisle ilgili önemli bir eser (8)
.
DÜNDEN DEVAM
Rivayetlerden, kadının gebe olduğu anlaşılıyor. Eğer kadın gebe olup kocası, çocuğun kendisine ait olmadığını iddia ederse kadın şahitlik ederken çocuğun kocasına ait olduğunu söyler. Bu işlemden sonra karı koca birbirinden ayrılır. Fakat çocuk kocaya değil, annesine nispet edilir. Ama arada şüphe bulunduğundan zina çocuğu sayılmaz. Çocuk annesine, annesi de ona varis olur (el-Fethur-Rabbani: 17728; et-Tefsirul-hadis: 10/24). Eğer Hz. Peygamber vahiy dışında gaybı bilseydi, bu olayda kadının suçlu olduğunu anlar ve bu lanetleşme yöntemini uygulamaya gerek kalmazdı.
Hz. Peygamber, ikisinden birinin yalan söylediğini fakat kimin doğru söylediğini Allah’ın bildiğini belirtmiştir. “Bu misalden öğreniyoruz ki yeni durumun hükmünü beyan eden ayet inmemiş olsaydı Hz. Peygamber, zahiri delillere dayanarak karısını suçlayıp kanıt getiremeyen Hilal’e haksız yere had uygulamak durumunda kalacaktı” (Kur’ân Dışı Vahiy, s. 98-99). Hadisin sıhhatinin ancak ravilerin (nakilcilerin) sağlamlığıyla bilineceğine ve hadis metodolojisinin nasıl kurulduğuna dair örnekler veren M. Said Hatiboğlu, hadisin söyleniş tarzına ve şartına göre hüküm kazanacağını anlatmak üzere şu örneği verir:
Örneklerle anlatılıyor
Hz. Peygamber, Halid ibn Velid’i yemeğe davet eder. Yemekte kızgın taş üstünde pişirilmiş kertenkele vardır. Hz. Peygamber yemeğe elini uzatınca hanımlardan birisi yemeğin mahiyetini kendisine bildirir. Hz. Peygamber elini çeker, yemez. Halid, “Haram mı ki yemiyorsun ey Allah’ın Elçisi?” diye sorar. Peygamberimiz, “Hayır fakat ben alışık değilim (midem götürmüyor)” der. Bunun üzerine Halid yemeği afiyetle yer (Kur’ân Dışı Vahiy, s. 101). Kitapta Hz. Peygamber’in haber verdiği birçok olayı aslında mucize yoluyla değil, istihbarat yoluyla haber aldığını örneklerle anlatır. Mesela Kureyş’in kendisine suikast planladığını, amca kızlarından Rukayka’nın haber vermiş olduğunu belirtir (İbn Sad, Tabakat: 8/52, 223; İsabe: 7/647). DEVAM EDECEK