Hadisle ilgili önemli bir eser (2)
.
* DÜNDEN DEVAM
Emeviler, Abbasiler zamanında yapılan çeşitli girişimler, sonuçsuz kalınca İstanbul’un fethinin ancak kıyamet zamanında gerçekleşeceği kanaati hadis şekline getirilmiştir. Bu fethin Türklere nasip olması da Arapları pek tatmin etmemiş olacak ki bugün İstanbul’un hâlâ kafirlerin elinde bulunduğu, asıl fethin kıyamet öncesi olacağı sözde âlim sayılan kişilerce ortaya atılmıştır. Bunların en yenisi de Suudi Arabistan Ümmül-Kura Üniversitesi’nde “Kıyamet Alametleri” adıyla bir tez hazırlayan zavallı delikanlı, “Her ne kadar Türkler Müslüman olup İslâm ve Müslümanlar için pek çok hayırlı işler ve büyük fetihler gerçekleştirmiş, bu arada Rum başkenti İstanbul’u almış iseler de Hz. Peygamber’in bildirdiği üzere asıl fetih, kıyamete yakın, silahsız gerçekleşecektir. Zaten İstanbul halen kafirlerin elindedir” (Eşratu’s-sâa, s. 126, 217) deme cüretini ve cahilliğini göstermiştir. Aslında bu genç insan, bu görüşünü ünlü âlim Ahmed Muhammed Şakir’den almaktadır. O da Umdetut-Tefsir’inde İstanbul’un fethinin asıl büyük fethe bir hazırlık olduğunu, daha sonra hükümetin laikliği ilan etmesiyle Müslümanların elinden çıktığını, inşallah Peygamber’in duyurduğu üzere tekrar İslâmi fethin gerçekleşeceğini söylemiştir (Kur’ân Dışı Vahiy, s. 14-15).
Varlıklar iki kısma ayrılır
Bu noktada biraz durup, gaybın bilinmeyeceğini vurgulayan Kur’ân ayetleri karşısında, kıyamete kadar birtakım olayları Hz. Peygamber’e söyleten hadis rivayetlerinin değerini irdelemekte yarar görüyorum: Gözden gizli kalan şeye gayb dendiği gibi duyularla algılanamayan, insanın bilgi sınırı dışında kalan şeye de gayb denilir. Kur’ân’a göre varlıklar iki kısma ayrılır: Beş duyuyla algılanabilen maddi kâinat (buna şehadet âlemi denilir), beş duyudan gizli kalan metafizik âlem (buna da gayb âlemi denilir). Bazı rivayetçiler, Hz. Peygamber’in kıyametten önceki olayları, kıyametten sonraki ahvali bildiğini rivayetlere enjekte etmişlerdir. Bu husus Kur’ân’a karşın bir inanç haline getirilmiştir.
* DEVAM EDECEK