Düşünceler iyi niyetli olmalı
.
SORU: Bir cemaati lideri olan ünlü bir zat, eserinde “Kuleuzu birabbil felak” cümlesinin cifr hesabıyla 1352-1354 tarihine denk geldiğini, burada Muhammed ümmetine birinci cihan savaşından uzak durmaları işaretinin verildiği anlamını çıkardığını ve bu cümlenin kendi cemaatinin de bir badireden kurtulacağına işaret ettiğini söylüyor. Kur’ân’dan bu kadar özel anlamlar nasıl çıkabiliyor? Acaba bu yorumun bilimsel bir tarafı var mı? (Ferhat Aydın)
CEVAP: Tarihte birçok bilgin, Kur’ân ayetlerini böyle ebced hesabındaki sayısal değerlere dayanan cifr hesabına tabi tutup özel anlamlar çıkarmıştır. Bu eğilim, İbn Berracan, Muhyiddin ibn Arabi, Niyazi-i Mısri gibi şahsiyetlerde ve benzerlerinde görülmektedir. Osmanlı döneminde de bol miktarda uygulanmıştır. Bu insanlar derin bilgi sahibi olmalarına karşın uyguladıkları bu yöntemin bilimsel yönünü bulmak güçtür. Böyle ebced hesabıyla Kur’ân’dan birtakım gelecek haberleri çıkarmak, sağlıklı bir sonuca götürmez. Hayal ürünü olan bu yorumların bir kısmı tesadüfen çıksa bile çoğu düş kırıklığına sebep olur. Nitekim 1970’li yıllarda şöyle şöyle olmazsa İslâm ümmetinin başına büyük bir felaket geleceği, hatta kıyamet kopacağı yazılmış, söylenmişti. Söylenen tarihte beklendiği gibi büyük, genel bir felaket olmayınca tarihler birkaç kez 10-15 yıl ilerilere itildi. Hâlâ da bazı şifreciler tarafından böyle savlar ortaya atılıp durmaktadır.
Böyle şeyler Kur’ân’ın amacına ve gaybı, geleceği Allah’tan başka kimsenin bilmeyeceği prensibine aykırıdır. Çünkü Kur’ân, “Göklerde ve yerde Allah’tan başka kimse gaybı (gizliyi, geleceği) bilmez” (Neml 65), “Gaybı bilen O’dur. Gizli bilgisini kimseye göstermez” (Cin: 26) buyurmaktadır. Cenabı Hak, Peygamberine “Ben gaybı bilmem” demesini emretmiştir (Enam: 50). Peygamber Aleyhisselam gaybı bilmedikten sonra başkaları hiç bilmez. Selef ulemasının uygulamadığı bir yöntemi Kur’ân’a uygulamak, Kur’ân’ın amacıyla örtüşmez. Herkes Kur’ân’ı istediği gibi çekip uzatmış, kendi görüşlerine böylece destek bulmak istemiştir. Bu yolla da teselli bulmaya çalışmışlardır. Bu yönelimlerin Kur’ân’a veya İslâm’a bir yararı olmamış, tersine İslâm’ın taşlanmasına yol açmıştır. Biz Allah’ın rahmetine göçmüş iyi niyetli tüm geçmişlerimize saygılıyız. Amacımız eleştirmek değil, Kur’ân’ın amacını açıklamaktır. Söyleyeni kim olursa olsun, söylenen her sözün mutlaka isabetli olması gerekmez. İctihadında isabet eden kişi iki sevap, yanılan ise tek sevap alır. Hak yolunda, Kur’ân uğrunda düşüncesini çalıştırdığı için çabası karşılıksız bırakılmaz. Yeter ki ortaya atılan düşünce iyi niyete dayansın.