Dinde taklidin yeri (3)
.
Her zaman şımarık egemen tabaka, taklit geleneğinden yana olurlar. Çünkü onların çıkarı bunu gerektirir. Zira o düzen içinde çevrelerine hakim olurlar, sömürülerini sürdürürler.
Toplumun değer yargıları değişirse kendileri de mevki ve nimetlerini kaybedebilirler. Bundan dolayı onlar, Peygamber’in, kurmakla görevlendirildiği yeni değerler sistemine şiddetle karşı koydular. Demek ki bu karşı koymanın asıl nedeni, din kisvesi altında dünya tutkusuydu.
Zayıf toplumların, kendilerinden güçlü toplumlara karşı bir hayranlık duyup onları taklit etmeleri sosyolojik bir kuraldır. Böyledir ama neden İslâm milletleri bu zayıf duruma düşmüşlerdir? Dinleri onlara “Düşmanlarınıza karşı gücünüz yettiğince kuvvet hazırlayın” (Enfal: 60) dediği halde niçin onlar böyle uyuşmuşlardır? Bunun birçok nedeni vardır.
Bilim, insanlığın ortak malıdır. Hz. Muhammed’in buyurduğu, bilim ve hikmeti, bulduğu her yerde almak Müslüman’ın görevidir ama asıl medeniyetin kendisi olan ahlak ve törelerinden feragat etmemesi gerekir. Araf: 28. ayette, yaptıkları kötülüğü Allah’ın buyruğu sananlara, Allah’ın, kötülükleri emretmeyeceği vurgulanıyor. İnsanlar, atalarından gördükleri geleneklere alışırlar, onları din sayarlar. Atalarının batıl geleneklerini Allah’ın buyruğu zannedip körü körüne onları taklit ederler. Kur’ân’ın emirlerine aykırı olmayan iyi gelenekler örftür, bunlara uyulur ama insanları bağlayıcı, akla mantığa, dinin ruhuna aykırı şeylere uymak kötüdür. Allah kötülüğü emretmez.
Sağduyu sahibi, Allah’ın kötülüğü emretmeyeceğini anlar.
Fakat şeytanla dost olmuş insanlar, şeytanın, gözlerinde süslediği kötü, batıl şeyleri, Tanrı buyruğu sanırlar. Yüce Allah, Elçisi’ne, o düşüncesizlere “Allah kötülüğü emretmez. Siz Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” demesini emretmiştir.
Kolay dini zorlaştırdılar
Din, Hz. Muhammed ile ve onunla inen Kur’ân ile tamamlanmıştır. Artık Kur’ân’dan sonra kimse kendi kendine din kuralları koyamaz, Kur’ân’ın getirdiği sade ve kolay dini bozamaz. Dinde yenilikler, yani uydurmalar çıkarmak hurafedir. Dini zorlaştırır. İşte bugünkü türbe dini, ağaçlara bez bağlama dini, ne dediğini bilmeden okuma dini, hatim satma dini, cenaze başlarında cennet cehennem hesabı kesme dini haline gelir. Dinin sadeliğini korumak için temel hükümlere yeniler eklenmez, eklenemez. Eklenenler din değildir ve ekleyenler de doğru yoldan sapmışlardır.
Kur’ân’a göre sadece ve sadece dört tür et ürünü haramdır.
Nedir onlar: Leş, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilmiş olan hayvan (ki murdardır) ve akıtılmış kan. İşte haram olanlar bunlardır. Ama zamanla insanlar şuradan buradan esinlenerek bir sürü yasaklar koydular. “Karga eti haramdır, parçalayıcı hayvanların eti haramdır, şu haramdır, bu haramdır” dediler. Kur’ân dinini bozdular, kolay dini zorlaştırdılar.