Dua, Allah’a yalvarmadır
.
SORU: Namazımı kılıp tespihimi çektikten sonra ellerimi açıp, “Hazreti Muhammed’in, tüm peygamberlerin, büyük din adamlarımızın, başta Atatürk olmak üzere şehitlerimizin ve ölmüşlerimin ruhları için okudum. Sen kabul eyle Allahım” diyorum. Daha sonra da sağlık vermesini ve birtakım insani isteklerimi sıralayıp “Diğer namazımı kılmayı nasip eyle” deyip secdeden kalkıyorum. Bunlar doğru mu? Eğer değilse namazımı nasıl bitireceğim? (Zeynep Etingu)
CEVAP: Sizin secdede bu anlattığınız insanları anmanız tam şirk namazına benziyor. Kur’ân, “Mescitler Allah’a mahsustur. Allah ile beraber hiç kimseye yalvarmayın” (Cin: 18) derken siz namazın en temel öğesi olan secdede Allah’tan başka isimler anıp onlardan medet bekliyorsunuz. Zaten müşrikler de böyle yapıyorlardı. Hz. Peygamber, hayatı boyunca şirkin kökünü kazımaya çalışmıştır. Size secdede böyle dualar yapmayı ve namazdan sonra yaptığınız duaları ölmüşlerin ruhuna bağışlamayı kim öğretti? Hangi ilmihal kitabında böyle bir bilgiye ulaştınız? “Tesbihimi çektim, dualarımı yaptım, ne yapacağım?” diye soruyorsunuz. Ne yapacaksın, seccadeden kalkıp işine devam edeceksin. Dua ne demek? Allah’tan bir şeyler istemek, dilekte bulunmak. “Bana hayırlı evlat ver, beni bağışla, beni cennetine sok. Bana ev ver, para ver, ahlakımı düzelt, bana ve çocuklarıma sağlık ver” gibi dilekler. Peki bunun ölülerle ne ilgisi var ki yaptığınız bu duaları ölülerin ruhuna bağışlayacaksınız? Peygamberimizin ruhunun sizin duanıza, okumanıza hiç ihtiyacı yoktur. O zaten manevi mertebelerin doruğundadır. Daha ötesi yok, siz Allah’ı tesbih edin, O’nu anın, O’na dua edip isteklerinizi arz edin ve bitirince kalkıp işinize bakın. Namaz ve dua böyledir.
Yahudilerle Kureyş Arapları köken itibariyle kardeştir
Bir okurum, “Yakup Yahudilerin atası mı?” diye soruyor. Kendisine cevabım şudur: Bütün peygamberler İslâm’ı getirmişlerdir. İslâm’ın özü Allah’ın birliğine inanarak O’na kulluk etmek ve ahirete inanmaktır. Bütün peygamberlerin mesajlarının temelini bu prensipler oluşturur. Yahudilerle Kureyş Arapları köken itibariyle kardeştirler. Çünkü Hz. İbrahim’in iki oğlu vardı: İsmail ve İshak. Çocukluğunda babası tarafından Mekke’ye getirilip yerleştirilen İsmail bir Arap kızıyla evlendi ve ondan Kureyş Arapları türedi ki, Peygamberimiz de bu kabiledendir. Filistin’de bulunan İshak’tan da Yakup oldu. Unvanı İsrail olan Yakup da İsrailoğulları’nın yani Yahudilerin atasıdır. Böylece Kureyş Araplarıyla İsrailoğulları’nın köken itibariyle amcazade oldukları ortaya çıkmaktadır.